Doğan: Kurtuluş kültürel devrimle mümkün

img

İSTANBUL - Kapitalizmin önümüzdeki süreçte daha büyük tehlikeler doğuracağına işaret ederek, yeni bir “insan-doğa” ilişkisinin geliştirilmesi gerektiğini belirten akademisyen Ali Ekber Doğan, bunun en önemli adımının kültürel bir devrim olduğunu söyledi.

 
Tüm dünyayı uzun süredir tedirgin eden koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla kapitalist sistemin doğa üzerindeki etkisi ve yarattığı tahribatlar biraz daha görünür oldu. Dengesiyle oynanan doğada birçok felaket yaşanırken, neoliberalizmin bir ürünü olan günümüz kentleşmesinin sonucu olarak da felaketler çok daha hızlı bir şekilde yayılıyor. Almanya’nın Siegen Üniversitesi Felsefe Fakültesi Sosyal ve Siyasal Bilimler Bölümü araştırma görevlisi Dr. Ali Ekber Doğan, kapitalist kar hırsıyla Kovid-19 salgınının ilişkisi, azman kentleşmenin salgının yayılmasındaki payı, salgının nasıl bir dünyaya kapı açtığı gibi tartışmalara ilişkin Mezopotamya Ajansı’nın sorularını yanıtladı.
 
 Kapitalizmin neden olduğu ekolojik yıkım ile Kovid-19 arasında nasıl bir ilişki var?
 
Bunun doğrusal bir ilişki olduğunu ve dünyada yaşayan insanların çoğunluğunun da az çok bunun farkında olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Salgın öncesinde de toplumların önemli bir kısmı yaşanan sıcaklık aşırılıkları, yangınlar, seller, tayfunlar, kuraklık, ormansızlaşma, çölleşme gibi ekolojik sorunlardan mevcut kapitalist üretim ve yeniden üretim tarzının sorumlu olduğunu az-çok biliyordu. Buna karşı gelişen ekolojik hareketler son yılların en güçlü sosyal muhalefet dinamiğine dönüşmüş, yeşil-çevreci partiler yükselişe geçmişti. Ama hakim kapitalistleşme biçimine, yani global neoliberalizme karşı isyanlar sadece onun sosyal ve ekonomik olarak tıkandığı yerlerde yaşandı. Geçen yılın son aylarında başlayan ve Şili’den Irak’a, Lübnan’a pek çok ülkede haftalarca süren isyanlar böylesi bir karaktere sahiptir. Buna karşın bu süreçte neoliberalizmin tıkanmışlığına bağlı işsizlik, temel gıda malzemelerinin pahalılaşması ve açık yoksullaşma gibi sorunların uzağında olduğunu düşünen toplumların çoğu son beş yılda, bencilce neoliberalizmin doğayla emeğin posasını çıkarmayı baskıcı-otoriter biçimlerde sürdürmeyi vaat eden aşırı sağcı-lümpen politikacıları seçmeye devam ettiler.
 
Brezilya’da Jair Bolsonaro’nun ABD’de Trump’ın, İngiltere’de Boris Johnson’ın seçilmesi Türkiye’de Tayyip Erdoğan’ın uzunca bir süre seçmenlerden yüksek destek almasının bununla ilişkisi olduğunu görmek gerekiyor. Bu gözardı edemeyeceğimiz bir hakikat. Yani neoliberal kapitalizm özellikle doğaya, kadınlar ve ezilen halkların hayatlarına kabus gibi çökse, ağır tahribatlar yaratıyor olsa da insanlık toplumunun genelinin böyle bir bencillikle bu modeli sürdürme ısrarında olduğunu tespit etmemiz gerekiyor.
 
Salgının hızlı bir şekilde yayılmasında günümüzdeki kentleşme biçiminin de ciddi katkısı olduğu söyleniyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? 
 
 Gezegensel kentleşme olgusu aynı zamandan azman bir metropolleşme ile şehir ölçeklerinin devasa boyutlara çıkmasıyla yaşandığı için bu salgınla karşı karşıya kaldık.
 
