İZMİR - Yönetmelik değişikliğiyle kıyı şeritleri ve ormanlık alanların kıyıları turizm amacıyla talana açılacağını söyleyen Kıyı Hareketleri Platformu Ağı Eşsözcüsü Sedat Yağcıoğlu, bunun bütünlüklü bir saldırının parçası olduğunu vurguladı.
Resmi Gazete'de 26 Haziran'da yayımlanarak yürürlüğe giren Kamu Taşınmazlarının Turizm Yatırımlarına Tahsisi Hakkında Yönetmelik'in Ek alan tahsisi başlıklı 12'nci maddesine 4'üncü fıkra eklendi. Eklenen fıkra, "Bakanlığa tasarruf hakkı verilen orman alanlarından kıyı kenar çizgisinin deniz tarafında kalan alanlar, kamu kullanımına açık olmak şartıyla, kullanma izni verilmek suretiyle tahsis sınırları içerisine dâhil edilebilir” şeklindeyken tasarruf hakkı Kültür ve Turizm Bakanlığı'na verildi. Ekoloji örgütleri ise bu fıkranın talanın önünü açacağına dair itirazda bulundu.
Kıyı Hareketleri Platformu Ağı Eşsözcüsü Sedat Yağcıoğlu ile yönetmeliğe eklenen maddenin sonuçlarını konuştuk.
Konuyu iki boyutlu incelemek gerektiğini kaydeden Yağcıoğlu, ilk boyutun hukuki olduğunu vurguladı. Eklenen fıkranın Anayasa'nın 43'üncü maddesi ile Kıyı Kanunu 5 ve 6'ncı maddelerine aykırı olduğunu belirten Yağcıoğlu, "Bu maddeler kıyıların kullanımında kamu yararını öncelikli ve zorunlu tutuyor. Kıyılar 'devletin tasarrufu altındadır' derken, 'kıyılar özel mülkleştirmeye konu edilemez, kıyılar herkesin kullanımına serbest ve açıktır' diyor. Yine kıyılar üzerinde herhangi bir sermaye yatırımıyla işletilebileceği, kiralanabileceği gibi bir sistemi ortadan kaldıran bir güvence sunuyor. Dolayısıyla bu yönetmelik kanuna ve kanunun da bağlı olduğu Anayasaya aykırı. Bu yönetmelik değişikliğini hukuksuz buluyoruz. Bununla ilgili açıklamalar yaptık ve ilgili kurumları hukuki süreç başlatmaya davet ettik" dedi.
HEDEF KIYILAR
İkinci boyutta ise siyasi olarak arkasında nasıl bir amaç bulunduğunun incelenmesi gerektiğini ifade eden Yağcıoğlu, "Bu değişiklik ile 'Biz Anayasa ve Kıyı Kanunu'nu dinlemiyoruz. Sermayeye transfer sağlamak için bir araç daha geliştirdik' denmiş oluyor. Anayasa ve Kıyı Kanunu'nda kıyıların sermayeye teslim edilmesini sınırlayan hükümler olduğu için hukuki boşlukları değerlendiriyorlar. Bir yandan da meclisteki zeytinliklere yönelik maden tasarısı kanunlaştırılmaya çalışılıyor. Bir bütün olarak yaşam alanlarının ranta teslim edilmesi sürecinin bir parçası olarak, siyasi iktidarın ülkeyi 'şirket gibi yöneteceğiz' anlayışı çerçevesinde küresel neoliberal politikalarla birlikte kıyılar da özel mülk haline getirilmek isteniyor. Bunlar bir bütün olarak yaşam alanlarının ranta kurban edilmesinin parçası" diye belirtti.
'ORMANLAR DA TEHLİKEDE'
Yönetmelik değişikliği ile özellikle ormanların kıyı bölgelerinin tehlikeye girdiğini belirten Yağcıoğlu, "Sadece insanların erişimi açısından değil kıyı ekosistemine de zarar verecek düzeydeki alanların ranta açılıp, sermayeye bırakılması gibi bir durum var. Ege özelinde bölgede hala bakir ve kendi doğallığında yaşayan kıyılar var. Biz kıyıların yaşayan canlı varlıklar olduğunu söylüyoruz. Kıyıların bir tarihi, endemik koşulları var. Orada hem deniz hem kara kısmında canlı hayatı var ve bütün bunlara zarar veren bir sistemden bahsediyoruz. Elimizdeki hukuki güvenceler biraz daha zayıflayacak. Mevcut yasaların uygulanması durumunda dahi kıyılardaki işgallerin kaldırılması gerekirken, Ege'den başlamak üzere tüm kıyılarda hızla artan bir saldırı var. Yerellerdeki mülki amirliklerden, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'na kadar bütün sorumlular top çeviriyor, zincir oteller, beach ve restoranlar gibi işletmelerin kıyıları kullanmasına izin veriyor. Ormanlık alanların kıyı bölgelerini de ranta açarak tehlikeyi daha da arttırıyor" ifadelerini kullandı.
'MÜCADELE SÜRECEK'
Bugüne kadar kıyılarda verilen mücadele ile birçok kazanım sağladıklarını anımsatan Yağcıoğlu, "Yeni yönetmelik değişikliği ile mücadelemizin çetinleşeceğini bekliyoruz. Kıyıları koruyabilmek, ekosisteminin bozulmadığı bir ortamda hem insan hem canlı erişimini sağlayabilmek zorken bu yönetmelik değişikliği ile geriye kalan doğal kıyıları korumak güçleşiyor. Ama buna ilişkin muhakkak bir hukuki süreç başlatılacak ve sonunda da kazanacağımızı öngörüyoruz. Bugün Türkiye'de anayasanın uygulanmadığı birçok konuda da olduğu gibi olumsuz bir duruma düşmeden kıyılar için adalet talep etmeye devam edeceğiz. Farklı alanlarda verdiğimiz mücadelede olduğu gibi kıyılarla ilgili de hukuksuzluklara karşı direnmeye devam edeceğiz" diye konuştu.