MERSİN – Akedeniz Belediyesi'ne yönelik davanın duruşmasında savunma yapan siyasetçiler, kayyımın hastalıklı bir zihniyet olduğunu vurgulayarak, demokrasiye sahip çıkacaklarını söyledi. 
	Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı'nın "örgüt üyesi olmak", "örgüte finans sağlamak", "örgüt propagandası yapmak" ve "Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet" suçlamasıyla açtığı soruşturma gerekçe gösterilerek Akdeniz Belediyesi'ne kayyım atamaya gerekçe gösterilen davanın duruşması başladı. Mersin 2'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada, Eşbaşkanlar Hoşyar Sarıyıldız ve Nuriye Aslan ile Meclis Üyesi Özgür Çağlar, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Mersin İl Eşbaşkanı Reşat Aşan, Parti Meclisi üyesi Necmettin Başçı, Ferhat Alkan, Hasan Uğur Çat, Ömer Durmuş, Nesih Aktepe ve Seyithan Gönen yargılanıyor.
	Duruşmaya tutuklu Eş Başkan Nuriye Aslan Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya alınırken, tutuklu Eşbaşkan Sarıyıldız ve Meclis üyesi Çağlar duruşmada hazır edildi. Tutuksuz yargılanan Aşan, Başçı, Alkan, Durmuş, Aktepe, Çat ve Gönen de duruşmada hazır bulundu. Duruşmayı, Amed Belediye Eşbaşkanı Doğan Hatun, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Yerel Yönetimlerden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Rüştü Tiryaki, Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) avukatları, CHP Mersin İl Yönetimi, İnsan Hakları Derneği (İHD) yöneticileri ve çok sayıda yurttaş takip etti.
	'BU DOSYA, SİYASİ BİR YARGILAMADIR'
	Hakkındaki iddialara karşı savunma yapan Sarıyıldız, davanın siyasi saiklerle açıldığını belirterek, "Bu dosya bizlerin şahsında, DEM Parti’nin yerel yönetim fikriyatından rahatsız olanların oluşturduğu siyasi bir dosyadır. Hukuken adli makamların delilleri toplayarak suçluyu cezalandırma amacıyla açtığı bir dava değil, doğrudan siyasetin yönlendirmesiyle oluşturulmuş bir dosyadır. Bu dava, halkın kendi iradesiyle seçtiği yöneticileri cezalandırma girişimidir" dedi.
	'KAYYIM HASTALIKLI BİR ZİHNİYETTİR'
	İddianamede suçlama olarak gösterilen faaliyetlerin belediyelerin asli görevi olduğunu ifade eden Sarıyıldız, "Taziyeye gitmek, halkla buluşmak, düğünlere katılmak, kadınların ve gençlerin ihtiyaçlarına dair toplantılar yapmak bizim suçumuz değil, görevimizdir. Biz, halkın sorunlarına kulak veren, yerinden yönetimi esas alan, katılımcı bir belediyecilik anlayışıyla hareket ettik. Ancak bu anlayış, halkın değil, devletin çıkarlarını merkeze alan zihniyeti rahatsız etti. Bizim daha adaylığımız bile kesinleşmeden kentte kayyım söylentileri dolaşmaya başladı. Bu da gösteriyor ki mesele biz değiliz; mesele halkın kendi iradesiyle yönetim hakkını eline almasıdır. Kayyım zihniyeti, halk iradesine düşman, hastalıklı bir anlayıştır" diye konuştu.
	'HALKLARIN İRADESİNİ GÜÇLENDİRMEK İÇİN ÇALIŞACAĞIZ'
	Akdeniz Belediyesi Eşbaşkanı Nuriye Aslan ise savunmasını Kürtçe yaparken mahkemede tercüman bulunmamasına tepki gösterdi. Bir avukatın tercümanlık yapmasıyla savunmasına devam eden Nuriye Aslan, davayı hem hukuken hem de vicdanen meşru bulmadığını belirterek, “Bu dosya, halkın iradesini temsil eden DEM Parti belediyeciliğini hedef alıyor. Bizim şahsımızda halkın umudu, kadın özgürlük mücadelesi ve eşit temsiliyet anlayışı yargılanıyor. Hoşyar Sarıyıldız başkanımız süreci çok net özetledi; ben onun sözlerine aynen katılıyorum. Bu dosya bizler