Temelli: Türkiye artık SDG'yi muhatap almalı

img
VAN - Türkiye-ABD anlaşmasına dair Dolmabahçe Mutabakatı’nı hatırlatan  HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, “Türkiye'nin artık SDG'yi muhatap alması gerekiyor” dedi. Temelli, iktidarın baskılarına da “‘HDP'yi kapatacağız’ diylorlar. HDP bir bina değil ki kapısına kilit vurabilesiniz” yanıtını verdi. 
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, Türkiye'nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik 9 Ekim’de başlattığı operasyon, ABD ve Türkiye arasında yapılan ateşkes, ateşkes kararına rağmen süren saldılar, HDP'nin üzerindeki abluka ve bundan sonraki yol haritalarına ilişkin Mezopotamya Ajansı'nın (MA) sorularına yanıt verdi.
 
 Türkiye'nin 9  Ekim’de başlattığı saldırı, ABD ile varılan 120 saatlik ateşkesle az da olsa durdu. Bu saldırıyı ve ateşkesi nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
 İktidar yönetememe halini içerde Kürt düşmanlığıyla kapatmaya çalışırken, dışarıda da bir Suriye politikası ile önünü açmaya çalıştı.
 
Türkiye uzun süredir hukuk devleti olma özelliğini yitirmişti. OHAL, kayyum süreci, demokratik siyaseti müdahale ve tecridin mutlak tecride dönüşme süreci ülkeyi bir bütünen hukuk devleti olmaktan çıkarmıştı. Bu otoriter rejim hukuk devletine ait ne varsa ortadan kaldırdı. Böyle bir ortamda yol olmaya çalışan bir ülke elbette yol alamaz ve felakete sürüklendiğini hepimiz görüyoruz. Son Rojava saldırısıyla Türkiye artık uluslararası hukuku da tanımaz hale geldi. Asıl vahim durum işte budur. Biz buna ‘savaş’ dedik, bize ‘hayır savaş diyemezsiniz’ dediler. ‘İşgal girişimi’ dedik, ‘hayır ona işgal diyemezsin’ dediler. Hatta bununla ilgili konuşan insanlar gözaltına alındı ve tutuklandı. Ama unuttukları bir şey var. Tüm dünya buna işgal ve savaş diyor. Bırakın onları kendi bakanı diyor, hatta kendisi bile ‘fetih’ diyor. 
 
Tüm bunlarla birlikte bir de karşımıza ateşkes çıktı. Biz ateşkes diyoruz ama onu da kabul etmiyorlar. Kendi bakanı yabancı diplomatlarla görüşürken ateşkes diyor. Evet bu bir ateşkes. Bu ateşkese neden gelindi, ona bakmak gerekiyor. Türkiye çok uzun bir süredir çok hatalı bir dış politika yürütüyor. Bu denli hatalı dış politikanın nedeni aslında iktidarın içeride yönetememesidir. İktidar bu yönetememe halini içerde Kürt düşmanlığıyla kapatmaya çalışırken, dışarıda da bir Suriye politikası ile önünü açmaya çalıştı. 
 
Bugün Türk siyaseti kelimenin tam anlamıyla bataklığa sürüklenmiş durumda. Şuan siyaset çökmüş ve batmış durumda. Hem Türkiye'de hem Suriye'de Kürt düşmanlığı üzerinden toplumsal barışı yıktılar. Suriye'de Ortadoğu barışını dinamitlediler. Aslında bu mesele Türkiye'ye toplumsal barış, Suriye'ye barış yoluyla bu yüzyıllık sorun çözülebilirdi. Bunun nasıl çözüleceğine dair zaten Sayın Öcalan'ın açıklamaları, uluslararası siyaset ve HDP'nin ortaya koyduğu strateji çok netti. O kadar net ve iyi bir çözüm öneriyorduk ki Türkiye'ye, kör olmuş ve görmeyenlerin önüne koyduk bu çözümü. Demokratik siyasete düşen bu demokratik çözümü hayata geçirmek. Ama baktığımızda diğer siyasi partilerin peşinden koştuğu tek şey tezkere. Sonuçta görüyoruz ki sonuç olarak bu tezkere insanlık dramından başka bir şey yaratmıyor. Bu ateşkes metnine baktığınızda da bunu net olarak görebiliyorsunuz. Metne baktığınızda aslında bu iktidarın yapmış olduğu bütün hukuk dışı, bütün yapmış olduğu uluslararası hukuk dışı icraatlarının deşifresidir. Bu savaş değil, ateşkes değil ise, peki bu imzaladığınız o metin nedir? 
 
Şuan dünya kamuoyunda Türkiye’ye yönelik bir "savaş suçu" ithamı var...
 
