Hatimoğulları: Türkiye kendi denetiminde ‘Arap Kemeri’ yaratmak istiyor

ANKARA - Türkiye’nin Kürt karşıtlığı ve mültecilere karşı tutumunu değerlendiren HDP'li Tülay Hatimoğulları, “Demografik yapıyı değiştirerek, yapay olarak çizilen sınırlarda kendi egemenliğinde ara bir Arap kuşağı yaratmak istiyor” dedi. 

Suriye iç savaşını körükleyerek, milyonlarca insanın Türkiye’ye göçünü sağlayan AKP iktidarı, konuyu yeniden tartışılır hale getirdi. Uluslararası ilişkilerde tehdit unsuru olarak mültecileri daha önce Edirne sınır kapısına taşıyan iktidar, iç siyasette de ırkçı, milliyetçi ve dinci politikalar üzerinden kutuplaşmayı derinleştirdi. Yeniden iç ve dış siyasete malzeme edilen mültecilere yönelik derin planların sinyalleri veriliyor. Avrupa ülkeleriyle para karşılığında sığınmacıları statüsüz barakan AKP iktidarı, mülteci hamiliğine soyunmasının arkasında işgal ve ilhak düşüncesi olduğu ifade ediliyor. Aralarında ırkçı siyasetçilerin de olduğu bazı kesimler tarafından mültecileri gönderme provokasyonuna ilişkin  AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, da bir açıklama yaptı. İdlib’de Almanya gibi birçok Avrupa devletinin fonlarıyla yapılan 100 bin briket evin açılış töreninde konuşan Erdoğan’ın, mültecilerin hamiliğini yapması kamuoyunda şaşkınlık yarattı. Bir yandan Suriye’ye daha fazla toprak ilhak etme niyetinde olan Erdoğan, bir yandan da Kürdistan Federe Bölgesi’ne yerleşmeye çalışıyor. Kürtleri yerinden yurdundan göçertme politikası yürüten iktidarın mülteci dostu gibi davranması siyasetin de gündeminde. 
 
AKP’nin Neo-Osmanlı politikalarıyla yayılmacı bir siyaset yürüttüğünü ve göçmen sorunun temelinde de bu yaklaşımın olduğunu ifade eden Halkların Demokratik Partisi (HDP) Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları, iktidarın Suriye sınırında kendi egemenliği altında bir “Arap Kemeri” kurmayı amaçladığını söyledi. AKP iktidarın iç ve dış politikasının yansıması olarak mülteci ve Kürtlere karşı savaşı değerlendiren Hatimoğulları, ajansımızın sorularını yanıtladı. 
 
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ile muhalefet partilerinde kimi milletvekilleri Suriyeli mültecilere yönelik ırkçı, hedef gösteren girişimleri sürüyor. Irkçı, milliyetçi, dinci söylemler üzerinden yeniden körüklenen mülteci karşıtlığı neden şimdi ısıtılıyor?
 
Her ne kadar mülteci kavramını kullansak da Türkiye’de Suriyelilerin mültecilik statüsü yok. Türkiye mültecilik meselesine dair gerekli olan uluslararası anlaşmaları henüz imzalamadığı için göçmenler sığınmacı olarak tanımlanıyor. Suriye savaşından itibaren sığınmacı meselesi Türkiye’de yapısal bir sorun haline geldi. Bugün sığınmacı meselesi Türkiye’de bir çırpıda çözülebilecek bir durum olmaktan çıktı. Türkiye’de uzun süredir aslında bir göç meselesi var. Fakat bu son zamanlarda Ümit Özdağ ve diğer muhalefet partileri bu konuya fazlasıyla gündeme getirmeye başladılar. Bunun en büyük sebebi Türkiye’de ırkçı, milliyetçi bir çizginin yükseltilerek, buradan siyasi bir rant elde edilmek istenmesidir. Burada AKP iktidarı sanki mültecileri seviyor gibi gözükse de esasen Türkiye ve Suriye’de yaşayan Suriyelilere en büyük kötülüğü yapandır.
 
