Doğan: Kurtuluş kültürel devrimle mümkün

img

İSTANBUL - Kapitalizmin önümüzdeki süreçte daha büyük tehlikeler doğuracağına işaret ederek, yeni bir “insan-doğa” ilişkisinin geliştirilmesi gerektiğini belirten akademisyen Ali Ekber Doğan, bunun en önemli adımının kültürel bir devrim olduğunu söyledi.

 
Tüm dünyayı uzun süredir tedirgin eden koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla kapitalist sistemin doğa üzerindeki etkisi ve yarattığı tahribatlar biraz daha görünür oldu. Dengesiyle oynanan doğada birçok felaket yaşanırken, neoliberalizmin bir ürünü olan günümüz kentleşmesinin sonucu olarak da felaketler çok daha hızlı bir şekilde yayılıyor. Almanya’nın Siegen Üniversitesi Felsefe Fakültesi Sosyal ve Siyasal Bilimler Bölümü araştırma görevlisi Dr. Ali Ekber Doğan, kapitalist kar hırsıyla Kovid-19 salgınının ilişkisi, azman kentleşmenin salgının yayılmasındaki payı, salgının nasıl bir dünyaya kapı açtığı gibi tartışmalara ilişkin Mezopotamya Ajansı’nın sorularını yanıtladı.
 
 Kapitalizmin neden olduğu ekolojik yıkım ile Kovid-19 arasında nasıl bir ilişki var?
 
Bunun doğrusal bir ilişki olduğunu ve dünyada yaşayan insanların çoğunluğunun da az çok bunun farkında olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Salgın öncesinde de toplumların önemli bir kısmı yaşanan sıcaklık aşırılıkları, yangınlar, seller, tayfunlar, kuraklık, ormansızlaşma, çölleşme gibi ekolojik sorunlardan mevcut kapitalist üretim ve yeniden üretim tarzının sorumlu olduğunu az-çok biliyordu. Buna karşı gelişen ekolojik hareketler son yılların en güçlü sosyal muhalefet dinamiğine dönüşmüş, yeşil-çevreci partiler yükselişe geçmişti. Ama hakim kapitalistleşme biçimine, yani global neoliberalizme karşı isyanlar sadece onun sosyal ve ekonomik olarak tıkandığı yerlerde yaşandı. Geçen yılın son aylarında başlayan ve Şili’den Irak’a, Lübnan’a pek çok ülkede haftalarca süren isyanlar böylesi bir karaktere sahiptir. Buna karşın bu süreçte neoliberalizmin tıkanmışlığına bağlı işsizlik, temel gıda malzemelerinin pahalılaşması ve açık yoksullaşma gibi sorunların uzağında olduğunu düşünen toplumların çoğu son beş yılda, bencilce neoliberalizmin doğayla emeğin posasını çıkarmayı baskıcı-otoriter biçimlerde sürdürmeyi vaat eden aşırı sağcı-lümpen politikacıları seçmeye devam ettiler.
 
Brezilya’da Jair Bolsonaro’nun ABD’de Trump’ın, İngiltere’de Boris Johnson’ın seçilmesi Türkiye’de Tayyip Erdoğan’ın uzunca bir süre seçmenlerden yüksek destek almasının bununla ilişkisi olduğunu görmek gerekiyor. Bu gözardı edemeyeceğimiz bir hakikat. Yani neoliberal kapitalizm özellikle doğaya, kadınlar ve ezilen halkların hayatlarına kabus gibi çökse, ağır tahribatlar yaratıyor olsa da insanlık toplumunun genelinin böyle bir bencillikle bu modeli sürdürme ısrarında olduğunu tespit etmemiz gerekiyor.
 
Salgının hızlı bir şekilde yayılmasında günümüzdeki kentleşme biçiminin de ciddi katkısı olduğu söyleniyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? 
 
 Gezegensel kentleşme olgusu aynı zamandan azman bir metropolleşme ile şehir ölçeklerinin devasa boyutlara çıkmasıyla yaşandığı için bu salgınla karşı karşıya kaldık.
 
