AMED - “Geçmiş gelecektir” adli uluslararası bellek çalışması programına katılan konuşmacılar, 1968 kuşağı ve sonrasındaki devrimci çıkışlara dair sunumlar gerçekleştirerek, özne olmanın önemine vurgu yaptı.
Amed Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde kültürel belleğin korunması amacıyla düzenlenen “Geçmiş gelecektir” adlı uluslararası bellek çalışması 3’üncü gününde devam etti. Çand Amed Kongre ve Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen çalışmaya, Amed Büyükşehir Belediye Eşbaşkanları Serra Bucak ve Doğan Hatun, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri, ilçe belediye eşbaşkanlarının yanı sıra çok sayıda sivil toplum örgütü temsilcisi, akademisyen, yazar, filozof sanatçı ile siyasetçi katıldı.
EŞ GENEL BAŞKANLARDAN MESAJ
DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları, Tuncer Bakırhan ile programa konuşmacı olarak katılması beklenen DEM Parti Milletvekili Cengiz Çandar, yerine kayyım atanan Mêrdîn Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Ahmet Türk, DEM Parti Meclis Başkanvekili ve İmralı Heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder’in sağlık durumundan kaynaklı programa katılamadı. Eş Genel Başkanlar, bu nedenle programa bir mesaj gönderdi. Eş Genel Başkanlarının gönderdiği mesaj şöyle: “Sayın Eş Başkanlar, değerli konuşmacılar ve sevgili dinleyiciler, hepinizi en içten duygularımızla selamlıyoruz. Türkiye’de devam eden Barış ve Demokratik Toplum sürecinde kıymetli rol oynayan Partimizin İmralı heyeti üyesi Sayın Sırrı Süreyya Önder’in ani rahatsızlığı nedeniyle aranızda olamamanın üzüntüsünü yaşıyoruz. Dünyada ve Ortadoğu’da derin kırılmalar yaşadığımız bu dönemde geçmiş deneyimlerimizi ortaklaştırmak, geçmiş mücadelemizin hatırasını bugünlere taşımak büyük önemdedir.
KÜLTÜRÜMÜZ HAKİKAT YOLUMUZDUR
Bu vesileyle ‘Geçmiş Gelecektir’ projesine büyük kıymet veriyoruz. Proje kapsamında Ortadoğu ve Kürt halkı için tarihi ve siyasi önemde bulunan Amed’de Fransız filozof Mişel Löwiy, Yunan düşünür Eleni Varikas ve İsveçli filozof Göran Terborn’u ağırlamaktan onur duyuyoruz. Sözlü tarihin ve hafızanın bizleri bugün var eden değerler olduğu gerçeğiyle ezilenlerin ortak mücadelesini büyüterek aydınlık yarınlara ulaşabiliriz. Geçmişimiz, sözlü tarihimiz ve kültürümüz hakikat yolumuzdur. Bu hakikat yolundan giderek Türkiye ve Ortadoğu’da eşit, demokratik, barışçıl bir düzen kuracağız. Bu duygu ve düşüncelerle Geçmiş Gelecektir çalışmasına katkı sunan arkadaşlarımıza, Diyarbakır Büyükşehir Belediyemiz ve Eş Başkanlarımıza, bu toprakların kültürünü sanatlarında yaşatan Orkestra MA’ya ve belediye emekçilerimize sonsuz teşekkürlerimizi iletiyoruz.”
‘GEÇMİŞ GELECEKTİR’ PROJESİ
Ardından çalışmanın yürütücülerinden Ulaş Bager Aldemir, Avrupalı düşünürlerin hayat hikayelerini anlık ve doğaçlama çizimlerin eşlik ettiği yüz yüze röportajlarla kayda geçirmeyi hedefleyen “Geçmiş gelecektir” adlı uluslararası kültürel bellek projesinin; sözlü tarihle yazılı tarihi bir araya getirerek görsel bir belleğe dönüştüren hem doğulu hem batılı, hem romanesk hem poetik bir çalışma olduğunu söyledi. Yurtdışında yaptığı ziyaretlere dair aktarımlarda bulunan Aldemir, “Sevgili dostumuz Michael Löwy'nin de sık sık andığı Marc Auge, Unutma Biçimleri adlı eserinde şöyle der: ‘Faşist, bellekten yoksundur. Hiçbir şeyden ders almaz. Başka bir deyişle hiçbir şeyi unutmaz, kendi takıntılarının kesintisiz şimdiki zamanında yaşamaya devam eder.’ Bu bağlamda yeri gelmişken belirtmek gerekir ki; barış aynı zamanda hatırlamanın bize bahşettiği bir unutma özgürlüğüdür.”
‘FELSEFENİN TEMELİNDE BARIŞ VAR’
Amed Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Serra Bucak, açılış konuşmasını yaptı. “Geçmiş gelecektir” projesinin çok önemli olduğunu belirten Serra Bucak, “Sözlü tarih, dengbejler bizim coğrafyamızda da çok önemli ve bize ışık tutuyor. Geçmişle geleceğin çok kıymetli bağlantısını kuruyor. Sadece geçmişle geleceğin bağlantısı değil, aynı zamanda geçmişle geleceği birleştiren nesiller arası bir bağ. Geçmişle geleceği buluşturmak, geçmişin devrimci, sosyalist fikirleriyle bugünün demokrasi ve sosyalizm fikirlerini buluşturmak, kadın özgürlükçü fikri buluşturmak çok önemli. Geçmişine sahip çıkan, geçmişinin izlerini bugünün siyasetinde, kültürel, toplumsal yaşamında canlı tutabilen toplumlar, aynı zamanda hem geçmişine sahip çıkmış hem de bugününü ve yarının kurgulayabilmiş toplumlar olabilirler. Bu bellek çalışmaları bizim barış meselemiz içinde çok önemli. İçinden geçtiğimiz süreçte, Ortadoğu’nun ve Türkiye’nin barışı konuştuğu süreçte, felsefenin temelinde aynı zamanda barışın, diyaloğun, bir birinin dinlemenin, birbiriyle özgürce tartışabilmenin olduğunun da altını çizmek istiyoruz” dedi.