Evet, şuan artık dünyada savaş suçları konuşulmaya başlandı. Savaş, ateşkes ve en son savaş suçları noktasına geldik. Şuan nereye gittiğimiz artık herkes anlayabiliyor. Şuan herkes tedirgin. Ama biz hep uyardık ve o çözümü göstermiştik. Onlara tecridi kaldırmalarını Öcalan'la konuşmalarını, muhataplarılar bir araya gelmelerini söyledik. Demokratik siyasetin önündeki engelleri kaldırın dedik. Bizim siyasetçilerimizi, belediye başkanlarımızı tutuklayarak demokratik bir yol alamazsınız dedik. Onlardan sadece hukuk devletinin gereğini yapmaları istedik. Suriye meselesinin çözümünün demokratik bir siyaset olması gerektiğini söyledik. Suriye'deki tüm toplumsal yapıları masaya davet edin dedik. Ama iktidar bunların hiçbirini yapmadı, hatta bırakın yapmayı bunları söyleyenleri suçladılar, cezaevine attılar. Peki, dinlemediniz de şuan neredeyiz? Elimizde bir otoriter rejim ve o bataklıkta debelenen bir Türkiye var. 
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan, "Kürt sorununu çözmezseniz, uluslararası bir sorun haline gelir" demişti. Bugün tam da Öcalan'ın söylediği noktaya mı gidiyor durum? Bu sorun uluslararası alanda mı çözülür?
 
Türkiye; ABD, Rusya ve diğer ülkelerle bu sorunları çözemez. Bu sorunları onlarla çözmeye kalkarsa sadece öteler ya da başka bir eksene geçici olarak kaldırabilir. Türkiye'nin sorunu Türkiye'de, Suriye'ninki Suriye'de çözülmesi gerekiyor
 
Türkiye; ABD, Rusya ve diğer ülkelerle bu sorunları çözemez. Bu sorunları onlarla çözmeye kalkarsa sadece öteler ya da başka bir eksene geçici olarak kaldırabilir. Türkiye'nin sorunu Türkiye'de, Suriye'ninki Suriye'de çözülmesi gerekiyor. Herkes Dolmabahçe Mutabakatı’nı hatırlıyor değil mi? İşte o metni yırtıp atarsanız, o masayı devirirseniz o zaman ABD ile oturur o maddeleri imzalarsınız. 
 
Akşama kadar 'emperyalizme karşıyız' demek kolay ama emperyalizme karşı olmanın yolu çözümü kendin üretmekten geçiyor. Sen o Dolmabahçe Mutabakatı’nı yırtmayacaktın. Yırttın o zaman emperyalizmin bu talimatlarına uymak zorundasın. Adam (ABD Başkanı) her gün twit atarak adeta ülkeyle dalga geçiyor. Erdoğan'ın bu muameleye maruz kalmasının en temel sonucu o Dolmabahçe Mutabakat masasını devirmesiydi. Türkiye bir çözüm üretmeliydi. Eğer bu çözüm üretilmiş olsa, o çözüm sürecini demokratikleştirebilseydi Ortadoğu'da bu savaş, Suriye'de bu çözümsüzlük olmayacaktı. Bunu okuyamamış, idrak edememiş ve hatta tam tersi bir yola girmiş bu iktidar, halen mazlum halklar üzerinden iktidarını güçlendirmeye çalışıyor. 
 
İktidar mensupları açıklamalarında sürekli "Biz kazandık" sloganını öne çıkarıyor, bazı medya grupları ise adeta bunu topluma, kutlama gibi angaje ediyorlar. Gerçekten Türkiye mi kazandı?
 
Şuan tüm TV'lerde saray soytarıları var. Ellerinde bir harita var ve kilometre hesabı yapıyorlar. Sanki orada insanlar yaşamıyormuş ve bir oyunmuş gibi planlar programlar yapıyorlar. Yine Erdoğan'ın kazan kazan siyasetini dinlendirmeye çalışıyorlar. Diyelim ki bu kazan kazan meselesi 10 yıl önce söylenmişse, 10 yıldır Türkiye kaybediyor. Hep kaybediyor ve ülkede kaybetmeyen kalmadı. Herkes şuan maddi ve manevi olarak çökmüş durumda bu ülkede. Tabi bunun en büyük yükünü Kürt halkı taşıyor. Bugün Kürtlerin içerisinde bulunduğu durumu tüm dünya kamuoyu görüyor. Bu saldırıda da kimse kazanmadı. Hem Türkiye hem de Suriye kaybetti. Dünya aslında bu saldırıyla huzurunu, barışını kaybetti. Nerden aklı başında bir açıklama gelse, iktidar bunu nefretle karşılıyor. Bunu dinlemek yerine, hala o hamaset yaklaşım, o yoz milliyetçi bir anlayışla bunlara karşı çıkıyor. Aslında bu uyarıları dikkate almaları lazım. O harita marita işleri çok yanlış işler. Bir kere her şeyden önce bu işgal. 
 
Ateşkesin içerisinde yer alan maddeler uygulanabilir mi? En radikal ve demokratik çözüm ne olabilir?
 