Bu bölgede bu kadar büyük bir göçmen hareketliliğinin olmasının sebebi savaştı. Şüphesiz ki göçün dünya ölçeklerinde nedenleri ve sonuçları var. Savaşlar, çatışmalar, işsizlik, yoksulluk göç hareketlerini arttıran nedenlerdir. Hangi ülkeye giderse gitsin o sığınmacılar hele ki bir de mülteci statüleri de yoksa aşırı ucuz iş gücü olarak kullanılır.  
 
Suriyelilere en büyük kötülüğü yapandır, dediniz. İktidarın bu yönlü politikasını biraz açar mısınız?  
 
AKP iktidarı sığınmacı meselesinde bir taşla birkaç kuş vurmak istedi. Savaş öncesi dönemi hatırlarsak; Sınırlarda var olan mayınlar temizleniyordu ve bu süreç AKP’nin iktidarı döneminde hızlandırıldı. Suriye sınırındaki mayınlar temizlendi. İktidar bir dönem komşularıyla sıfır sorun politikasını izledi. Suriye’de 11 Mart 2011’de savaş başladıktan sonra mayından temizlenen alanlar ardına kadar Suriyelilere açıldı. İlk etapta bakıldığında göç politikasında duyarlı bir yaklaşım olduğu düşünülse de asıl neden bu değildi. Türkiye 2011’de savaş başladıktan sonra bütün politikalarını değiştirdi. Komşularla sıfır sorundan had safhaya varan düşmanlıklar üreten siyasetler izlemeye başladı.
 
Neden düşmanlık üreten bir siyaset tercih ediliyor?
 
 
 Orada demografik yapıyı değiştirerek, yapay olarak çizilen sınırlarda kendi egemenliğinde ara bir Arap kuşağı yaratmak istiyor. Bu bölge halkları açısından olumsuz ve tehlikelidir. 
 
Bunun sebeplerinden biri Neo-Osmanlıcılık politikası ve diğeri de Kürt düşmanlığıdır. Kürtlerin, Suriye’de bir statü elde etmesinin önüne geçmek için her türlü adımı attı. ÖSO’dan El-Nusra’ya, DAİŞ ve uzantısı örgütleri destekleyerek, savaşı körükleyecek bir politika izledi. Mültecilerde bu politikadan bağımsız değildi. Sığınmacılar Türkiye’de sermayeye ucuz iş gücü sağladı. Türkiye’de iktidar faşizan baskıları ve otoriterleşmeyi arttırdığı dönemde TÜSİAD bir açıklama yapmıştı. Ardından iktidar; ‘Biz işçi eylemlerini engelliyoruz ve grev hakkını ellerinden alıyoruz’ diyerek, TÜSİAD’a mesaj verdi. Aynı mesajı göçmenlik meselesinde de veriyor. Örneğin, Çukurova’da narenciye ya da maydanoz işçisinin yevmiyesi 150 TL ise Suriye’den gelenleri 50-60 TL’ye çalıştırıyorlar. Ayrıca her yerde güvencesiz, merdiven altı çalıştırılıyorlar.
Suriye savaşı başladığı günden sonra Türkiye’deki iktidar bir tampon bölge oluşturmaktan bahsetti. Bazen adını değiştirdi ‘güvenli bölge’ oldu bazen ‘uçuşa yasak bölge’ denildi. Bütün bunların altında yatan etmen Suriye ve Türkiye Kürdistanı arasında bir Arap kuşağı yaratmaktı. Orada demografik yapıyı değiştirerek, yapay olarak çizilen sınırlarda kendi egemenliğinde ara bir Arap kuşağı yaratmak istiyor. Bu bölge halkları açısından olumsuz ve tehlikelidir. Bu politika ile Kürtlerin yaşadığı bölgede demografik yapıyı değiştirme, Kürt halkının özellikle devam eden savaş ve çatışmalarda dayanışmalarının önüne geçme hedeflenmektedir. Bu durum dünya ölçeklerinde yaşanan göçlerin neden ve sonuçlarından çok daha özgün bir amaç taşıyor. O yüzden Türkiye sınırları açtı, bugün 5 milyona yakın Suriyeli burada. Ümit Özdağ gibileri, ana muhalefet partileri göç meselesinde AKP’yi sıkıştırınca iktidar hemen dönüp, ‘Biz mültecileri asla göndermeyeceğiz, misafirlerimiz’ diyor. Çünkü bu proje için mülteciler onlara lazım.
 