Bahsettiğiniz kentleşme biçimi de neoliberal kapitalizmin ürünü. Neoliberalizm 40 yıldır hakim bir ekonomi politikası. Farklı aşamalardan geçerek bugünkü halini aldı. Önce devletlerin ekonomiye müdahalelerinin sınırlanması ve sosyal yanlarının küçültülmesiyle başladı, sonra kamuya ait düzenleyici iktisadi girişimlerin özelleştirilmesi, sosyal hizmet alanlarının özel sermayeye açılmasıyla, 2000’lerden beri de doğanın yağmalanmasıyla sürdü. Bugünse neoliberal kapitalizm kendini, mevcut kırsal ve kentsel alanların azman bir metropolleşmeyle alt üst edildiği gezegensel kentleşmeyle yeniden üretiyor. Özellikle 1990 ve 2000’ler sonrasında yükselen piyasalar diye selamlanan BRIC (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin) gibi ülkelerin başını çektiği yeni kapitalist merkezlerde devasa bir metropolleşme dalgası yaşandı. Kırsal alanların daha da tüketildiği ya da kente tabi kılındığı, kentsel tüketim için yağmalandığı, yok edildiği, vahşi doğanın içindeki hayvan, bitki ve yer altı zenginlikleriyle köşeye sıkıştırıldığı bir sosyo-mekansal gelişme biçimi bu.
 
Bu gezegensel kentleşme olgusu aynı zamandan azman bir metropolleşme ile şehir ölçeklerinin devasa boyutlara çıkmasıyla yaşandığı için bu salgınla karşı karşıya kaldık. Yani doğanın kendini yenileme döngülerindeki bozulma, daha çok küresel ısınmanın semptomlarıyla kendini gösterse de, endüstriyel tarım ve hayvancılıkla doğal yaşam alanlarının yağmalanmasının yarattığı benzeri salgınlarla daha sık karşılaşmaya başlamıştık. Örneğin kuş gribi, domuz gribi ya da diğer salgın hastalıklar 2000’li yıllardan sonra daha sık gözlemlediğimiz şeyler. Bu virüsleri inceleyen bilim insanları böylesi bir ilişkiyi ayrıntılarıyla ortaya koyuyorlar.
 
Fakat şu noktanın altını tekrar çizmek isterim ki devletlerin ve insanların çoğu bu durumu biliyor. Buna rağmen bir açıdan kölece, bir açıdan da gayet bilinçli olarak bu ölümcül üretim ve tüketim biçimini devam ettirmeyi tercih ediyorlar. İnsanlar bunu bir yanıyla başka türlüsü imkansız bir kader olarak, bir yanıyla da şartlandırıldıkları bu tüketimci haz toplumunu sürdürmeyi tercih ediyorlar.
 
  Bu salgın sürecinden sonra dünya genelinde bir politik değişikliğin olmasını bekliyor musunuz?
 
Kısa vadede nasıl bir değişiklik olacağını görüyoruz. Yani devletlerin toplumsal kontrolü artmış durumda. Bir şekilde küresel meta zincirleri yani bir yerde üretilenlerin farklı bir yere götürülmesi ve ucuz olan malların dünya çapında dolaşımı sürecinde ciddi kopukluklar var. Bu yeni dengeler, rekabetler, çatışmalar ve içe kapanmacı eğilimler doğuracak gibi gözüküyor. 
 
Bu “yeni normale” yatırım yapan otoriter milliyetçi-sağcı politikacılar eliyle devletlerin ve Amazon, Blackrock, Microsoft, Facebook gibi tekellerin denetim ve manipülasyonlarının artmasının ve baskıcı uygulamaların, demokratik siyasetin alanını daraltmaya, muhalefeti büyük ölçüde susturmaya çalışması gibi Türkiye, Macaristan, Hindistan gibi ülkelerin 10 yıldır deneyimlediği anti-demokratik sürecin kısa vadede dünyada güç kazanması beklenebilir gibi gözüküyor.
 
Orta ve uzun vadede bu çok sürdürülebilir durum mu?
 
 5-10 yıl içerisinde geçmiştekilerden çok daha büyük ve senkronize isyan dalgaları, büyük göçler ve iç çatışmalar yaşanacak, devletlerle toplumlar daha keskin biçimlerde karşı karşıya gelecek.
 
Korona öncesi duruma tekrar dönülmeyecek. Bu yüzden de otoriter yönetimler “yeni normal oluşturacağız, gerçekten hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, artık bizim dediğimiz olacak, ekonomiyi de toplumu da yeniden buna göre şekillendireceğiz” gibi politikalar açıklıyor. Mesela geçen gün Tayyip Erdoğan konuşmasında defalarca “yeni normal”den bahsetti. Her ne kadar kısa vadede kapitalist devletler ve başlarındaki lümpen neo-faşist liderlikler daha fazla kontrolü eline alacakmış gibi gözükse de finans oligarşisiyle neoliberal kapitalizme kölece bağlı bu siyasetçilerin ekonomik-sosyal sorunları çözecek bir ekonomik canlanma yaratmaları da ekolojik krizi yavaşlatmaları da imkansıza yakın bir durum. Ama birçok ülkede rejimler daha da otoriterleşse, faşizan yönelimler sergilese de orta vadede bir üçüncü dünya savaşı ya da totaliter bir dünya devleti kurulmasının çok da mümkün olmadığını düşünüyorum. İnsanlığın kapitalizmle gidebileceği bir yol kalmadı. Sunduğu seçenekler; toplumsal dertlere, işsizliğe, yoksulluğa, küresel iklim krizine çare olmayacak. Bu yüzden 5-10 yıl içerisinde geçmiştekilerden çok daha büyük ve senkronize isyan dalgaları, büyük göçler ve iç çatışmalar yaşanacak, devletlerle toplumlar daha keskin biçimlerde karşı karşıya gelecek. 
 