En önemli çözüm biran önce Türkiye oradan çekilmeli. Hatta Türkiye Efrin’den de çekilmeli. Fakat çekilirken uluslararası kamuoyu, uluslararası güçler, IŞİD meselesini nihai bir şekilde çözüme kavuşturmalı. Bu sadece Kürtlere havale edilecek bir mesele değil. Bu güne kadar Kobani’deki o direniş IŞİD'i durdurdu. Kürtler orada inanılmaz şeyler gerçekleştirdi. Zaten dünyanın da bugün altını çizdiği önemli konu bu. Dünya 'Bu Kürtlere yapılır mı?' diyorlar. Artı bu ÖSO denen çeteler var, adına siz ÖSO deyince ya da Milli Ordu deyince bunlar ıslah olmuş olmuyor ki. İşte bunların işlemiş oldukları cinayetler bütün kamuoyu önünde savaş olarak yayınlanıyor. Şimdi bütün bunları halletmek gerekiyor. Bütün bunları halledebilmek için bir ortak aklı üreteceğimiz masayı yine kurmak zorundayız. Şimdi muhataplar oturup, bunu nasıl halledeceğini konuşmalı. Rojava’dan, Kuzey ve Doğu Suriye’den Türkiye’ye bir tehdit yok. Yani bir çakıl taşı bile atılmadı Türkiye'ye. Yok, 'tehdit varmış, yok terör koridoru varmış' gibi konuşmamak gerekiyor. Bir kere insanlara bu algıyı yarattıktan sonra bu algı duvarlarını kırmak, bu algıları aşmak çok zor. İktidar bunu yaparak Türkiye toplumuna nefret tohumları ekiyor ve Türkiye toplumunu ayrıştırıyor. Bir kere bu dilden, bu üsluptan vazgeçilmeli. Türkiye muhataplarıyla Suriye’de acil bu krizi önceleyecek bir çözüm arayışına geçmesi gerekiyor. 
 
Türkiye'nin bu çözüme yaklaşacağını düşünüyor musunuz?
 
Anayasa yazılıp, Suriye yeniden yapılandırılırken o süre boyunca bir kere her şeyden önce Rojava’daki  halkların hakkını da savunmak gerekiyor. Kime karşı? Elbette ABD’ye, Rusya’ya, Şam'a karşı. Bakın çok iddialı bir şey söylüyorum, bu savunmayı yapmalıyız biz.
 
Suriye Anayasası için gerçekten katkı vermek, ama bu katkıyı siyasi çözümden yana vermek ve Kürtlerin de orada olmasını sağlayarak vermek gerekiyor. Öncelikle yapılacak olan bu ilk iki adım. Sonrası tabi gelişmelere bağlı olarak şekillenir. Anayasa çok çabuk yazılmayabilir ama Anayasa yazılıp, Suriye yeniden yapılandırılırken o süre boyunca bir kere her şeyden önce Rojava’daki  halkların hakkını da savunmak gerekiyor. Kime karşı? Elbette ABD’ye, Rusya’ya, Şam'a karşı. Bakın çok iddialı bir şey söylüyorum, bu savunmayı yapmalıyız biz. Onları orada gidip bu şekilde savaşla ya da bu işgal girişimiyle mağdur etmek değil, onların savunmasını yapmalıyız.
 
Bakın şu ana kadar Rojava'da 275 bin insan yerinden, yurdundan edilmiş. Oradaki çözümün yolu Kürtlerle barışmaktan geçiyor. Yani bu kadar basit bir şey. Bakıyorsunuz Başur, Rojava, Bakur, Rojhilat barışmak istiyor. Yine demokratik çözüm için çaba gösteren Sayın Öcalan’ın bütün açıklamaları ortada. Demokratik siyaset bu konuda çaba gösteriyor. E artık bunu yapmamak için aklını yitirmiş olması gerekiyor iktidarın. Ama galiba akıllarını yitirdiler. Yani ortada bir şey var ama bu devlet değil. Devlet böyle olmaz, devletin kendi halkına, kendi toplumuna karşı sorumlulukları vardır. O sorumlulukların gereğini yerine getirmesi gerekiyor. Şimdi karşımızdaki iktidar kendi halkına karşı sorumluluklarını yerine getirmek yerine onlara düşmanca saldıran ve bütün haklarını gasp eden, yok sayan bir yapıya dönüşmüş. Bu da aklın yitimidir başka bir şey değil. 
 
En acil biçimde şuan Suriye'de ne yapılması gerekiyor? Ateşkes var ama açıklamalara göre halen saldırılar sürüyor.
 
Ateşkes Suriye Demokratik Güçleri'yle yapıldıysa o zaman onlar muhataptır. Türkiye'nin artık SDG'yi ciddi ciddi muhatap alması gerekiyor. Bu bir taviz vermek değil.
 
En acil çözüm Türkiye'nin bir an önce oradan çekilmesidir. Türkiye'nin ‘120 saat sonra tekrardan görüşeceğiz’ ya da ‘Rusya’ya gidip görüşeceğiz’ gibi hiç oyalama sözlerine gerek yok. Şuan derhal insanı koridor açılmalı ve insanlar yaralılara ulaşmalıdır. Hem sağlık açısından hem de gıda açısından bir an önce o insanların ihtiyaçları giderilmelidir. Yerinden edilenler evlerine dönmesi acilen sağlanmalı ve oranın bir huzura kavuşturulması gerekiyor. Özellikle IŞİD dediğimiz o meseleyle ilgili olarak da çok ciddi tehditler var ve bunun önleminin bir an önce alınması gerekiyor. Bu Milli Ordu, ÖSO dedikleri şeyler hemen bölgeden uzaklaştırılmalıdır. Son olarak da bu ateşkes dediğimiz mesele gerçek anlamına kavuşturulmalıdır. 
 