Efrîn’de yürütülen Kürtsüzleştirme politikası gibi…
 
İdlib’de yüz bin briket ev projesi yaptılar. Muhtemelen bunu farklı bölgelerde de yapacaklar. Efrîn’de de yapabilirler. Efrîn’deki çatışma ardından Kürtler, Suriye’nin içine doğru gitmek zorunda kaldılar. Efrîn şu anda Kürtsüzleştiriliyor. Orada da briket evler ya da adı başka bir şey olur. O tür projelerle Türkiye’deki Suriyelileri oralara yerleştirmek istiyorlar. 
 
Tezkerelere ‘Evet’ diyen muhalefetin bugün Türkiye’de artan göçmen karşıtlığında sorumluluğu yok mu ve şu aşamadan sonra muhalefetin ne yapması gerekiyor? 
 
Öncelikle göçün bitmesi için savaşın bitmesi gerekiyor. Bunu muhalefet partileri de, bu işin içinden ırkçı, milliyetçi hamaset üreterek, nemalanmak isteyen siyasi partilerde, gruplarda çok iyi biliyor. Bu göçün nedeninin savaş olduğunu ve çözümünün de barışın tesisinden geçtiğini bilmemek için insanın aklını yitirmiş olması gerekir. Bir sorunun köklü çözümü onun asıl nedenini ortadan kaldırmakla mümkündür. Bunun nedeni savaş. Muhalefet AKP öncülüğünde sınır ötesinde harekatları destekliyor, Suriye’nin iç işlerine karışmasına izin verdi. Bütün bunlarla uğraşmadan, AKP karşıtlığı üzerinden yüzeysel bir ırkçılık, milliyetçilik geliştiriliyor. Aslında geliştirilmek istenen ırkçılık ve milliyetçilik, faşist olan AKP rejiminin değirmenine sutaşıma anlamı taşıyor. Muhalefet eğer bu konuda samimi ise sığınmacılar üzerinden geliştirilen ırkçı, milliyetçi söylemler yerine savaş karşıtlığı, tezkerelere hayır demek ve Türkiye’nin Suriye’den elini çekmesi için mücadele etmesi gerekir. Aksi takdirde yapılanlar göçmenleri sevme değil, göçmenleri AKP gibi araçsallaştırarak, siyaset üretmedir. AKP, Türkiye’yi bir göçmen deposuna çevirdi. Bunu da Avrupa ülkelerinden taviz koparmak için göçmenleri araçsallaştırarak, bir kart şeklinde iki de bir masaya vuruyor. 
 
Tabii bu işin bir de batılı ülkelerin sorumluluğu da var. Sığınmacıların zaman zaman Avrupa’ya karşı bir şantaj aracına dönüşmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?  
 
AKP, Türkiye’yi bir göçmen deposuna çevirdi. Bunu da Avrupa ülkelerinden taviz koparmak için göçmenleri araçsallaştırarak, bir kart şeklinde iki de bir masaya vuruyor. Mesela iktidar, AİHM kararları dahil olmak üzere hiçbir uluslararası sözleşmenin yerine getirmiyor. AİHM kararlarına göre Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş serbest bırakılmalıydı. Bu kararlar uygulanmamasına rağmen AB’nin sessiz kalmasının nedeni Türkiye’nin mülteci kartını masaya vurmasından dolayıdır. Dikkat edilmesi gereken bir nokta da Türkiye’de seçime az bir süre kaldı ve mevcut iktidar çok büyük bir kaos yaratarak seçime gidebilir. Bu kaosta seçeneklerden birisi de muhalefet partilerinin bir kısmının ısrarla üzerinde durduğu sığınmacı meselesi ve buradan devşirilmek istenen ilkel milliyetçilik ve ırkçılıktır.
 
Arka planında ne düşünülüyor?  
 
