Nesrin Nas: Yeni bir hikaye yazma zamanıdır

img

İSTANBUL - Yerel seçimlerde ortaya konan demokrasiyi yeniden kurmak için geniş tabanlı bir toplumsal mutabakat arayışının derinleştirilmesi gerektiğini belirten Anavatan Partisi eski Genel Başkanı Nesrin Nas, "Türkiye, Kürt sorununu çözmeden geleceğe adım atamaz" dedi.

Türkiye’de yaşanan ekonomik krizi, AKP içerisinde yaşanan istifa ve ihraçları, Halkların Demokratik Partisinin (HDP) üç büyükşehir belediyesine tekrardan kayyum atamasını ve giderek derinleşen Kürt sorununa ilişkin Anavatan Partisi eski Genel Başkanı ve ekonomist Dr. Nesrin Nas,  Mezopotamya Ajansı’nın (MA) sorularını yanıtladı.  
 
AKP’nin son zamanlarda izlediği politikaları nasıl okuyorsunuz?
 
 Erdoğan, kendisini iktidarda tutacak her şeyi, her aracı sahaya sürüyor Muhalefetin 23 Haziran sonrasında da kendi köşesine çekilmesi ve hareketsizliği de Erdoğan’a gündem yaratma imkanı veriyor.
 
Bugün artık AKP politikalarından bahsetmek mümkün değil. Karşımızda, kurumsal yapısını bütünüyle kaybetmiş, bir siyasi parti olmaktan uzak, Erdoğan’ın özel iletişim örgütüne dönüşmüş bir yapı var. Bu nedenle AKP’nin politikaları yerine Erdoğan’ın politikaları demek daha doğru. Erdoğan ise kendini iktidar olma önceliğine hapsetmiş durumda. Bu nedenle üzerinde düşünülmüş, tartışılmış, stratejisi oluşturulmuş bir politikası yok. Kendisini iktidarda tutacak her şeyi, her aracı sahaya sürüyor. Bu arada kendi siyasi krizini Türkiye’nin krizine dönüştürerek hem zamanı kendi lehine kullanıyor hem de muhalefeti hareketsizleştiriyor. Kuşkusuz, iktidarda olmanın sağladığı olağanüstü avantajlar ve medyanın yüzde 99’unu kontrol etmesi Erdoğan’a çok geniş bir oyun alanı sağlıyor. Muhalefetin 23 Haziran sonrasında da kendi köşesine çekilmesi ve hareketsizliği de Erdoğan’a gündem yaratma imkanı veriyor. Ancak, topluma söyleyecek yeni bir sözü yok. Dış politikadan ekonomiye, Kürt sorunundan toplumsal kutuplaşmaya uzanan ve hepsi birbirini besleyerek daha da ağırlaştıran krizleri çözecek kapasitesi kalmadı. Bugüne kadar her krizi bir başka krizle gözlerden saklayarak zamana oynamayı büyük bir politik planın parçası olarak kabul ettirme şansı da kalmadı. 31 Mart ve 23 Haziran seçimleri Erdoğan’ın politik bir dahi olmadığını gösterdi ve en önemlisi yenilmezlik unvanını elinden aldı. Muhalefetin ortak bir zeminde buluşması ile Erdoğan’ın uzun vadeli değil, kısa vadeli hatta anlık taktik adımlarla yol almaya çalıştığını ortaya koydu. Bugüne baktığımızda ise savaş, kutuplaşma, ödül ve ceza araçlarını kullanma dışında bir politikası yok. Bugüne kadar yaptıklarının şiddetini artırarak yapmaya devam edecek gibi görünüyor.
 
Sizin de ifade ettiğiniz gibi AKP iktidarı birçok alanda kriz içerisinde. Krizlerin başında gelen ekonomik krize dair kim kalkınma programları uygulanmasına rağmen derinleşerek büyüyor.  Var olan durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? 
 
Bu kriz sadece bir ekonomik kriz değildir. Sosyal, siyasal nedenleri ve sonuçları olacak çok derin bir yapısal krizdir. Çözümü de kolay ve acısız olmayacak maalesef.  Bu krizin bir bütün olarak ele alınması gerekiyor. 2001 krizinden çok farklı çünkü. 2001 krizi bir kalp kriziyse bu ölümcül evredeki kanser hastalığı gibi. Sadece tıkalı damarların açılması yetmez. Ülke A’dan Z’ye yeniden yapılandırılmak zorunda. Dahası bir toplum olmayı dahi yeniden öğrenmek zorundayız.
 