için de halkımız için de bir ayıptır. Baştan sona iftiralarla, yalanlarla dolu bir dosya. Biz aday bile olmadan kentte kayyım söylentileri dolaşmaya başladı. Bu durum, siyasi iktidarın demokratik sürece değil, halkın iradesine düşmanlığını açıkça ortaya koyuyor. Devlet Bahçeli’nin çağrısı ve Sayın Abdullah Öcalan’ın barışa yönelik olumlu yaklaşımıyla bu ülkede yeniden bir umut filizlenmişti. Biz bu umudu büyütmek, halkların eşit ve özgür bir yaşam kurma iradesini güçlendirmek için çalıştık ve bundan sonra da çalışacağız” diye konuştu.
	'BİZİM AMACIMIZ ORTAK YAŞAM KURMAKTIR'
	İddianamede yer alan suçlamaların temelsiz olduğunu vurgulayan Nuriye Aslan, belediye faaliyetlerinin kriminalize edilmesine tepki göstererek, “MASAK raporunda adı geçen kişiler benim aile üyelerim. Eşbaşkanlık sistemimiz, ‘sözde eşbaşkanlık’ denilerek suç haline getiriliyor. Oysa bizim amacımız kadın ve erkek eşitliğini sağlamak, ortak yaşamı kurmaktır. Eşbaşkanlık halkın demokratik talebidir, biz de bunu sonuna kadar savunacağız. Kayyım politikası sadece bize karşı değil, bugün görüldüğü gibi ana muhalefete kadar yönelmiş durumda. Halkın iradesi gasp ediliyor, belediyeler talan ediliyor. Kayyım anlayışı sandığın meşruiyetini ortadan kaldırıyor. 2016’dan bu yana halkımızın tüm kazanımlarına el konuluyor. Bu anlayışın son bulması, kayyım sisteminin tamamen kaldırılması gerekiyor. Ancak o zaman halk geleceğe umutla bakabilir. Biz, eşitlik ve onurlu barış mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz" ifadelerini kullandı.
	'DEMOKRASİYE SAHİP ÇIKACAĞIZ'
	Akdeniz Belediyesi Meclis üyesi ve Belediye Başkan Yardımcısı Özgür Çağlar, savunmasında yürüttükleri siyasi ve belediye çalışmalarının meşru olduğunu vurgulayarak, "DEM Parti olarak yasal ve meşru bir partiyiz. Çalışmalarımız halkın iradesine, demokratik siyasete ve yerel hizmet anlayışına dayanıyor. Buna rağmen partimizin ve belediyemizin tüm faaliyetleri sistematik biçimde kriminalize ediliyor. Bu yaklaşım, sadece bizi değil, halkın söz hakkını da hedef alıyor. Partimiz meşru bir partidir, çalışmalarımız da belediye hizmetlerimiz de illegalize edilemez. Biz, halkın iradesine ve demokrasiye sonuna kadar sahip çıkacağız. Tahliye ve beraatımı talep ediyorum" dedi.
	İRADE GASPI VURGUSU
	DEM Parti Mersin İl Eşbaşkanı Reşat Aşan, savunmasında Sarıyıldız, Aslan ve Çağlar'ın beyanlarına katıldığını belirterek, davanın tamamen siyasi saiklerle oluşturulduğunu ifade etti. Aşan, “Bu dava hukuki değil, siyasi bir operasyondur” diyen Aşan, dosyanın "halkın iradesinin gaspına gerekçe olarak hazırlandığını" ifade ederek, “Dosyada somut bir delil değil, tamamen bir algı var. İktidar, seçimle elde edemediğini bu tür dosyalarla elde etmeye çalışıyor. Demokratik yollarla kazanılan belediyeler, yargı eliyle işlevsiz hale getirilmeye çalışılıyor. Bu anlayış, halkın iradesini tanımayan, sandığın meşruiyetini reddeden bir anlayıştır. Toplumsal barışın konuşulduğu bir süreçten geçiyoruz. Ancak demokratik siyasetin kriminalize edilmesi bu süreci baltalıyor. Bu nedenle bu dosyaların tahliye ve beraatle sonuçlanması, toplumsal barışın inşası açısından zorunludur” diye belirtti.
	Necmettin Başçı, Ferhat Alkan, Hasan Uğur Çat, Ömer Durmuş ve Nesih Aktepe de savunmalarında kendilerine yöneltilen tüm suçlamaları reddederek, dosyanın siyasi bir kurguyla hazırlandığını ifade ederek beraatlarını talep etti. 
		'DOSYA DELİLLERDEN OLUŞMUYOR'
	