 
Türkiye, Kürt düşmanlığından vazgeçmeli, Kürt sorununu demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözmeli ve bunu Suriye’ye model olarak sunmalıdır. Bütün bu sorunların köklü çözümü burada yatar, bunun üzerinde durulması gerekir.
 
Türkiye, sığınmacılar meselesinde yangın yerine dönüşebilir. Ankara’nın Altındağ ilçesinde geçen yılın Ağustos ayında bir Suriyeli sığınmacı linçle katledildi. Birçok Suriyelinin iş yeri yağmalandı. O bir pogrom denemesiydi. O pogrom denemesinin ve ırkçılığın arttığı bu atmosfer içerisinde Arap ve Kürtlere dönük de bir pogrom senaryosu yeniden devreye girebilir. İktidar bu oyunu oynar. AKP’nin günahları kadar muhalefetin de günahları var. O yüzden herkes aklını başına almalı. Muhalefet ve iktidarı da ciddi bir şekilde uyarıyoruz; Sakın hiç kimse böyle tehlikeli bir oyuna girip, ülkeyi ateşe atmaya kalkışmasın. Muhalefete seslenirsek; sığınmacı sorununu çözmek için bir kere tezkerelere hayır demeyi bileceksiniz, Türkiye’nin Suriye’nin içişlerine karışmasını engelleyeceksiniz. İktidara diyeceksiniz; ‘Bütün askerleri geri çek biz orada barışa hizmet edecek, konferanslar toplayalım, barışı tesis edelim.’ Bir diğeri Kürt sorunuyla yüzleşeceksiniz. Kürt sorunuyla yüzleşmeden, sığınmacı sorununu da bu saatten sonra çözemezsiniz. Türkiye, Kürt düşmanlığından vazgeçmeli, Kürt sorununu demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözmeli ve bunu Suriye’ye model olarak sunmalıdır. Bütün bu sorunların köklü çözümü burada yatar, bunun üzerinde durulması gerekir.
 
Baas rejimi de Suriye’de daha önce Kürt coğrafyasında “Arap Kemeri” oluşturdu ve tarih başarısızlığın tanıklığını etti. Türkiye’nin düşündüğü “tampon bölge” oluşur mu, bu konuda ne düşünüyorsunuz? 
 
Orta Doğu’yu, İran, Irak, Suriye ve Türkiye coğrafyası üzerinden değerlendirecek olursak; zaten 21’nci yüzyılda böyle demografik yapıyı değiştirmeyi esas alan politikalar halklara düşman politikalardır. Halkların buna karşı güçlü bir duruş sergilemesi gerekiyor. İdlib’de yüz bin briket ev yapılmış durumda, Erdoğan tanıtımını yaptı. Bir yandan ‘Biz hiçbir sığınmacıyı göndermeyeceğiz’ diyor ama proje bitmiş. Bu proje öyle şimdi planlanan bir şey de değil. Üzerinde uzun yıllardır çalışıldı. Mevcut iktidar, Suriye savaşından itibaren bu projeyi hayata geçirmek için her türlü fırsatı değerlendirdi. Neo-Osmanlıcılık politikaları 21’nci yüzyılda karşılık bulmaz. Osmanlı tarihine dönüp, baktığımızda bölge halkları çok ciddi acılar çekmiş, aynı acıların yeniden zuhur edilmesini asla istemezler. Dünya gözünü Rusya- Ukrayna savaşına dönerken, AKP iktidarı da kendi projelerini hayata geçirmek için gaza basmış durumda. Mesele Federe Kürdistan’a yapılan operasyonu böyle okumak gerekir. Orada da bir Musul-Kerkük sorunu vardır. Türkiye, coğrafi, siyasi, ekonomi olarak bir hegomonik alan yaratmak istiyor. İdlib’de yapılan briket evlere, Suriyeli sığınmacıları taşıyacaklar. Bunu daha önce Türkiye’de de denediler. Terolar’da, Türkiye Kürdistan’ında, Amed’de de denediler. Türkiye’de bu iskan politikaları tutmadı. Ama savaş, kaos ortamında oraya sığınmacıları yerleştirebilirler. Bu yerleştirme demografik yapıyı değiştirir. 
 
