ANKARA - Bütçe teklifine tepki gösteren HDK Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş, “İnsanların temel ihtiyaçlarını karşılanmazken milyonlarca lira savunmaya harcanıyor. Peki, barış süreci nerede” diye sordu.
Meclis’in Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki 2026 Yıllı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin geneli üzerindeki görüşmeler sürüyor. Görüşmelerde söz alan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Mêrdîn Milletvekilli Kamuran Tanhan, teklifin, bütçe hakkını gasp ettiğini ifade etti. Bütçenin ortaya çıkışına ve çıkış nedenine değinen Tanhan, bütçenin dönemin İngiltere’sinde kralın yetkilerinden feragat etmesi ile ortaya çıktığını söyledi.
Bütçe ile birlikte kralın yasalara uygun davranmasının, hukukun kralın arzu ve isteklerinden daha üstün olduğunun kabul edildiğini belirten Tanhan, “O dönemde toplanan vergilerin büyük bir kısmına kral tarafından el konulmaktaydı, çok az bir kısmı da yerel egemenlere kalıyordu, bu da yerel egemenlerin daha fazla gelir elde etmek için vergi koymalarına ve vergi yükü altında bunalmış olan halka karşı kışkırtmaya, hatta halkla karşı karşıya kalmalarına sebep oluyordu. Bu açıdan bakıldığında, Magna Carta Sözleşmesi vergileri kontrol ederek, dolaylı bir biçimde de olsa kralın savaş çıkarma yetkisini kısıtlayan ilk belge olma özelliğini taşımaktadır” dedi.
'BÜTÇEYE SAHİP ÇIKMAK BARIŞA SAHİP ÇIKMAKTIR'
Bütçe hakkına sahip çıkmanın aynı zamanda demokrasi ve barışa da sahip çıkmak ile eş değer olduğunu belirten Tanhan, “Bu sebeple, bütçe yapma hakkı savaş politikalarına ‘hayır’ demek ve barış temellerini kurmanın ön koşulunu yaratmak demektir. Siyasi iktidarlar yaptıkları bütçeleri kimlerden, hangi sınıflardan ne şekilde ve ne oranda kaynak toplayacaklarını, topladıkları bu kaynakları da kimlere, hangi sosyal kesimlere, hangi sınıflara ne için harcayacaklarını açıkça deklare etmiş olurlar yani daha basit bir anlatımla, bütçeler bir siyasi iktidarın kimlerden, başka bir deyişle, hangi sınıftan yana taraf tuttuklarını ve pozisyon aldıklarını anlatır ya da gösterir; iktidarlar zenginlerden mi, yoksa yoksullardan mı yanadır, sermayeden yana mı, yoksa emekçilerden yana mı, savaştan yana mı, yoksa barıştan yana mı olduklarını bütçe tercihleriyle ortaya koyarlar ve bunu gösterirler” diye konuştu.
'BARIŞIN EKONOMİSİ EŞİTLİĞİ GÜÇLENDİRİR'
Tahnan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu bütçe sarayın bütçesi, halkın da krizidir diyebiliriz aslında. Bu bütçede sarayın ve çevresinin harcamaları âdeta sınırsız ve denetimsizdir. Diyanet, Cumhurbaşkanlığı ve saray çevresinden aktarılan kaynaklar kamu hizmetlerinde ve sosyal desteklerde ciddi kısıntılara yol açmıştır; özel kalemden saray harcamalarına, devasa araç alımlarından gereksiz danışmanlık ödemelerine kadar her kalem halkın sırtındaki yükü artırmaktadır. Oysa halk eğitimden sağlığa, ulaşımdan sosyal yardımlara ulaşamadığında bütçe bir anlam ifade etmez ve diyoruz ki: Sarayın şatafatı değil, halkın onurlu bütçesi olmalı aslında bu bütçe, bir başlangıç olmalıydı en azından 2026 bütçesi. Yine, savunma harcamalarına ayrılan rakamlar her yıl katlanarak artıyor. Oysa yurttaşımızın evinde ışık sönmüş, gençlerimiz işsiz, ev içi emeğiyle çalışan kadınlar emeklilik hayaliyle mücadele ediyor. Bu bütçeyle biz barış ekonomisini, üretim ve emek odaklı kalkınmayı savunuyoruz. Savaşın ekonomisi yoksulluğu besler, savaş ekonomisi yoksulluğu besler ve derinleştirir; barışın ekonomisi ise toplumsal refahı ve eşitliği güçlendirir.”
