İSTANBUL - Diyanet'in kadın kazanımlarını hedef alan hutbelerine tepki gösteren SKM Genel Sözcüsü Tanya Kara, “Kadınların bedenini ve yaşamını hedef alan saldırılara karşı etkin bir mücadele gerekiyor" dedi.
Kadınların kazanılmış haklarına dönük dünyada ve Türkiye’de saldırıların olduğunu belirten Tanya Kara, saldırıların nedeninin ise erkek egemen sistemin yaşadığı kriz olduğunu söyledi. Tanya Kara, “Bugün içerisinde bulunan kriz, kadınların kazanılmış haklarına dönük saldırılarla aşılmaya çalışılıyor. Erdoğan, 2024 yılının sonunda 2025 yılını ‘aile yılı’ olarak ilan edeceğini açıkladı. Ondan sonra gelişen bir süreçle karşı karşıya kaldık. Erdoğan, nüfus politikaları ve aile ekseninde iki kurul kurdu ve buna bağlı olarak da ‘Diyanet’i göreve çağırıyorum’ dedi. Böylece politik İslamcı temelde ve makul bir toplumun makul kadınlarının yaratılmak istendiği bir hedefle karşı karşıya kaldık” diye belirtti.
TOPLUMU DİZAYN ETME ÇABASI
Kadınların kazanılmış hakları, özgürlüğü ve yaşam tarzına dönük müdahalelerin ilk olmadığına dikkat çeken Tanya Kara, “Daha sonra 10 yıllık bir dönemin ‘aile yılı’ olarak ilan edilmesiyle Diyanet'e çok esaslı bir görevlendirme yapılmış durumda. Kurulan Aile ve Dini Rehberlik Büroları’nın kadına, erkek şiddetine uğradığı evlerde sabretme, itaat etme yönünde öğütlerin doğrudan verildiğini görüyoruz. Bu bürolar 2002 yılında AKP'nin iktidara gelmesiyle birlikte kuruldu fakat bu dönem daha etkin bir işlev almış durumda. Diyanet’in yayınladığı hutbelerde eşcinselliğin sapkınlık olduğu, kadınların giyim kuşamlarının ahlak kurallarına uygun olmadığı belirtiliyor ve miras hakkına dönük bir saldırı görüyoruz. LGBTİ+ ve kadın düşmanlığı temelinde toplumu yeniden dizayn etme çabası görüyoruz. Politik İslamcı bir temelde toplumun örgütlenmesi hedefleniyor” ifadelerini kullandı.
EŞİT VE ÖZGÜR YAŞAM MÜCADELESİ
Kadınların tüm haklarını uzun ve meşakkatli mücadeleler sonucu kazandığının altını çizen Tanya Kara, birleşik zeminlerde mücadelelerini büyüteceklerini söyledi. Tanya Kara, şöyle devam etti: “Kadınların bedenini, yaşamını, hayatını, doğurganlığını hedef alan bu hutbeler ve saldırılara karşı etkin bir mücadele gerektiriyor. Kadınların eşit ve özgür yaşam mücadelesinin en etkin biçimde örgütlenmesi, önümüzdeki dönem için çok önemli. Her Cuma verilen bu hutbelere karşı kadınlar olarak ‘Ne söylüyoruz, ne yapmak istiyoruz, eşit ve özgür yaşam mücadelemizde nasıl biçimlerde ısrarcıyızı’ ifade etmemiz gerekiyor. Kadına yönelik şiddetin arttığı ve kadın düşmanı politikaların üretildiği bu zeminde üzerimize düşen bu sorumluluğu yerine getireceğimizi söyleyebiliriz.”