Bu politikaya karşı halklar ne yapmalı? 
 
Kürt ve Arap kardeşliğinin bölgede en iyi şekilde örülmesi gerekiyor. Türkiye, Araplarla Kürtleri, Kürtlerle Kürtleri karşı karşıya getirmek istiyor. Aynı şekilde KDP ile Kürt Özgürlük Hareketi’ni karşı karşıya getirmek istiyor. Orada kalıcı bir müzmin bir savaş olsun, ‘Biz işimize bakalım, enerji kaynaklarını sömürelim, KDP bize bağımlı kalsın’ beklentisi içerisindeler.
 
Büyük Ortadoğu Projesi’ni hayata geçirmek için ‘şeytan üçgeni’ diye tarif ettikleri Irak, İran ve Suriye’deki üçgeni yarmaları gerekiyordu…
 
Bugün aynı zamanda Federe Kürdistan’a yapılan saldırılarda NATO ordusu olan Türkiye’nin kalıcı olarak üstler kurması, yerleşmesi İran içinde bir tehlikedir. Geçmişte hep şunu söylerdik; ‘Emperyalist güçler Büyük Ortadoğu Projesi’ni hayata geçirmek için ‘şeytan üçgeni’ diye tarif ettikleri Irak, İran ve Suriye’deki üçgeni yarmaları gerekiyordu.’ Irak savaşı oldu, orada bir istikrarsızlık yaratıldı. Suriye savaşı ardından orada bir istikrarsızlık yaratıldı. Ben onların deyimiyle söylüyorum; ‘Bu şeytan üçgenini yarmak için şimdi sıra İran’da.’ Yani dışarının teşvikiyle İran’da iç çatışmaların doğması içinde Federe Kürdistan saldırılarına sessizlik hakim. Türkiye’nin, Federe Kürdistan’da enerji politikaları, Neo-Osmanlıcılık, yayılmacılıkla amaçlarıyla sürdürdüğü saldırılar İran’ın etrafını çevreleme amacıyla NATO’nun da işine yarıyor.
 
 Dört halkın yan yana gelerek, otoriter rejimlere de güçlü bir halk mücadelesi ve dayanışmasının etkisi ne olur? 
 
Bu işin içinde Araplar, Acemler, Türkler, Kürtler var. Bu dört halk yan yana gelip, hem NATO’cu anlayışa hem de batılı emperyalist güçlere ya da şimdi doğudan yükselen emperyalist güçlere karşı ortak tavrı ortaya koymak zorundadır. Uzun yıllardır savaş ve çatışmalar Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesinde aynı amaca hizmet için çıkarılıyor. Belki içerik olarak bazı farklılıklar arz etse de özü itibariyle Büyük Ortadoğu Projesi’nin hayata geçmesidir. Bu da emperyalist güçlerin projesidir. Bu dört halkın yan yana gelerek, kendi otoriter rejimlerine, emperyalizmin bölgedeki jandarmalığı ve sözcülüğünü yapmakta olan iktidarlara karşı daha güçlü bir halk mücadelesi ve dayanışması sağlaması gerekiyor.
 
Bugün Efrîn ve Serekaniye’de okullarda Türkçe öğretiliyor. Efrîn’de PTT kuruldu. Türkiye yarın Hatay’da olduğu gibi buraları da ilhak eder mi? Rusya’nın Ukrayna’daki politikasının bir benzeri Efrîn ve Serekanîye için de uygulanır mı?
 
 
 Türkiye işgal ettiği yerlerde Antep’e bağlı üniversiteler kurdu. Sanki orası yarı Suriye, yarı Türkiye kenti gibi bir hal aldı. İktidar bu politikalarını arttırmak, kalıcılaştırmak isteyecektir. İlhak politikası Neo-Osmanlıcılığın bir parçasıdır. Bu hemen olmayabilir. Ancak şu anda bunun alt yapısı hazırlanıyor gibi görünüyor.
 
