HABER MERKEZİ - Medyanın da diğer kamusal alanlar gibi erkeklere ait görüldüğü için kadın gazetecilere alan verilmemeye çalıştığını belirten gazeteci Yadigar Aygün, “Buna karşı her zaman mücadele edeceğiz” dedi.
Mesleki faaliyetlerinden dolayı baskı altında gazeteciler, tüm yönelimlere rağmen hakikati topluma duyurmak için sahada mücadele veriyor. Gazete Patika muhabiri Yadigar Aygün, bir kadın gazeteci olarak sahada yaşadıklarını anlattı.
Karadeniz Teknik Üniversitesi'nde gazetecilik bölümü okuyan Yadigar Aygün, “Okul bittikten sonra gazeteciliğe başladım. Yaklaşık 7-8 yıldır gazetecilik yapıyorum. İlk Trabzon'da yerel bir basında çalıştım. Daha sonra da Yeni Yaşam gazetesinde ve Gazete Karınca'da çalıştım. Şu an Gazete Patika'da çalışıyorum. Ayrıca Kadın İşçi sitesine haberler üretiyorum. Daha çok İstanbul’da çalıştım. Gazetecilik, kamunun, halkın yaşadığı sorunları fark edip bunları açığa çıkartmaktır. Yaptığımız iş, iktidarların halktan sakladığı gerçekleri ortaya koymak. Aslında bir nevi halkın haber alma hakkını savunmaktır” diye belirtti.
BASKI BÖLGELERE GÖRE DEĞİŞİYOR
Şiddet ve baskının bölgeden bölgeye değiştiğini söyleyen Yadigar Aygün, “Türkiye'de çok fazla hak ihlalleri yaşanıyor. Bunlar bölgeden bölgeye değişiklikler gösteriyor. Örneğin Giresun'da, Trabzon'da polis şiddetini görmeyiz ama Kürt illerinde polis şiddetini görüyoruz. Diyarbakır'a bir kayyum atandığında halkın yaşadığı şiddeti görebiliyoruz. Ya da bir Giresun'da katliam olmazken, bu bölgelerde katliamları görebiliyoruz. Baskı ve şiddet aslında bölgelere göre değişiklik gösteriyor” dedi.
KADIN GAZETECİLER NELER YAŞIYOR?
Sahada çalışan gazetecilerin karşı karşıya kaldığı sorunlara değinen Yadigar Aygün, şunları belirtti: “Sahada kadın gazeteciler ilk olarak polisin şiddetine çok maruz kalıyoruz. Sürekli bir şiddet altında çalışıyoruz. Hem eylemcilere uygulanan şiddetin tanığıyız, hem kendimize uygulanan şiddetin öznesiyiz, hem de tanığıyız. Bedenlerimizde kalıcı hasarlar bırakılabiliyor. Aynı şekilde yargıya baktığımızda da kadın gazetecilerin davalarla karşı karşıya olduğunu biliyoruz. Özellikle Özgür Basın veya devrimci basında çalışıyorsanız çok ağır bir polis şiddeti ve yargı şiddetine maruz kalıyorsunuz. Kadın gazeteciler olarak polis tarafından bazen taciz ediliyoruz. Saçlarımızın çekildiği oluyor. Hiçbir neden yokken vurdukları oluyor. Bazı zamanlarda polis tarafından fiziki olarak takip edildiğimiz oluyor. Tamamen üzerimizde baskı kurmak, korkutmak, sindirmek amaçlı yapılıyor bunlar. Sahada çalışırken polisler tarafından ‘Gençler bu görüntüleri yayınlarsınız ama biz sizi buluruz’ diyerek tehdit ediliyoruz. Zorla fotoğraflarımızı sildirmeye çalıştıkları oluyor. Bunlara karşı korkmuyoruz, yılmayacağız. Sonuna kadar hem polis baskısına, hem yargıya, hem de iktidara karşı gazetecilik yapmayı sürdüreceğiz. Erkek gazetecilerle de yaşadığımız sorunlar oluyor. Örneğin; bir video bir fotoğraf alırken bizleri ittikleri oluyor. Yanımızda fazla cinsiyetçi küfürler kullanılıyor. Ataerkil sistemde yaşadığımız için erilliği yenememişler. Bu yüzden her zaman kadını bastırıp, sindirmeye çalışıyorlar. Kamudaki alanların erkeklere ait olduklarını düşündükleri için kadın gazetecileri ezmeye çalışıyorlar ya da alan vermemeye çalışıyorlar.”
DİJİTAL ŞİDDET VE TEHDİT
Fiziksel şiddetle beraber son süreçte sanal dijital şiddetinde arttığını söyleyen Yadigar Aygün, “Ben dijital şiddete maruz kalmadım. Sosyal medyada hedef gösterilmedim ama kadın meslektaşlarımın hedef gösterilmesine, cinsiyetçi küfürlere, hakaretlere maruz kaldığını gördüm. Çalıştığım kurumda bazen editörlük yaptığımda ‘Sizleri öldürürüz, katlederiz’ gibi tehditlerin yanı sıra ağır hakaret ve yargıyla tehdit mesajları geliyor. Dijital şiddeti yargıya taşımak gerektiğini düşünüyorum. Çünkü belki o şekilde belki biraz bunu önleyebiliriz. Belki bir sonuç alamayabiliriz, çünkü biz polis şiddetine, işkenceye dair dava açtığımızda ya takipsizlikle sonuçlanıyor ya da hiç gündemlerine alınmıyor. Yapmamız gereken hem sahada hem dijital alanda olan şiddete karşı mücadele etmektir” ifadelerini kullandı.
* Bu haber, DFG'nin "Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Anaakımlaştırılması: Kadın Gazetecileri Savunmak" projesi kapsamında yayınlanmıştır.