HABER MERKEZİ - Kayıp yakınlarının Amed, Êlih ve Colemêrg’teki eylemlerinde, gözaltında kaybedilen Cemal Kavak, İzzet Seven ve Kadir Keremoğlu’nun hikayeleri okunarak, akıbetleri soruldu.
İnsan Hakları Derneği (İHD) ve kayıp yakınlarının “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” eylemleri Amed, Êlih ve Colemêrg’de devam etti.
AMED
Kayıp yakınları ve İHD Amed şubesi, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” eylemini 845’inci haftada da sürdürdü. Amed’in Rezan (Bağlar) ilçesindeki Koşuyolu Parkı’nda bulunan Yaşam Hakkı Anıtı önünde düzenlenen eylemde, kayıpların fotoğraflarının yer aldığı pankart açıldı. Aynı zamanda pankartın yanına üzerinde, Kürtçe/Türkçe "Devlet arşivleri aç kayıpları bul, failleri yargıla", "Failleri korumak suça ortak olmaktır", "Failler belli kayıplar nerde" ve "Adalet arıyoruz" dövizleri bırakıldı. Açıklamaya sivil toplum örgütleri temsilcileri katıldı.
Bu haftaki eylemde, 24 Nisan 1996’da gözaltında kaybettirilen ve failleri bulunamayan Cemal Kavak’ın akıbeti soruldu.
Açıklamada ilk olarak konuşan İHD Amed Şube Sekreteri Ömer Saman, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Onursal Başkanı Selçuk Kozağaçlı’nın cezaevinden tahliye olmasının üzerinden 24 saat geçmeden yeniden gözaltına alınarak tutuklamasına tepki gösterdi.
Ardından İHD Amed Şubesi Kayıp Komisyon Üyesi Fırat Akdeniz, Cemal Kavak’ın hikâyesini okudu.
EVİNE GİDEMEDİ
Kavak’ın hikayesi şöyle: “Kavak, Amed Vergi Mahkemesi'nde memur olarak çalışıyordu. Yargı-Sen üyesi olan ve sendikal faaliyetler yürüten Kavak; 24 Nisan 1996 tarihinde kahvehanede arkadaşları ile birlikte vakit geçirdikten sonra eve gitmek üzere saat 23.00 sıralarında Dağkapı-İskanevleri minibüsüne biner. En son Kuruçeşme durağında minibüsten inerken arkadaşları E.Y. ve S.Y. tarafından görülür. O gece evine dönmemesi üzerine ertesi gün işine de gitmediğini öğrenen ailesi, Kavak’ın kayıp olduğunu ve kendisinden haber alamadıklarını Bağlar Karakol Amirliği nezdinde Amed Cumhuriyet Başsavcılığı’na bildirir. Ancak Cemal Kavak ile ilgili herhangi bir bilgiye ulaşamazlar.
Aile; 26 Nisan’da Amed Devlet Hastanesi morguna kimliği belirsiz cansız bir bedenin geldiği duyumu üzerine morga gittiğinde oğullarını teşhis eder. Olay yeri inceleme tutanağında; ‘Cemal Kavak’ın cansız bedeninin Amed’in Xana Axpar (Çınar) İlçesine bağlı Yuvacık Köyü yakınlarında, Amed- Bismil karayolu üzerinde yol kenarındaki sazlıkların arasında boynundan telle boğulmuş bir vaziyette bulunduğu’ yazılır. İç hukuk yollarının sonuçsuz kalması üzerine aile, 4 Ağustos 1999 tarihinde AİHM’e başvurur. AİHM, 6 Temmuz 2006 tarihli kararında, Sözleşme’nin yaşam hakkını düzenleyen 2. maddesinin Cemal Kavak’ın ölümü ile ilgili etkili ve yeterli bir soruşturma yapılmadığı için usulden ihlal edildiğine, ayrıca etkili bir başvuru hakkı olmadığı için Sözleşme’nin 13. maddesinin ihlal edildiğine karar verir ve devleti tazminat ödemeye mahkûm eder.”
Açıklama oturma eyleminin ardından sona erdi.
ÊLIH
Êlih’te kayıp yakınları ve İHD Şubesi, eylemlerinin 681’inci haftasında Gülistan Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" pankartı ile kayıpların fotoğrafının açıldığı eyleme, kayıp yakınları ile çok sayıda kişi katıldı.
Bu haftaki eylemde 1998 yılı Nisan ayında Êlih’te kaybedilen İzzet Seven’in akıbeti soruldu. Seven’in hikayesi İHD Şube Yöneticisi Hüseyin Elçi tarafından okunan Seven’in hikayesi şöyle:
HİZBULKONTRA İŞARET EDİLDİ
“Elçi, TÜPRAŞ Bölge Müdürlüğünde işçi olarak çalışan Seven’in, Nisan-1998’de ikindi vakti namazını kıldıktan sonra evinden işine gitmek üzere çıktığı ve bir daha dönmediğini belirtti. Elçi, kayıp İzzet Seven’in eşi Emine Seven’in anlatımlarıyla şunları söyledi: “İşe gittiğini biliyorduk. Sabaha kadar eve gelmeyince işyerinde arkadaşlarından sorduk. İşe gelmediğini söylediler. Yakınlarımıza haber verdik, gören olmamıştı. Bunun üzerine ağlayıp feryat etmeye başladık. 90’lı yıllarda Êlih’de her gün sokak ortasında birkaç kişi infaz ediliyor veya kaçırılıyordu. Yetkililere yazılı olarak başvuru yaptık, ifadelerimiz alındı. Emniyet yetkilileri eşimin kendilerinde olmadığını söylediler. ‘Hizbullah örgütü tarafından kaçırılmış olabilir’ dediler. Aradan yıllar geçti hep ağlayıp inledim, gözlerim yollarda kaldı, derdimize çare olacak kişi ve kurum bulamadık. İHD’nin ‘Kayıplar Bulunsun, Failler Yargılansın’ adı altında başlattığı eylem ve etkinlikler bize bir ışık kaynağı oldu. Belki vicdan sahibi biri çıkar da eşimin ve eşim gibi kayıpların hakkında ölü veya dirisi hakkında bilgi verecek diye. Tekrar umutlandık halen de umutlarımızı yitirmiş değiliz.”
