Gezer: Artık herkes soruyor; Kürt nerede?

img

ANKARA - Spinoza’nın “Gerçekte barış, basitçe savaşın olmayışı değildir, kaynağını ruhun gücünden alan bir erdemdir” sözlerine atıfta bulunan yazar Selahattin Gezer, “Sarmaşık filminde geçen bir repliği artık herkes soruyor: Kürt nerede?” dedi. 

Kürt kimliği hak talebinden öte hegemonik anlatılara karşı alternatif bir yaşam biçimi olarak yükseliyor. 100 yıllık anlayışın Kürtleri tarih dışı bırakma çabalarına rağmen, Kürt direnişi kendi zamansallığını ve mekânlarını kurarak bu dayatmayı boşa çıkarıyor. Kürt halkı, barışı sadece çatışmasızlık değil, etik bir bağ kurma süreci olarak tanımlıyor. “Onurlu barış” kavramı, Kürt direnişinin etkin gücünden besleniyor ve pasif bir uzlaşmadan ziyade aktif bir yaşam paradigması öneriyor. Kürt hafızası, devletin homojenleştirme çabalarına karşı dinamik bir direnişle yeniden üretiliyor. Devlet, Kürt belleğini bastırmak veya araçsallaştırmak için mekânları ve resmi anlatıları kullanırken, Kürtler heterojen bir bellek inşa ederek direnişi canlı tutuyor.
 
 
Araştırmacı-yazar Selahattin Gezer, Kürt sorununun tarihsel, politik, etik ve felsefik boyutlarına dair Mezopotamya Ajansı'nın (MA) sorularını yanıtladı. Gezer, "'Adı dahi bilinmeyen bir halkın kurtuluş mücadelesini yürüttük' diyen o insanlar; aslında Kürt hareketinin paradigmasının zamandışı bir zamansallık da ürettiğini ifade etmeye çalıştılar" dedi.
 
Devlet ile Kürt hareketi arasındaki müzakere asimetrisi, yalnızca mevcut politik koşullardan mı kaynaklanıyor, yoksa Türk ulus-devlet inşasının ontolojik bir sonucu mu? Bu asimetriyi ortadan kaldırmak için Kürtler önerilen yapısal reformlar (federasyon-özerklik vb.) Türkiye’nin merkeziyetçi geleneğiyle nasıl uzlaştırılabilir?
 
Yaklaşık yüz yıldır yaşanan bütün kriz-çatışma dinamiklerini hatta Türk ve Kürt halklarının kendilerini ve birbirlerini algılama biçimlerini Türk ulus-devlet inşasının ontolojik karakterinden bağımsız ele almak mümkün değildir. Hatta Türk ulus-devleti, mevcut küresel postmodern durum içinde ulus-devletin ontolojik koşulları değişirken bile kendi geleneksel kodlarını koruma noktasında büyük bir direnç göstermektedir. İnsanlara abartılı gelebilir ama hem Türk ulus-devletinin hem de küresel imparatorluğun karşısında Kürt hareketinin ortaya koyduğu paradigma, aslında bir karşı-küreselleşmenin inşa kabiliyetini özünde barındırmaktadır. Mevcut asimetrinin korunması ve asimetrinin ürettiği şiddetin sürekliliği noktasında devletin bu denli ısrarcı olmasının kökeninde paradigmanın uzanımsal güç üretebilme kudreti yatmaktadır. Çünkü dönüşen bir Kürtlük, Türklüğü de değişime zorlamaktadır.
 
Devlet bunun farkında mı?
 
 
Sarmaşık filminde geçen bir repliği artık herkes soruyor: “Kürt nerede?” İşte tam da bu “nerede”  sorusu belirleyici olmanın kudretini ortaya koyuyor. 
 