Ülke rejimiyle, hukukuyla, eğitimiyle, becerikli kadrolarıyla, dış politikasıyla, toplumsal barışının sağlanmasıyla ve tüm para, maliye ve rekabet politikalarıyla yeniden tasarlanmak ve güven ve itibarını tekrar kazanmak zorunda. Bu yapısal krizin sorumluları bu krizi çözemezler. Çünkü krizler nasıl başlarsa başlasın bir güven krizi olarak derinleşirler. Güven ise iktidarın politikalarına, zihniyetine ve  yaklaşımına ilişkindir. Bu nedenle mevcut iktidarın bu krizi çözebilme şansı sıfıra yakındır.
 
 Peki var olan ekonomik krize savaş politikalarının etkisi ne düzeydedir?
 
Tabii ki savaşın kriz üzerinde hem doğrudan hem dolaylı etkileri var. Öncelikle bütçe imkanlarını zorluyor. Kaynak dağılımını bozuyor. Ama bundan daha önemlisi toplumda yarattığı güvensizliktir. Yarını öngöremeyen bir toplumda ne yatırım ne tüketim olur. Hatta eğitimi de olumsuz etkiler. Sosyal sermaye yok olur. Ayrıca ülkenin dış politikasındaki tutarsızlık ve dengesizlik ülkenin tüm ticaret ve finansman kanallarını kapatır. Hem iç hem dış mültecilik akını sosyal dengeleri sarsar, toplumsal huzursuzluğu artırır.
 
Savaşın kendi ekonomisi ve ticareti vardır ve maalesef bu, çoğu kez yüz kızartıcıdır. Fahiş fiyatlardan, insan ticaretine ve hayatta kalmanın tüm ahlaki değerleri aşındırmasına kadar yıkıcı, yakıcı sonuçlar üretir. Hele savaş, savunma amaçlı değil yayılmacı bir anlayışla kurgulanıyor ve iç politikadaki krizlerin örtüsü olarak kullanılıyorsa, toplumu paramparça eder. En ağır maliyet budur. Çünkü geride büyük bir ahlaki çöküntü ve sorumluluğu gelecek nesillere de aktaran bir utanç bırakır. Bakın Almanlar bugün dahi vatanseverim demekten utanırlar.
 
Peki bu krizden çıkış mümkün müdür?
 
Tabii ki bu krizden çıkış mümkündür. Toplumun  tüm kesimlerinin eşit olduğu kurumsal yapının inşası için birbirimizi ikna etmeyi başarır, ortak aklı egemen kılarsak yeniden barış içinde herkesin eşit vatandaş olduğu, adil, demokratik bir hukuk devletini yeniden kurabiliriz. Ancak demokratik bir devlet, kaynağını sadece güvenlik ve korkudan kurtulma güdülerinden almaz. Demokrasiyi sürekli riski göze alarak özgürlük yolunda gösterilen çabayla, daima daha iyisine ulaşmak için yeniden tesis etmek zorundayız. Bugün düne göre daha avantajlıyız. Sık sık yapılan seçimlerde demokrasi, özgürlükler, adalet gibi temel önceliklerde farklılıklarımızı aşarak bir arada durmayı öğrendik. Sıra şimdi bunu yeni bir demokrasi inşasına dönüştürebilmekte. Anlaşamadığımız konularda anlaşarak ileriye doğru adım atmalıyız.  Tüm siyasi aktörlerin, kurumların ve sivil toplumun katılımıyla merkezi olmayan, yerel yönetimleri güçlendiren hak, eşitlik ve özgürlük temelli yeni bir toplumsal sözleşmede mutabakat aramalıyız.Bu tür rejimler toplumun hemen her kesiminin iradesini ortaklaştırmaları ile yenilgiye uğratılır. Olağan seçim ve siyasi rekabet ile bu tür rejimlerin yıkılması pek mümkün değildir. Bu nedenle geniş katılımlı, ama şiddeti reddeden bir duruşla toplumsal barışı önceleyecek bir ortaklaşma olmazsa olmaz. Güçler ayrılığını tesis etmek şarttır. Bağımsız ve tarafsız bir yargı en öncelikli meselemizdir. Tabii ki Kürt sorunu en yakıcı sorundur. Gerçek çoğulcu bir demokrasiyi kurmak aynı zamanda Kürt sorununu eşit vatandaşlık temelinde çözmek demektir. Bu konudaki gecikme çözümü daha da güçleştirmektedir. Özellikle son yıllarda devletin HDP’yi kriminalize etmesi, Kürtlerin kırgınlığını artırmakta, milliyetçi ve dışlayıcı söylem bir bütün olarak toplumsal birliğe zarar vermektedir.
 
