HEWLER – Kürtler ve Ortadoğu halkları açısında tarihin akışını değiştiren bir hareketin dönüşümüne tanıklık için yollara düştük. 12 saati aşan yolculuğumuz bize izleyeceğimiz törenin bir son değil yeni bir başlangıç olacağını anlatıyordu.
Tarihin dönüm noktalarından biri için nefesler tutuldu. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı çağrı ile başlayan Barış ve Demokratik Toplum Süreci yeni bir aşamaya evriliyor. Bu çağrıda Kürt halkının dirilişini tamamlayan, varlığını tüm dünyaya kabullendiren PKK’nin kendi vadesini tamamladığı vurgulandı.
Tarihi açıklamanın devamı olarak 26 yıl sonra ilk kez Abdullah Öcalan’ın bir görüntüsü dünya ve halklar ile buluştu. Sesini dünyaya duyuran Öcalan, yeni bir aşamaya geçişin sinyalini vererek, "Varılan aşama, yeni adımlarla pratiğe geçmeyi gerekli kılmaktadır. Silahın değil, siyasetin ve toplumsal barışın gücüne inanıyorum. Ve sizi de bu ilkeyi hayata geçirmeye çağırıyorum" dedi.
PKK de Öcalan’ın yaptığı her çağrıya olumlu bir yanıt verdiği gibi bu çağrının da gerekliliklerini yerine getirecek bir tören düzenleyeceğinin işaretlerini verdi. Birkaç haftadır tartışılan bir silah bırakma merasiminin gerçekleşeceğinin sinyalleri verildi. KCK ise yaptığı açıklamayla çağrı doğrultusunda feshini gerçekleştiren PKK’nin silah bırakma töreni düzenleyeceğini duyurdu.
TÖREN VE HAZIRLIK
Tüm bu gelişmeler ışığında yapılan hazırlıklarla yıllardır bu ülkede demokrasinin tahsisi için mücadele eden siyasetçiler, aydınlar, insan hakları savunucuları Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM Parti) organizasyonuyla birlikte Sülaymaniye’deki töreni takip edebilmek için yollara düştü. Türkiye ve Kürdistan’ın birçok kentinden yola çıkan insanlar Amed’te bir araya geldi.
Tüm zamanların eşlikçisi, yazıcıları, yaşananları dünyaya duyuran gazeteciler de akreditasyon yaparak sürece dahil oldu. Amed’ten hareket edilecek noktanın ilk konukları da gazeteciler oldu. Bir sürecin nereye evrileceği, nasıl bir tören olacağı merakıyla buluşma noktasına heyecanlarını taşıdılar. Kalkış saati geldiğinde 100’ü aşkın kişi buluşmuş oldu ve yola çıkıldı.
TARİHE ÇENTİK ATILACAK
Yol boyunca verilen yemek ve kısa molalarda diğer otobüslerde olan siyasetçi, aydın, insan hakları savunucuları, kadınla ve Barış Anneleri ile bir araya gelinse de gazeteciler büyük oranda birbirilerinin nabzını tuttu. 1 Numaralı otobüste tarih sayfalarına yeni bir çentiğin atılacağı ana doğru yol aldı.
YOLUN EŞLİKÇİLERİ
Qerejdağ’ın eteklerinden yola koyuldu, Dicle’ye selam verdi, Mêrdîn’in gerdanlığı andıran siluetinin etrafında döndü, savaşın en ağır yaşandığı dönemlerde yerle bir edilen Nisêbîn’e, Cizîr’in dünden bugüne taşıdığı direniş yolculuğun eşlikçisi oldu.
Barış ve Demokratik Toplum Süreci bağlamında bakıldığında özellikle aydın ve gazeteciler bağlamında çok farklı kesimleri de bir araya getiren bir buluşmaya dönüştü bu yolculuk. Gazetecilerin her biri sürece dair kafalarındaki soru işaretlerini bir ötekine sordu, küçük demeçler aldı. 2013’te Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla birlikte gerillanın 8 Mayıs itibariyle çekileceğinin mesajının verildiği Qandil’deki toplantıyı takip edebilen gazeteciler de vardı otobüste. Elbette tam da bu nedenle dünün de sağlaması yapıldı, dün ne yaşandı, geçmiş süreçlerde neler oldu, şimdi süreç nereye evriliyordu.
MAKUS KADERİ DEĞİŞTİRMEK
Tarih şimdiyi anlatsa da dün Kürdün dirilişini tamamlayarak makus kaderini değiştiren Kürt özgürlük hareketi yeni bir tarih yazmaya hazırlanıyor. Bununla paralel de AKP’den Ömer Çelik cumartesi günü yani yapılacak törenin ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın tarihi bir açıklama yapacağını duyurdu. Gazeteciler için merak konularından biri de yapılacak çağrının mahiyetiydi. Erdoğan ne açıklayacak? Bir genel af, sürece ilişkin komisyon kurulması, Kürt sorununun temel nedenlerine dair ciddi adım vaatleri… Gazeteciler otobüs içinde sürekli yer değiştiriyor, birbirlerine sorular soruyor her biri bu açıklamanın mahiyetini konuşuyordu.