Bunun olma olasılığı zayıf değil. Neo-Osmanlıcı, yayılmacı politika derken; tam da bunu kastediyoruz. Türkiye işgal ettiği yerlerde Antep’e bağlı üniversiteler kurdu. Sanki orası yarı Suriye, yarı Türkiye kenti gibi bir hal aldı. İktidar bu politikalarını arttırmak, kalıcılaştırmak isteyecektir. İlhak politikası Neo-Osmanlıcılığın bir parçasıdır. Bu hemen olmayabilir. Ancak şu anda bunun alt yapısı hazırlanıyor gibi görünüyor. Türkiye’nin oralardan derhal çekilmesi gerekiyor. Suriye’de savaşın sonuna gelindi ama tam anlamıyla yeniden siyasi yapılanma ya da sorunların siyaseten çözülmesine dönük somut adımlar atılmadı. Yayılmacı siyasetle Türkiye bölgede hegemon güç olmak istiyor. Hegemon güç kim olmak istiyorsa; bunun savaş ve çatışma getireceğini biliyoruz. Bunun halkların yaşam hakkını gasp ettiğini, savaşı ve çatışmaları derinleştirdiğini biliyoruz. Türkiye’nin Rojava, Efrîn’e dönük politikalarını kabul etmiyoruz.
 
 Federe Kürdistan’a yönelik saldırılar bir ayını doldurdu. Rusya -Ukrayna savaşı ardından yeniden şekillenen bu saldırılarda enerji politikasının etkisi var mı. ABD ve NATO bu saldırıları destekliyor mu?
 
Emperyalist güçlerin bölgede sürekli kışkırtıcı bir rol oynamalarında en önemli etkenlerin başında enerji politikaları geliyor. Kapitalist üretim sisteminin enerji ihtiyacı çok fazla oluyor. Sistem ne kadar kendini geliştirir ise enerjiye de ihtiyaç da artıyor. Batı enerji ihtiyacının çoğunu Rusya dahil olmak üzere Afrika ve Ortadoğu üzerinden sağlıyor. Bugün devam ede Rusya ve Ukrayna savaşı emperyalist güçlerin yeniden güç dizilişinin göstergesidir. Daha önce dünyada tek kutupluluk vardı ve süper güç ABD’deydi. Bugün böyle değil. Doğu’da yükselen Çin, Hindistan ekonomisi, Asya Kaplanları dediğimiz... Oradan yükselen ekonomik gelişmeler dünyadaki emperyalist güçler arasında yeniden paylaşımı da beraberinde getiriyor. Bu çatışmalar maalesef önümüzdeki dönemde de artacak ve belirleyici olacak. Burada enerji nakil hatları, enerjinin üretilmesi ve denetlenmesi önem arz ediyor. Türkiye bütün enerji nakil hatlarının kendi ülkesinden geçmesini istiyor, başka ülkelerde bunu istiyor.
 
Türkiye bir NATO ülkesi olmasına rağmen dünyadaki gelişmeler karşısında Avrasya Paktı’na yakınlık gösterdi. Rusya ile ilişkileri geliştirdi. Zaten bundan sonraki süreçte artık herkes herkesle ilişki geliştirecek. Bugün İsrail, Rusya ile görüşüyor. Normal şartlar da beklenmeyecek bir şeydir. Bugün bütün ilişkiler yeniden karılıyor, taşlar yeniden diziliyor. O yüzden yıkıcı bir dönem, yeniden kuruluş dönemi gerçekleştirilecek ama aynı zamanda halklar, ezilenler, sömürülenler açısından da böyledir. Tersten olmadı doğanın diyalektiğine aykırıdır. Bir yerde taşlar yerinden oynuyorsa bu bütün canlı mekanizmayı baştan sona kadar etkiler. Türkiye’nin tekrardan NATO’ya yaklaşması, ABD ile ilişkileri düzeltmek istemesinin sebebi ihtiyaç duymasındandır. Şu anda mevcut iktidar kendi faşist rejimini tahkim etmek ve iktidar da kalmak için herkesle bıçak sırtında dans etmeye kalkışıyor. Bir yandan NATO ile yakınlaşması da - ki zaten kopmamıştı, biraz zıt işler yaptılar- bunları sağlamak içindir.
 