‘Ateşkes var ama ben buna uymuyorum’ ya da ateşkes varmış gibi davranmak olmaz. Bir an önce gereği yapılmalı. Fakat unutulmamalı ki ateşkes kimle yapıldı? Ateşkes Suriye Demokratik Güçleri'yle yapıldıysa o zaman onlar muhataptır. Türkiye'nin artık SDG'yi ciddi ciddi muhatap alması gerekiyor. Bu bir taviz vermek değil. 
 
Türkiye kendini bu psikolojiden kurtarsın. Yani ‘biz taviz verdik’ demesinler. Barış için, huzur için, çözüm için bu durum taviz vermek değildir. Çözüme yönelik adımların atılması gerekir. Bu adımlar atılırsa Türkiye açısından da önemli olur. Türkiye’nin içinde bulunduğu bu kabustan çıkabilmesinin yolu da buradan geçiyor. Türkiye bunları yapabilir mi? gibi sorular soruluyor. Elbette yapamaz bunu biz de biliyoruz. Peki ne olacak? İktidar bunu yapamıyor diye, iktidar yönetme vasfını yitirmiş diye bir kenarda oturup bekleyecek miyiz? Hayır! Bir meclis var, meclis inisiyatif alacak, yasalar çıkaracak, iktidarın aslında Türkiye toplumuna yaratmış olduğu bu tahribatı nasıl ortadan kaldıracağını düşünecek. Aslında meclisin var olma hukuku budur. 
 
Bu yönlü geliştirdiğiniz tüm eylem ve etkinlikler yasaklanıyor, parti binalarınız ise adeta abluka altında. Bu ablukadan nasıl çıkacaksınız? Bu durum böyle mi devam edecek?
 
Diyorlar ki ‘HDP'yi kapatacağız’. HDP bir bina değil ki kapısına kilit vurabilesiniz. HDP bir ruh, HDP bir sevda, HDP bir mücadele geleneği, HDP bir tarihtir. HDP dün ortaya çıkmış, 3-5 kişinin bir araya geldiği ve bir binadan oluşmuş bir parti değil ki. İşte bunu bildikleri için bütün Türkiye'yi tecritleştirdiler.
 
Tabi ki bu böyle sürmez. Bakıyorsunuz ve devleti görmek istiyorsunuz ama artık devleti göremiyorsunuz. Şimdi emniyet müdürü geliyor ve açık açık anayasa suçu işliyor. Arkadaşlar kendisine anayasal suç işlediğini söylüyor ama o müdür; ‘Vali talimat verdi’ diyor. Yani vali anayasa suçu işlemiş ama emniyet müdürü de onun talimatını yerine getirerek iki suç işliyor. Yani burada iki suç işliyorlar. Şimdi anayasal suç ortaya çıktığı bir durumda artık devleti sorgularsın. Devlet nerede? dersiniz. Bu böyle devam edemez. Bir toplumu bir arada tutan o anlaşmanın kurumsal halidir devlet. E devlet bu anlaşmaya uymuyorsa kim devlete devlet diyecek. Peki bu durumu neden bize yapıyorlar? Çünkü başkaları konuşmuyor ya da konuşsa da hakikati dile getirmiyor. Hakikati tek seslendiren HDP'dir. Bu nedenle HDP'nin sesinin duyulmasını istemiyorlar. Ablukanın nedeni işte budur. 
 
Medyada her gece HDP'ye yönelik suçlamalar var. Bir tek HDP'li çıkıp da cevap hakkını kullanamıyor. Bu da ablukanın başka bir boyutu. Polisiyle, medyasıyla bütün kurumlarıyla HDP'yi görünmez kılmak, sesini kısmak ve devletin şiddet aygıtıyla saldırıyorlar. Buna yargı da dahil. Peki bu sesi kısabiliyorlar mı? Hayır! Şuan bütün dünya bizi dinliyor. Her şeye rağmen HDP'nin sesi her yere ulaşıyor. Biz asla Türkiye halklarına, Türkiye toplumuna ihanet etmiyoruz. Gerçek neyse onu dile getiriyoruz. Hiç kimse ‘HDP'nin söylediği yalandır’ diyemez.  
 
Bir de onların söylediklerine bakın. Her akşam televizyonlarda kendisi başta olmak üzere bütün medyasıyla yalan propagandası yapıyorlar. Bunu yapa yapa aldılar ülkeyi duvara çaktılar ve sonunda o yalan duvarında koca ülkeyi parçalayacaklar. Dolayısıyla HDP'ye tahammülsüzlüğün nedeni bu. Bizim sesimizi kısmak mümkün değil. Diyorlar ki ‘HDP'yi kapatacağız’. HDP bir bina değil ki kapısına kilit vurabilesiniz. HDP bir ruh, HDP bir sevda, HDP bir mücadele geleneği, HDP bir tarihtir. HDP dün ortaya çıkmış, 3-5 kişinin bir araya geldiği ve bir binadan oluşmuş bir parti değil ki. İşte bunu bildikleri için bütün Türkiye'yi tecritleştirdiler. Bakın Öcalan'ın da sesi duyulmuyor, görüşme yok. Herkes sanıyor ki tecrit sadece İmralı'da var. Ama bu tecritle bütün Türkiye tecritleştiriliyor. 
 
Peki ne yapmayı planlıyorsunuz? Bir kararlaşmanız var mı?
 