Siyasetin alanını genişletilmeden, özgürleştirmeden, yerel yönetimlerin gücünü artırmadan ve anayasal eşitliğe vurgu yapmadan bu sorunu çözemeyiz. Kalıcı çözüm kurumsal çözümdür. Ve çözüm masasının hiçbir önkoşul ileri sürmeden kurulması şarttır.  Bu konuda başta CHP olmak üzere muhalefetin ve sivil toplumun daha çok inisiyatif alması gerekiyor. Bugün sorun dünden daha karmaşıktır, ama bir o kadar da acildir. Çünkü artık uluslararası ayağı da vardır. Suriye krizi nedeniyle ABD’den Rusya’ya ve AB ülkelerine birçok ülke doğrudan ya da dolaylı olarak taraf haline gelmiştir. IŞİD’in yenilmesinde büyük rol oynayan Kürtler, ABD, Rusya ve AB ülkeleri ile doğrudan görüşmektedirler. Bu nedenle dünün çözümlerinin bugün karşılığı yoktur. Türkiye, bu yeni gerçeğe göre politikalarını değiştirmek ve içeride kendi Kürt vatandaşlarıyla barışı, demokratik bir hukuk devleti çerçevesinde tesis etmek zorundadır.
 
AKP, 31 Mart seçimlerinin üzerinden 5 ay geçmeden HDP’nin üç büyükşehir belediyesine tekrardan kayyum atadı. AKP’nin bu kayyum politikasını nasıl görüyorsunuz? AKP neden böylesi bir politikaya ihtiyaç duyuyor?
 
Erdoğan’ın kendisi ve başkanlığının geleceği için HDP'nin seçim başarısını bir tehdit olarak görmesinin etkisi büyük.
 
Belediyelere kayyım atanması OHAL döneminde gündemimize girdi. Anayasadaki sınırları aşan bir OHAL uygulaması ile Kürt seçmeninin iradesi yok sayıldı. Bunda HDP’nin seçim başarısını Erdoğan’ın kendisi ve başkanlığının geleceği için bir tehdit olarak görmesinin etkisi büyük. Ancak bu kez Kürtlerin HDP ile CHP’nin merkezinde olduğu siyasi ittifaka destek vermesi Erdoğan’a ve ortağı Bahçeli’ye  büyükşehirleri kaybettirmesi etkili. Aslında Erdoğan, kendisiyle ilgili veto kartının Kürtlerin elinde olduğunu 2015 Haziran seçimlerinden beri biliyor. Bu nedenle bu kartı işlemez hale getirmeye çalışıyor. Şimdi Erdoğan, bir yandan Suriye’de Kürtlerin siyasi bir yapı olarak konsolide olmasını durdurmaya çalışmakta, diğer yandan HDP ve seçmeninin AKP karşıtı rol oynamasını engelleyecek senaryolar üzerinde kafa yormakta. Kayyım atanması da, güvenli bölge ısrarı da bu iki hedefi gerçekleştirmeye yöneliktir.
 
Kayyım yazısının 1 Nisan’da yazılmış olması, bu kararların çok önceden alındığına ve uygulama için 23 Haziran İstanbul seçimlerinin beklendiğine işaret ediyor. Ayrıca Kürt sorunu üzerinden gerilim çıkartarak AKP karşı ittifakı bozarak sonraki seçimlerde kendini garantiye almak ve güvenli bölge ile de kendi seçmenine bir başarı hikayesi anlatma imkanına kavuşmak istiyor.  Bu nedenle sonuçlarını hesap etmeden panik halinde adımlar atıyor. Güvenli bölge ile hem ABD’nin bölgeye yerleşmesini sağlıyor hem de tıpkı geçmişte olduğu gibi proto bir devlet yaratmanın ön koşullarını oluşturuyor.
 