		Ardından avukatlar savunma yaptı. Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) avukatları, davanın siyasi saiklerle açıldığını belirterek, iddianamede yer alan suçlamaların hiçbir somut delile dayanmadığını dile getirdi. Avukatlar, taziye ziyaretleri, halk buluşmaları, kültürel etkinlikler, basın açıklamaları ve sanal medya paylaşımlarının belediyenin rutin faaliyetleri olduğunu, buna rağmen tüm bu çalışmaların “örgütsel faaliyet” olarak gösterilmesinin hukuki değil, siyasi bir tutum olduğunu ifade etti. Dosyanın delillerden değil, değerlendirmelerden oluştuğuna dikkat çeken avukatlar, bu yargılamanın halkın seçme ve seçilme hakkına, demokratik sürece ve yerel yönetimlerin özerkliğine doğrudan müdahale anlamına geldiğini belirtti. Belediye çalışmalarının kriminalize edilmesinin, halkın iradesinin yargı eliyle gasp edilmesi olduğunu vurgulayan avukatlar, davanın toplumsal barış sürecini zedelediğini söyleyerek tüm sanıklar hakkında tahliye ve beraat kararı verilmesini talep etti.
	
		'SUÇLAMALAR İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ KAPSAMINDA'
	
		Müvekkillerinin katıldığı basın açıklamalarının zaten polis kayıtlarında yer aldığını, buna rağmen aynı etkinliklerin dosyada “fişleme mantığıyla” suç unsuru haline getirildiğini ifade eden avukatlar, iddianamede taziyelere katılmanın dahi suç olarak gösterilmesine tepki göstererek, Yargıtay’ın benzer davalarda taziye ziyaretinin suç sayılamayacağı yönünde emsal kararlar verdiğini hatırlattı. Aynı şekilde, “Sayın Öcalan”, “Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan” veya “Sayın Öcalan” ifadelerinin kullanılması nedeniyle yöneltilen suçlamaların da daha önce Yargıtay tarafından “ifade özgürlüğü” kapsamında değerlendirildiğini belirten avukatlar, buna rağmen aynı gerekçelerin tekrar iddianameye konulmasının yargı pratiğinde özensizlik ve siyasi yönlendirme göstergesi olduğunu vurguladı.
	
		'HALK İRADESİ DEĞERSİZLEŞTİRİLİYOR'
	
		Avukatlar, iddianamenin “kopyala-yapıştır” yöntemiyle hazırlandığını, aynı suçlamaların defalarca yinelendiğini ve bu durumun savcılığın özensizliğini açıkça ortaya koyduğunu dile getirdi. Savcılığın aylarca dosyaya gizlilik kararı getirerek “görevi kötüye kullandığını” belirten avukatlar, özellikle “sözde eşbaşkanlık” ifadesinin tehlikeli bir dil olduğunu, bu kavramın "sömürgeci rejimlerde" halkın iradesini ve temsilini değersizleştirmek için kullanıldığını söyledi.