Biz bu ablukayı kıracağız. Ablukayı kırmanın yolu bütün HDP'lilerin, HDP eş genel başkanları, MYK, PM ve milletvekilleri gibi çalışmalarıdır. Bu ülkede 7,5 buçuk milyon oy aldık. Bunun 1,5 milyonunu çalıyorlar biliyorsunuz. Bu ablukayı kırmak için 7,5 milyon insan sokakta olacak, kapı kapı dolaşacak, her yerde konuşacak. Herkese düşen görev bu. Yani her yere dağılacağız. Bir yerde toplanıp illaki orada bu ablukanın dayattığı şeye ‘eyvallah’ demeyeceğiz. Bu sesi kısamayacaklar. 
 
Bu ülkede iktidar şu anda yüzde 35'e gerilemiş. Geriye yüzde 65 kalıyor. Bu yüzde 65 niye sessiz? sessiz olmayın konuşun! Çıkın konuşun hakkınızı arayın. Bu savaş herkesi mağdur ediyor ama sadece HDP'liler mi konuşacak? HDP sadece konuşmayla da kalmayacak. Faşizme karşı mücadelesini büyütecek, güçlendirecek. Sadece faşizme karşı mücadelesini de büyütüp güçlendirmekle de kalmayacak. Herkesle müzakere ederek aslında bu iktidardan sonrasına da hazırlanacak. Sabahtan akşama kadar abluka ve faşizme yakınacak halimiz yok. 
 
Aslında bizim parti binalarındaki fotoğraf tecridin fotoğrafıdır. ‘Sayın Öcalan 21 yıldır tecritte’ dediğimizde tecridin ne olduğunu anlamayanlar için o fotoğraf iyi bir örnektir. Bu ablukayı mutlaka kıracağız. Yani onların bizi ittiği yere değil, biz istediğimiz yere gideceğiz. Mücadelemize devam edeceğiz ve her yerde olacağız. Bunun için bir yerde toplanıp, basın açıklaması yapmak gerekmiyor ki. Bunun için bir yerde toplanıp birbirimizle konuşmamız gerekmiyor ki. Biz sokaklarda, mahallelerde, kahveler, iş yerlerimizde, evlerde herkese ulaşacağız. Demokrasi için, barış için mücadelemizi her yerde büyüteceğiz. Savaşa karşı çıkacağız. Herkesi bu mücadeleye davet edeceğiz. Tam da bunu yapmanın zamanıdır. Kaygı ve korkuya hiç yer yoktur. Tam tersine onlar korkuyorlar. Ben 10 arkadaşımla parti binası önüne gidince 400 polis geliyor. Yani kişi başı 30-40 polis düşüyor. Bu durum bile onların bizden korktuğunu gösteriyor. Onlar korkmaya devam etsin. 
 
Üçü büyükşehir 5 belediyenize kayyum atanmasını, Hakkari, Yüksekova ve Nusaybin belediyelerine atanan kayyumlar izledi. Bu durum artık süreklileşti. Bu konuda ne demek istersiniz?
 
Şimdi diyorlar ki ‘Gever'e, Nusaybin'e kayyum atandı’. Hayır aslında İstanbul'a, İzmir, Antalya, Adana, Mersin ve Ankara'ya kayyum atandı. Çünkü sessiz olan onlardır.
 
Bu durumda iktidarın ne denli acze düştüğünü, tükenmişliğini rejimiyle gösteriyor. Bu rejim kayyum rejimidir. Kayyumsuz yönetemez hale gelmiş durumdalar. 2016'da da OHAL bahanesiyle  kayyum atayıp, 31 Mart'a kadar kayyumla geldiler. Ülke bu rejimle inanılmaz bir felakete sürüklendi. 31 Mart'ta çıktık kayyumları süpürüp attık ve aslında Türkiye siyasetinin eksenini değiştirdik. Türkiye siyaseti bir diktatörlüğe giderken demokrasi umudu yarattık. 
 
Buna tahammül edemeyen iktidar yine bütün şiddet mekanizmasıyla kayyum rejimini dayatmaya devam ediyor. Belediye eşbaşkanlarımız tutuklandı ve yerlerine acil kayyum atadılar. Ülkeyi böyle yönetebileceklerini düşünüyorlar. Hayır bu bir tükeniştir aslında. Bitiyorlar, gidiyorlar bu durum bunun emaresidir. Peki onlar kayyum atadı, bizim siyasi irademizi yok saydı diye biz kentlerimizi, belediyelerimizi aslında onlara mı veriyoruz? Hayır! Kayyum duvarlar zaten, betonlarla çevrili, bütün güvenlik güçlerinin arkasını saklanmış, sadece kenti talan eden, yolsuzluk, hırsızlık dediğimiz mekanizmanın içine girmiş bir fotoğraf veriyor Türkiye'ye. Belediye değimiz bir binadan ibaret değil ki! O belediye hizmetlerinin görüldüğü sokaklar, caddeler bizim. Onun kayyum atadığı yer o binadır. O binanın içinde kendi kendilerini tutsak etmişler. Tutsak oldukları şey işte o akılları ve siyasetleridir. 
 