Son 10 yılı göz önünde bulundurarak, bu dinamiklerin vaat ettiği şeylerden biri; modern ulus-devletler arasında parsellenmiş dünya sisteminin sürdürülememesi ve devletsiz alanların çoğalması diye düşünüyorum.
 
Bu devletsiz alanlar nasıl çoğalacak? 
 
 Son yıllarda Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da, Afrika’nın pek çok başka yerinde, Pakistan-Afganistan hattında görülen “sınırlarına hakim olmada çuvallamış devlet” gerçeğinin çok daha geniş alanlara yayılacağını öngörebiliriz. Buralarda da yerel kimlikçi savaş ağalarının ya da IŞİD gibi gerici-faşist yapıların hakimiyeti gelişeceği gibi daha özgürlükçü ve ortaklaşmacı öz yönetim modellerinin de gelişme şansı bulunuyor. Tabi bunun daha ideali özyönetimlerin, konfederal bir sözleşmeyle birbirini besleyen-dayanışan-güçlendiren bir modelde üretebilmesi. Bugünkü teknolojik olanaklarla kaynakları planlı biçimde örgütleyip, bir bolluk toplumu da yaratabilmesi mümkün ama insanlığın yolu uzun ve ideolojik-politik anlamda da durumu çok iç açıcı değil. 
 
O yüzden özgür üreticilerin böylesi bir demokratik konfederal yapıda birleşmesine kadar çok acılar çekilecek ve belki de yeryüzü-doğa-atmosferik gazla insana bu şansı vermeyecek. Bunların hepsini önümüzdeki 10 veya en fazla 20 yıl içinde hızlı ekimde yaşayacağız gibi gözüküyor.
 
Peki, toplumun geniş kesimlerinde karşılık bulan komplo teorilerine olan ilgiyi nasıl yorumluyorsunuz?
 
Gerçekten de komplo teorilerin yaygın bir ilgi var. Bu bir yanıyla insanların çok genel ve çok fazla kafa yormadan bir takım açıklamalarla kendisini, mevcut eşitsiz ve doğa düşmanı sistemle ilişkisini düşünmeden, sorgulamadan sürdürmesini sağlayan konformist bir tutum. Bir yanıyla da insanların devlete ve büyük sermaye sahiplerine güvensizliğiyle de beslenen bir şey olduğunu da gözden kaçırmamalıyız. Yani bize ne açıklama yapılırsa yapılsın, bu güvenmediğimiz aktörler (devlet, sermaye medyası, sosyal medyayı manipülatif biçimde kullanan algoritma tekelleri vb.) tarafından yapılıyor ve bunların çoğu da demokratik denetim süreçlerine dışsal olan yapılar. 
 
Tabii salgına ciddi bir sağ milliyetçiliğin, neofaşizmin kutuplaştırdığı bir dünyadan geldiğimizi de unutmamalı. Böylesi aşırı sağ damarın güçlü olduğu bir yerde tabi ki sorunun nedenini kendisi dışında aramak, salgını kullanarak topluma tehdit oluşturan bir takım güçlerin olduğunu varsaymak da egemenler açısından elverişli unsurlar. Ama maalesef süreç demokratik çevrelerin güvenemeyeceği güçler tarafından yönetilen bir karmaşık süreçten geçtiğimiz için muhalif kesimlerde de alıcı bulan merak uyandıran, paylaşılan komplo teorileri de oluyor. Yani ‘bizi niye kapattılar, çevremizde çoğu kişi ölmedi ki, normal zamanda daha fazla ölüyordu’ vs. gibi şeylerle birleşen bir söylem, emekçilerin ve ezilenlerin saflarında da yankılanıyor. Buradaki sorun bunların dönüştürücü, devrimci olmayan açıklama biçimleri olmasında en fazla eskiye dönüş özlemi yaratabilen bir söylem olmasından kaynaklanıyor. Dolayısıyla şu haliyle komplo teorilerine doğru bilgiyi üretmeye çalışan gazetecilerin de aydınların da başına bela olan kapitalist musibetlerden birisi diyebiliriz.
 