Bahsettiğiniz kentleşme biçimi de neoliberal kapitalizmin ürünü. Neoliberalizm 40 yıldır hakim bir ekonomi politikası. Farklı aşamalardan geçerek bugünkü halini aldı. Önce devletlerin ekonomiye müdahalelerinin sınırlanması ve sosyal yanlarının küçültülmesiyle başladı, sonra kamuya ait düzenleyici iktisadi girişimlerin özelleştirilmesi, sosyal hizmet alanlarının özel sermayeye açılmasıyla, 2000’lerden beri de doğanın yağmalanmasıyla sürdü. Bugünse neoliberal kapitalizm kendini, mevcut kırsal ve kentsel alanların azman bir metropolleşmeyle alt üst edildiği gezegensel kentleşmeyle yeniden üretiyor. Özellikle 1990 ve 2000’ler sonrasında yükselen piyasalar diye selamlanan BRIC (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin) gibi ülkelerin başını çektiği yeni kapitalist merkezlerde devasa bir metropolleşme dalgası yaşandı. Kırsal alanların daha da tüketildiği ya da kente tabi kılındığı, kentsel tüketim için yağmalandığı, yok edildiği, vahşi doğanın içindeki hayvan, bitki ve yer altı zenginlikleriyle köşeye sıkıştırıldığı bir sosyo-mekansal gelişme biçimi bu.
 
Bu gezegensel kentleşme olgusu aynı zamandan azman bir metropolleşme ile şehir ölçeklerinin devasa boyutlara çıkmasıyla yaşandığı için bu salgınla karşı karşıya kaldık. Yani doğanın kendini yenileme döngülerindeki bozulma, daha çok küresel ısınmanın semptomlarıyla kendini gösterse de, endüstriyel tarım ve hayvancılıkla doğal yaşam alanlarının yağmalanmasının yarattığı benzeri salgınlarla daha sık karşılaşmaya başlamıştık. Örneğin kuş gribi, domuz gribi ya da diğer salgın hastalıklar 2000’li yıllardan sonra daha sık gözlemlediğimiz şeyler. Bu virüsleri inceleyen bilim insanları böylesi bir ilişkiyi ayrıntılarıyla ortaya koyuyorlar.
 
Fakat şu noktanın altını tekrar çizmek isterim ki devletlerin ve insanların çoğu bu durumu biliyor. Buna rağmen bir açıdan kölece, bir açıdan da gayet bilinçli olarak bu ölümcül üretim ve tüketim biçimini devam ettirmeyi tercih ediyorlar. İnsanlar bunu bir yanıyla başka türlüsü imkansız bir kader olarak, bir yanıyla da şartlandırıldıkları bu tüketimci haz toplumunu sürdürmeyi tercih ediyorlar.
 
  Bu salgın sürecinden sonra dünya genelinde bir politik değişikliğin olmasını bekliyor musunuz?
 
Kısa vadede nasıl bir değişiklik olacağını görüyoruz. Yani devletlerin toplumsal kontrolü artmış durumda. Bir şekilde küresel meta zincirleri yani bir yerde üretilenlerin farklı bir yere götürülmesi ve ucuz olan malların dünya çapında dolaşımı sürecinde ciddi kopukluklar var. Bu yeni dengeler, rekabetler, çatışmalar ve içe kapanmacı eğilimler doğuracak gibi gözüküyor. 
 
Bu “yeni normale” yatırım yapan otoriter milliyetçi-sağcı politikacılar eliyle devletlerin ve Amazon, Blackrock, Microsoft, Facebook gibi tekellerin denetim ve manipülasyonlarının artmasının ve baskıcı uygulamaların, demokratik siyasetin alanını daraltmaya, muhalefeti büyük ölçüde susturmaya çalışması gibi Türkiye, Macaristan, Hindistan gibi ülkelerin 10 yıldır deneyimlediği anti-demokratik sürecin kısa vadede dünyada güç kazanması beklenebilir gibi gözüküyor.
 
Orta ve uzun vadede bu çok sürdürülebilir durum mu?
 
 5-10 yıl içerisinde geçmiştekilerden çok daha büyük ve senkronize isyan dalgaları, büyük göçler ve iç çatışmalar yaşanacak, devletlerle toplumlar daha keskin biçimlerde karşı karşıya gelecek.
 
Korona öncesi duruma tekrar dönülmeyecek. Bu yüzden de otoriter yönetimler “yeni normal oluşturacağız, gerçekten hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, artık bizim dediğimiz olacak, ekonomiyi de toplumu da yeniden buna göre şekillendireceğiz” gibi politikalar açıklıyor. Mesela geçen gün Tayyip Erdoğan konuşmasında defalarca “yeni normal”den bahsetti. Her ne kadar kısa vadede kapitalist devletler ve başlarındaki lümpen neo-faşist liderlikler daha fazla kontrolü eline alacakmış gibi gözükse de finans oligarşisiyle neoliberal kapitalizme kölece bağlı bu siyasetçilerin ekonomik-sosyal sorunları çözecek bir ekonomik canlanma yaratmaları da ekolojik krizi yavaşlatmaları da imkansıza yakın bir durum. Ama birçok ülkede rejimler daha da otoriterleşse, faşizan yönelimler sergilese de orta vadede bir üçüncü dünya savaşı ya da totaliter bir dünya devleti kurulmasının çok da mümkün olmadığını düşünüyorum. İnsanlığın kapitalizmle gidebileceği bir yol kalmadı. Sunduğu seçenekler; toplumsal dertlere, işsizliğe, yoksulluğa, küresel iklim krizine çare olmayacak. Bu yüzden 5-10 yıl içerisinde geçmiştekilerden çok daha büyük ve senkronize isyan dalgaları, büyük göçler ve iç çatışmalar yaşanacak, devletlerle toplumlar daha keskin biçimlerde karşı karşıya gelecek. 
 