Bu kez kayyım atamalarına toplumdan beklediği cevabı alamadı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Diyarbakır ziyareti, muhalefetin, Erdoğan’ın hesaplarının farkında olduğunu gösteriyor. Ne var ki, bu adımların toplumda yeterince karşılık bulmaması,  Kürtler üzerindeki baskının daha da artması ve sadece HDP’nin değil, tüm Kürtlerin ve Kürtlerle yan yana duran herkesin şeytanlaştırılması gibi bir politikaya evrilebilir. Bunun işaretleri de var. HDP İl Binası önünde oturan anneler eyleminin popüler figürlerle desteklenmesi, çeşitli illerdeki yürüyüşler ve Leyla Güven’in ne söylediği açıkken, konuşmanın içinden birkaç cümlenin çekilerek hakkında fezleke hazırlanması gibi. Yeni bir evreye girdiğimiz açık.
 
 İktidarın batı illerinde de kayyum politikasını devreye koyma ihtimali var mıdır?
 
Evet atayabilir. İstanbul seçim sonuçlarının sayılmaması ve tekrarlanması her şeyin mümkün olduğunu gösteriyor. İktidar kendini herhangi bir hukukla ya da yasayla bağlı görmüyor. Yarattığı hukuk dışılığı Erdoğan’ın sözlerini kural, kanun, norm haline getirerek dolduruyor. Aslında yeni rejimler böyle kurulur. Önce hukuk ve kurumsal yapıyı yok edersiniz, sonra oluşan bu boşluğu kendi kararlarınızla doldurur ve kurucunun siz olduğunuzu herkese kabul ettirirsiniz. Ödül ve ceza mekanizmasına dayanana neo-patrimonyal rejimlerin hepsi böyle kurulmuştur. Bu dönemde seçimler de, milli irade de, temel haklar ve özgürlükler de birer teferruattır.
 
Peki, Türkiye’de bulunan demokrasi güçlerinin iktidarın bu kayyum politikasına karşı nasıl hareket etmesi gerekir?
 
 Yerel seçimler de gösterdi ki, muhalefet adalet, hak, hukuk ve demokrasi önceliklerinde yan yana durduğu sürece, iktidar şaşırıyor ve paniğe kapılıyor. Bu nedenle, demokrasiyi yeniden kurmak için geniş tabanlı bir toplumsal mutabakat arayışı derinleştirilmeli.Yeni bir hikaye yazmak, yeniden hayallerimizin peşine takılmak zamanıdır.
 
23 Haziran’da İstanbul’da İmamoğlu’na oy veren 5 milyona yakın insan bir siyasi ideolojiden hareketle oy vermiş değil. Bir itirazları var. Ama bu itirazları Erdoğan’a ya da AKP’ye değil. İtirazları ülkenin sorunlarının çözülemeyeceğine olan ve mevcut iktidarın bu yapısıyla bu sorunları çözemeyeceğine olan itirazdır. Şimdi bunun ortak bir programa dönüştürülmesi lazım. Kısa ve kestirme yollar maalesef yok. Bu da ancak geniş bir toplumsal uzlaşmayla yapılabilir. Demokrasi güçleri seçim ittifakını derinleştirmek ve gerçek bir demokrasi ittifakına dönüştürmek durumundadır. Son yerel seçimler de gösterdi ki, muhalefet adalet, hak, hukuk ve demokrasi önceliklerinde yan yana durduğu sürece, iktidar şaşırıyor ve paniğe kapılıyor. Bu nedenle, demokrasiyi yeniden kurmak için geniş tabanlı bir toplumsal mutabakat arayışı derinleştirilmeli.
 
Yeni bir hikaye yazmak, yeniden hayallerimizin peşine takılmak zamanıdır. Asıl önceliğimiz Türkiye’nin ayağına takılmış olan prangayı çıkarmaktır. Geçmişle yüzleşme bunun en önemli adımıdır. Çünkü geçmiş sadece tarih değil, bugünümüzün de geleceğidir. Birbirimizle slogan atmadan, sesimizi yükseltmeden, kavga etmeden konuşmayı başarmalıyız. Ötekine doğru adım atmak yerine safları sıklaştırmak kolaydır, risksizdir. Ama bu, tam da iktidarın istediği şeydir. Bunun için özgürlükleri kısıtlıyor, düşünceyi suç kapsamına sokuyor, milli iradeyi parçalıyor, acıları ayrıştırıyor, barışı konuşturmuyor ve öfkeli sesini yükselterek muhalefeti de öfke çemberine sokmak istiyor. Buna karşı çıkmak, “çoğulcu bizi” konuşmak ve o çoğulcu bizi kamusal alanda konuşmanın yollarını bulmak zorundayız.
 