Bu halk tutsak değildir. Bu halk özgürdür, sokaktadır, meydandadır. Kayyumla da hiçbir hukuku yoktur. Halkın onlarla hukuku olmadı olmayacaktır da. İlk fırsatta kayyumlardan kurtulacağız. Ama bu sefer sadece kayyumları süpürüp atmayacağız bu iktidarı da süpürüp atacağız. Şimdi diyorlar ki ‘Gever'e, Nusaybin'e kayyum atandı’. Hayır aslında İstanbul'a, İzmir, Antalya, Adana, Mersin ve Ankara'ya kayyum atandı. Çünkü sessiz olan onlardır. Kayyumun hukukuna biat eden onlar, çünkü sesleri çıkmıyor. Sessizler ama onların konuşmaları lazım. Bu kayyum rejimine karşı çıkmadığımız zaman aslında kayyum size atanmış olur. Seçme ve seçilme hakkının en temel adımının gasp eden bir anlayışa karşı sessiz kalamazsınız. Buna sessiz kalıyorsanız o zaman kayyum size atanmıştır.
 
Belediye eşbaşkanlarının görevden alınması "gizli tanıklara" dayandırılıyor artık. Bu yeni bir strateji mi?
 
Aslında gizli tanık tam bir uydurma. Gizli tanık dosyada var ama bir süre sonra bakıyorsunuz ki öyle bir kişi yok. Gizli tanık dedikleri aslında İçişleri Bakanlığı'nın yazıp göndermiş olduğu, istihbaratın yazıp göndermiş olduğu uydurma şeylerdir. Hem de o kadar uydurma ki mesela Gever ile ilgili bir tane örnek vermek istiyorum. Gever'de tutuklanan eşbaşkanımız için diyorlar ki ‘ihale yapmış, ihaleyi normal bedeli üzerinden yapmış ve bu aradaki farkı yine Kandil'e göndermiş’ Şimdi bizim belediyelerimiz hep nedense Kandil'e para gönderiyor. Biliyorsunuz Van Belediye Eşbaşkanımız bu yüzden cezaevinde hala. Bunun ne kadar absürt, ne kadar akıl dışı, ne kadar ahlaksızca bir şey olduğu ortada. Şimdi gizli tanık bunu söylüyor, mahkeme de tutukluyor. Şimdi Gever'in bir bütçesi yok. Bütçesi olmayan bir belediye nasıl ihale yapsın? İhale bedelini konuşmanız için elinizde bir bütçe olmalı. Ne ihalesi Gever borçlarını bile ödeyemiyor. Ne olursa olsun biz cesaretle mücadelemizi yaymaya ve kayyum rejimi ile mücadeleye devam edeceğiz. 
 