Devlet, eğer değişecekse bu değişime kurucu ilkelerinden başlamak zorunda olduğunu iyi biliyor. Böylesi bir değişimde;  Türklüğün ayrıcalık, imtiyaz, üstünlük, katmanları parçalanacak ve dolayısıyla bütün iktidar-güç ilişkileri baştan sona yeniden tanımlanacaktır. Özetle, küresel imparatorluk düzleminde Türk ulus-devleti, bugün ulusal sınırların ötesinde alt emperyalist arzularını temel strateji haline getirmiş bulunmaktadır. Devletin; Ukrayna, Suriye, Kürdistan ve İran coğrafyasındaki etki ve müdahale alanlarını düşündüğümüzde devletli egemenliğin artık salt ulusal sınırlarla açıklanabilir olmaktan çıktığını söyleyebiliriz. Son olarak uzlaşma-reform konusu da artık sadece Türk ulus-devlet sistemi içinde düşünülemez. Öbür taraftan Kürt hareketinin paradigmasının küresel ve uzanımsal güç dinamiğini hesaba kattığımızda; Kürtler 3’üncü Dünya Savaşı’nın en önemli aktörleri haline gelmiştir. Sarmaşık filminde geçen bir repliği artık herkes soruyor: “Kürt nerede?” İşte tam da bu “nerede” sorusu belirleyici olmanın kudretini ortaya koyuyor. 
 
Barış, yalnızca çatışmanın sonu değil, aynı zamanda karşılıklı bir etik bağ kurma süreci olarak nasıl yeniden tanımlanabilir?
 
Elbette barış, öncelikle etik düzlemde kurulmalı. Dünyadaki çatışma-uzlaşma deneyimleri üzerine uzun dönem çalışmış olan Fisas, “Barışmak istiyorsanız öncelikle bir şeylerden vazgeçmek zorundasınız” der. Bence bu topraklarda Modernist Marksistler de dahil olmak üzere birçok kesimin barış konusunu etiğin değil ahlaki düzlemin problematiği haline getirmiş olması, meseleyi iyice içinden çıkılmaz hale getirmiştir. Hobbes, “Zira savaş kuvvet yoluyla mücadele etme iradesinin kelimeler veya edimler ile yeterince açık bir şekilde bilinir kılındığı bir zamandan başka nedir ki? Diğer tüm zamanlara barış denir” der. Dikkat ederseniz barışın bu şekilde olumsuzun dolayımı ile kuruluşunun oldukça eski bir tarihi vardır. İşte modernitenin kodlarıyla çalışan bir zihin, bu olumsuzun ahlaki düzlemine sıkışıp kaldığı için ‘onurlu bir barış’ kavramını da doğalında anlamayacaktır. Onurlu barış kavramsallaştırması, barışın bir sıfatı olmasının ötesinde barışın etkin bir yerde kurulmasına gönderme yapar. Kürt halkının yıllarca “Ya Onurlu Bir Barış Ya Görkemli Bir Direniş” sloganlarıyla meydanları inletmeleri bize bir şey anlatmaktadır. Etkinlik düşüncesi bağlamında Spinoza’ya yolumuz düşmektedir. Spinoza, “Politik İnceleme” adlı eserinde şöyle diyecektir: “Gerçekte barış, basitçe savaşın olmayışı değildir, kaynağını ruhun gücünden alan bir erdemdir.” Dolayısı ile barış artık ruhun gücü olarak erdem ile aynı düzlemdedir. Olumsuzlayarak ulaşılan ahlaki edilginliğe karşı olumlama ile ulaştığımız etik-politik bir inşa düzleminde Kürt paradigmasının ürettiği “onurlu barış” kavramı kaynağını ruhun gücünden, etkinliğinden, yani Kürdistan’ın direnen bedeninden almaktadır.
 
Türkiye’de Kürt meselesine dair kurulan tüm resmi ve muhalif diller, Kürtlerin tarihsel hafızasına temas edemediği ölçüde eksik kalıyor. Sizce bu hafıza neden sürekli bastırılmak ya da araçsallaştırılmak isteniyor?  Hafızanın politikleştirilmesi nasıl mümkün olabilir?
 
 
Kürt hareketi, direnişin virtüel kuvvetlerini, tüm geçmişi yani edimselleşmemiş kuvvetlerini yan yana getirerek tüm geçmiş, şimdi ile şu anın varoluşu üzerinden bir kolektif hafıza inşa eder.
 