Son olarak, Sırrı Süreyya Önder’in sağlık durumuna da dikkati çeken Serra Bucak, dua ve iyi dileklerini gönderdiklerini de söyleyerek, konuşmasını tamamladı.
Açılış konuşmalarının ardından, proje kapsamında yazar, akademisyen ve filozoflarla yapılan görüşmelerden kesitlerin yer aldığı sinevizyon gösterimi yapıldı. Sonrasında, “60’lardan 90’lara kültürel ve siyasal ortam” başlıklı birinci oturuma geçildi. Burada ilk olarak Sosyolog Michael Löwy, eşi Filozof Eleni Varikas'ın Fransa’da Mayıs 1968 yılındaki olaylarla ilgili yazdığı makaleyi okudu.
‘İNSANLAR GÜCÜNÜ HAREKETE GEÇİRDİĞİ VAKİT…’
Ardından Yazar Ömer Laçiner sunum gerçekleştirdi. Kürdistan’daki insanların yaşadığı sorunlara dikkat çeken Laçiner, “Ben buradaki yaşanan hikayeyi bir insan olarak çözülmesi gereken acil bir sorun olarak gördüm ama bunun için bir çözüm derseniz ben yine de buradaki insanların çektiği bütün acılara rağmen tüm insanları kapsayan bir bakışla bakmanın insanlara o yönlü hitap etmenin, o dilin bizim iyi bir çözüm bulabilmemizde en esaslı faktör olduğunu düşünüyorum. Bazen oralarda şiddeti gördüğümüz vakit hak verdik. ‘Bu kadar kan revanın içinde insanların böyle düşünmesine bir şey diyemezsiniz’ dedik. 68 bir teşebbüs olarak önemli ama bana göre bugün yeni şeyler söylemek lazım. 68 bize insanların çok olumsuz durumlarda dahi bir şeyleri değiştirebilmek için azmedebileceklerini, etmeleri gerektiği olarak miras kalsın. İnsanlar gücünü harekete geçirdiği vakit çözemeyeceği şey yoktur” ifadelerini kullandı.
‘DEMOKRATİK TOPLUM ÇAĞRISI HEPİMİZE’
Kürt siyasetçi Gültan Kışanak da sürede dair konuştu. Gültan Kışanak “Bir barış çağrısı, demokratik toplum çağrısı var. Ne konuşuluyor, ne kazanacağız, ne olacak, yarın sabah barışa, demokratik yaşama nasıl uyanacağız diyor herkes. Oysa çağrının bir tarafı barış bir tarafı demokratik toplum. Evet, silahları devre dışına bırakmak Kürt sorununu hukuki, siyasi zeminde tartışma çabası var ama demokratik toplum çağrısı hepimize. Nasıl yaşamak istiyorum sorusuna cevap bulmak ve yaşamak istediğimiz geleceği kurabilmek için emek olmak gerekiyor. Özne olmak böyle bir şey. Temel sorunumuzun bu olduğunun altını çizmek istiyorum. Özne olabilmek, özne olmanın gereklilerini yerine getirebilmek, kendi çözümünü yaratma iradesine sahip olmak son derece kıymetli” ifadelerini kullandı.
‘HAYALLERİMİZİN PEŞİNDE KOYŞMAYA DEVAM EDECEĞİZ’
1968 yıllarda çocuk olduğunu dile getiren Gültan Kışanak, “Ama 68 kuşağının estirdiği rüzgarın 78 kuşağında politikleşen ve o rüzgarla bugüne kadar gelen arkadaşınız olarak, o yılları hatırlatmak isterim” diyerek, çocukluk ve gençlik yıllarında yaşadığı politik sürece, mücadeleye dair aktarımlarda bulundu. Kadınların mücadeleler içinde yer aldığını fakat görünür olmadığını dile getiren Gültan Kışanak, 1980 darbesinden sonra tutuldukları ve Kürt meselesinde önemli bir yeri olan Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi’ndeki kadınların mücadelesine dikkati çekti. Gültan Kışanak, konuşmasını şöyle tamamladı: “Hayal kurmazsak, imkansız olanı talep etmezsek, ufkumuzu daha uzaklara koymazsak yol alamayız. İmkansızı istemek bir ütopya değil, bize yol gösteren bir fener ışığı. Kürt hareketi olarak çok tartıştığımı Kapitalist Moderniteye karşı Demokratik Modernite ve kadın özgürlükçü ekolojik paradigma ütopik geliyor ama hiç değil, yeter ki isteyelim. Ulaşamayacağımız bir hedef olmadığını düşünüyorum. Bence her zaman hayallerinin peşinde koşmak çok iyi bir şey, hayallerimizin peşinde koşmaya devam edelim.”
Program, “Tarih, Nostalji ve Ütopya” başlıklı oturumla devam ediyor.