ANKARA – Ekoloji örgütleri, 50 yıllık çatışmalı süreçte doğa tahribatıyla yüzleşmek amacıyla hazırladığı raporu, Meclis'te kurulan komisyona sunulmak üzere DEM Parti Ekoloji Komisyonu Eş Sözcüsü İbrahim Akın'a teslim etti.
Ekoloji örgütleri 50 yıllık çatışmalı süreçte doğa tahribatıyla yüzleşmek amacıyla hazırladıkları "Doğayla Barış Raporu'nu", "Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'na" sunmak üzere Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Ekoloji Komisyonu Eş Sözcüsü İbrahim Akın'a teslim etti. 86 ekoloji örgütünün hazırladığı raporun teslim edilmesinin ardından ekoloji örgütleri Tarım Orkam-Sen Genel Merkezi'nde basın toplantısı düzenledi. Süreç hakkında yeni bir dönem girildiğinin altını çizen İklim Adaleti Koalisyonu Aktivisti Ecehan Balta, "Adına barış, çözüm ya da çatışmasızlık diyelim, fakat bu sürecin doğayla da barışı içermesi gerektiğini düşünüyoruz. Doğa bir özne olarak sürece dahil edilmediği sürece kalıcı ve adil bir barış mümkün değildir" ifadelerini kullandı.
Raporu, komisyona sunmak üzere teslim ettiklerini belirten Ecehan Balta, "Rapor; köy boşaltmaları, güvenlik barajları, orman yangınları, yasak bölgeler, ekosistem tahribatı ve kadınların doğadan koparılması gibi çatışma süreçlerinde yaşanan ekolojik yıkımları kayıt altına alıyor. Sadece silahların susması değil; toprağın, ormanların, nehirlerin, kültürel yaşam biçimlerinin ve gelecek kuşakların haklarının da korunması gerektiğini vurguluyoruz" diye konuştu.
Taleplerini dile getiren Ecehan Balta, doğanın özne olarak tanınmasını, ekolojik hakikat komisyonlarının kurulmasını, ekolojik zarar envanterinin çıkarılmasını, yıkıma yol açan kurum ve şirketlerin hesap vermesini, barış sonrası süreçte doğanın yeniden açılmasının engellenmesini istediklerini söyledi.
'DOĞAYLA BARIŞILMADAN KALICI BARIŞ SAĞLANMAZ'
En temel meselelerden birinin çatışmalı dönemin yol açtığı ekolojik tahribatların envanterinin çıkarılması olduğuna vurgu yapan çevreci avukat Mehmet Horuş ise, "Biz bu konuda raporda bir yol haritası sunduk. Ancak yıllardır süren çatışmaların yarattığı büyük yıkım, kamu olanaklarıyla programlı bir şekilde ortaya konmalı ki toplumsal olarak kalıcı barışa ilerlenebilsin. Ekoloji hareketlerinin en büyük kaygısı ise bu sürecin sermaye ve şirketler için fırsata çevrilmesidir. Son torba yasa bunun somut örneği. Kaya gazı ve petrol aramaları, güneş santralleri ve orman kıyımlarıyla eko kırım süreçleri sürüyor. Biz de doğayla barışılmadan kalıcı barış olmayacağını söylüyor, sermayenin fırsatçılığına karşı duruyoruz. Zeytin, barışın simgesidir. Bugün Filistin'den Afrin'e, Akbelen'e kadar aynı eko kırım yöntemleri sürdürülüyor. Bu pazar Muğla'da zeytinleri savunmak ve barış için buluşacağız. Kamuoyunu da bu çağrıya katılmaya davet ediyoruz" şeklinde konuştu.