Türkiye'de COP31 için alternatif zirve hedefi

img
İZMİR - COP30'a katılan DEM Parti İzmir Milletvekili İbrahim Akın, Türkiye'nin çevre politikalarına dikkat çekerek, "Bu politikalarına karşı burada COP31'e alternatif zirve için hazırlıklarımızı yapmayı, siyasi özne olmayı düşünüyoruz" dedi. 
 
Birleşmiş Miletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCC) kapsamında düzenlenen uluslararası iklim zirvesi COP30 bu sene Brezilaya'nın Belem kentinde gerçekleştirildi. 10-21 Kasım tarihleri arasında düzenlenen zirveye 190'dan fazla ülkeden 10 binlerce kişi katıldı. Zirvenin düzenlendiği Brezilya'nın doğası petrol şirketleri, maden faaliyetleri, baraj projeleri ve ormansızlaştırma gibi tehlikeleri ile karşı karşıya olması nedeniyle zirve boyunca Brezilya halkı ve zirveye katılan binlerce kişi buna tepki gösterdi. Zirvede dikkat çeken konulardan biri ise dünyada karbon salınımı en fazla olduğu ülkelerin başında gelen ABD zirveye katılmadı. Yine COP30'da en önemli nokta ise resmi zirveye alternatif olarak düzenlenen People’s Summit yani Halk Zirvesi oldu. Toplumsal hareketlerin düzenlediği, içinde işçi ve köylülerin de bulunduğu 70 bin kişinin katılımıyla düzenlenen alternatif zirve Para eyalet hükümeti tarafından da desteklendi. Toprak ve gıda egemenliği, tarihi tazminatlar, ırkçılık, halklar arası dayanışma, adil şehirler, feminizm ve kadın direnişi gibi konularda düzenlenen halklar zirvesinde kapitalist sistemi reddetme, ulus ötesi şirketlere karşı halk egemenliği ve resmi zirvelere karşı halk zirvelerini alternatif olarak görme gibi önemli sonuçları çıktı. 
 
COP30'a katılan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İzmir Milletvekili ve Meclis Çevre Komisyonu Üyesi İbrahim Akın zirveye ilişkin konuştu.
 
 
MECLİS’İN ÇALIŞMASI YOK
 
Zirveye Türkiye'den 290 kişinin başvurduğunu ve bunlardan sadece 240'ının zirveye katıldığını aktaran Akın, ekonomik koşullardan dolayı zirveye katılımın güç olduğunu belirtti. Meclis komisyonunun zirveye ilişkin herhangi bir çalışmasının olmadığına dikkat çeken Akın, "Türkiye, COP31'e talip ve bu yönde bir ilişki kurması lazım. Ancak gördüğümüz kadarıyla bir temsiliyetleri yoktu" dedi. 
 
Resmi zirvenin yanı sıra alternatif zirveyi önemsediklerini aktaran Akın, 5 kişilik heyetle alternatif zirveyi düzenleyen koordinasyon başta olmak üzere çok sayıda kişi ile de ilişkiler kurarak zirvenin parçası olduklarını belirtti. Akın, "Orada hükümetle iş birliği içerisinde olan muhalefet var. Lula Hükümeti alternatif zirvenin düzenlenmesi için kaynak da aktarmış. Çevre bakanı alternatif zirvede konuşmacı olarak da katıldı. Zirvenin yapıldığı yer Amazon'un bir kenti. Amazon ormanlarının korunması için mücadele eden kadın aktvist orada şuan da çevre bakanı ve muhalif bir bakan. Dolayısıyla hem resmi zirve hem de alternatif zirve karşılıklı olarak bir birinden etkilendi. Alternatif zirvenin sonuç bildirgesini resmi zirvede okudular. Bu durum Brezilya için olumlu oldu. Türkiye'de baktığımız zaman bizim bu konularda iktidarla anlaşma ihtimalimiz yok. Dolayısıyla bu zirvenin alternatifinin Türkiye'de olması farklı bir durum" ifadelerine yer verdi.
 