 AKP’nin yürütmesini üstlendiği bu politika başarılı olur mu?
 
Bu iktidar dış siyasette Türkiye’yi ‘oyuncak’ haline getirdi. Bu iktidar böyle devam ettiği sürece Türkiye daha da kötüye gidecek. Bugün attığı bu adımlarla kesinlikle Türkiye bütün komşu ülkeleriyle çatışmalı bir haldedir. Her ne kadar barışmaya çalışsa da sağlıklı bir ilişki sağlıyor, değil. İktidar, emperyalist güçlerin oyuncağı haline gelmiş ve iktidar da kalmak için de bu oyunda gönüllü olduğu görülüyor.
 
 Federe Kürdistan’a yönelik saldırılar, Şengal’de yaratılmak istenen kaosta bugün konuşulan temel konulardan. AKP’nin yayılmacı politikasına dikkati çektiniz, bu saldırılarda Kerkük ve Musul meselesi nerde duruyor?  
 
Musul ve Kerkük petrol havzaları olması nedeniyle oldukça önemsenen merkezlerdir. Türkiye, KDP ile işbirliğiyle Irak’ta büyük bir hegemonik alan yaratmaya çalışıyor. KDP, bugüne kadar elde ettiği hak ve statüyü kaybedecek bir sürecin içine girmiş durumda. Barzani ailesi, kendi siyasal ve öznel çıkarları, Türkiye’deki yatırımlarını garanti altına alma için koca bir Kürdistan’ı ateşin içine atıyorlar. Türkiye’nin Musul ve Kerkük üzerinde bir egemenlik kurma isteği var. Bugün bu KDP eliyle yapılmak isteniyor. Bunun içinde adımlar atılıyor. Irak’ta, Türkiye’nin varlığı diye bir soru sorulduğunda akla ilk olarak Milli İstihbarat Teşkilatı’nın örgütlenmesi geliyor. Bu kadar ciddi bir MİT örgütlenmesi var ve bunu bütün dünya biliyor. Bunlar dünya kamuoyunun gözü önünde yapılıyor. Kürtlere karşı bir düşmanlık politikası üzerinden hem onların enerji kaynaklarını denetlemek, fizikken de o coğrafya da bulunmak, siyasi olarak denetim altına alarak, Irak ve Suriye’de çalışma yürüten Kürt Özgürlük Hareketi’nin KDP’lileşmesini istiyorlar.
 
Rojava modeli Ortadoğu için önemli bir modeldir. Halkların kendi kendini meclisleşmeyle, doğrudan nasıl yönetebileceklerini, kadın -erkek eşitliğinin yönetimlerde nasıl sağlanabildiğini gösteren bir modeldir. Emperyalist güçler bu modelin Ortadoğu’da yayılmasını istemiyor. Ortadoğu’da bu model yayılırsa, kendileri o bölgeleri istedikleri gibi sömüremeyecekler. O yüzden ABD ya da farklı güçler Türkiye’nin Irak’ta etkin askeri müdahale yapmasının önünü açıyorlar. Başta ABD olmak üzere tüm emperyalist güçler dört parça Kürdistan’daki bütün Kürt örgütlülüklerini, KDP’lileştirmek, ona benzetmek ve denetlemek istiyorlar. Buna Rusya’da dahildir. Türkiye’nin buradaki pozisyonu çok net. Kürt düşmanlığı, Kürtler statü elde etmesin, Kürtlerin bütün maddi, manevi kaynakları kendi denetimin de olsun istiyorlar, Musul ve Kerkük’de buna dahildir.
 
Türkiye’nin Irak’a müdahale etmesi ve kaynaklarını kullanma isteğine Arap kamuoyu nasıl bakıyor veya var olan devletler nasıl karşılıyor? 
 
 
Rojava gibi bir model bölgede yayılırsa, halklar bunun uğrunda mücadele etme konusunda örgütlü gücünü büyütürse; bölgedeki otoriter rejimler ve yönetimler tehlikeye girecektir. Biraz bu iradeyi kırmak için yarı sessiz davranıyorlar. Fakat hiçbir Arap ülkesi yeniden Osmanlı politikasının bölgede hakim olmasını kabul etmez, istemez.
 