Hafıza konusu son derece problemli ve tartışmalara açık bir alan. Hafızayı incelerken Marksizmin aşağıdan tarih tezi dahil bütün geleneksel yaklaşımları yapı sökümüne uğratmanın da devrimci bir müdahale olduğuna inananlardanım. Bir direnişi süreç terimleri ile analiz etmek demek onun hem virtüel hem de edimsel kuvvetleri ile analiz etmek demektir. Dikkat ederseniz; devlet devrimcilerden daha fazla hafızaya ihtiyaç duyar. Çünkü devlet yapısal olarak kendinde üretim yapan yani kendi dışarısını içselleştirme yeteneğine sahip değildir ve mülkleştirme yoluyla çalışır. Yüzyıldır devletin hem Kürdistan’da hem Türkiye’de sadece kamusal mekanlar üzerinde yaptığı düzenlemeler bile hafıza inşasına ne denli ihtiyaç duyduğunu göstermektedir. Kürt Hareketi, direnişin virtüel kuvvetlerini, tüm geçmişi yani edimselleşmemiş kuvvetlerini yan yana getirerek tüm geçmiş, şimdi ile şu anın varoluşu üzerinden bir kolektif hafıza inşa eder.
 
Aslında homojenleştirilmiş bir hafızaya değil, tam tersine direniş belleğinin geçmişini bugüne doğru bükerek her gün kendini yeniden üreten bir hafızaya ihtiyacımız var. Arşiv fetişizmi ya da Kürtlüğü soyut bir tarihselliğe sabitleyerek oradan melankoli ve romantizm üreten bir hafızacılıktan devrimci bir edimsellik asla çıkmaz. Dikkat ederseniz, devlet ya da devletli düşüncenin elinden gelen tek şey, bu virtüel kuvvetleri önce homojenleştirilmiş bir edimselliğe indirgemek, sonra da kendi ürettiği homojenliği yok saymaktır. Devletin buradaki asli amacı direnişin de bu homojenlik içinde devinmesini sağlayarak direniş ile daha kolay mücadele etmenin olanaklarını yaratmaktır. Hafıza savaşının en yoğun yaşandığı alanlardan biri de mekanlardır. Mekânın sürekli dönüşümü ile bir yandan hafızasızlaştırma üretilirken bir yandan da bu unutulanın hatırlanması için mekânsal örgütlenmeler, örneğin müzeler ve anıtlar inşa edilir. Burada karışık bir hikâye varmış gibi görünür ama mesele çok basittir. Hafıza her zaman belirli bir mekanla birlikte çalışmak zorundadır ama heryerdeleşmiş bir Kürdistan kavramı ile birlikte bunu düşündüğümüzde derdimiz daha net anlaşılacaktır. Bu durumda artık belirli bir mekâna indirgenebilecek bir Kürdistan yoktur! Homojenleştirilemeyen ve buna direnen bir bellek hem sürekli coğrafyalar üretir hem de kendi “her zamanını” kurar. 
 
Kürt halkı yüz yıldır inkâr edilen bir kimliği taşırken, bu kimliği hem kültürel hem siyasal olarak yeniden üretmeye devam ediyor. Sizce bu direnç hâlini artık sadece bir “hak talebi” değil, aynı zamanda Türkiye’de hegemonik olan tüm anlatılara karşı kurulmuş bir alternatif yaşam biçimi olarak değerlendirebilir miyiz?
 
 
Kürt hareketinin ürettiği paradigma Spinozacı anlamda bir “hak yaratma” pratiğidir. Demokratik modernite kavramsallaştırmasındaki demokrasi kavramı hiçbir zaman belli bir yönetim şeklini çağırmaz, tersine bir yaşam paradigması olarak karşımıza çıkar.
 
Kürtlük gibi devasa parametreleri ve uzamları olan bir meseleyi sadece hak talebine indirgemek doğru değil. Kürt direnişi bir “hak arama değil bir “hak yaratma” dinamiğidir. Hak talebi kavramsal olarak aydınlanma ve hümanist geleneğin devamı olmakla birlikte bedenleri pasifize eden bir araca dönüşmüştür. Oysa bedenleri -ki burada tamamıyla Kürt direnişinin yarattığı beden/i/leri kastediyorum- etkin bir yerden düşünmenin ilk aracı hak-güç dinamiğini esas almaktır. Böylece hak meselesi, bir kudret sorunu halini alır. Spinoza, bir mektubunda kudret konusunda Hobbes ile aynı düşündüğünü ancak aralarındaki farkın, Hobbes’in kudreti sözleşme yoluyla bir devlete/leviathana devrettiğini kendisinin ise bunu asla devretmediğini söyler. Dolayısı ile Kürt hareketinin ürettiği paradigma Spinozacı anlamda bir Hak Yaratma” pratiğidir. Örneğin demokratik modernite kavramsallaştırmasındaki demokrasi kavramı hiçbir zaman belli bir yönetim şeklini çağırmaz, tersine bir yaşam paradigması olarak karşımıza çıkar. Yani soruya dönecek olursak evet bu bir yaşam paradigmasıdır. Kaldı ki gücü de bir mekâna özgülemeyecek kadar kudretli bir paradigma olmasından dolayı sadece Kürtlere ya da Ortadoğu halklarına değil bütün dünya halklarına ve canlılarına çağrıda bulunur.
 