Sadece demokrasiyi değil, Türkiye’yi, toplumu yeniden inşa etmek gibi zorlu bir görev var önümüzde. Bunun için ötekinin kendimiz olduğunu kavrayarak, toplumun tüm kesimlerinin eşit olduğu kurumsal yapının inşası için birbirimizi ikna etmeye şimdiden başlamalıyız. Demokratik bir geleceği düşlemeye ancak böyle cüret edebiliriz.
 
AKP içinde son dönemde istifa ve ihraçlar yaşanıyor. AKP'den kopan isimlerin yeni partiler kuracağı belirtiliyor. Yaşananları AKP'nin çöküşü olarak değerlendirmek mümkün mü? 
 
AKP, uzun süredir bir parti olma özelliğini kaybetti. Erdoğan, bir süre partiyi kontrol edebileceğini düşündü. Cumhurbaşkanlığı’nın yanı sıra parti başkanlığını da üstlenmesi, partinin kılcal damarlarına kadar kontrol altında tutulması içindi. Ancak partinin kendisine ayak bağı olduğunu gördüğü anda partiden vazgeçti. Bunda MHP ile yaptığı ittifak ve ‘devlet’in sahipliğini ele geçirmesi belirleyici oldu. Şu anda Erdoğan için parti, hele ilk kurulduğu günlere dönmek isteyen bir parti arzulanan bir şey değil. Hatta ayak bağıdır. Çünkü mesele artık devletin sahipliğinin de bir adım ötesinde ülkenin sahipliği meselesidir. Burada AKP’ye yer yok. Kaldı ki, Neo-patrimonyal rejimlerde parti asli unsur değildir. Erdoğan tek başına karar alıcı olarak kaldığı sürece partimsi bir örgütü istediği gibi kurma imkanına da sahiptir. Yeter ki, rant dağıtımını yapacak kaynaklara ulaşabilsin. Burada Erdoğan’a sınırı ekonominin realitesi ve demokrasi güçlerinin ittifakı çizecektir.
 
Yeni partilere gelince, Erdoğan’ın yeni rejimi henüz kurulma aşamasındadır. Bu Babacan vb. aktörlere ve AKP içinden kopacak yeni partilere alan açıyor. Ayrıca ekonomi ve dış politikadaki sıkışmışlık ödül mekanizmasını devre dışı bıraktı. Şu anda Erdoğan sadece ceza ve cezalandırma araçlarını kullanarak gücünü hatırlatabiliyor. Bu da toplumun kendisinden uzaklaşmasına yol açıyor. Babacan ve arkadaşları, CHP’nin öncülüğündeki ittifakla “Devletin yeniden adalet, eşitlik, dürüstlük, özgürlük, hak ve hukuk temelinde yeniden inşası” önceliğinde uzlaşırsa Türkiye’ye katkı sunarlar. Bundan sonra hiçbir siyasi partinin tek başına ve ötekini dışlayarak gidebileceği bir yer yok.
 
 Türkiye’de yaşanan hem siyasi hem de ekonomik krizden nasıl çıkılır. İktidarın uygulamaları yaşanan bu krizlere çözüm olabilir mi?
 
 Türkiye, Kürt sorununu çözmeden geleceğe adım atamaz. Toplumsal birliğinden demokrasisine, barışından dış politikasına kadar her meseleye Kürt sorunu damgasını vuruyor.
 
