İSTANBUL- ÖHD ve TUAD'lı 48 kişinin yargılandığı davada savunma yapan avukatlar, dosyanın o dönem Gülen yapılanmasının İmralı tutanaklarına ulaşmak için avukatları üzerinden yürütülen bir kumpas olduğunu söyledi.
Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi 11 avukat ile kapatılan Tutuklu Aileleriyle Dayanışma Derneği (TUAD) üyesi 38 kişinin "örgüt üyesi olmak" ve örgüt propagandası yapmak" iddiasıyla yargılandığı davanın duruşması 3'üncü günde devam etti. İstanbul 14'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde savunmalarla devam eden davada, savunma yapan avukatlardan Tamer Doğan, Kürt halkıyla dayanışma gösterdikleri için yargılandıklarını söyledi.
Sokağa çıkma yasaklarında hak ihlallerini tespit etmek için kurdukları "Diren Cizre" whatsapp grubunun yargılamaya konu edindiğini hatırlatan Doğan, daha önce yine bu grubun suçlama konusu yapıldığı bir yargılamada beraat ettiklerini kaydetti. İstanbul seçimlerinin sol ittifakın kazanmasının ardından hedef gösterildiklerini belirten Doğan, "Hemen Fırat Epözdemir'i gözaltına aldılar ve ardından sanal medyada 'Diren Cizre' grubu paylaşıldı tekrar bunun propagandası yapıldı. Dosyada yeni bir delil yoktu. Ancak Fırat tutuklandı. Ama biz tekrar bu grup gerekçe gösterilerek, yargılanıyoruz" dedi.
'MESLEKİ DAYANIŞMADAN ÖRGÜT ÜYELİĞİ ÇIKMAZ'
Dayanışma amacıyla kurulan grubun suçlama konusu yapılamayacağını ifade eden Tamer Doğan'ın avukatı Meral Hanbayat, "İki tapeye dayanarak, mesleki dayanışmadan 'örgüt üyeliği' çıkaramazsınız. Biz üç gündür avukatlık nasıl yapılırı konuşuyoruz. Biz hak ihlallerine karşı tabii ki ortaklaşıyoruz. Ayrıca uzak bir cezaevine gideceğiz birbirimizi ararız beraber gideriz. Dolayısıyla Tamer açısından sadece telefon görüşmeleri ve tape kayıtlarından örgüt üyeliği suçunun oluşamayacağını düşünüyorum. Çünkü suça dair maddi deliller oluşmamıştır. Müvekkilimin tüm suçlamalardan beraatini istiyorum" dedi.
'SUÇ UNSURU YOK'
Gülistan Çelik'in avukatı Ferat Boğatekin, "Müvekkilim TUAD'a gidip geldiği görülmüş daha sonra TUAD binasına konulan görüntülü böcek ile cezaevinden 'beyaz bir kağıt verildiği görüldü' denilmiş. Ama bu değerlendirmeye nasıl varılmış belli değil. Müvekkilinin cezaevinden çıktıktan sonra cezaevindeki arkadaşlarına para göndermesi de suçlama konusu yapılmış. Müvekkil arkadaşları için bunu sadece bir kere yapmış, bu da suç değil. Düşünün müvekkille biri telefon etmiş 'İntihar edeceğim' demiş. Müvekkil de, 'Ayakta dur mücadeleyi bırakma' demiş bu telefon konuşması bile suça delil yapılmış. Dosyada sizin de gördüğünüz gibi 'örgüt üyeliğine' dair herhangi bir suç unsuru yok" ifadelerini kullandı.
Boğatekin, müvekkili hakkındaki suçlamaların unsurlarının oluşmadığını belirterek, beraatini istedi.
'İNSAN CEZAEVİNDEKİ EŞİNİ GÖREMEZ Mİ?'
Yargılanan Şengül Kaçar avukatı Elif Taşdöğen, "Müvekkilin eşi hasta tutsak. Müvekkilin eşini cezaevinde ziyaret etmesi onun 'örgütün kuryesi' olduğu iddiasında bulunulmuş. İnsan cezaevindeki eşini göremez mi? Müvekkil başka kişilerle de görüştüğü söylenmiş. Bu suç değil. Ancak müvekkil gerçekten eşi dışında kimseyle görüşmemiştir" diye belirtti.