Sizce Kürt halkı sadece bir devlet tarafından değil, “Egemen zaman” tarafından da dışlanmış olabilir mi? Türkiye’nin resmi tarih anlatısı içinde Kürtlerin belleği neden sürekli geleceği olmayan bir geçmiş olarak kodlanıyor? Resmi tarih dışı bırakılmış bir halk, nasıl kendi zamanını kurar?
 
Kürt direnişinin paradigması modern zamanlardan dışlanmak şöyle dursun tersine bu zamanın dışında tamamıyla kendi etkinliği ile tarih sahnesine çıkmıştır. “Adı dahi bilinmeyen bir halkın kurtuluş mücadelesini yürüttük” diyen o insanlar aslında Kürt hareketinin paradigmasının zamandışı bir zamansallık da ürettiğini ifade etmeye çalıştılar. Hegel’in tarih dışılık kavramsallaştırması, tam da bu modernist zamansallığın ürünüdür. Bu şu demek aslında; zamanın homojen bir uzay (mekan) içinde tanımlandığı modern dünyayı gayet iyi biliyoruz. Aynı zamanda kapitalist yaşamın kurulması ve örgütlenmesi için de elzem olan bir homojenleştirmedir bu. Paris Komünü'nde saat kulelerine ateş eden komünarlar oradan dünyaya bir mesaj veriyorlardı. Biz kapitalizmin zamansallığını ret ediyoruz ve zamansallığa müdahale ederken aslında mekansallığı parçalıyoruz. Kürt hareketinin paradigması tam da kendi bedeninden gelen etkin gücü ile yani kendi kendini üretme gücü anlamında zamanı homojen değil heterojen bağlar kurmanın düzlemine çeker. Yani Dewreşê Evdî’yi Şengal Dağlarından Musul Ovasına inerek Semitik ordularına ağır darbeler indiren Aryenik bir gerilla olarak hikayeleştirmek, üretilen bu heterojenliği belli bir zamandışılığa çekmektir. Zamansız bir zaman üretimi denilen şey tam da budur.
 
 
Dewreşê Evdî’yi Şengal dağlarından Musul Ovasına inerek Semitik ordularına ağır darbeler indiren Aryenik bir gerilla olarak hikayeleştirmek, üretilen bu heterojenliği belli bir zamandışılığa çekmektir. Zamansız bir zaman üretimi denilen şey tam da budur.
 
 Kürt’ü tanımamak, Türk’ü tarif etmenin zorunlu eşiği hâline mi geldi?
 
Zorunlu eşik, çok güzel bir tanımlama. Bahsettiğin bu zorunlu eşik Kürtlük ile Türklüğün karşılaştığı günden itibaren hep böylesi bir ilişkisellik üzerinden ilerlemektedir. Siyah nasıl beyazla karşılaştığı gün siyah olduğunu fark ettiyse; beyaz da siyah ile her karşılaşmasında kendini siyahın inkârı ve alt özellikleri üzerinden tanımlamıştır. Bu tartışma bizi beyaz Avrupalının ırkçılık tarihinin en başlarına kadar götürür. Abbas Vali, bir kitabında “Ne zaman Türklerin kendine bakışı değişirse Kürtlerin de kendine bakışı değişecektir” der. Bu belirleme kısmen doğru olmakla birlikte oraya bir şerh de düşmek gerekiyor. Kürtlerin kendine bakışı artık Türklük dünyasının asimetrisinin dışında bir yerde de kendini üretmektedir. Son yıllarda Türkiye’de yükselen korkunç bir cinsiyetçiliğin eşlik ettiği ırkçılık devlet ile halk arasındaki bütünleşik durumu daha da perçinleyerek Türklük Sözleşmesini yavaş yavaş Türklerin Sözleşmesi’ne doğru evirmiştir. İmamoğlu protestolarında faşist yığınların egemen sisteme yönlendirecekleri tepkilerini çoğunlukla Kürtlere yöneltmesini de biraz buradan okumak gerekir. Membi, “Beyaz Avrupalı, ırkçı bilinçaltını görmek istiyorsa ilk önce Afrika’ya nasıl baktığına baksın” derken tam da bunu kast etmişti.
 