Yeniden Türkleriyle, Kürtleriyle büyük bir toplum olmamız gerekiyor. Bunun için çoğulcu demokrasiyi tüm kurum ve kurallarıyla inşa etmemiz gerekiyor. Bunu başardıktan sonra diğer tüm sorunlarımızın çözümü kolaydır. Türkiye, Kürt sorununu çözmeden geleceğe adım atamaz. Toplumsal birliğinden demokrasisine, barışından dış politikasına kadar her meseleye Kürt sorunu damgasını vuruyor. Bu nedenle Kürt sorunu sağ ve sol siyaseti çok çok aşan bir realite olarak ortada. Türkiye’de demokrasinin tesisi de hukukun üstünlüğü de, temel hak ve özgürlükler de hep Kürtler bahane edilerek, milli birlik ve beraberliğe dayalı bir güvenlik devletini tesis etmek için çiğneniyor. Bugün de Türk milliyetçiliği ile İslamcılık el ele, diğer her şeyin üstünde bir varlık olarak devleti yüceltme yaklaşımıyla rasyonaliteyi imha ediyor. Rasyonalite yeniden tesis edilmeden demokrasiye, adalete, hukuk devletine ilişkin hiçbir sorunu çözemeyiz. Ancak rasyonalitenin yeniden tesisi için de Kürt sorununu çözmek gerekiyor. Bugün CHP de bunu görüyor. Siyasetsizleşmenin de, anayasasızlaşmanın da bahanesi olarak hep Kürtler öne sürüldü. Öte yandan Erdoğan ve Bahçeli ikilisinin bunu bir Türk sorununa dönüştürdükleri de bir gerçek.
 