Son 10 yılı göz önünde bulundurarak, bu dinamiklerin vaat ettiği şeylerden biri; modern ulus-devletler arasında parsellenmiş dünya sisteminin sürdürülememesi ve devletsiz alanların çoğalması diye düşünüyorum.
 
Bu devletsiz alanlar nasıl çoğalacak? 
 
 Son yıllarda Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da, Afrika’nın pek çok başka yerinde, Pakistan-Afganistan hattında görülen “sınırlarına hakim olmada çuvallamış devlet” gerçeğinin çok daha geniş alanlara yayılacağını öngörebiliriz. Buralarda da yerel kimlikçi savaş ağalarının ya da IŞİD gibi gerici-faşist yapıların hakimiyeti gelişeceği gibi daha özgürlükçü ve ortaklaşmacı öz yönetim modellerinin de gelişme şansı bulunuyor. Tabi bunun daha ideali özyönetimlerin, konfederal bir sözleşmeyle birbirini besleyen-dayanışan-güçlendiren bir modelde üretebilmesi. Bugünkü teknolojik olanaklarla kaynakları planlı biçimde örgütleyip, bir bolluk toplumu da yaratabilmesi mümkün ama insanlığın yolu uzun ve ideolojik-politik anlamda da durumu çok iç açıcı değil. 
 
O yüzden özgür üreticilerin böylesi bir demokratik konfederal yapıda birleşmesine kadar çok acılar çekilecek ve belki de yeryüzü-doğa-atmosferik gazla insana bu şansı vermeyecek. Bunların hepsini önümüzdeki 10 veya en fazla 20 yıl içinde hızlı ekimde yaşayacağız gibi gözüküyor.
 
Peki, toplumun geniş kesimlerinde karşılık bulan komplo teorilerine olan ilgiyi nasıl yorumluyorsunuz?
 
Gerçekten de komplo teorilerin yaygın bir ilgi var. Bu bir yanıyla insanların çok genel ve çok fazla kafa yormadan bir takım açıklamalarla kendisini, mevcut eşitsiz ve doğa düşmanı sistemle ilişkisini düşünmeden, sorgulamadan sürdürmesini sağlayan konformist bir tutum. Bir yanıyla da insanların devlete ve büyük sermaye sahiplerine güvensizliğiyle de beslenen bir şey olduğunu da gözden kaçırmamalıyız. Yani bize ne açıklama yapılırsa yapılsın, bu güvenmediğimiz aktörler (devlet, sermaye medyası, sosyal medyayı manipülatif biçimde kullanan algoritma tekelleri vb.) tarafından yapılıyor ve bunların çoğu da demokratik denetim süreçlerine dışsal olan yapılar. 
 
Tabii salgına ciddi bir sağ milliyetçiliğin, neofaşizmin kutuplaştırdığı bir dünyadan geldiğimizi de unutmamalı. Böylesi aşırı sağ damarın güçlü olduğu bir yerde tabi ki sorunun nedenini kendisi dışında aramak, salgını kullanarak topluma tehdit oluşturan bir takım güçlerin olduğunu varsaymak da egemenler açısından elverişli unsurlar. Ama maalesef süreç demokratik çevrelerin güvenemeyeceği güçler tarafından yönetilen bir karmaşık süreçten geçtiğimiz için muhalif kesimlerde de alıcı bulan merak uyandıran, paylaşılan komplo teorileri de oluyor. Yani ‘bizi niye kapattılar, çevremizde çoğu kişi ölmedi ki, normal zamanda daha fazla ölüyordu’ vs. gibi şeylerle birleşen bir söylem, emekçilerin ve ezilenlerin saflarında da yankılanıyor. Buradaki sorun bunların dönüştürücü, devrimci olmayan açıklama biçimleri olmasında en fazla eskiye dönüş özlemi yaratabilen bir söylem olmasından kaynaklanıyor. Dolayısıyla şu haliyle komplo teorilerine doğru bilgiyi üretmeye çalışan gazetecilerin de aydınların da başına bela olan kapitalist musibetlerden birisi diyebiliriz.
 