MA / Adnan Bilen - Ayşe Sürme

Diğer başlıklar

17:49 Rapor yazım ekibi toplantısı bitti: Komisyonun süresi uzatılacak
17:43 19 Aralık’ta koğuşları basılan kadın tutsaklarla görüşüldü
17:38 Halep’te iç güvenlik güçlerine saldırı
17:14 DEM Parti'den 'komünal' önerisi
17:13 Gayrettepe’deki gece kulübü yangını davası ertelendi
17:12 Trabzon'da Agirîli aile hakkında ırkçı paylaşımlar
17:11 Depremzedelerin nöbeti ikinci gününde devam ediyor
16:57 Hakan Fidan Şam’da: Gündemi yine Kürtler
16:21 Kurtuluşmuş ‘rapor’ yazım ekibi görüşmesi başladı
16:14 DEM Parti İmralı Heyeti ile EMEP görüşmesi başladı
15:44 Siyasetçi Sadak’ın hayati riski sürüyor: Tek talebi sürecin başarıya ulaşması
15:34 Gazeteci Aykol'un durumu stabil
15:13 Leyla Zana'ya yönelik saldırılar Mersin'de protesto edildi
15:06 İstanbul'da bir kişi yaşamına son verdi
14:57 Gazeteciler, meslektaşları Nazım Daştan'ı ve Cihan Bilgi'ni andı
13:39 ÖHD'den Leyla Zana'ya yönelik saldırılara suç duyurusu
13:23 Özel: Türkiye ve Suriye’de barışın hakim olmasını istiyoruz
Sancar: Siyasal ve toplumsal mutabakat hayati önemde
13:21 Alevilerden Roboskî'ye ziyaret: Acımız bir
12:16 'Umut ve Özgürlük' mitinginin konuşmacıları belli oldu
12:08 DEM Parti İmralı Heyeti ile Özel görüşmesi başladı
12:05 Noel Bayramı'nın resmi tatil ilan edilmesi için Meclis'e teklif
11:45 Depremzedeler: 27'nci madde iptal edilene kadar mücadele edeceğiz
10:48 'Burak Ercan cezalandırılsaydı, 23 öğrenci istismar edilmezdi'
10:16 'Rapor beklentileri karşılamıyor, yasa sürecinde konsensüs sağlanmalı'
09:35 İşkenceyi inkar eden bakanlığa görüntülerle yanıt: Failleri korumaktan vazgeçin
09:24 DAİŞ sonrası Rakka: Komünlerle küllerinden doğdu, çok dilli hizmet başladı
09:19 Amedspor'dan Leyla Zana kararı: Iğdırspor maçı kadınlara ücretsiz olacak
09:11 Riha'da 21 ayda bin 260 kadın şiddet gördü, 859 çocuk istismar edildi
09:10 AİHM’in Türkiye’yi ‘işkenceden’ mahkum ettiği dosya kapatıldı
09:09 Hukukçu Şahin: Barış istiyorsanız umut hakkını sağlamak zorundasınız
09:04 Barış ve Demokratik Toplum Manifestosu 2025’e yön verdi
09:02 Av. Nevraz Sığın: Gayemiz dijital şiddetin TCK'de yer alması
09:00 22 ARALIK GÜNDEMİ
08:24 Depremzedelerin 'tahliye nöbeti' gece boyunca devam etti
21/12/2025
23:38 İmralı Heyeti 23 Aralık'ta Kurtulmuş ve Tunç ile görüşecek
23:16 2026 bütçe teklifi Meclis'ten geçti
23:08 Meclis’te yumruklu kavga
22:15 QSD, yakaladığı DAİŞ'linin itiraflarını paylaştı
22:06 Meclis'te ikinci taciz soruşturması
21:22 Güney Afrika'da silahlı saldırı: 9 kişi yaşamını yitirdi
21:14 Maç karşılaşmasında Leyla Zana’ya destek mesajı
19:48 Amed ve Wan'da Şeva Yelda etkinliği
19:38 TTGA'ya Kürdistan kentlerinden Deniz Güler seçildi
19:15 HPG'li Kartal'ın taziyesine ziyaret
19:10 Ordu’da 'kuş cenneti' mücadelesi sürüyor
19:01 Kürt Sosyal Bilimleri Araştırma Derneği kongresini gerçekleştirdi
18:57 DEM Parti Kadın Meclisi: Çocuklar için mücadele edeceğiz
18:35 Kürtleri reddeden CHP’li Dikbayır’a yanıt: Vardık, varız ve var olacağız
18:07 Kürt sorununu inkar eden Gül'e yanıt: İsmi doğru koyarsanız çözüm de doğru olur
17:57 DİTAM’ın yeni yönetimi belirlendi
17:53 Abdullah Öcalan’dan mesaj: Gerçek anma mücadeleyi ileriye taşımaktır
17:27 4 Ocak mitingine çağrı: Gelin Önderliğimizi özgürleştirelim
17:10 Sağlık Çalıştayı: Sağlık anlayışı komün perspektifiyle inşa edilmeli
17:06 Bütçe protestosu: İnsanca yaşamak istiyoruz
17:01 Dindar: Wan’ın yüzde 84’ünde doğalgaz altyapısı yok
16:53 Xwebûn 6'ıncı yılında: Kürt basını her zamankinden daha güçlü
16:38 Ege İşçi Birliği: Demokratik hak ve özgürlükler için mücadele
16:28 'Devleti barışa zorlamak için yan yana gelmek zorundayız'
16:27 Gazeteci Aykol’un sağlık durumunu ciddiyetini koruyor
15:52 Temelli: Barış için ek bütçe yapılması gerekiyor
15:29 Elazığ Cezaevi'nde süreç karşıtlığı: Her olumlu adımdan sonra işkenceli yanıt
15:28 Kuyu Tipleri Kapatılsın İnisiyatifi’nden 19 Aralık katliamı açıklaması
15:20 Tülay Hatimoğulları: Barışı, bu topraklarda mutlaka tesis edeceğiz
15:13 Depremzede aileler Ankara’da adalet nöbeti başlattı
14:50 'Sürecin hukuki gerekliliği iktidar ve devletin ortak sorumluluğundadır'
14:45 YJA-Star’lı Zilan Yılmaz’ın taziyesine kitlesel ziyaret
14:27 Bütçe görüşmelerinde son gün
14:22 HPG'li Işık için verilen mevlide kitlesel katılım
14:15 Cûdî'de 'Umut tohumları' ekildi: Barış doğa ile olur
12:56 İmralı Heyeti, CHP ve EMEP'le yarın görüşecek
11:51 YÖK’ten üniversitede eğitimi üç yıla indirme açıklaması
10:51 Bakırköy Kadın Cezaevi'nde siyasi tutsaklara 'askeri' baskın