‘SIRALI SIRASIZ ÖLÜMÜ BEKLİYORLAR’
Söz alan Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Meral Danış Beştaş, bütçenin toplumun ihtiyaçlarını gözetmediğini, yoksuldan yana olmak yerine zenginden yana olduğunu ifade etti. Meral Danış Beştaş, “Emekçiler, küçük esnaf, çiftçiler, gençler, çocuklar, emekliler, öğrenciler, memurlar, işçiler, kadınlar ve engelliler bu sürecin içinde değil, tamamen dışlanmış vaziyette ve bunu üzülerek görüyoruz. Sağlıkta özelleştirme hani bizleri iyileştirecekti, toplumu iyileştirecekti ama herkes hastanelerdeki o sırasızlıktan sıralı, sırasız ölümü bekliyorlar ve ölüyorlar. Hastane kuyruklarında ya MR cihazı bozuk ya da tomografi cihazı yok hatta çocuklarda doktor da yok yani bütçe de yokmuş ilaçlara. Okulların durumu içler acısı yani tuvalet kağıtları yok. Okulların güvenliği velilerin topladığı paralarla sağlanıyor, onlara emanet. Yani bu şekilde hijyen malzemeleri maalesef temin edilebiliyor” dedi.
‘BİR LOKMA EKMEK İÇİN KAÇ KURUŞ KALIYOR?’
Çocukların aç karınla okulla gittiğini paylaşan Meral Danış Beştaş, “Elde edecekleri diplomayla işsizler kuyruğuna girmeye aday olacaklar. Evet, daha az şanslı çocuklar da var aslında, oraya giremeyenler, fabrikalarda çalışmak zorunda kalan, evet, MESEM'den söz ediyorum; daha ucuza ve sigortasız bir şekilde çalıştırılan çocuklar. Şimdi, insanlar, toplumun önemli bir kesimi ya ucuz et kuyruğunda, ya ucuz ekmek kuyruğunda. Emeklinin aldığı 22.670 TL hakikaten neye yetecek yani bunu hep birlikte hesaplayalım: Bir ev kirası en iyi ihtimalle 15 bin TL; ısınma, aydınlanma, su, iletişim gibi temel ihtiyaçlardan geriye bir lokma ekmek için kaç kuruş kalıyor? Bunu acaba ekonomistler bilmiyor mu diyeceğim, hazırlayan ekonomistler bizce gayet iyi biliyorlar. 1 ekmek 12 lira 50 kuruş, emekli maaşı her gün bunu da artık alamaz hâle geliyor. Son dönemlerde emeklilerle çokça buluşmaya gittiğim için bunu yakından gözleme olanağım da oldu bizzat” diye konuştu.
'TOPLUMUN ÖNCELİKLERİ İKİNCİ PLANDA'
Meral Danış Beştaş, sözlerini şöyle tamamladı: “Bugün Türkiye'de asgari ücretli aylık kazancının büyük bir kısmını kira, ısınma, su ve ulaşım için harcıyor ve insanlar açlık ve yoksullukla büyük bir boğuşma hâlinde, bunu burada hepimizin bildiğini inanıyorum. Oysaki bütçe nasıl olabilir? Doğru yönetildiğinde toplumun refahını arttıracak bir araç olabilir. Eğitime, sağlığa, sosyal hizmetlere, gençlerin istihdamına ve kadınların ekonomik güçlenmesine kaynak ayrılabilirdi. Her bir kuruş toplumsal kalkınma içi n kullanılabilir ama bu teklifte maalesef bunları göremiyoruz. KDV ve ÖTV alındığında herkes eşit kabul ediliyor. Ya, bir fabrika sahibi ile orada çalışan bir işçi nasıl vergi alımında eşit tutulabilir. Gelir adaleti sağlanmalı, aksi hâlde gelir eşitsizliği uçurumu büyüyor maalesef. Çok önemli bir dönemeçteyiz, barış ve demokratik toplum sürecindeyiz. Şu anda savunmaya ayrılan bütçe endişe verici boyutlarda. Savaş ve güvenlik harcamaları, eğitim, sağlık, altyapı ve sosyal refah alanlarından çok daha fazla pay alıyor, toplumun önceliklerinin ikinci plana atıldığını gösteriyor.
TEMEL İHTİYAÇLARIN YERİNE MİLYONLAR SAVAŞA HARCANIYOR
İnsanların temel ihtiyaçları karşılanmazken milyonlarca lira maalesef savunmaya harcanıyor. Peki, barış süreci nerede? Biz tam da bunu söylüyoruz. Toplumun ihtiyaçlarını karşılayalım, artık bu çatışmalar bitsin, bu nedenle barışın bütçesini de oluşturmamız gerekiyor ve maalesef bu bütçe bir anlamda, yönetilen yoksulluğu meşrulaştıran bir bütçe olarak önümüzde duruyor. Bütçe yalnız ekonomik bir araç değil, aynı zamanda, toplumsal barışın da göstergesi olmalıdır ve kaynaklar silah yerine eğitime, güvenlik yerine istihdama yönlendirildiğinde toplumun tüm kesimlerinin kazanacağına inanıyoruz. Bizler barış ve demokrasi temelli bir bütçe öneriyoruz. Bu bütçe, halkın yaşamını iyileştirmeyi, eşitsizlikleri azaltmayı, kadınların, gençlerin güçlenmesini, çiftçilerin ve küçük esnafın desteklenmesini hedefler.”