Buradaki sorun bunların dönüştürücü, devrimci olmayan açıklama biçimleri olmasında en fazla eskiye dönüş özlemi yaratabilen bir söylem olmasından kaynaklanıyor. Komplo teorilerinin kafa karıştırıcılığı karşısında TTB gibi demokratik kamunun güvenebileceği kurumların düzenli aralıklarla halkı doğru ve şeffaf biçimde bilglendirmesi gerekir.
 
 
"Salgının ardından yeni bir düzen mümkün mü" tartışmaları çokça yapılıyor. Sizin bu konudaki fikirleriniz nedir?
 
Basitçe ‘bunu kapitalizm yarattı’ demek diyen bir muhaliflik ve haklı çıkmakla kendini sınırlayan muhalifliğin ötesine geçmek ve yeni önerilen şeylerin de ‘şu şöyle reformisttir, şu şöyle yetersizdir’ diye elinin tersiyle itmeden yeni bir toplumsal proje önermek gerekiyor.
 
Güçler dengesi açısından yeni bir dünyaya pek yakın değiliz. Ama şöyle bir durum var. Aşılamayan bir takım politik duruş noktaları var. Salgına neolibaralizmin yıkımının farkında olarak ve buna verdiği cevap otoretirleşme, milliyetçileşme ya da dini ideolojiler üzerinden ayrım yapmak biçiminde bölünmüş bir politik ortamla girdiğimiz için kısa vadede iyimser olmak kolay değil. Ama orta ve uzun vadede özellikle ekolojik isyanlar mevcut ekolojik krizle, kapitalizmin krizinin neoliberal politikaların yarattığı eşitsizliklere karşı isyanların artacağı bir döneme girdiğimizi söylemek gerekiyor. Fakat başarılı olmak için yeni şeyler söylemek gerekir. ‘Bu kapitalizmden kaynaklanıyor’ demenin ötesinde temel yurttaşlık hakları, istihdama bağlı olmayan yaşanabilir ücret talebini, temel çalışma saatlerinin kısaltılması, ekolojist bir insan doğa ilişkisini talep etme gibi talepleri gündeme getiren geniş çerçevelerin ortaya çıkması gerekiyor.
 
Ekososyalist bir programın mevcut ekonomik, teknolojik ve sosyal olanaklar kullanılarak programlanması ve muhalif antikapitalist hareketlerin bunu güçlü biçimde yeni sosyalizm, yeni bir ekolojik ortaklaşmacı medeniyet olarak öne sürmesi gerekiyor. İşte bir takım derin devletler ve gruplar yeni iktidar alternatifi yaratıyor ve insanlar bunu deneyelim diyorlar. Bu döngüyü kırmak için kapitalizmin ilerisinde bir medeniyete ulaşmak gerektiğini söylemek ama buna ulaşmak için yeni sözler etmek gerekiyor. Basitçe ‘bunu kapitalizm yarattı’ demek diyen bir muhaliflik ve haklı çıkmakla kendini sınırlayan muhalifliğin ötesine geçmek ve yeni önerilen şeylerin de ‘şu şöyle reformisttir, şu şöyle yetersizdir’ diye elinin tersiyle itmeden yeni bir toplumsal proje önermek gerekiyor. Evet, ekolojist bir duyarlılık ve hareket var. Bununla sosyal adalet taleplerini birleştiren yeni bir düzen, cumhuriyet, dünya ve medeniyeti önermek, tartışmak ve bunun ilk adımlarını atmak gerekir.
 
 Dünya ve bölgemizdeki muhalefetin bu süreçte şu ana kadar iyi bir sınav verdiğini düşünüyor musunuz?
 
Çok iyi bir sınav vermedi. Daha çok iki yönlü olarak hareket etti. Birincisi buradan yeni bir felaket çıkacağına odaklandı. Daha çok uçuruma bakmayan durumun daha da kötüleşeceğine dair adeta eskiyi arayacağını sürekli tekrar eden olumsuz tutum ön plandaydı. Onun dışında da sürekli eleştiren ve insanlara ‘sokağa çıkmayın’ demenin dışında bir şey demeyen bir politika izlendi. Üretken biçimde kendisini ve örgütlenme biçimlerini, mücadele biçimlerini çok fazla gündeme getiren bir muhalefet olmadı. İnsanların karantinalarını destekledi ve toplumun da daha geniş kesimlerinin bu karantina ortamından yararlanmasını savundu. Halkın geniş çapta oy verdiği muhalefet partileri CHP, HDP vs. bunların yeni bir şey söylediğini görmedik. İşte sadece sağlıkçılara sahip çıkılması ve karantinanın daha adaletli biçimde yapılması gibi şeyler söylediler. Tabi belli dayanışmalar yani “Kardeş Aile”, “Askıda Fatura” gibi şeylerin de yapılmaya çalışıldığı ama bunların da son kertede yetersiz kaldığını söyleyebiliriz.
 