Buradaki sorun bunların dönüştürücü, devrimci olmayan açıklama biçimleri olmasında en fazla eskiye dönüş özlemi yaratabilen bir söylem olmasından kaynaklanıyor. Komplo teorilerinin kafa karıştırıcılığı karşısında TTB gibi demokratik kamunun güvenebileceği kurumların düzenli aralıklarla halkı doğru ve şeffaf biçimde bilglendirmesi gerekir.
 
 
"Salgının ardından yeni bir düzen mümkün mü" tartışmaları çokça yapılıyor. Sizin bu konudaki fikirleriniz nedir?
 
Basitçe ‘bunu kapitalizm yarattı’ demek diyen bir muhaliflik ve haklı çıkmakla kendini sınırlayan muhalifliğin ötesine geçmek ve yeni önerilen şeylerin de ‘şu şöyle reformisttir, şu şöyle yetersizdir’ diye elinin tersiyle itmeden yeni bir toplumsal proje önermek gerekiyor.
 
Güçler dengesi açısından yeni bir dünyaya pek yakın değiliz. Ama şöyle bir durum var. Aşılamayan bir takım politik duruş noktaları var. Salgına neolibaralizmin yıkımının farkında olarak ve buna verdiği cevap otoretirleşme, milliyetçileşme ya da dini ideolojiler üzerinden ayrım yapmak biçiminde bölünmüş bir politik ortamla girdiğimiz için kısa vadede iyimser olmak kolay değil. Ama orta ve uzun vadede özellikle ekolojik isyanlar mevcut ekolojik krizle, kapitalizmin krizinin neoliberal politikaların yarattığı eşitsizliklere karşı isyanların artacağı bir döneme girdiğimizi söylemek gerekiyor. Fakat başarılı olmak için yeni şeyler söylemek gerekir. ‘Bu kapitalizmden kaynaklanıyor’ demenin ötesinde temel yurttaşlık hakları, istihdama bağlı olmayan yaşanabilir ücret talebini, temel çalışma saatlerinin kısaltılması, ekolojist bir insan doğa ilişkisini talep etme gibi talepleri gündeme getiren geniş çerçevelerin ortaya çıkması gerekiyor.
 
Ekososyalist bir programın mevcut ekonomik, teknolojik ve sosyal olanaklar kullanılarak programlanması ve muhalif antikapitalist hareketlerin bunu güçlü biçimde yeni sosyalizm, yeni bir ekolojik ortaklaşmacı medeniyet olarak öne sürmesi gerekiyor. İşte bir takım derin devletler ve gruplar yeni iktidar alternatifi yaratıyor ve insanlar bunu deneyelim diyorlar. Bu döngüyü kırmak için kapitalizmin ilerisinde bir medeniyete ulaşmak gerektiğini söylemek ama buna ulaşmak için yeni sözler etmek gerekiyor. Basitçe ‘bunu kapitalizm yarattı’ demek diyen bir muhaliflik ve haklı çıkmakla kendini sınırlayan muhalifliğin ötesine geçmek ve yeni önerilen şeylerin de ‘şu şöyle reformisttir, şu şöyle yetersizdir’ diye elinin tersiyle itmeden yeni bir toplumsal proje önermek gerekiyor. Evet, ekolojist bir duyarlılık ve hareket var. Bununla sosyal adalet taleplerini birleştiren yeni bir düzen, cumhuriyet, dünya ve medeniyeti önermek, tartışmak ve bunun ilk adımlarını atmak gerekir.
 
 Dünya ve bölgemizdeki muhalefetin bu süreçte şu ana kadar iyi bir sınav verdiğini düşünüyor musunuz?
 
Çok iyi bir sınav vermedi. Daha çok iki yönlü olarak hareket etti. Birincisi buradan yeni bir felaket çıkacağına odaklandı. Daha çok uçuruma bakmayan durumun daha da kötüleşeceğine dair adeta eskiyi arayacağını sürekli tekrar eden olumsuz tutum ön plandaydı. Onun dışında da sürekli eleştiren ve insanlara ‘sokağa çıkmayın’ demenin dışında bir şey demeyen bir politika izlendi. Üretken biçimde kendisini ve örgütlenme biçimlerini, mücadele biçimlerini çok fazla gündeme getiren bir muhalefet olmadı. İnsanların karantinalarını destekledi ve toplumun da daha geniş kesimlerinin bu karantina ortamından yararlanmasını savundu. Halkın geniş çapta oy verdiği muhalefet partileri CHP, HDP vs. bunların yeni bir şey söylediğini görmedik. İşte sadece sağlıkçılara sahip çıkılması ve karantinanın daha adaletli biçimde yapılması gibi şeyler söylediler. Tabi belli dayanışmalar yani “Kardeş Aile”, “Askıda Fatura” gibi şeylerin de yapılmaya çalışıldığı ama bunların da son kertede yetersiz kaldığını söyleyebiliriz.
 