Müvekkilinin eşinin cezaevinde olması nedeniyle TUAD yönetiminde yer aldığını ifade eden Elif Taşdöğen, "Savcı bu durumu salt 'kuryelik' diyerek, saptırmaya gitmiş. Müvekkilin TUAD'da yer alması suç değil. Teknik takipte ise sadece 'taziyelere katılmış' denilmiş. Müvekkil siyasetçidir tabii ki katılacak. Taziyelere katıldı diye 'örgüt üyesi' denilemez. Yargıtay, bu fiillerin üyeliği kapsamında değerlendirmeyeceğine dair kararları var. Ben ÖHD ve MATUHAYDER yöneticisiyim. Yarın sizin karşınıza ben de sanık olarak çıkabilirim. Ama emin olun hiçbir hukuka aykırı faaliyetimiz yoktur. O yüzden müvekkilin beraatını istiyorum" şeklinde konuştu.
'KLASİK TARZ'
Yargılanan avukatlardan Raziye Öztürk'ün avukatı Cengiz Yürekli, mütalaanın soyut ifadelerle dolu olduğunu ifade ederek, "Birçok işlem gerçekleştirildi. Ancak müvekkilin ‘örgüt üyeliği’ suçlamasına dair herhangi bir somut delil bulunmuyor. Ancak savcı cezalandırma istiyor. Mesela soruşturma başlangıç tarihi 25 Ocak 2013 olarak görülüyor. Fakat soruşturma nasıl başladı bilmiyoruz. Soruşturma tarihine aykırı olmasına rağmen Raziye Öztürk eski tarihli 2012 dinlenmeleri var. Müvekkil niye dinlendi, dosyaya nasıl dahil edildi bilmiyoruz. Kolluk telefonunu dinliyor, bir şey bulamıyor. En sonunda kolluk, 'yüz yüze görüşme yapmıştır' diyor. Ama buna dair hiçbir emare yok. Müvekkilim ilk olarak uyuşturucu ihbarıyla gözaltına alınıyor. Bu uyuşturucu ihbarı asılsız çıktı. Emniyet ihbara yönelik ise hiçbir şey yapmadı. Müvekkil bu konuda suç duyurusunda bulunmasına rağmen sonuçsuz kalındı. Bu klasik tarz cemaatinindir" diye konuştu.
'AMAÇ İMRALI GÖRÜŞMELERİNE ULAŞMAK'
Dosyanın gizli tanık Bahar'ın beyanları üzerinden dosyanın "kurgulaştırıldığını" ifade eden Yürekli, Bahar'ın beyanları kapsamında TUAD’ın yöneticilerinin "örgüt üyesi" olduğunun iddia edildiğini söyledi. Yürekli, şöyle devam etti: "Ancak gizli tanık, MİT'e yönelik olan bir operasyondur. Oslo görüşmeleri haberi alınıyor ve bu dosya oluşturuluyor. Esasında İmralı'ya gidip gelen avukatlar takibe alınıyor. Amaç İmralı görüşmelerine ulaşmaktır. O dönem 7 Şubat 2012'de MİT mensupları ifadeye çağırılıyor. MİT mensupları ifadeye gitmeyerek, direniyor. Ardından haklarında yakalama kararı çıkarılıyor. Dosyada imzası bulunan savcılar, emniyet personelleri belli. Daha sonra bunlar yargılandı. Bunların ana amacı dönemin MİT Başkanı ve mensuplarına yönelik 'örgüte yardım' suçlamasını oluşturmak. Bu soruşturma 2013 deniliyor, ama esas dayanak 2011'dir. Oradan tefrik edilerek gelinmiştir. 2012'de benim müvekkilim dinlenmiş, TUAD binası 2011’de dinlenip görüntülenmiş. Burada hukuka uygun hiçbir delil yok, hukuka uygun yürütülen bir soruşturma da yok. Soruşturmanın kumpas olduğu ortada. Dosyanın ayrılması, imzaları bulunan savcı ve emniyet mensuplarının yargılanması her şeyi ortaya koyuyor."
Ardından mahkeme heyeti, savunmaların tamamlanması üzerine duruşmanın yarın da devam etmesine karar verdi.