Yine muhalefet partilerinin liderleri, yöneticileri, kadroları geniş bir siyasi tartışma alanı açıp oraya diğer toplumsal kesimleri kattığını söyleyemeyiz. Bu konuda büyük eksiklikler var. 
 
Yani solun tabanındaki daha orta sınıf burjuva kesimler de kendi yaşam alanlarında film izleyip, kitap okuyup işte yemek becerilerini geliştirdi. Belki çevrim içi toplantılar, belli konularda tartışma grupları olmuş olabilir. Ama bunların daha yaygınlaşması ve yeni eylem biçimleri sokakta ya da evlerde nasıl geliştirilebilir, yeni ilişkiler, yeni iletişim araçları nasıl daha fazla desteklenebilir buradan yeni alternatif tedarik biçimleri bulmak gerekir. Sonuçta insanların çoğu daha da yoksullaştı ve gıdada da uzun sürede de sorun yaşanacak. Bunlara hazırlık yapmak gerekiyor. Tekil örneklerle iyi şeyler de var tabi. Mesela Kars Belediyesi yeni gıda üretim alanları açmaya çalıştı. Bunlar değerlidir. Bunları daha bütünsel ve toplumsal projeleriyle birlikte önerilmesi gerekiyor.
 
Bu ekolojik yıkımdan kurtulmak mümkün mü? Bunun için toplumun, toplumsal hareketlerin neler yapması gerekir?
 
 “Her şey bizim hakkımız, daha iyisini yemeliyiz, tüketmeliyiz, daha uzaklara gitmeliyiz’ gibi bir zihniyeti ortadan kaldıran kültürel bir devrime, mantık devrimine ihtiyaç var.”
 
Bu mümkün. Ama bunun için çok farklı yeni bir zihniyete geçmemiz gerekiyor. Yani bugüne kadar kapitalist medeniyet içerisindeki toplumsal yapılar genel olarak doğayla ilişkisini sömürü ve hakimiyet üzerine kurdular. Ama buna alternatif olanaklar da büyük ölçüde böylesi bir zihniyetten çok fazla azade değillerdi. 1980’lerden bugüne gelen bir neoliberal tahribat var. Bu durum kendisine muhalif olan kesimleri bile daha iyi şeyler yemek, daha iyi yerlere gitmek dışında tüketici ve mevcut hayatın olumsuzluklarından kaçacak adacıklar arayan bir zihniyet içerisinde muhaliflik getiren neoliberal kişilik yapısı oluşturdu. Hem bu sistemi savunan, benimseyen, çok sorgulamayanlar arasında hem de muhalif olanlar arasında da böyle bir kültür gelişti. Bunu sorgulamak gerekiyor. 
 
Önümüzdeki sürecin daha büyük ekolojik yıkımlar ve daha büyük kitlesel hareketlerin getireceğini görerek tüketimle ve iyi bir hayattan anladıklarımıza dair çerçevelerimizi değiştiren bir “insan-doğa” ilişkisi geliştirmemiz gerekiyor. “Her şey bizim hakkımız, daha iyisini yemeliyiz, tüketmeliyiz, daha uzaklara gitmeliyiz” gibi bir zihniyeti ortadan kaldıran kültürel bir devrime, mantık devrimine ihtiyaç var.
 
Bu yenilenmeyi doğa, dünyanın atmosferi ve iklim yapısı bize daha fazla dayatacak. Bu dayatma yaşanırken bizlerinde kendimizi yenilememiz gerekiyor. Yenileyebildiğimiz ölçüde bu süreci yavaşlatabilir ve bunu tersine döndürebiliriz. İnsan medeniyetinin dünyada kalma koşulları geri döndürülemez biçimde olumsuzlaşmış olabilir. Çünkü 1960’ların sonundan beri söylenen şey “mevcut kapitalistleşme biçimi dünyayı yok ediyor, bunu durdurmak gerekir” deniliyor. 1970’lerin ortalarında sıfır büyüme önerildi. Ama bugünkü toplumun amentüsü hala büyüme. Bunu değiştirmeyi zorlayan bir kriz ve isyanlar dalgası özellikle ekolojik devrimler çağının açıldığını düşünüyorum. Bu ekoloji merkezli toplumsal sistemi ve medeniyeti değiştiren yeni bir model geliştirebilirsek ve sokağa çıkan insanları bunun arkasına dizebilirsek bir kurtuluş olabilir.
 