Yine muhalefet partilerinin liderleri, yöneticileri, kadroları geniş bir siyasi tartışma alanı açıp oraya diğer toplumsal kesimleri kattığını söyleyemeyiz. Bu konuda büyük eksiklikler var. 
 
Yani solun tabanındaki daha orta sınıf burjuva kesimler de kendi yaşam alanlarında film izleyip, kitap okuyup işte yemek becerilerini geliştirdi. Belki çevrim içi toplantılar, belli konularda tartışma grupları olmuş olabilir. Ama bunların daha yaygınlaşması ve yeni eylem biçimleri sokakta ya da evlerde nasıl geliştirilebilir, yeni ilişkiler, yeni iletişim araçları nasıl daha fazla desteklenebilir buradan yeni alternatif tedarik biçimleri bulmak gerekir. Sonuçta insanların çoğu daha da yoksullaştı ve gıdada da uzun sürede de sorun yaşanacak. Bunlara hazırlık yapmak gerekiyor. Tekil örneklerle iyi şeyler de var tabi. Mesela Kars Belediyesi yeni gıda üretim alanları açmaya çalıştı. Bunlar değerlidir. Bunları daha bütünsel ve toplumsal projeleriyle birlikte önerilmesi gerekiyor.
 
Bu ekolojik yıkımdan kurtulmak mümkün mü? Bunun için toplumun, toplumsal hareketlerin neler yapması gerekir?
 
 “Her şey bizim hakkımız, daha iyisini yemeliyiz, tüketmeliyiz, daha uzaklara gitmeliyiz’ gibi bir zihniyeti ortadan kaldıran kültürel bir devrime, mantık devrimine ihtiyaç var.”
 
Bu mümkün. Ama bunun için çok farklı yeni bir zihniyete geçmemiz gerekiyor. Yani bugüne kadar kapitalist medeniyet içerisindeki toplumsal yapılar genel olarak doğayla ilişkisini sömürü ve hakimiyet üzerine kurdular. Ama buna alternatif olanaklar da büyük ölçüde böylesi bir zihniyetten çok fazla azade değillerdi. 1980’lerden bugüne gelen bir neoliberal tahribat var. Bu durum kendisine muhalif olan kesimleri bile daha iyi şeyler yemek, daha iyi yerlere gitmek dışında tüketici ve mevcut hayatın olumsuzluklarından kaçacak adacıklar arayan bir zihniyet içerisinde muhaliflik getiren neoliberal kişilik yapısı oluşturdu. Hem bu sistemi savunan, benimseyen, çok sorgulamayanlar arasında hem de muhalif olanlar arasında da böyle bir kültür gelişti. Bunu sorgulamak gerekiyor. 
 
Önümüzdeki sürecin daha büyük ekolojik yıkımlar ve daha büyük kitlesel hareketlerin getireceğini görerek tüketimle ve iyi bir hayattan anladıklarımıza dair çerçevelerimizi değiştiren bir “insan-doğa” ilişkisi geliştirmemiz gerekiyor. “Her şey bizim hakkımız, daha iyisini yemeliyiz, tüketmeliyiz, daha uzaklara gitmeliyiz” gibi bir zihniyeti ortadan kaldıran kültürel bir devrime, mantık devrimine ihtiyaç var.
 
Bu yenilenmeyi doğa, dünyanın atmosferi ve iklim yapısı bize daha fazla dayatacak. Bu dayatma yaşanırken bizlerinde kendimizi yenilememiz gerekiyor. Yenileyebildiğimiz ölçüde bu süreci yavaşlatabilir ve bunu tersine döndürebiliriz. İnsan medeniyetinin dünyada kalma koşulları geri döndürülemez biçimde olumsuzlaşmış olabilir. Çünkü 1960’ların sonundan beri söylenen şey “mevcut kapitalistleşme biçimi dünyayı yok ediyor, bunu durdurmak gerekir” deniliyor. 1970’lerin ortalarında sıfır büyüme önerildi. Ama bugünkü toplumun amentüsü hala büyüme. Bunu değiştirmeyi zorlayan bir kriz ve isyanlar dalgası özellikle ekolojik devrimler çağının açıldığını düşünüyorum. Bu ekoloji merkezli toplumsal sistemi ve medeniyeti değiştiren yeni bir model geliştirebilirsek ve sokağa çıkan insanları bunun arkasına dizebilirsek bir kurtuluş olabilir.
 