Yüzyıllık inkâr ve bastırma politikalarına rağmen Kürtler hâlâ sevinmeyi, yas tutmayı, kutlamayı sürdürüyor. Sizce bir halkın kolektif duygularını canlı tutabilmesi, politik mücadelesinin neresinde durur? 
 
Neredeyse iki yüz yıldır direnen bir Kürtlüğün ortaya çıkardığı duygulanımları mücadeleden yalıtık bir tarzda sadece psikolojikleştirmek ya da kaba bir indirgemecilikle “Kürtler bu kadar direngen, Kürtler bu kadar neşeli, Kürtler bu kadar kederli” şeklinde ölçeklendirmek duygular sosyolojisini sosyolojik kadastroculukla karıştırmaktır. Örneğin Kürtlerin Newroz konusundaki devrimci inadının arkeolojisini yapacaksak orada çekilen halayların ve giyilen elbiselerin sosyal medyadaki beğeni sayısına değil, 1992/93 yıllarında yüz yirmi beş evladının cenazesini sokaklardan toplayan bir halkın inadına bakmamız gerekiyor. Bu durum tam olarak “öznellik üretimidir.” Bu gündelik hayatın her taraftan tepemize çöken biyopolitikasına karşı direnişin biyopolitikasıdır.
 
 Kürt çocukları konuşmayı öğrenmeden önce anadillerinin sakıncalı olduğunu sezerek büyüyor. Bu “sessizlikle terbiye edilme” hali, Kürt olmayı nasıl bir duyguya, nasıl bir suskunluğa dönüştürüyor? Yaygın bir görüş olarak öne çıkan “Politik olan bu travmatik başlangıçta mı başlar” sorusu bunu doğrular mı yoksa asıl travma “Türklüğün yok oluşu” korkusunda mı mevcut?
 
Anadil şiddetini çocukluğundan itibaren bütün çıplaklığıyla yaşamış biri olarak söylüyorum; Politik olan travmatik bir başlangıçtan doğmaz. Bu ülkede bütün ezilenler başkasının diliyle mükemmel konuşmak zorunda bırakılmıştır ve o yüzden kendi anadillerinde çoğunlukla ya kekeme, ya peltek ya da lal kalmışlardır. Ama öbür taraftan oluş her zaman katlanılamaz olanın içinde büyür. Eğer çocukluğumuzdan itibaren her gün yüzleştiğimiz bir mücadele gerçekliği olmamış olsaydı bugün bizler bambaşka bir hikâyenin içinde olmuş olurduk. Kürt oluş denilen kavramsallaştırma ile sadece Kürtlerin değil Türklerin de oluşa girmesi gerektiği bir oluştan söz ediyoruz. Sorduğunuz soruyu biraz tersine çevirelim: Türkler açısından çoğunluğun ya da egemen olanın belirli bir homojenliği sürdürmesi açısından bu travma Türklere daha çok uyuyor. Kürtlerin anadilinde eğitim talebini Türklüğün yok oluşu olarak görenlerin sayısı azımsanmayacak kadar çoktur bu topraklarda. O yüzden Sarmaşık filminde herkes oldukça travmatik bir şekilde her yerde Kürdü arıyor. Eğer biz tartışmayı Freud-Lacan hattının içinden sürdürürsek evet travma Türkün travmasıdır.
 