MA / Ferhat Çelik

Diğer başlıklar

16:37 Gazeteci Aykol'un tedavisi devam ediyor
16:27 Anavarza Kültür ve Sanat Derneği açıldı
16:18 Haydar Ergül: O ışık Öcalan'ın kendisidir
16:07 Marksist John Hollaway: Abdullah Öcalan’ın yaktığı ışık beni buraya getirdi
15:47 İzmir'de asgari ücret ve bütçe tepkisi
15:15 Nobel Ödüllü Shirin Ebadi: Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü sürecin temel koşuludur
15:12 Macaristan Başbakanı Orban yarın Türkiye'ye geliyor
14:59 Dil kurumlarından çocuklara alfabe öğretme etkinliği
14:26 PKK'liler için kurulan taziye ve verilen mevlide kitlesel ziyaret
14:08 Demirtaş: Süreç parçalanma değil, onurlu birliği sağlayacak bir süreç
Figen Yüksekdağ: Yeni bir dönemin kapıları açıldı
14:00 Barış ve Demokratik Toplum Konferansı'nın ikinci oturumu
13:57 Seferleri azaltan kayyım öğrencileri mağdur etti
13:30 Mêrdîn’de sağanak: Caddeler göle döndü
13:03 Prof. Paech: Kürtlerin ve azınlıkların varlığı kolektif haklarla korunmalı
12:17 Dubbins: 27 Şubat çağrısı Türkiye ve Ortadoğu için muazzam fırsat yarattı
10:30 DEM Parti'nin 'Uluslararası Konferansı' konuşmalarla sürdü
10:08 Hindistan’da gece kulübü yangını: En az 25 ölü
09:57 Jin dergi ‘Komün’ kapağıyla çıktı
09:53 Hintli eski Parlamenter: Öcalan'ın ilkeleri bütün dünyaya barış getirecektir
09:43 Konferansa katılanlar: Tarihi seyreden değil, yapan bir dönemdeyiz
09:24 Psikolog Hatice Göz: Güçlü bir çocuk hakları hareketi oluşturulmalı
09:21 Çok sayıda bölgede sağanak bekleniyor
09:19 Emekliler: 2026 yılını emeklilere düşman yılı kabul ediyoruz
09:12 Cezaevindeki yemek borcu gerekçesiyle kızının bursuna el konuldu
09:12 Wan kayyımı ‘Sit alanı’ olan yapıyı bakanlığa devretti
09:10 Licê’deki fuhuş ağına karşı komisyon kurulacak
09:08 Dêrsim’de fuhuşa tepki: Yapılanlar bilinçli bir politikanın devamıdır
09:06 Özgür sinemanın adresi
09:02 Anneler: Önderliğimiz özgür olmadan barış olmaz
09:00 07 ARALIK 2025 GÜNDEMİ
06/12/2025
23:49 Yemeklerinde ölü fare çıktığını söyleyen öğrencilerden protesto
23:23 Paramiliter grupların işkence ettiği Efrînli M.S. yaşamını yitirdi
23:13 Uluslararası konferansta yarın da önemli başlıklar tartışılacak
23:07 Metin ve Kemal Kahraman’ın konserine yoğun ilgi
22:54 Muhittin Böcek hastaneye kaldırıldı
22:51 Hatun Esen: Doğayı katledenler değil mücadele kazanacak
22:11 BMGK'den Lübnan'a destek açıklaması
22:01 Ankara'da 'Ev' filmi gösterimi ve söyleşisi
21:14 'Hakikat ve adalet olmadan barış inşa edilemez'
20:49 Kaldırım çalışmaları esnafı da yurttaşı da mağdur etti
18:41 Halep’te Abdullah Öcalan için özgürlük çağrısı
18:33 Fidan: Öcalan Suriye'de rol oynayabilir
18:08 BM: Suriye’de insan hakları ihlalleri devam ediyor
18:04 Azime Işık: Dönüşüm için ilkin adalet kıstası benimsenmeli
17:56 Êlih'te panel: Barışı örgütlemek zorundayız
17:48 İsrail, 70 bin 354 Filistinliyi katletti
17:45 Afşin Belediyesi’nin işine son verdiği işçi intihar etti
17:01 Cizîr'de mağarada bir kişiye ait cenaze bulundu
16:32 Aydın Erdem mezarı başında anıldı
16:31 İrlandalı milletvekili Kearney: Sivil toplum sürece dahil edilmeli
Katalonya eski Başbakanı Garcia: En önemlisi halkınızla yaptığınız sözleşmedir
16:20 Bahçeli: Barış kuşunun ikinci kanadı takılacak ve herkes uçuşunu görecektir