HER YERDE ADIM ATMA ÇAĞRISI
Yürütülen tartışmalara yer yer muavin ve şoför de dahil oluyor. “Artık Kürtler daha ne yapsın. PKK silah bile bırakıyor. Devlet ciddi bir adım atsın” diyor şoför büyük bir ciddiyetle sarıldığı direksiyondan sesini bize ulaştırıyor.
Girdikleri bir mağarada metan gazı zehirlenmesi sonucu yaşamını yitiren askerler de tartışılıyor. Hem o kimyasal gazların nasıl o mağarada olduğu sorusu imalı bir şekilde soruluyor? Bir taraftan da önlenemez zayiat gibi görülen bu ölümün ardından askeri provokasyona işaret ediliyor.
YILLAR SONRA BARIŞ İÇİN YOLA DÜŞMEK
Her otobüste olduğu gibi bizim otobüste de bir siyasetçi var. Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar bize eşlik eden siyasetçilerden. Kendisiyle 10 Ağustos 2009’da benim muhabirliğimin yeni olduğu onun ise DTP İstanbul İl Eşbaşkanı olduğu dönemde yönümüzü İstanbul’dan Colemêrg’e vermiştik. Savaşın, çatışmanın yoğun olduğu bir dönemde kadınlar barış mücadelelerinin bir ayağı olarak sınırın sıfır noktası barış noktası kurmaya karar vermiş ve Berçelan Yaylası seçilmişti. O gün de otobüslerle yüzlerce kilometre kat etmiş ve yollara düşmüştük. Çiğdem Kılıçgün Uçar o günden bugüne onurlu bir barış için mücadele eden kadınların öncülerinden biri olma ısrarını sürdürmüştü. Şimdi de çağrıyla birlikte Demokratik Toplumun yaratımına öncülük ediyor. Fırsat bulmuşken onun sürece dair görüşlerine dair kayıt dışı muhabbetler ettik. Bir gazeteci onun yanındaki koltuktan kalkınca bir öteki koşup muhabbete dahil oldu ve günün nabzını tutmaya çalıştı.
ANNELERLE BULUŞMAK
Yemek molası için durduğumuz Cizîr’de ne kadar kalabalıklaştığımızı gördük. Hayatları acıyla yoğrulan ama mücadeleden vazgeçmeyen anneler o ortama ışık olanlardı. Bu dünyaya bedenlerinden bir parça olarak sundukları çocuklarının toprağa düşmesi ardından yas tutacak fırsatı bulamadan mücadeleye atılan Barış Anneleri, beyaz tülbentleriyle bu tarihi günde yerlerini aldılar. Yüzlerinde gülümseme, heyecan olsa da gözleri buğuluydu. Kursaklarında geçmiş yıllarda yarım kalan süreçler, temaslar ama yüreklerinde büyük umutlar ve mücadele azmi onları bugüne getirmişti. Babamın tutuklu olduğu süreçte birlikte Patnos Cezaevi yolunu tuttuğumuz Kudret anne ile denkleşiyoruz. Selamlaşıyoruz ama gözleri bambaşka şeyler anlatıyor, sadece selam vermiyor, acısını, öfkesini, umudunu taşıracağı noktayı bekliyor. Duygularını, düşüncelerini soruyorum. Artık gözyaşı ve kadın durmasını beklediğini, temennisinin bu olduğunu söylüyor. Her bir annenin çocuklarını bu uğurda yitirdiğini söylüyor Kudret anne. Kendisi de bir oğlu ve bir kızını çatışmalı süreçte yitirmiş bir diğer çocuğu için de yıllarca cezaevi kapılarını arşınlamış. “İki çocuğumu yitirdim ama geldim elimi uzatıyorum ve bu kan bitsin” diyor Kudret anne ve devletin adım atması gerektiğini şu sözlerle ifade ediyor: “Tek bir tarafın elini uzatmasıyla barış olmaz. Barış çift taraflı adımlarla olur.”
Tabi buluşmada eksikliğini hissettiği şeyi de söylemekten geri durmuyor Kudret anne, “Ben bugün asker annelerinin de burada olmasını beklerdim. En kıymetlilerini kaybedenler anneler oldu. Bu nedenle bu savaşı durdurabilecek tek güçte anneler olabilir” diyor. Tüm annelerle konuşma fırsatı bulamasam da hepsini gözleri, ilerleyen yaşlarına rağmen bu uzun yolculuğa katılmalarını sağlayan azimleri, heyecandan titreyen elleri çok şey anlatıyor. Her moladan sonra otobüse geri dönsek de aklımız da tartışmalarımız da Süleymaniye’de düzenlenecek törenin ayrıntılarında.
TARİH YAZICILIĞI
Amed’ten Hewler’e oradan da Süleymaniye’ye gidiş 12 saat gibi görünse de 51 yılı aşan bir mücadelenin tanıklığına doğru bir yolculuk bizimkisi. Tarihi değiştirenlerin, Ortadoğu’da bambaşka bir gerçeklik yaratan bir hareketin dönüşümüne tanıklığa doğru yol aldık. Merasim anını kendi kameralarımızla kayıt altına alamayacağımızın burukluğunu yaşasak da gözlerimizle bu tarihi anı kaydetmeye gidiyoruz. Tarihin gazetecilere bahşettiği bu “tarih yazıcılığını” yapmaya.
MA / Dicle Müftüoğlu