WAN - Kadınları, yaşamlarını ve kazanılmış haklarını hedef gösteren Diyanet’e tepki gösteren Diba Keskin, “Ülkede açlık ve hırsızlık var ama Diyanet bunu hiç konuşmuyor, kadınlar katlediliyor bir tepki yok. Kadın nasıl istiyorsa öyle giyinir çünkü bu onun yaşamıdır. Kimse bedenine ve nasıl yaşaması gerektiğine müdahale edemez” dedi.
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından camilerde okutulan hutbeler üzerinden kadınların kazanılmış haklarının hedef alınmasına tepkiler sürüyor. 1 Ağustos’ta ülkenin 81 kentindeki camilerde “Haya ve Edep” başlığıyla okutulan Cuma Hutbesi’nde kadınların giyim tarzı ve özgürlükleri hedef alınırken, 15 Ağustos’ta okutulan “Kul hakkı ateşten gömlektir” başlıklı hutbede ise miras hakkı üzerinden Medeni Kanun hedef alındı. Kadınlar başta olmak üzere toplumun farklı kesimlerinden tepki alan Diyanet’e ilişkin Demokratik Birlik İnisiyatifi üyesi Diba Keskin değerlendirmelerde bulundu.
DİYANET DEVLET KURUMU
Devlet için askeri güç kadar Diyanet’in de önemli bir yer teşkil ettiğini belirten Diba Keskin, “Diyanet, devletin ve iktidarın bir kurumudur. Bu kurum 100 yıl önce Atatürk tarafından kurulmuş bir kurumdur ve toplamda 360 bin imam bu kurumda görev yapıyor. Diyanet, ayıbı ve utancı sadece kadını bedeni üzerinden anlatıyor. İnancı olan tüm insanlar Diyanet tarafından görevlendirilen bu imamların ne diyeceğini merak ediyor ve onların dediği her şeye inanıyorlar. Türkiye’de 90 bin cami ve her camiye 10 kişi gidiyorsa bu bir milyon insana tekabül ediyor. Türkiye ve Kürdistan’da Cuma Namazı’na gidenlere verilen vaazlarda ‘kolunu, göğsünü açan kadınlar imansızdır’ deniliyor. Bunu da peygamberlere ve dini kitaplara dayandırarak belirtiyorlar. Bu ülkede açlık ve hırsızlık var ama Diyanet bunu hiç konuşmuyor. Bunun en büyük etkisinde kalanlar da kadınlar oluyor. Televizyon, internet gibi iletişim araçlarına baktığımız zaman ayda neredeyse 30 veya 40 kadın, erkek eliyle katlediliyor. Kadın katliamlarının birçok nedeni ise ‘namus’ algısı olarak gösteriliyor ve kadınlar katlediliyor ama buna yönelik bir tepki yok” diye belirtti.
YAŞAMLARI KADINLARIN TASARRUFUNDA
Diyanet’in sürekli dini konuları kadın bedeni üzerinden anlatmasının bir kaşlığı olmadığını dile getiren Diba Keskin, “Eğer hırsızlığa, erkek şiddetine karşı çıkılmıyorsa ve bunlar teşhir edilmiyorsa asıl yanlış olan budur. Bir çürüme yaşanıyor. Türkiye, toplumsal çürümede Avrupa devletleri arasında birinci, dünyada ise ilk üç devlet içerisinde yer alıyor. Diyanet, bu çürümeyi, ülkede yaşanan hukuksuzluğu, haramı ve yanlışı görmüyor ama her kötülüğü kadın bedeni üzerinden tanımlayarak, kadının saçlarını açtığını hutbe olarak okutuyor. Bu da, ülkedeki iktidarın ve Diyanet’in kadın bedeni üzerinden nasıl söz kurduğunu gösteriyor. Tüm çürümüşlüğü bir kenara bırakıp toplumun tüm kötülüklerini, 360 bin imam, vaiz ve camiye gelen milyonlara kadın bedeni üzerinden yorumlamak, kadınların nasıl bir baskı ve tehdit altında olduğunu gösteriyor. Diyanet aslında bu mesajla kadınlara dönük saldırıların devam edeceğini ve haklarının ancak kendileri istediği kadar olacağının mesajını verdi. Kadın nasıl istiyorsa öyle giyinir çünkü bu onun yaşamıdır. Kimse kadının bedenine ve nasıl yaşaması gerektiğine müdahale edemez” ifadelerini kullandı.
'DİN VE İNANÇTA ZORLAMA YOKTUR'
Toplumun büyük bir açlık ve yoksullukla mücadele ettiğini, Diyanet’in ise bu gerçeği gizlemeye, görünmez kılmaya çalıştığını söyleyen Diba Keskin, şöyle devam etti: “Toplumda yoksulluk ve açlık krizi tüm toplum gibi Diyaneti’de ilgilendirir. Bu açlık, cehalet, yoksulluk, zulüm Diyanet’in umurunda değil ama gençlerin kolunun açık olması ‘hayasızlık’ olarak görülüyor. Bunun sorumlusu sistemdedir. Diyanet’in bu hutbelerle asıl amacı ülkede yaşanan bu yoksulluk, açlık ve zulmün görülmemesini sağlamaktır. Gençler bir üniversiteye girmek için gecelerini gündüzlerine katıyor ama hak ettiği yere giremiyor. Bakıyorsunuz profesörler bile sahte diploma almış. Bu hayasızlık değil mi, Allah bunu kabul eder mi? Sen bunu görmeyeceksin ama kalkıp başını açan bir kadını hutbeye taşıyacaksın. İşte bu durum ülkedeki çürümenin en temel taşıyıcısıdır. Berin Sönmez, ‘Sizler ilerde bu ülkeyi İran rejimine benzetmeye çalışıyorsunuz. Kurumlarda çalışan kadınlara dönük yeni kurallar getireceksiniz. Bunu şimdiden yürürlüğe koyuyorsunuz. İran rejiminin yaptığını yağıyorsunuz. Ben bu durumun olmasından korkuyorum ve şimdiden buna ses çıkarıyorum’ diyerek başörtüsün çıkardı. O korku benim içimde de var. Ben inancım için başörtü taktım. Dinde, inançta zorlama yoktur.”