MA / Ferhat Çelik

Diğer başlıklar

17/12/2025
23:58 Muhittin Böcek hastaneye kaldırıldı
23:54 Leyla Zana'ya yönelik küfürlü tezahüratlara tepki yağdı
23:06 Amed Büyükşehir Belediyesi'nden iddialara yanıt
22:25 Mersin ve İzmir'de eylem: S ve Y Tipi Cezaevleri kapatılsın
21:26 Hindistan’da hava kirliliği ‘aşırı şiddetli' seviyeye ulaştı
21:24 Hasta tutuklu yaşamını yitirdi
21:18 CHP raporunu yarın Meclis'e AKP de Erdoğan'a sunacak
21:08 İnsan hakları haftasının son eylemine polis ablukası
21:01 Mereş Katliamı 47'nci yılında: Kayıplarımızın mezar yerleri bulunsun
20:53 Afgan mülteciler zorla ülkelerine gönderiliyor
20:37 Gazze’de 17 kişi soğuktan yaşamını yitirdi
20:33 Başkurdistan’daki Marksist grup üyelerine ağır ceza
20:27 Amed'de Ayşe Şan için anma
20:20 Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi: Savaş bütçesiyle militarizm kuşatılıyor
20:11 Ahmet Özer: Süreç için herkese düşen sorumluluklar var
19:52 Ankara'da kadın cinayeti
19:38 KHK eylemi: Hukuksuzluklar son bulana kadar mücadelemiz sürecek
19:31 'Leyla Zana'ya yönelik ırkçı sloganlar kabul edilemez'
19:27 Okulda çocuklara silahlı araçlar tanıtıldı
18:48 Komisyondan rapor için ‘yazım ekibi’ kararı
18:40 Cenevre’den çağrı: 'Umut hakkı' derhal uygulanmalı
18:14 Arkaş: Artık Kürtlerin varlığı inkar edilemez
18:07 Görüşme sona erdi: Kanun teklifinin çerçeve metni Meclis'e sunulacak
17:52 Kızını ve torununu katleden Keskin’e ağırlaştırılmış müebbet
17:49 Veysi Aktaş: Mücadelemiz norm dışı devlete karşıdır
17:43 Avukat Suna Bilgin’e 6 yıl 3 ay hapis cezası
17:12 Arhavi’deki çevreciler: Mücadelemiz devam edecek
16:34 Kurtulmuş ve siyasi parti koordinatörlerin görüşmesi başladı
16:31 Dilan Karaman İnceleme Komisyonu: Bilgiler titizlikle derleniyor
16:28 Diba Keskin: Dilimize sahip çıkmazsak yok olacağız
16:21 DEM Parti Meclis Kadın Grubu’ndan ‘istismar’ açıklaması
16:10 'Hakime rüşvet' haberinin erişim engeli haberine de erişim engeli
16:06 25 yıl hapis cezası verilen taciz faili tutuklanmadı
16:04 Gazeteci Aykol’un tedavisi antibiyotiklerle sürüyor
15:56 Oluç: Cumhurbaşkanlığının kimi merkezi yetkileri yerellere devredilmeli
15:32 Arkaş: Önder Apo dışında kimse Türk-Kürt barışını sağlayamaz
15:22 Diyanet’in bütçesi beş bakanlığa ayrılan paydan fazla
15:20 ‘Dayanışmayı büyüterek barışı inşa etmek mümkün’
15:17 DEM Parti, Meclis'te çocuk istismarı için araştırma komisyonu istedi
14:31 İHD: KHK'liler görevlerine iade edilsin
14:10 AYM, Tayfun Kahraman'ın tedbiren tahliyesini reddetti
13:57 Meclis kreşinde Yerli Malı Haftası konusu: SİHA ve savaş
13:56 Kayyım önce koli dağıttı sonra ihale imzaladı
13:32 Gazeteci Diren Yurtsever'e ceza istemine ret
13:21 İmralı Heyeti üyesi Sancar: Şimdi, barış hukukunu kurmanın zamanıdır
12:14 Kurtulmuş ve komisyondaki partilerin koordinatörleri bir araya gelecek
12:07 Miting deklarasyonu: Hukukun anahtarı ‘umut hakkı’nın uygulanmasındadır
11:58 10 Ekim Katliamı davasında 3 polis için soruşturma izni
11:23 31 yıllık tutsaklığın ardından memleketine döndü
11:17 'Siyaset konuştun' denilerek işten çıkarıldı