16:18 Wan’da Şiyar Be Platformu kitlesel yürüyüşle deklere edildi
16:01 Gazeteci Aykol’un tedavisi sürüyor
15:54 Suriye’de Alevilere dönük saldırılar Amed’de protesto edildi
15:52 Prof Köker: Nihai hedef barış ve demokratik toplumun inşasıdır
15:19 Neçirvan Barzani: Barışın inşa edilmesi tüm bölgeyi etkiler
15:18 Amed Sağlık Platformu çalıştayının sonuç bildirgesi açıklandı
15:04 Üç kentte hasta tutsaklar için çağrı
15:03 CHP'de yeni MYK belli oldu
15:01 Güney Afrikalı Senatör Bhabha: Yasal kılındığımız an dönüm noktası yaşandı
14:49 Arzu Yılmaz: Abdullah Öcalan’ın söylediği entegrasyon, birlikte yaşamın formülüdür
Nobel Ödüllü Oleksandra Viacheslavivna Matviichuk: Kadınları sürece dahil etmeliyiz
14:19 DAİŞ saldırısı ihtimaline karşı kutlama yasağı
14:02 İstanbul’da Barış Çalıştayı: Süreçte aktif rol almak istiyoruz
13:59 Suriye’de savaş kalıntıları nedeniyle 665 kişi yaşamını yitirdi
13:44 İmralı Heyeti üyesi Erol: Abdullah Öcalan Kürtlerin hukuka dahil edilmesini istiyor
13:36 İmralı’ya giden komisyon üyesi Yıldız: Süreç ertelenmeyecek bir devlet meselesidir
13:27 Yiğit ve Turgut’un taziyelerine kitlesel ziyaret
13:19 'Esas duruş' dayatmasını reddeden tutsak, 10 gardiyan tarafından darp edildi
13:13 Mehmet Güler, Rojhat Özdel ve Faik Kevci için adalet istendi
13:11 Cumartesi Anneleri Hüseyin Taşkaya’nın akıbetini sordu
12:28 İstinaf da 'yetki davası'nda DİSK Basın-İş'i haklı buldu
12:26 Barzani: Sürece her anlamda katkı sunmaya hazırım
Talabani: Barış ve demokrasi umudu için atılan her adımı savunuruz
12:01 Îlham Ehmed: Kendimizi Türkiye’de, Türkiye’yi burada görmek istiyoruz
11:26 15'inci İnsan Hakları Film Günleri başlıyor
11:18 Boşanmak isteyen kadın ve kız kardeşine saldırı
11:07 Abdullah Öcalan: Demokratik toplum sosyalizmi temelinde kurtuluşa yürüme zamanı
10:53 ‘Uluslararası konferasta’ barış deneyimleri tartışılacak
10:38 Uluslararası konferans: Abdullah Öcalan’ın demokratik paradigması büyük bir çözümdür
10:30 Osmaniye'de kaza: Çok sayıda ölü ve yaralı var
09:41 Dilan Karaman’ın ölümüne dair açılan soruşturma ne aşamada?
09:31 DAİŞ Suriye'de yeniden varlık gösteriyor
09:13 Kuvvetli yağış ve rüzgar uyarısı
09:12 ‘Katıldığı sınav bulunmadı’ iddiasıyla 30 yıllık tutsağın tahliyesi 9 ay ertelendi
09:11 1 ayda 4 kez hastane sevk edildi: Artık beni hastaneye götürmesinler
09:09 Her Yer Çocuk Derneği gönüllüsü: İktidarın politikalarıyla çocukluk kısalıyor
09:08 Wan-Bedlîs-Colemêrg Eczacılar Odası Başkanı: Fiyat belirsizliği ilaçları vurdu
09:07 'Savaş engelliliği artırıyor, barış için mücadele edeceğiz'
09:07 Kayyıma gerekçe yapılan davadan beraat etti: Belediye iade edilmeli
09:06 Avukat Özdemir: 11'inci Yargı Paketi beklentileri karşılamadı
09:05 ÖHD'li Kantarci: Abdullah Öcalan'ın özgür yaşar ve çalışır koşulları sağlanmalı
09:04 Türkdoğan: Komisyon raporunun en önemli başlığı entegrasyon olacak
09:04 Licêlilerden 'fuhuş ağına' karşı birlik çağrısı
09:03 31 yıllık tutsağı arkadaşı anlattı:Yaşamını halkının mücadelesine adadı
09:02 Kırmızı halısız festival
09:00 06 ARALIK 2025 GÜNDEMİ
05/12/2025
23:34 Rojin Kabaiş’in telefonu 10 gün içinde İspanya’ya gönderilecek
