AMED - Dumlu 2 No’lu Cezaevi'ndeki tutsak Cihan Gökalp, ailesi aracılığıyla hak ihallerini aktararak hukuk, insan hakları örgütleri ve basının seslerini duymasını istedi.
Cezaevlerinde tutsaklara dönük baskı ve hak ihlalleri her geçen gün artarak devam ediyor. Erzurum Dumlu 2 No’lu Kapalı Cezaevi’nde bulunan tutsak Cihan Gökalp, telefon aracılığıyla yaşadıkları hak ihlallerini ailesine aktardı. Gökalp, can güvenliklerinin olmadığını ifade ederek, seslerinin duyulması çağrısında bulundu.
Erzurum Dumlu Cezaevi’nin mimarisinin başlı başına tecrit koşullarına uygun bir şekilde tasarlandığını belirten Gökalp, “Bu cezaevi siyasi tutsaklar için özel yapılmış. Mimarisi dışında da cezaevi yönetiminin içeride tutsaklar üzerinde yürüttüğü politikalar var. Burada bulunan bütün arkadaşlar cezaevi yönetimi ile sorunlar yaşıyor. Cezaevi yönetimiyle şartların düzeltilmesi, yumuşaması ve insani şartlara indirgenmesi noktasında görüşmeler yapıldı. Ancak cezaevi yönetimi herhangi bir adım atmadı” dedi.
Baskı politikalarının giderek arttığını aktaran Gökalp, “Diğer cezaevlerinde uygulanan baskılar burada da yaşanıyor. Buranın bize olan dezavantajı mimarisinin tecride ve baskılara uygun olmasıdır. Burada bulunan pencereler gözlerimizi bozacak ve baş ağrısı yapacak şekilde düzenlenmiş. Bu yüzden birçok arkadaşın gözleri bozuldu. Bu muamelenin anlamı ‘burada insani şartlarla yaşayamazsın’ demektir. Yani ‘burası bir kafes ise sizin de yeriniz o kafesin içidir, yaşam alanınız bu çerçeve ile sınırlıdır’ deniliyor. Yaşamı bize dar ediyorlar” diye belirtti.
‘ASKERİ BİR ALAN HALİNE GETİRMEK İSTİYORLAR’
Siyasi tutsaklar üzerinde psikolojik işkencenin de olduğunu ve bu politikaların sistemsel bir şekilde yürütüldüğünü kaydeden Gökalp, “Gardiyanlar bize düşmanca ve politik bir şekilde yaklaşıyor. Buraya özel olarak getirildiklerini düşünüyorum. Çünkü arkadaşlarımız üzerinde korku yaratmak istiyorlar. Burayı askeri bir alan haline getirmek ve özellikle siyasi tutsakları bu yolla korkutmaya çalışıyorlar. Cezaevi yönetimi gardiyanların bizlere olan yaklaşımlarını görmelerine rağmen sessiz kalıp herhangi bir adım atmıyor. Sessiz kalmaları bu duruma ortak olduklarını ve onayladıklarını gösteriyor. Tutsaklar yasal haklarını dahi kullanamıyor. Güvenlik ve personel sayısının az olmasını ve ödenek almadıklarını bahane göstererek hakkımız olan faaliyetleri uygulamıyorlar” diye konuştu.
KİTAPLARA VE KARGOLARA EL KONULUYOR
Kitaplarına türlü bahanelerle el konulduğunu ve yasak kararı konduğunu ifade eden Gökalp, “Burada kendilerince küçük bir mahkeme kurup kitaplarımıza el koyuyorlar. Burada onlar dışında herkese ‘terörist’ olarak bakıyorlar. Bu değerlendirmelerinde ise Kürt halkına ve belediyelerine ağza alınmayacak hakaretlerde bulunuyorlar. Yine bu durumu cezaevi yönetimine bildirmemize rağmen çözüm üretilmedi. Bunun dışında gönderdiğimiz veya bize gönderilen mektuplar sansürleniyor. Ailelerimizin bize gönderdiği saat, bağlama gibi kargolarımıza ve kitaplarımıza el koyuyorlar. Bulunduğumuz koğuşlar 5-6 metre aralığında ve bu aralıkta hem yemek yiyeceğimizi hem oturacağımızı hem de çamaşırlarımızı asacağımızı söylüyorlar. Bizler kendilerine çamaşırlarımızı avluya asmak istediğimizi söyledik fakat izin vermiyorlar. Bu rutubet içerisinde yaşamamız gerektiğini söylüyorlar. Bu yaklaşımlara maruz kalıyoruz” ifadelerini kullandı.
‘KELEPÇELİ TEDAVİ DAYATILIYOR’
Hastane sevklerinin yapılmadığını ve yapılan sevk durumlarında da kelepçeli muayene dayatmasından kaynaklı tedaviyi reddedip geri döndüklerini aktaran Gökalp, “Kelepçeli tedavi dayatıldığı için arkadaşlarımız çaresiz kalıp tedavi olmadan geri dönüyorlar. Hastalıkları gün geçtikçe ağırlaşıyor. Bunun yanı sıra Adalet Bakanlığı’nın bütün cezaevlerinde uygulanması gereken 1,5 saatlik açık görüş kararına rağmen bu karar burada uygulanmıyor. Şikâyetlerimiz türlü bahanelerle cevapsız bırakılıyor ya da güvenlik gerekçeleri bahane gösteriliyor. Cezaevi yönetimi ‘tellere zarar verilmiş’ bahanesiyle benim de dahil olduğum, Ramazan Kaya, Metin Yılmaz, Hüseyin Atak ve Hikmet adlı tutsaklar hakkında soruşturma açıldı. Soruşturma sonucunda cezaevi idaresi tarafından bizlere 5 gün hücre cezasının yanı sıra 4 bin TL para cezası verildi. Bu şekilde tecrit koşullarında yaşıyoruz. Kimliğimizden kaynaklı bu soruşturmalar açılıyor. Korku politikaları yürütülüyor ve bu politikaları sürdürmeleri onlara büyük zevk veriyor” şeklinde konuştu.
‘SORUMLU CEZAEVİ MÜDÜRÜDÜR’
Uygulanan baskı politikalarının son bulması çağrısında bulunan Gökalp, “İnsan hakları derneklerine barolara ve özgür basına sesleniyorum; burada bulunan tecrit koşullarının son bulması ve insani yaşam koşullarına sahip olmak için sesimizi duyurmaları gerekiyor. Eğer burada bir arkadaşımızın başına bir şey gelirse bunun sorumlusu cezaevi yönetimidir ve birinci dereceden sorumlusu cezaevi müdürü Mustafa Akay’dır. Bunu tüm kamuoyuna bildiriyoruz” uyarısında bulundu.
İddialara ilişkin aradığımız Erzurum Dumlu Cezaevi idaresi, “Cevap veremeyiz. Bir şikayetiniz varsa adliye ya da savcılıklara başvurun” yanıtını vermekle yetindi.