MÜCADELE PRATİKLERİNİ ÖĞRENMEK
 
Brezilya'nın önemli çevre hareketi olan Topraksızlar Hareketi (MST) ile de ilişki kurduklarını aktaran Akın, "Çatışma ve savaş süreçleri sonrası Brezilya, Bolivya gibi ülkelerde bulunan ormanların madenler için katledilmesine sonrası köylülerde inanılmaz bir yoksullaşma ve köylülerin yerinden edilmesi gibi bir süreç yaşanıyor. Burada da benzer bir durum yaşanabilir. Kürdistan coğrafyasının tamamında çatışma ve savaş sonrası güya 'güvenlik' gerekçesi ortadan kalktıktan sonra bölgenin yağmalanması yani sömürge madenciliğinin yapılması konusunda çok yaygın talep var. Çok sayıda şirket ruhsat almış durumda. Mesela sera gazıyla ilgili anlaşma Diyarbakır'da Trump'un oğlu ile yapılmış gözüküyor. Ağrı'da altın madeni ile ilgili bir çaba var, biz ona karşı bir mücadele içerisindeyiz. Urfa'da güneş panelleri meraları işgal edecek gibi gözüküyor. Dolayısıyla biz MST gibi örgütlerin mücadele pratiklerini öğrenmek ve onlarla aramızdaki organik ilişkiyi geliştirmek konusunda görüşmeler yaptık. Derdimiz, Dünyanın bu ortak mücadele pratiklerinden çıkan sonuçların Türkiye'ye aktarılması. Amed belediyemiz ve Brezilya'nın Belem Belediyesi arasında iki yıl önce bir kardeş belediye anlaşması yapılmış ama yarım kaldı. Daha önce bu anlaşmayı yapan yönetimle ve MST ile konuşarak 'önümüzdeki yıl COP31 Türkiye'de yapılırsa nasıl bir ortaklık yaparız' diye konuştuk ve bunun bizim mücadelemize nasıl bir katkısı olur diye ilişkide bulunduk" diye belirtti. 
 
TÜRKİYE'DE ALTERNATİF ZİRVE 
 
Resmi zirvede fosil yakıtların kullanımına karşı ve iklim krizinin etkisinin azaltılmasına yönelik tedbir kararlarının alındığını ifade eden Akın, Birleşmiş Milletler'in (BM) de bu konuda daha aktif olması yönünde karar alındığını aktardı. Ancak bu kararların yaptırım gücünün olmadığına işaret eden Akın, "Bakü'de yapılan COP29 toplantısına Türkiye'den çok sayıda insan gitti. Ancak Türkiye buna rağmen önümüzdeki yıl 2025 yılına göre yüzde 16 oranında fosil yakıtların kullanımını yükselteceğini peşin peşin kabul etmiş. Fosil yakıtların kullanımını azaltmak yerine arttırmayı taahhüt eden bir ülke ile karşı karşıyayız. Biz de diyoruz ki 'eğer bu zirvenin ev sahipliğini yapacaksan fosil yakıt tüketerek enerji politikaları yapmaktan vazgeçmelisin, tutarlı ve samimi olmasın.' Yani tamamıyla bir manipülasyon siyaseti yaptıklarını görüyoruz. Bu nedenle Türkiye'nin bu politikalarına karşı biz burada COP31'e alternatif zirve için hazırlıklarımızı yapmayı, buna yönelik bir baskı yapmayı ve toplumsal olarak da güçlü bir siyasi özne olmayı düşünüyoruz. Türkiye'nin bu konuda samimi olup gerekli yasaları çıkarması lazım" sözlerine yer verdi. 
 
'YASALAR VAHŞİ MADENCİLİĞİN ÖNÜNÜ AÇIYOR'
 
Türkiye'de çıkartılan yasaların vahşi madenciliğin önünü açtığını söyleyen Akın, "Bütün sermaye grupları da bu el verişli koşullarda buraya geliyorlar ve aldıkları karar şu; Türkiye mevcut koşullarda hem nitelikli elementler hem de kaya gazı konusunda verimli. Özellikle Diyarbakır ve Tekirdağ'da kaya gazının fazla olduğu söyleniyor. Diyarbakır'da hem yatay hem de dikey olarak zeminde araştırma yaptıklarını söylüyorlar. Kaya gazı şu anda Amerika için çok önemli. Dolayısıyla bizim ülkemiz onlar için elverişli bir saldırı merkezi. Buna karşı toplumu bilinçlendirmek ve örgütlendirmek zorundayız. Nadir toprak elementleri zirvede gündeme geldi. Çin bu konuda merkez konumunda ve önlerine geçme ihtimali yok. ABD bu yüzden Türkiye'ye gözünü dikmiş durumda. Bu elementler Türkiye'de var. Elementlerin çıkarılması ve işletilmesinin vahşi şekilde yapılmasının büyük zararları var. Örneğin Moğolistan'da bu elementlerin çıkartıldıkları yerde milyonlarca insan kanserden dolayı ölmüş. Bir ton nitelikli element çıkarmak için 2 milyon ton toprak çıkartmak gerekiyor. Bu aynı zamanda tonlarca toprağın yığınlaşmasına neden olur. İliç katliamında ne olduysa bunun daha büyüğü olabilir. Bu konuda Eskişehir ciddi tehlike altında" diye konuştu. 
 
MA / Uğurcan Boztaş