22:56 BM: Gazze'de insani kriz kritik seviyede
22:38 Suriye Geçiş Hükümeti’ne bağlı silahı grup, Alevi türbelerini yaktı
22:06 Abdullah Öcalan'dan komisyona: Görüşme tarihidir
21:37 Provokatör polis açığa alındı
21:27 Barış paneli: Daha somut uygulamaların tartışılması gerekiyor
21:06 Licê’de fuhuşa karşı çalışmalar 5’inci gününde
20:52 Tetwan’da Zîn Kadın Dinlenme Merkezi açıldı
19:35 SAMER araştırması: Katılımcıların yüzde 70'i boykotu etkili buluyor
19:25 Alevi katliamına karşı birlik olma çağrısı
19:17 30 yıldan sonra tahliye edildi: Artık Kürt halkının özgürlüğünün zamanı
19:08 Erxenî'de kavga: İki kişi hayatını kaybetti
19:01 İşçilerin hak arayışı 129'uncu gününde
18:15 Ferdi Zeyrek davasında tahliye
18:08 İstanbul’da yapılacak konferansın hazırlıkları tamamlandı
17:34 Son bir yılda 85 çocuk işçi yaşamını yitirdi
16:40 Gazeteci Aykol’un tedavisi antibiyotiklerle sürüyor
16:30 Cizîr’de Kezi Dayanışma Mağazası açıldı
16:29 ÇHD: İdare ve Gözlem Kurulları lağvedilmeli
16:20 Kadri Bağdu'nun anısına 'Yara' belgeseli yayımlandı
16:05 Kadınlardan uyuşturucu ve fuhuşa karşı ortak mücadele çağrısı
15:30 İzBB işçileri, eylem takvimini açıkladı
15:29 Rapçı Barody madde bağımlılığına karşı şarkı besteledi
15:26 'Hasta tutsak Yıldırım tahliye edilmeli'
14:42 Şerzan Kurt öykü ödülü sahiplerini buldu
14:41 Sosyolog Holloway’den Asrın Hukuk Bürosu’na ziyaret
14:39 BM ve AK'ye Suriye'deki katliamlara karşı sorumluluk alma çağrısı
14:11 Neslihan Şedal hakkında beraat kararı
13:49 Îlham Ehmed de İstanbul’daki konferansta konuşacak
13:44 BES'ten 'adil ücret' çağrısı
12:56 HPG'li Ali Kaya'nın taziyesine kitlesel ziyaret
12:34 Ajanlaştırma baskısı ve takip tacizine suç duyurusu yapılacak
11:54 Filozof Bourg: Kürtlerin siyasete aktif katılımı demokratikleşme için zorunlu
11:41 Eğitim Sen: MESEM iktidarın eğitimi piyasalaştırma politikasıdır
11:36 İmralı görüşmesini anlattı: Bir güç orduya katılacak, diğer güç asayişi sağlayacak
11:22 Abdullah Öcalan’dan Mexmûr Kadın Meclisi Konferansı’na mesaj
11:12 Barış ve Demokratik Toplum Konferansı'na kimler katılacak, neler tartışılacak?
10:39 Kayyım atama davasında beraat
10:34 Bahis soruşturmasında 46 kişi hakkında gözaltı kararı verildi
10:02 Ebru Günay: Kürt sorunu uluslararası zeminde tartışılacak
10:00 11. Yargı Paketi Adalet Komisyonu'nda kabul edildi
09:22 Siyaset bilimci İnsel: Bütüncül hukuk ikili hukuk yapısına son vermektir
09:21 KYK yurdundan ‘çalışmayan kombi’ savunması: Mülk sahibi yaptıracak
09:20 Katı atık toplayıcısı: Barışın gelmesi refah ve huzurun gelmesidir
09:19 DAD Eş Genel Başkanı: Abdullah Öcalan’ın toplumla buluşacak koşulları oluşturulmalı
09:17 Hedef iki milyon palamudu toprakla buluşturmak
09:16 'Koza Altın Bergama için yeni bir facianın habercisi'
09:15 Bölgesel savaşlar ve fahiş fiyatlar Wan turizmini vurdu
09:14 Wan'da festival: Müzik özgürleştirir, barış büyür
09:13 İntihara sürüklenen kadının dosyasında şüphelilere tahliye
09:12 Licê'deki kadınlardan 'fuhuş çetesine’ tepki: Herkes ayaklanmalı
09:10 Amed Uluslararası Film Festivali: Sanatla iç içe olalım
09:05 'Hasta tutsaklar kaderine terk edildi'
09:02 Zenobia'nın kenti Palmira'daki tahribatı görüntüledik
09:00 05 ARALIK 2025 GÜNDEMİ