MA / Ferhat Çelik
 

Diğer başlıklar

12:43 Şakran Cezaevi'nde tutsaklara hücre cezası
12:32 TJA: 1 Mayıs’ta tecride karşı alanlarda olacağız
12:28 'MİT' yalanıyla okulda tecavüz davasında verilen cezalar onandı
11:49 Amed Büyükşehir Belediyesi'nin borcu belli oldu | YENİLENDİ
11:33 Efrîn’de 2 yurttaş kaçırıldı
11:03 Ailelerden İmralı için görüşme başvurusu
10:54 Gazetecilere yaptıkları haberleri soruldu
10:47 Gözaltındaki gazeteciler adliyeye getirildi
10:14 Colemêrg'te madene karşı eylem 4'üncü gününde
09:24 Gever'de askeri operasyon
09:24 Riha’da ev baskınları
09:15 45 gündür yanıt arayan soru: Ali Veli nerede?
09:14 İnşaat işçileri 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı’nda olacak
09:01 81 yaşındaki hasta tutsak ATK’ye kelepçeli sevk edildi
09:01 Gazeteci Altan: Tazelenme ve demokratikleşme için mutabakat lazım
09:00 Tutsaklar ‘özgürlük’ eyleminde
09:00 KDP’nin alıkoyduğu gazeteciden 185 gündür haber yok
09:00 Mali müşavirler ekonomik krizle boğuşuyor
09:00 Çernobil 38'inci yılında: Sıra Sinop’ta!
09:00 YNK’li Herkî: Türkiye ile işbirliği Irak'a zarar verir
09:00 2 ilde bölgesel 1 Mayıs kutlamaları yapılacak
09:00 ATK raporları: Tecrit koşullarına 'tıbbi meşruluk' kazandırıyor
09:00 26 NİSAN 2024 GÜNDEMİ
25/04/2024
23:08 Qoser'de gözaltına alınan 30 kişi serbest
22:17 CPT Başkanı bu sefer topu AİHM’e attı
21:24 Amed Tiyatro Festivali 8’inci gününde
20:47 Mêrdîn'de su şebekesi yine patladı
20:35 Belçika temsilciliğinde Özgür Basına yönelik baskınlara ilişkin görüşme
19:59 Özgür Basına yönelik saldırılar Ege'de protesto edildi
19:07 Colemêrg’te 4 genç tahliye edildi
18:45 Ankara’da bir fabrikada yangın
18:40 İstanbul’da bir kadın katledildi
18:24 DEM Parti Êlih İl Eşbaşkanı serbest bırakıldı
17:39 ODTÜ’lüler ‘Devrim Yürüyüşü’nde ısrarcı: Direnişi büyüteceğiz
17:18 Sarıyer’de öğretmene şiddet
17:01 DEM Parti’den Şenyaşar'a destek: Bu talep hepimizin vicdanına sesleniyor
16:54 Gazetecilerin emniyet ifadeleri tamamlandı: Basın toplantısına neden katıldın?
16:29 DEM Parti Êlih İl Eşbaşkanı gözaltına alındı
16:15 Savcı Emine Şenyaşar hakkında açılan davanın reddini talep etti
16:04 IFFCO işçileri için açıklama
15:46 İnşaat işçileri hakları için eylem başlattı
15:31 Tanık gazeteciler polis şiddetini anlattı
15:30 Polis tutanağına göre Kışanak'ın kitabı yasak!
15:25 Gazeteci Kartal’a ceza talebi
15:21 Qoser’de gözaltı sayısı 30’a yükseldi
15:19 Amed’de iş cinayeti
15:15 Mêrdîn'de 4 kişiye ‘üyelikten’ ceza
14:52 Merkez Bankası politika faizini açıkladı
14:34 Bradost bölgesi bombalandı
14:33 10 gazeteci hakkında ceza talebi
14:25 Gazetecilerin emniyet ifadelerine başlandı
14:18 Asrın Hukuk Bürosu’nun X hesabı erişime engellendi
14:05 Özgür Basın'a saldırılar Avrupa’da protesto edilecek
13:39 DEM Parti’den 1 Mayıs çağrısı
13:38 Kendini yerlere atan AKP'li 'beni dövüyorlar' diye bağırdı
13:31 DEM’den Bakan Tunç’a yanıt: Yargıya talimat vermekten vazgeçin
13:29 ÖHD ve Dev Yapı-İş: 29 işçinin ölümünden işveren ve yerel yönetim sorumlu
13:19 1 Mayıs'a çağrı: Jin Jiyan Azadî ile Taksim’e
12:44 64 isimden Taksim’deki 1 Mayıs yasağına dair açıklama
12:38 Gözaltılara tepki: Kadrajımız hakikati çekmeye devam edecek
12:27 Amed Baro Başkanı Eren'e dönük tehditleri ‘eleştiri’ diye savundu
12:19 'KCK Basın Davası' ertelendi
12:05 CPT'den İmralı sorusuna yanıt: Türkiye ile diyaloğumuz var
11:39 Abdullah Öcalan’ın avukatlarından görüşme başvurusu
11:23 Çorlu tren kazasında kararlar açıklandı
11:12 AYM, Can Memiş başvurusunda ihlal kararı verdi
11:10 İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı istifa etti
10:49 AKP’nin ‘borçsuz’ dediği Mûş’ta 890 milyon borç!
10:42 Gazeteciler 3 gündür gözaltında
09:41 Qoser’de 2 kişi gözaltına alındı
09:40 Cûdî ve Gabar yeniden yasaklandı
09:14 Makbule Özer’in oğlu: Konu Kürt olunca hukuk ortadan kalkıyor
09:11 Eylemdeki tutsak: Dünyaya yayılmış bir direnişin halkasıyız
09:09 KDP’nin alıkoyduğu gazeteciden 184 gündür haber yok
09:07 Tutsaklar 5 aydır ‘özgürlük’ eyleminde
09:06 32 yıllık tutsağın tahliyesi 6'ncı kez uzatıldı
09:02 Tutsak yakınları: Tecrit kaldırılmalı
09:00 AKP döneminde en az 33 bin işçi yaşamını yitirdi
