SEMSÛR - Avukat Yusuf Özperçin, hasta tutuklu müvekkili Adıgüzel Demirci’nin tekli hücrede ilaçları verilmediği için sara nöbeti geçirdiğini belirterek, yeni bir nöbet tehlikesinin olduğunu söyledi.
Semsûr’un Çîlikan (Çelikhan) ilçesine bağlı Bulam beldesinde 17 Kasım’da gözaltına alındıktan bir gün sonra “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla tutuklanan sara hastası Adıgüzel Demirci’nin, tutulduğu Hilvan Cezaevi’nde nöbet geçirdiği belirtildi. Demirci’nin tekli hücrede tutulduğu ve ilaçlarını alamadığı aktarıldı.
TEKLİ HÜCREDE NÖBET
Müvekkili ile görüşen avukat Yusuf Özperçin, “Müvekkilim sara ve şeker hastasıdır. Kendisi ile cezaevinde yaptığımız görüşmede, tek kişilik hücrede tutulduğunu ve ilaçlarını kullanamadığı için nöbet geçirdiğini söyledi. Nöbet geçirdiği esnada durumu cezaevi personeline anlatmaya çalıştığını, fakat kendisine geç müdahale edildiğini aktardı” dedi.
Müvekkilinin yeniden nöbet geçirme tehlikesi olduğuna dikkati çeken Özperçin, “Bu durum sağlık raporuyla de tespit edilmiştir. Uzun yıllardır bu hastalığı bulunuyor. Yargılama sürecinde de özellikle savcı ve mahkemelere bu durumu aktardık. Fakat karşılık bulmadı” diye kaydetti.
TEM SENARYOSU
Özperçin, müvekkilinin tutuklanma sürecine işaret ederek, “İtirafçı beyanları bölgede genel olarak yaşanılan bir problemdir. Şahıslar, somut değerlendirmeler üzerinden değil, itirafçı tanıkların TEM sürecinde kendilerine vaat edilen seçenekler üzerinden olmamış veya gerçekleşmemiş olayları belirtmek suretiyle zan altında bırakılıyor. TEM’in onlara (itirafçılar) sunmuş olduğu isimler üzerinden bir senaryo çiziyorlar. Müvekkilimizin tutuklanması sürecinde de bir senaryonun çizildiğini ve müvekkilimin kırsal alanla temas kurduğu iddiasını ileri sürdü. Müvekkilim, bu şahısları ne tanıyor ne de söz konusu bölgede bulunmamış. Ama buna rağmen böyle bir temellendirme yapılmış” diye konuştu.
HAK İHLALİ
Tutukluğun bir tedbir olduğunu söyleyen Özperçin, “Yasanın mahiyeti gereği de tedbirin uygulanması her koşulda değil istisnai koşullarda mümkün olmalıdır. Adıyaman bölgesinde yapılan yargılamalarda özellikle soruşturma aşamasında bunun genel bir kaideymiş gibi kullanıldığını görüyoruz. Hasta, çocuk ve yaşlı demeden uygulanan bir tedbir haline geldiğini biliyoruz. Hasta tutsakların durumu cezaevi yönetiminden tutun soruşturmayı yürüten süjeler üzerinden etraflıca değerlendirilmesi gerekiyor. AİHM’nin ve Anayasa’nın temellendirmiş olduğu yaşam hakkının ciddi oranda ihlal edildiği bir ortamda hasta tutsakların tutuklu bir şekilde o süreci geçirmesi, tedbirin hak ihlallerine götüren bir noktaya getirilmesi sakıncalıdır” şeklinde konuştu.
MA / Ömer Akın