AMED - Meclis'ten geçen 11'nci Yargı Paketi'nin sürecin beklentilerini karşılamadığını söyleyen ÖHD üyesi Mehdi Özdemir, ayrımcılığa karşı güvence sağlayan bütüncül bir hukuksal değişikliğe ihtiyaç olduğunu söyledi.
Kamuoyunda 11'inci Yargı Paketi olarak bilinen Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, dün Meclis'te kabul edildi. 38 maddeden oluşan pakette, Kovid düzenlemesi de yer aldı. Kovid döneminde adli suçlardan hüküm giyenlerin tahliye edilmesine yönelik düzenlenin kapsamı genişletildi. Düzenlemeyle birkaç ay içinde 115 bin adli hükümlünün tahliye edilmesi bekleniyor.
Siyasi tutsakların kapsam dışı bırakıldığı düzenlemeyi ve paketi değerlendiren Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Amed Şube üyesi Mehdi Özdemir, pakette yer alan ve "Kovid Yasası" olarak bilinen düzenlemeyle işaret etti. Bu düzenlemeyle 3 yıllık denetimli serbestlik sürecinin işletildiğini yeni paketle bu düzenlemeden yararlanmanın önünün açılması için suç tarihinin 31 Temmuz 2023 öncesini kapsayacak şekilde genişletildiğini söyledi. Özdemir, ancak politik temelli suç tanımları üzerinden yapılan yargılamaların veya kesinleşen hapis cezalarının aynı şekilde bu teklif edilen paket içeriğinden çıkartılmasını kapsadığını kaydetti. Bununla birlikte bilişim suçları açısından ayrı bir müstakil suç tanımı getirildiğini dile getiren Özdemir, çeşitli cezai veya hukuksal açıdan önerileri kapsadığını kaydetti.
POLİTİK TEMELLİ SUÇLARDA AĞIR İNFAZ SÜREÇLERİ
Özellikle 1990'lı yıllardan bugüne kadarki dönem içerisinde politik temelli "suçlar" açısından daha ağır infaz süreçlerinin her zaman olduğuna dikkat çeken Özdemir, "Terör Mücadele Kanunu'ndaki (TMK) suç tanımları üzerinden baktığımızda arttırılarak verilen cezai hükümler, kendi içerisinde daha ağır infaz süreçlerine dönüşmekte. Bu da TMK'nin 17'nci Maddesine dayandırılarak ifade edilmekte. Bugün geldiğimiz aşamada da aslında benzer bir durumun yaşandığını görmekteyiz. Nitekim önceki İnfaz Kanunu'nda 2/3 olarak uygulanan şartlı salıverme süresi, bugünkü mevcut İnfaz Kanunu'nda 3/4 olarak öngörülmekte. Ve bununla birlikte aslında suça dönük ayrımcı yaklaşım, suça dönük ayrımcı bir infaz sürecinin değerlendirilmesi oluşa gelmektedir" diye konuştu.
Kovid düzenlemesinin kendi içerisinde örtülü kısmi bir affı içerdiğini, suça dönük olarak bir istisnai düzenleme içerdiğini belirten Özdemir, "Bu da 31 Temmuz 2023 öncesine dair bir önceki düzenlemede politik temelli suç tanımları yönünden kapsam dışında bırakmayı amaçlamıştı. Bugün itibariyle de baktığımızda aslında AKP Grup Başkanı Abdullah Güler'in yapmış olduğu açıklamayla da çok net bir şekilde görüldü. Noktasına, virgülüne ya da herhangi bir kelimesine eklenmeksizin düzenlemenin kesinleşme tarihinin suç tarihi olarak düzenlendiği ifade edildi" ifadelerini kullandı.
'KAMUOYUNUN BEKLENTİLERİNİ KARŞILAMADI'
Yasa değişikliğinin 31 Temmuz 2023 öncesine ilişkin olarak kesinleşme tarihi yerine, suç tarihi olarak öngörüldüğünü belirten Özdemir, "Ancak politik temelli suçlar açısından da herhangi bir düzenlemeyi içermediğini, kapsam dışı bırakıldığını, yine aynı şekilde bir yıllık denetimli serbestlik süreçlerinin İdare ve Gözlem Kurulları'nın insafına bırakıldığı bir süreci görmekteyiz" diye belirtti.
Suç tanımının geniş yorumlanmasının, keyfi yargı süreçlerinin yol açtığı ağır cezai bir dönemden geçildiğini ifade eden Özdemir, "Bugün Barış ve Demokratik Toplum Süreci açısından baktığımızda bu keyfi yargı süreçlerinden, hukuk dışı infaz uygulamalarından sıyrılmak gerekiyordu" dedi.
'EŞİTLİK İLKESİNE AYKIRI DÜZENLEME'
Paketin ayrımcı ve kendi içinde adil olmayan bir infaz düzenlemesini içermesinin Barış ve Demokratik Toplum Süreci açısından kamuoyu beklentilerini karşılamadığını dile getiren Özdemir, yapılması gereken düzenlemelere dikkati çekti. TMK'nin tümüyle yürürlükten kaldırılması gerektiğini belirten Özdemir, suça göre ayrımcı bir uygulamayı içeren 3/4'lük şartlı salıverme sürecinin adli suçlarda olduğu gibi eşit bir seviyeye indirgenmesi gerektiğini vurguladı. Denetimli serbestlik ve açık cezaevinin ayrılma süreçlerinin de aynı şekilde eşit bir düzenleme ile ihtiva edilmesi gerektiğini söyleyen Özdemir, adil bir infaz yasasıyla cezaevlerindeki kapasitenin azaltılabileceğine dikkat çekti. Özdemir, "Kişilerin kesinleşen hapis cezasının infaz süreçleri de herkes açısından öngörülebilir bir şekilde tamamlanabilir. Bu açıdan bakıldığında dönemsel açıdan çıkartılan kısmi afların suça göre ayrımda bulunularak ortaya konulması, politik temelli suçlar açısından kapsam dışında bırakılmaması suretiyle eşitlik ilkesine aykırı bir düzenleme ihtiva etmesi; Barış ve Demokratik Toplum Süreci'ne aykırı bir yaklaşımı göstermektedir" şeklinde konuştu.
Özdemir, 1990'lı yıllardan bugüne faili meçhullere dair yargılama süreçlerinin belirli yüzleşmelerin sağlanarak hakikatlerin ortaya konulabilmesi için tekrardan yargısal işlemlerin ortaya sunulması gerektiğini belirtti. Özdemir, bununla birlikte hukuksal güvencelerin sağlanabilmesi için TMK, Türk Ceza Kanunu ve kimi yasal düzenlemeler içerisindeki ayrımcı, eşitlik ilkesine aykırı ve keyfi yargılama süreçleri içerisinde ceza tehditlerine maruz bırakılma ihtimali olan düzenlemelerin de ortadan kaldırılması gerektiğini vurguladı.
BÜTÜNCÜL HUKUK
Özdemir, "Bütüncül hukuk dediğimiz şey Barış ve Demokratik Toplum Süreci içerisinde Kürtlerin Kürdistan'da kendi demokratik haklarını kullanabilmesini ve bunun da hukuksal güvenceye bağlanmasını amaçlar. Bizlerin Kürdistan'da bu tarz hukuk dışı uygulamalara maruz kalmamıza yönelik güvenceyi ortaya koyan yasal değişikliklerin yapılması lazım" dedi.
MA / Rukiye Payiz Adıgüzel