MA / Fırat Can Arslan

Diğer başlıklar

16:08 Mazlum Ebdî: 10 Mart antlaşmasını uygulamaya kararlıyız
16:01 TTB’den ‘Sağlık İçin Barış ve Demokrasi Çalıştayı’
15:32 Aykol'a cezaevinden mektup: Temennimiz her şeyin sizden yana olmasıdır
15:26 Bütçe yürüyüşçüleri tarım işçileri ve çiftçilerle buluştu
15:18 Yoğun bakımda tutulan Aykol için ziyaretler sürüyor
15:10 YJA Star’lı İnci Sümbül anıldı
14:51 Hasta tutsaklar Erişmiş ve Gören’in tahliyesi istendi
14:49 Emekliler: Sefalete teslim olmayacağız
14:21 İnsan zinciri oluşturarak barış talep ettiler
14:15 Erdoğan’dan ‘sivil ve özgürlükçü’ anayasa vaadi
14:12 KHK’liler: Hukuksuzluklar son bulsun
14:10 'Meclis’teki tecavüzün sorumlularını yargılayın’
14:03 Kayıp yakınları beş kentte adalet talep etti
13:13 Dilovası'ndaki işçi cinayetinin iddianamesi hazırlandı
13:00 Cumartesi Anneleri Demir ve Akipa için adalet istedi
12:56 Nergis Muhammedi gözaltına alındı
12:26 Barış Annesi Bahar Çaltu yaşamını yitirdi
12:25 Fabrikadaki denetimde 9 ton şekerleme imha edildi
12:19 Şirnex’ta halk buluşması: Kürt halkı özgürlüğüne ilk defa bu kadar yakın
12:15 Bahçeli ile görüşen Özer: Türkiye bu sorunu demokrasi içinde çözmeli
11:52 'Ekmek ve barış için bütçe' yürüyüşü ikinci gününde: Talepler Ankara'ya iletilecek
10:50 Êlihlilerin öncelikli talebi Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü
09:44 Taciz mesajlarıyla gündeme gelen okulun müdürü açığa alındı
09:42 Licê’deki yürüyüşe çağrı
09:41 Bütçe yürüyüşçülerini karşılayan yurttaşlar: Barış olmadan ekmek olmaz
09:38 5 kent için sarı kodlu uyarı
09:19 ‘Abdullah Öcalan özgür olmadan barışın önü açılmaz’
09:18 Din alimleri: Bundan sonraki adım Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü olmalı
09:15 Rojin Kabaiş dosyası için özel bir üniversite tarafından rapor hazırlanıyor
09:13 Nilüfer Şahin: Özgünlük değerleriyle örülü yaşam siz izin vermedikçe elinizden alınamaz
09:10 YNK Temsilcisi Xelanî: Ulusal birlik zafere götürür
09:09 Sûr'da sahiplerine verilmeyen evler fuhuş, uyuşturucu mekanı oldu
09:06 Amerikalı Filozof Todd May: Tüm taraflar bu fırsatı değerlendirmeli
09:04 Sinemaseverler: Festivalller sayesinde Kürtçe filmlerle buluşabildik
09:03 Kete: Komisyonun İmralı görüşmesiyle devlet muhatabını resmileştirdi
09:02 Nitelikli ve yeterli gıdaya ulaşmak insan hakkıdır: Bu ücretsiz sağlanmalı
09:01 Cizîr’deki 79 günlük yasağın tanığı: Barışın toplumsallaşması için geçmişle yüzleşilmeli
09:00 13 ARALIK 2025 GÜNDEMİ
12/12/2025
23:20 Maden ocağında 5 işçi gazdan etkilendi
21:46 Yürüyüş Mersin'e ulaştı: Ekmek ve barış istiyoruz
21:38 DEM Parti İmralı Heyeti ile Özel görüşecek
21:12 Epstein albümünden Trump’ın yeni fotoğrafları paylaşıldı
20:59 Türkiye'den giden gemiye Rusya saldırdı
20:54 Riha'dan seslendiler: Talepleri çuvallarla Meclis'e taşıyacağız
20:45 Dêrsim’de kadınlar barışı konuştu
20:37 Sonay Bayramoğlu: Belediyeler kent yönetimi olmaktan çıktı
20:33 ODTÜ'de tecavüz failinin yurtta barındırılmasına karşı protesto
19:50 Asgari Ücret İnisiyatifi: Ücreti emekçiler belirlesin
19:44 Özel ve 6 milletvekillinin dokunulmazlıkların kaldırılması istemiyle fezleke
19:35 Yürüyüşün Ege kolu: Bütçe halka ayrılsın
19:28 223 işçinin direnişi sürüyor: Barış olmadan emek korunmaz