09:58 İkisi sarı kodlu 11 kent için sağanak yağış uyarısı
09:24 Siyasi ve hukuki adımın beklendiği süreç içerisinde ne oldu, kim ne dedi?
09:23 Jin dergi 'Yüzleşme' manşetiyle yayında
09:18 Paris’teki 23 Aralık anması için yoğun hazırlık
09:15 Ortadoğu savaşlarının nedeni yol haritaları mı?
09:10 Bu mağazada para geçmiyor: Amaç komün toplumu hatırlatmak
09:06 'Rojin Kabaiş Kadın Öyküleri' yarışması düzenlenecek: Son başvuru 31 Ocak
09:04 Sınırda yasaklı bir ilçe: Haritada var yaşamda yok!
09:01 İskandinav ülkeleri: Adem-i merkeziyetçilik, mali bağımsızlık
09:00 21 ARALIK 2025 GÜNDEMİ
08:27 DEM Partili Demir yaşamını yitirdi
20/12/2025
23:24 Gaxand gecesi: Komünal yaşamı sürdürüyoruz
22:56 ‘Süreç karşıtlarının arkasında norm dışı devlet güçleri var’
22:42 Îdir'da su uyarısı
21:51 ‘Alternatif ekonomi programı’ sempozyumu
21:36 Wan’da Şeva Yelda etkinliği
21:29 Meletî’de iş cinayeti
21:20 MİT Başkanı Hamas heyetiyle görüştü
20:51 Hedef gösterilen düğün kameramanı gözaltına alındı
20:43 Semsûr’da bir kadın katledildi
20:12 Brezilya Devlet Başkanı’ndan ABD’nin müdahalelerine karşı uyarı
20:06 Kürt Dil Enstitüsü yeni yönetimini belirledi
20:04 Taciz faili Serdal Ös tutuklandı
19:41 Çıplak arama dayatması için AYM’ye başvuru
19:10 Pirsûs katliamında yitirilenler anıldı
19:03 Arkaş’tan 4 Ocak çağrısı: Kürt halkı Önderliğini özgürleştirecek
18:38 Saran adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı
18:37 Paris’teki anma programı açıklandı
18:23 Gazze’deki can kaybı artıyor
18:06 Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü talebiyle imza kampanyası
17:53 İmralı Heyeti ile TİP görüşmesi: Barış demokrasi ve özgürlüğün ön şartıdır
17:44 Sema Dalçiçek ve İnci Sümbül anıldı
17:36 Gültan Kışanak: Sözümüzü güçlü kılıp sürecin rotasını çevirebiliriz
17:27 'Geleceksizlik yaşamı cehenneme çevirdi'
17:25 Erdoğan’dan savaş sanayisine yatırıma ‘barış’ kılıfı
17:22 Alevilere yönelik asimilasyon tartışıldı
17:20 Sağlık Çalıştayı’nda komün örgütlemenin önemine değinildi
16:38 Talabani: Irak'ta güçlü bir hükümet inşa edilmeli
16:35 Gençlik ve Spor Bakanı’ndan Leyla Zana açıklaması: Hukuki süreç başlatıldı
16:28 Koma Amed İstanbul konseri kaymakamlık tarafından yasaklandı
16:24 İmralı Heyeti ile TİP görüşmesi başladı
15:49 ‘Umut ve Özgürlük’ mitingine TJA’dan çağrı: Özgür önderlikle buluşma zamanı
15:37 İmralı Heyeti ile AKP ile görüştü: Barış hukuksuz olmaz
15:33 'Adil, eşit demokratik bütçe istiyoruz'
15:22 Kürtlere hakaret eden akademisyen serbest bırakıldı
15:18 DAD’ın yeni eş genel başkanları belli oldu
15:11 Gazeteci Aykol’un durumu stabil
15:08 On günde 3 İHA düştü
15:01 Gazeteci Cihan Berk’in tutuklanması protesto edildi
14:57 Üç kentte hasta tutsaklar için eylem
14:47 Sandıktan 2026 bütçesine ‘hayır’ çıktı
14:45 Mereş Katliamı anması: Yüzleşme olmadan barış olmaz
14:35 KHK eylemi 151’inci haftasında: Hukuksuzluğu sonlandırın
14:33 Leyla Zana'ya saldırı protesto edildi - YENİLENDİ
14:29 İmralı heyeti ve AKP heyeti görüşmesi başladı
14:26 Mazlum Ebdî: 2026’da önemli başarılara imza atacağız
13:33 KESK'ten Meclis'e çağrı: Bütçeye onay vermeyin
13:30 Karabey kardeşler, Haran ve Bahçeci için adalet talebi
13:05 Cumartesi Anneleri 31 yıl önce kaybettirilen Aydoğan’ın akıbetini sordu
12:54 HPG’li Sedat Işık anıldı
12:16 Suriye ‘adına’ konuşan Savunma Bakanı Güler, QSD’yi tehdit etti
11:10 ABD, Suriye'de DAİŞ’e ait 70’i aşkın hedefi vurdu: Operasyon kritik önemde
10:56 Cizîr'de serbest bırakılan taciz faili tekrar gözaltına alındı
10:55 Fenerbahçe Başkanı Saran uyuşturucu soruşturmasında ifade verecek
10:37 İngiltere’den Şara’nın komutan ve tümenlerine yaptırım
10:29 Deklarasyon: Kentleri kadınların barış ısrarıyla yeniden kuracağız
10:11 Xwebûn 6 yaşında: Kürtçe gazeteyi her koşulda halka ulaştıracağız
10:10 Ortadoğu’da 2025: Değişen güç dengeleri
09:46 ‘Umut ve Özgürlük’ mitingine çağrı: Önderliğin özgürlüğünü haykırma günüdür
09:06 Avukat Duygu İnegöllü: Harran GBM hukuka aykırı tutsaklık merkezi oldu
09:05 Cûdî'de 50 bin palamut ekilecek
09:04 İspanya: Yüksek özerklik, açık yetki anlayışı, katılımcı demokrasi
09:02 Sebahat Tuncel: Komünal demokrasi kadınlar için yeni bir dünya
09:00 20 ARALIK 2025 GÜNDEMİ
19/12/2025
23:13 Bakırhan: Demokratik anayasa ihtiyaç ama masada değil
22:25 Şam’dan muhatap belirtmeksizin Rojava’ya ‘entegrasyon’ belgesi
20:52 Cezaevi savcısından 30 yıllık tutsaklara: Bakan da arasa sizi bırakmayacağım
20:45 Riha’da trafik kazası: Bir kişi yaşamını yitirdi