09:00 İmralı'da mutlak tecrit 38’inci ayında
09:00 Hekimler göç ediyor, randevu krizi büyüyor
09:00 25 NİSAN 2024 GÜNDEMİ
24/04/2024
22:51 İran’da Kürt sanatçıya idam cezası
21:46 Kadınlardan 'İstismar failini mahallede istemiyoruz' çağrısı
21:10 Mêrdîn’de kaza: Bir çiftçi ve çocuk hayatını kaybetti
21:04 CHP'li Tanrıkulu: Bu bir suç duyurusudur, kayyımlar araç motorlarını bile sökmüşler
20:35 DEM Parti'ye polis baskını protesto edildi
20:26 Madde bağımlılığı raporu: Polisler temin ediyor
19:58 Örkmez ve Uğur'un özgürlüğü için eylem
19:50 Polis baskınında katledilen kadınların fotoğrafları yere atıldı
19:42 ‘Kürt basınını susturma çabası Türkiye’ye kaybettirecek’
19:00 KHK eyleminde 1 Mayıs'a davet
18:38 Adana Emek ve Demokrasi Güçleri’nden 1 Mayıs'a çağrı
17:51 İstismar faili serbest, tepki gösteren muhtara gözaltı
17:40 ÖHD ve İHD'den gazetecilere dayanışma ziyareti
17:28 Cenevre eylemi: Saldırılara karşı topyekun mücadeleyi sürdüreceğiz
17:08 Danıştay Eğitim-Sen’e randevu vermedi
17:03 Polis barikatlarıyla çevrilen Şenyaşar: Bu zulmün altında kalın
16:56 Gazeteci Güleş'e 'haber' soruşturması
16:46 Avukatlar gazetecilerle görüştü: Başka evde yapılan aramada deliller gazeteciye yazıldı
16:02 Avukat ve ailelerden savcı mütalaasına tepki
16:00 Madımak Katliamı'nda çocuklarını kaybeden Sivri yaşamını yitirdi
15:33 Sendikalar Taksim’de: Valiliğin kararını tanımıyoruz
15:17 Danıştay başkanı değişmedi
15:14 İzmir'de cinsel saldırı faili öğretmen açığa alındı
15:11 Êlih'te DEM Parti binasına polis baskını
15:08 Bombacıları getiren kişinin telefonu dinleniyormuş
15:00 Ermeni Soykırımı 109’uncu yılında: Soykırımı tanıyın ve af dileyin
14:59 Televizyon stüdyolarına baskında Fransa detayı
14:49 Soylu’nun hedef gösterdiği 2 kişi hakkında müebbet hapis istemi
14:10 Kanser hastası sağlıkçıya riskli görevlendirme!
14:06 Makbule Özer’in tutuklanması protesto edildi
13:57 Aile Hekimliği çalışanları vergide adalet istiyor
13:56 Sağlık meslek örgütlerinden şiddete tepki
13:32 Gar Katliamı Davası: Mütalaada ‘insanlığa karşı suç’ yok sayıldı
13:19 Mali müşavirlerden 15 talep
13:07 Türkoğlu: Özgürlüğümüz için kadın dayanışmasını büyüteceğiz
13:03 Yargıtay'da seçim 23'üncü tura kaldı
12:57 ‘Gazeteciliklerine tanığız, meslektaşlarımızı serbest bırakın’
12:36 DİSK Genel Başkanı: Valiliğin görevi yer göstermek değil güvenliği sağlamaktır
12:28 Gazetecilere 'Kürt Gazeteciler Günü' suçlaması
12:28 MESEM'lerde 336 çocuk kaza geçirdi
12:13 Birçok kentte protesto: Gazeteciliğin engellenmesi suçtur
12:04 Colemêrg'te madenlere karşı 4 talepli eylem
12:02 Deştin'de imar planı davasına red
11:58 İskenderun'da poliklinik olarak kullanılan 3 konteynerde yangın
11:55 Ermeni Soykırımı için 'yüzleşme' çağrısı
11:10 Mereş'te bir çocuk katledildi
10:44 Dêrsim’de 2 kadın tutuklandı
10:40 Bakırhan: Seçim sonuçları 'savaşa hayır' çığlığıdır
Hatimoğulları: Halk tercihini değişimden yana yaptı
10:25 Şehba ve Minbic’e saldırı
10:19 32 yıllık tutsakların tahliyeleri gerekçesiz erteleniyor
09:44 Qerejdax eteklerinde baharın renkleri
09:27 KDP’nin alıkoyduğu gazeteciden haber alınamıyor
09:27 ‘Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü’ için eylemdeler
09:03 Erdoğan'ın Hewlêr ziyareti: Başur halkının tutumu belirleyici olacak
09:00 Ayakkabı çıkarma dayatmasına direnen tutsaklara soruşturma
09:00 Oğlunu bağımlılıktan kurtarmaya çalışan baba destek bekliyor
09:00 Hüseyin Deniz öykü yarışması için başvurular başladı
09:00 Özer için rapor veren ATK'nin tercümanı güvenlik görevlisi çıktı!
09:00 Ekonomik kriz isotu da vurdu!
09:00 24 NİSAN 2024 GÜNDEMİ
00:32 Pasûr’da uzman çavuş, park nedeniyle tartıştığı genci tehdit etti
23/04/2024
23:08 Özgür Basına yönelik saldırılar Avrupa'da protesto edildi
21:39 Siyaset Bilimci Oğuz: Türkiye'de sendikalaşma oranı yüzde 10
21:05 Soykırımda yakınlarını kaybetti: Ermeni halkı ölüm yolculuğuna çıkarılıyordu
20:19 Tunus açıklarında 19 mültecinin cenazesine ulaşıldı
20:13 Amed Tiyatro Festivali 6'ncı gününde
19:04 Aykol: Özgür Basına yönelik saldırı daha büyük bir operasyonun habercisi
18:50 30 yılın ardından özgürlüğüne kavuşan Bakay’a kitlesel ziyaret
18:44 TJA ve DEM Parti'den Makbule Özer için tahliye çağrısı