AĞRI - Afganistan, Pakistan ve İran'dan kaçarak Avrupa'ya gitme umuduyla Türkiye'ye gelen mülteciler, aç susuz bir şekilde aylarca Ağrı Otogarı'nda yaşıyor. Mülteciler, para vermelerine rağmen kendilerini yolda bırakan insan tacirlerini arıyor.
Türkiye'de neredeyse her gün boğulma, donma ya da kaza sonucu yaşamını yitiren mültecilerin haberleri geçiliyor. Son olarak Iğdır-Kars karayolu üzerinde Afganistan, Pakistan ve İran uyruklu mültecilerin bulunduğu minibüsün kaza yapması sonucu 17 kişi yaşamını yitirmesi ve 30'dan fazla kişinin yaralanması ile mültecilerin yaşadığı sıkıntılar tekrar gündeme geldi.
Ağrı Otogarı ve Patnos, Tutak ve Hamur ilçelerine kadar birçok yerde bulunan mülteciler, araçların almaması nedeniyle birçok yere yürüyerek gidiyorlar. Ağrı Otogarı'nda sayıları yüzlere ulaşan mülteciler, beton zemin üzerinde birbirine yaslanarak üstü açık bir şekilde uyuyor.
‘HERŞEYİ GÖZE ALARAK YOLA ÇIKIYORUZ’
Afganistan ve Pakistan'ın farklı eyaletlerinden kaçak yollarla gelen mülteciler, işsizlikten dolayı birçok umut kapısı olarak gördükleri Avrupa'ya gitmeye çalışıyor. Türkiye’ye bir yıl önce gelen ve kendini ifade edecek kadar Türkçe öğrenen Seğayi Muradi (21), mültecilerin yaşadıklarını anlattı.
'YOLDA HER TÜRLÜ ZORLUKLA KARŞILAŞIYORUZ'
Tehlikeli yolculukların ardından Türkiye'ye ulaştıklarını belirten Muradi geliş sebeplerini ve yolculuklarını şöyle anlattı: “Afganistan, Pakistan ve Bangladeş’ten insanlar buraya geliyor. Hiçbirimizin ülkesinde yaşam hakkı yok, çok fazla ölüm var. İnsanlar çok ölüyor, bombalar patlıyor. Daha bugün bile bir haberde Afganistan'da bomba patlamış. Burada çalışarak oradaki ailelerimize az da olsa para gönderiyoruz. Ondan dolayı her şeyi göze alıyoruz, çünkü orada kalsak yaşam hakkımız olmayacak. En başta bizi getiren kişilere kişi başı bin dolar veriyoruz. Mesela arabada 5 yada 6 kişilik yer var, onlar 30 kişi dolduruyor. Arabayla bir yere kadar getirip bırakıyorlar. Sonra İran’dan Gürbulak Sınır Kapısı'na kadar tekrar yürüyoruz. Bazen askerler bekletiyor, sonra bir belge verilerek serbest bırakılıyoruz. Ondan sonra buradaki otogara geliyoruz.”
’20 GÜN DAĞLARDA YOL YÜRÜDÜK’
Sınırı geçtikten sonra 20 ile 30 gün boyunca dağlarda yürüdüklerini kaydeden Muradi, kar da olsa soğuk da olsa yürümek zorunda olduklarını ve artık kendilerini hiçbir araç almamasından dolayı el dahi kaldırmadıklarını belirtti.
Ekmek ve su gibi ihtiyaçlarını sırtlarındaki çantada taşıdıklarını söyleyen Muradi, gelenlerin büyük bölümünün gençler olduğunu ama bazen kadın, yaşlı ve çocukların da kendilerine dahil olduğunu ifade etti.
Taliban'ın baskılarından kaçtıklarını aktaran Muradi, "Taliban insanlara zulüm ederek bu emri Allahtan aldığını söylüyor. Oysa Allah zulmü kabul etmez. En fazla onlardan dolayı kaçış yaşanıyor. Ülkesinden çıkan her aile mutlaka dağılıyor. Ailenin bazıları İran'da kalıyor, kimisi Avrupa’ya, kimisi de buraya geliyor. Yani aileler tamamen dağılıyorlar. Şimdi 1 aydır otogarda kalan arkadaşlarımız var. Yerlerde yatıyorlar, ekmek yok, iş yok” dedi.
‘ÜZERİMİZE SİNEN KOKU SAVAŞIN KOKUSUDUR’
Otogarda paraları olmadıkları için günlerce aç kaldıklarını ve başka bir yere geçmek bilet paraları olmadığını da vurgulayan Muradi, “Bizi buraya getiren kaçakçıları arıyoruz, kimse telefonlarımıza cevap vermiyor. Afganistan’dan buraya kadar kişi başı bin dolar para aldılar. 200 kişi geldik, yaklaşık olarak içimizde 10 kadın ve 5-6 tane çocuk var. 3 aylık ve 4 yaşlarında çocuklar var, hepsi de yollarda hastalandı. Burada çok kaldığımız için üstümüz başımız kokuyor. Ama bu koku yoksulluğun, savaşın kokusudur. Mülteciler burada yerlerde yatıyor, yemek parası için bazen bir lokantacı üzülüp bir gün çalıştırıyor onun yerine yemek veriyor. Bir gün karınları doyuyorsa, 3 gün aç kalıyor. Soğukta yatıyoruz ama artık insanlar bizim bu halimize alıştı. Kimse artık bizi sormuyor. Özellikle bizden para alarak yollarda bırakan bu insan tüccarlarını asla unutmuyoruz. Onlar resmen insanlara işkence ediyor, paralarını alıp dağlarda bırakıyorlar. Gelenlerin büyük bir bölümü yollarda ya da başka şehirde ölüyorlar" diye ifade etti.
MA / Nimet Ölmez