19:25 Bakırhan: Bütçe, savaşa değil emekçiye harcansın diye yola çıktık
19:15 Erzirom’da ‘Ekmek ve barış için bütçe’ şiarıyla açıklama
18:59 Neslihan Şedal: Eşbaşkanlık sistemi ile dünyaya öncülük ettik
18:54 Amed film festivalinde 18 film ve belgesel gösterildi
18:31 Cizîr'de Barış ve Demokratik Toplum buluşması
18:23 Bütçe görüşmeleri: Dillerin yaşatılması için tek bir kuruş dahi ayrılmadı
17:49 İHD: İç Anadolu bölgesi cezaevlerinde 335 ağır hasta tutsak bulunuyor
17:44 Kocaeli’de 7 işçinin yaşamını yitirdiği bina yıkıldı
17:38 UNICEF: Gazze’de 2 çocuk soğuktan hayatını kaybetti
17:35 Ahmet Özer: Sürecin toplumsallaşması için adımlar atılmalı
17:30 Meclis'teki istismar soruşturmasında 4 kişi hakkında gözaltı kararı
17:27 Temelli: Hangi füze karnımızı doyuracak?
17:20 İHD'den tutsaklara yeni yıl dayanışma kartı
17:16 Gazeteci Aykol'a PEG işlemi uygulandı
17:13 Beritan Güneş Altın: Bütçede uyuşturucu ile mücadeleye ayrılan pay 0,02
17:04 Ailesinden 4 kişiyi kaybeden tutsağın taziyeye gelmesi için 200 bin TL istendi
17:02 DEM Parti’nin ‘çözüm’ raporunda neler var?
16:31 Çetin Arkaş: Kalıcı barış için bir zihniyet dönüşümüne ihtiyaç var
16:22 Yüksel Genç: Halk süreç konusunda ciddi anlamda temkinli
16:17 Bakanlık önünde 'asgari ücret' protestosu
16:11 Putin ve Erdoğan görüşmesinde Ukrayna konusu ele alındı
15:46 Şirnex'ta koruculardan pezkovî katliamı
15:45 Karadeniz madenleri Yıldız Holdinge veriliyor
15:40 Agirî Belediyesi, itfaiye binasının açılışını yaptı
15:32 Amed'de petrol için verilen 'ÇED gerekli değil' kararı iptal edildi
15:29 Asgari Ücret Tespit Komisyonu ilk toplantısını gerçekleştirdi
15:10 Colemêrg'te yüksek faturalar protesto edildi
14:58 Rapor: Bin kadından yalnızca 1’i adli yardıma erişiyor
14:45 Pervin Buldan: Barış Yasası olmalı
Devlet Bahçeli: Pervin hanımın her cümlesine imzamı atarım
14:37 Çukurova'da 'Ekmek ve Barış için Bütçe' yürüyüşü: Bütçe barışa aktarılsın
14:26 Cizîrê Kantonu Belediye Birliği Başkanı: Rojava'da kararlar komünlerde alınıyor
14:19 Cezaevi raporu: İnfaz erteleme ve işkence uygulamaları artarak sürüyor
14:08 DEM Parti İmralı Heyeti ile Bahçeli görüşmesi başladı
13:17 Duran Kalkan: Bu sürece katılmayan kaybeder
13:16 Ankara’da toplu taşımaya yüzde 35 zam
13:13 'Barış için yerel yönetimlerin özerkliği desteklenmelidir'
13:03 Emek ve Barış için Bütçe: Ekmek ve barış hakkına ulaşmak zorundayız
12:43 Babacan: Sürecin en büyük eksikliği Erdoğan'ın kamuoyunu bilgilendirmemesi
DEM Parti Heyeti: Yasal düzenlemeler barışı katkı sunmalı
12:30 Mêrdîn’deki kazada ölen Fidan ailesinin 4 ferdi defnedildi
12:10 Mêrdîn’de genç kadına tecavüz eden 2 kişi tutuklandı
12:09 ‘Güvenlik’ gerekçesiyle kapatılan yol kontrol noktası kurularak açıldı
11:52 İmralı Heyeti Ali Babacan’la bir araya geldi
11:47 Tuncer Bakırhan: Hepinizi mücadeleye çağırıyoruz
11:27 Diyarbakır Valiliğinden konsolosluklarla görüşmeyi kısıtlayan karar
11:03 Gülistan Sönük: Demokratik toplumu kurmak hepimizin görevi
10:57 Tülay Hatimoğulları: Savaşa ayrılan bütçeye ‘hayır’ diyeceğiz
10:39 ‘Kalıcı barış için temel hak ve özgürlükler inşa edilmeli’
10:08 İzBB işçileri: Taleplerimiz karşılanana kadar mücadelemiz sürecek