Açıklama oturma eylemyle son buldu.
COLEMÊRG
İHD Colemêrg Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 171’inci haftasında Gever (Yüksekova) ilçesindeki Sanat Sokağı'nda bir araya geldi. Kayıpların fotoğraflarının taşındığı eyleme çok sayıda kişi katıldı.
Bu haftaki eylemde, Wan’da 14 Nisan 1995 günü Cami’ye namaz kılmaya gittiği esnada kaçırılan Geverli iş insanı Kadir Keremoğlu’nun akıbetinin açığa çıkartılması ve faillerinin cezalandırılması talep edildi.
Bu haftaki eylemde Tacdin Keremoğlu, dedesi Kadir Keremoğlu’nun hikayesini okudu.
KATLEDİLMESİNİN NEDENİ FİDYE OLDU
Eylemde konuşan Kadir Keremoğlu’nun torunu Tacdin Keremoğlu, Kadir Keremoğlu’nun Wan’da yaşayan varlıklı bir iş insanı olduğunu söyleyerek, 10 Temmuz 1994 tarihinde JİTEM mensuplarının “ölüm listesinde isminiz var” denilerek Keremoğlu ailesinden haraç istediğini, istenen parayı İstanbul Çatalca'da bir adrese getirmeleri söylendiğini, ailenin polise ve savcılığa başvurarak çeteyi suçüstü yaptırdığını vurguladı. Haraç almaya gelen 4 kişinin tutuklandığını hatırlatan Keremoğlu, “Tutuklananlardan biri de JİTEMCİ Alaattin Kanat'tı. Bu olaydan sonra Keremoğlu ailesi, JİTEM bağlantılı çetenin hedefi oldu ve tehditler arttı. Kadir Keremoğlu, 14 Nisan 1995 tarihinde Wan Merkez'de kendisinin yaptırdığı Keremoğlu Camisine namaz kılmaya gittiği esnada 01 EA 600 plakalı Beyaz Toros'la kaçırıldı. Onu otomobile bindirenlerin arasında JİTEM'le irtibatlı Şehmus Durak isimli şahıs da vardı. Beyaz Toros'a iki otomobil daha eşlik ediyordu. Aile yaptığı araştırma sonucunda, kaçırıldıktan sonra babalarının Yeşil kod isimli Mahmut Yıldırım'a teslim edildiğini, önce Van JİTEM merkezine, daha sonra da Van Jandarma Alay Komutanlığı'na götürüldüğünü öğrendi” diye aktardı.
KEREMOĞLU’NUN ÖLÜMÜ İTİRAFLARA RAĞMEN AYDINLANMADI
Keremoğlu ailesiyle 22 Nisan 1995 tarihinde görüşen ve kendisini özel harp dairesi mensubu olarak tanıtan kişinin “babanızı bırakmak için 750 bin Mark istiyoruz” dediğini aktaran Keremoğlu, “Bunun üzerine aile, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar ile görüştü. Bu görüşmeden hemen haberdar olan aynı kişi aileye ‘babanızı ölmüş bilin’ dedi. JİTEM ile irtibatlı Şehmus Durak'ın eşi vicdan azabı çektiğini söyleyerek aile ile iletişime geçti. Kadir Keremoğlu’nun evlerinde Yeşil tarafından infaz edildiğini olaya kendisinin ve kayınvalidesinin de tanık olduğunu anlattı. Anlattıkları ses cihazına kaydedildi. Olay, 25 Aralık 1996 tarih ve 285 sayılı Aktüel Dergisi'nde kapak oldu. Aile ile fidye pazarlığı yapan Nafiz Karacan'ın fotoğrafı, 1 Ocak 1997 tarihli Aktüel Dergisi’nin 286’ıncı sayısında ‘İşte fidyeci Özel Harpçi’ başlığıyla yayınlandı. Kadir Keremoğlu’nun oğullarından biri, 13 Ocak 1997 tarihinde TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu'na gidip ifade verdi ve olayı detaylarıyla anlattı” ifadelerini kullandı.
‘ADALET İSTEMEKTEN VAZGEÇMEYECEĞİZ’
Emniyet, adli ve askeri makamlara başvuran ailenin bir sonuç alamadığını belirten Keremoğlu, Amed, Colemêrg ve Wan adliyeleri arasında gidip gelen dosyada Kadir Keremoğlu’nun akıbetinin açığa çıkartılmasını ve sorumlu olanların cezalandırılmasını sağlayacak nitelikte bir yargılama faaliyeti yürütülmediğini vurguladı. Yargısal yolların tüketilmesi üzerine dava 2015 yılında Anayasa Mahkemesi’ne taşındığını belirten Keremoğlu “AYM de başvuruyu reddederek iç hukuk yollarını tamamen kapattı. Kadir Keremoğlu’nun mezar yerinin açıklanmasını, onu kaybedenlerin yargılanarak cezalandırılmasını talep ediyoruz. Kaç yıl geçerse geçsin, Kadir Keremoğlu için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.”
Açıklama oturma eylemiyle son buldu.