10:57 Gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin İstanbul'da anılacak
09:25 Çiftyürek: Devletin bir beyanda bulunması lazım ki süreç hukuki olarak ilerlesin
09:19 Alman Sosyolog: Abdullah Öcalan'ın çağrısı nadir umut anlarından biridir
09:16 Buluşmaya katılanlar: Meclis Komisyonu tutanakları açıklamalı
09:13 Anneler: İmralı'ya gitmemiz kabul edilsin, Abdullah Öcalan'ı alıp gelelim
09:11 Şiyar Be! Platformu Licê'de temsilcilik açacak
09:09 'Sinemanın dil ve kültür üzerindeki etkisi büyük'
09:07 MAF-DAD Eşbaşkanı Geisweid: 'Umut hakkı'nı uygulamayan Türkiye Konseyden ihraç edilmeli
09:06 Garzan Mezarlığı’nın yok edilip 267 cenazenin çalınmasının üzerinden 8 yıl geçti
09:05 'Nazım ve Cihan'ın tek amacı halkın yaşadıklarını dünyaya duyurmaktı'
09:01 Kültür rüzgarının estiği bir yılda Kürtçe için statü çağrısı büyüdü
09:00 Almanya: Güç de yetki de belediyelerde
09:00 17 ARALIK GÜNDEMİ
16/12/2025
23:36 İstanbul Valiliği’nin yasakları hukuka aykırı bulundu
22:53 Bismîl’de Barış ve Demokratik Toplum Buluşmalarına çağrı
22:48 Konya’da iş cinayeti
22:34 DEM Parti milletvekilleri: Yanlış politikaların dönüşü kaos oluyor
21:31 Koma Amed Ankara'da konser verecek
20:57 Humus ve Lazkiye’de Alevi yurttaşlar kaçırılıyor
20:22 İsrail cezaevlerinde 9 bin 300 Filistinli tutuluyor
19:59 Tülay Hatimoğulları: Demokratik seviyenin hukuki bir sürece kavuşmasını istiyoruz
19:41 Suriye Geçiş Hükümeti QSD’ye saldırdı
19:36 223 işçinin direnişi 140'ıncı gününde
18:52 ‘KCK Basın Davası’ ertelendi
18:49 İnsan Hakları Haftası etkinlikleri sürüyor
17:57 Suriye Geçiş Hükümeti, uluslararası hukuk uzmanını tutukladı
17:09 Gazeteci Aykol'un tedavisi devam ediyor
17:04 Arkaş : Her iki taraf da hakikatle yüzleşmeli
16:46 İran’da bir tutsak dudaklarını dikerek açlık grevine başladı
15:55 PFDK 224 futbolcu ve 24 hakeme daha bahis cezası verdi
15:33 Ahmet Özer’den DEM Parti’ye ziyaret: Süreç tarihidir
15:01 Agirî’de görkemli halk buluşması: Sürecin yol haritası manifestodur
14:45 HPG'li Hacı Başaran'ın taziyesine kitlesel ziyaret
14:43 Sağlıkçılar ısrarlı: Eziyet yönetmeliği geri çekilsin
14:37 İHD’den tutsaklara dayanışma kartı
14:36 Berfin Nûrhaq ve Sema Roza İzmir'de anıldı
14:14 ‘İnsan hakları savunucusu Suna Bilgin tahliye edilsin’
14:03 Cezaevi raporu: Kelepçeli muayene, ağız içi arama, ilaç verilmemesi, tehdit
14:02 Mali Müşavirlerden yetkilerinin devredilmesine tepki
13:45 Komünal çalışmanın ürünü Ronahî Halkevi açıldı
13:43 Bozan'dan kelepçeli tedaiye tepki: İşkence ve kötü muameledir
13:20 5 gazetecinin adli kontrol tedbiri kaldırıldı
12:47 DEM Parti İmralı Heyeti ile AKP görüşmesinin tarihi belli oldu
12:40 ‘Umut ve özgürlük’ mitingi düzenlenecek
11:56 Sancar: Gündemimizde olan barış yasasıdır
Davutoğlu: Türkiye içindeki yasal düzenlemeler süratle yapılmalı
11:55 İşçilerin eylemleri 9'uncu gününde
11:54 İstanbul'da ev baskınlarında 12 kişi gözaltına alındı
11:32 Ayşe Şan Amed'de çeşitli etkinliklerle anılacak
11:01 DEM Parti ve AKP milletvekilleri Wan’ın sorunları için bir araya geldi