09:53 Polisten ajanlaştırma mesajı: Bu hikayede yanan sen olma
09:42 Daniela Patti: Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılmasını sağlamalıyız
09:38 İHD’li Jiyan Tosun: Türkiye hak ihlallerinde ısrar ediyor
09:24 Bolu’da 13 tutsağın tahliyesi engellendi: Sürecin ruhuna aykırı
09:23 Cizîr'deki sokağa çıkma yasağının 10'uncu yılı: 52 dosya AİHM’de
09:21 Yönetmen Kilo: Efrîn'i barış kenti yapalım
09:17 Ra belgeseliyle Alevilik inancındaki asimilasyona dikkat çekiyor
09:16 Licê'deki yürüyüşe çağrı: Özel savaş politikalarına cevap olalım
09:09 Eski Diyanet İşleri Başkanı Görmez rektör olarak atandı
09:06 Aliye Timur'u anlattılar: Dava insanıydı
09:05 Efrîn’deki cezaevleri ve ajanlaştırma ağları
09:01 Cezaevinden mektuba sansür: Tek satır bırakıldı
09:00 12 ARALIK 2025 GÜNDEMİ
08:31 Kürt seçmen, İmralı kararı nedeniyle CHP'yi terk etti
08:29 Birçok kentte karla karışık yağmur uyarısı
11/12/2025
23:54 Portekiz’de 24 saatlik genel grev
23:13 Dilan Ayan: Silivri'deki 3 bin kişilik duruşma salonunun amacı nedir?
22:09 Eskişehir'de barış konuşuldu: Toplumsallaştırmalıyız
21:22 Özel ile görüşen Ahmet Özer'den 'barış süreci' mesajı
20:30 DEM Parti'nin 'ekmek ve barış için bütçe' yürüyüşü yarın başlıyor
20:20 Mêrdîn’de zincirleme kaza: 4 kişi hayatını kaybetti
20:09 DEM Parti ve HDK'den 'asgari ücret 46 bin TL olsun' çağrısı
19:45 31 yıl sonra tahliye olan Öncü: Hep birlikte özgürlüğü kutlayacağız
19:41 Ayşe İnceyol davası yine ertelendi
19:24 Bulgaristan Başbakanı Jelyazkov istifa etti
19:07 Meclis'te çocukları taciz eden personel tutuklandı
19:02 Avukat Naim Eminoğlu tutuklandı
17:42 3. Amed Uluslararası Film Festivali sürüyor
17:24 Onur Yaser Can davasında Yargıtay'a uyma kararı
17:03 Erdoğan: Komisyonun ortak bir perspektif çizmesini temenni ediyorum
16:58 Meclis'te çocuk istismarı: Meclis dahi çocuklar için güvenli alan olmaktan çıktı
16:29 Colemêrg’te serbest kürsü kuruldu
16:26 Özel Okmeydanı Hastanesi çalışanlarından açıklama
16:17 Çetin Arkaş: Demokratik ulus çatısı altında bir arada yaşayabiliriz
16:15 MESEM'in çocuk işçi cinayetinde sanıklara indirim
16:11 DEM Parti İmralı Heyeti Babacan ve Bahçeli'yi ziyaret edecek
15:26 Aykol'un tedavisine yeni antibiyotiklerle devam edilecek
15:25 Roman dernekleri temsilcileri DEM Parti İzmir İl Örgütünü ziyaret etti
15:24 İşçilerden belediyelerden SGK borcu kesintisi yapılmasına tepki
15:00 Kadınlardan Meclis'teki istismara tepki
14:56 DEM Partili Parlak: Fidan ülkeleri silahlandırmaya teşvik ediyor
14:53 Nisêbîn’de ‘Barış ve Demokratik Toplum’ buluşması: Barış en acil ihtiyaç
14:52 MB politika faizini düşürdü
13:30 İzBB işçileri belediyeyi diyaloga çağırdı
13:23 Cezaevleri raporu: Sürece rağmen tutuklular her alanda hukuksuzluklara maruz kalıyor
12:54 Savcılık '19 Aralık Katliamı'nın zaman aşımı kararına itiraz etti
12:46 Cengiz Çiçek: Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı 100 yıllık ezberin bozulmasını gerektirir
12:44 MHP de süreç raporunu Meclis’e iletti: İnfaz düzenlemesi mutlaka yapılacak
12:18 'Uluslararası Konferans' sonuç bildirgesi: Abdullah Öcalan'ın özgürlüğü barışın gereğidir
11:45 Myanmar'da cunta yönetimi hastane bombaladı: En az 31 ölü
11:39 Gazeteci Akyüz'e verilen hapis cezasına itiraz reddedildi