10:26 Bir mezar hasreti: Nazım ve Cihan'ın köşesi
10:19 İmralı Heyeti ile Gelecek Partisi görüşmesi başladı
09:41 Aykol tutsakların sesi olmaya devam ediyor: Hücre cezasından beraat etti ama tahliyesi engellendi
09:36 İlçeden geçen uluslararası yol tehlike saçıyor
09:35 Kayyımın bitmeyen 12 milyon TL'lik mezbahası!
09:26 Rojhilat Aksoy: Festivalde komün ruhu oluştu
09:25 Nazım'ın gülüşünde devrim gizliydi
09:25 Doğa talanına karşın palamut ekimi
09:19 Sait Yıldırım’ın tahliyesi ‘örgütsel’ konuştuğu iddiasıyla engellendi
09:17 Çilek üreticileri: İthalat durdurulmazsa üretici ayakta kalamaz
09:14 Şiddet uygulayan zabıtalar mağdur, kendisi şüpheli oldu
09:11 Kooperatifçilikle geçinen köyde 92 yıldır tiyatro sahnesi kuruluyor
09:08 Aydın'dan çağrı: Bütçe halka ayrılsın
09:04 Türkiye hangi ‘özerklik’ maddelerinde çekimser?
09:02 2025 Ekoloji Karnesi: Dünya yok oluşa gidiyor
09:00 16 ARALIK 2025 GÜNDEMİ
08:17 Meteoroloji'den sağanak ve kar yağışı uyarısı
08:07 GAİN'e operasyon: Şirket yetkilileri gözaltında, TMSF kayyım olarak atandı
15/12/2025
23:41 BES-AR: Asgari ücretle insanca yaşam mümkün değil
23:36 Buğday silosunun altında kalan işçi hayatını kaybetti
21:52 Tom Barrack ile Netanyahu görüştü
21:07 Xarpêt’ta iş cinayeti
21:04 Paramiliter grupların işkence ettiği Efrînli hayatını kaybetti
21:01 Wan’da engellilerle atölye çalışması
20:58 Erciyes Üniversitesi’nde bir kadın katledilmek istendi
20:34 ATK raporlarının kadın davalarındaki rolü: Asıl sorun sistemde
20:15 Gülderen Varlı: Kayyımların usulsüzlükleri Şam'a kadar yol olur
20:04 DEM Partili Uçar: Norm dışı devlet hala devrede
19:57 Sel sonrası Endonezya’dan 'orman ruhsatı' hamlesi
19:48 Rojava Kadın Platformu’ndan sel mağdurları için yardım çağrısı
19:43 DEM Parti milletvekilleri: Asker ve polisler çetelerle işbirliği yapıyor
19:33 Sevcan Demir'i katleden faile ağırlaştırılmış müebbet istendi
19:25 Erdoğan: Ayrıştırıcı söylemlere izin vermeyeceğiz
18:15 İran'da 1’i çocuk 4 Kürt yurttaş gözaltına alındı
18:08 Suudi Arabistan’da 340 kişi idam edildi
18:04 Okul müdürü, öğrenciyi darp etti
18:00 Adana Kadın Platformu: Meclis’teki çocuk istismarının üstü örtülmesin
17:15 İsrail saldırılarında 70 bin 665 kişi hayatını kaybetti
17:09 Sincan Cezaevi'ndeki şüpheli ölüm için soruşturma talebi
17:06 Siyasi tutsaklara üzerinde ‘İtirafçı sol terör örgütü’ yazılı kimlik dayatması
17:04 Adalet Bakanlığı önünden seslendiler: Hakan Tosun’a ne oldu?
17:00 Arkaş: Demokratik cumhuriyete entegreye varız
16:44 Kayyım müdürünün ‘para’ dağıttığı görüntüler için Bakanlığa çağrı
16:28 KAYY-DER'den 'Gaxand Gecesi'
15:51 Gazeteci Aykol'a bir kez daha kan takviyesi yapıldı
15:49 Tülay Hatimoğulları: Yasal düzenlemeler bir an önce yapılmalı
15:32 'Umut hakkı mutlaka güvenceye kavuşturulmalı'
15:12 Wan’daki halk buluşmasına binler katıldı: Mücadelemiz Önder Apo’nun fiziki özgürlüğüyle sonuçlanacak
15:00 Berfîn Nûrhaq ve Sema Roza Mêrdîn ve Amed'de anıldı
14:12 Kazanhan'ı katleden polis 11 yıldır yakalanamıyor
14:00 5 No'lu'daki katliam ve işkencelerle yüzleşme çağrısı