Türkiye’nin Federe Kürdistan bölgesine yönelik saldırılarına Irak hükümetinin bir tepkisi oldu ama zayıftı. Sadr hareketinin güçlü bir tepkisi oldu. Arap Birliği’nden güçlü bir çıkış olmadı. Fakat bu Arap ülkeleri Türkiye’nin Neo-Osmanlıcı politikalarının karşısında durmayacağı anlamına gelmiyor. Burada herkes zayıflatılmış bir Kürt hareketi istiyor. Kürt hareketi o kıvama geldiğinde devreye girmek istiyorlar. Zaten tehlikeli olan o. Tırnak içinde söylersek; ‘Önce Kürdü dövdürelim, iradesini kıralım ardından döner bakarız.’ Yoksa o kadar da kolay değil Türkiye’nin gidip, her yere yerleşmesi. Mısır’da, Libya’da yapamadı, güçlü bir karşı duruşla karşılaştı. Mavi Vatan projesinde batılı ülkelerinde etkisi vardı ama Arap ülkeleri tek vücut olup, Türkiye’nin Libya’ya doğru yayılmasını, egemenlik kurmasına karşı çıktılar, engellediler de… Türkiye’nin Libya’daki etkinliği çok çok azalmış durumdadır. Fakat Irak ve Suriye’de bu kadar açık, direk karşı duruş sergilememelerinin nedeni, Kürdün özgürlük anlayışı ve iradesini dövdürme, iradesini kırma, Rojava gibi bir modelin bölgede yayılmasının önüne geçmedir. Çünkü Rojava gibi bir model bölgede yayılırsa, halklar bunun uğrunda mücadele etme konusunda örgütlü gücünü büyütürse; bölgedeki otoriter rejimler ve yönetimler tehlikeye girecektir. Biraz bu iradeyi kırmak için yarı sessiz davranıyorlar. Fakat hiçbir Arap ülkesi yeniden Osmanlı politikasının bölgede hakim olmasını kabul etmez, istemez.
 
  İran açısından nasıl değerlendiriyorsunuz, onlar nasıl bakıyor tüm bu çizdiğiniz çerçeveye? 
 
NATO ve AB oluşumu İran’ın bölgede egemen güç olmasının önüne geçmek istiyor. İran’ın bölgedeki egemenliğini kırmak istiyorlar. Bunu bir tek AB ve NATO istemiyor aynı zamanda Arap Birliği de, İran’ın kuvvetinin azalmasını istiyor. Burada mesele Şii ve Sünni hegemonya. Suudi Arabistan bölgede egemen güç olmak istiyor ve bunun için her türlü çalışmayı, oyunu, oynuyor. İran ciddi yaptırımlarla karşı karşıya. Bu yaptırımları kırmak istiyor. Türkiye’nin yayılmacı politikalarından, Osmanlı hayallerinin zuhur bulmasından en çok rahatsız olacak ülke İran’dır. İran kendi alanı ve egemenliğini başkasına teslim etmek istemiyor. Türkiye ile İran arasındaki bu rekabet yeni değildir. Yakın tarih boyunca olmuştur. İran’da zayıflatılmış bir Kürt hareketi istemektedir. O yüzden Federe Kürdistan Bölgesi’ne yönelik operasyonlara cepheden bir karşı duruş göstermiyor ama aslında kendinin etrafında, sınırlarında NATO gücü kesinlikle istemiyor. İran bir denge siyaseti yürütüyor. İran çok köklü bir devlet geleneğine sahiptir. Hızlı, aceleci davranmaz ama yeri geldiği zaman da bir tutum koyar. En nihayetinde bölgenin egemen gücü olmak için her kartı da oynar. Yeri geldiğinde ‘Kürdü dövdürme, yeri geldiğinde benim sınırlarıma yakın NATO’yu istemiyorum’ diyerek, karşıdan bir duruş da sergiler. Şu anda böyle bir dengeyle götürüyor.
 
Tabloyu HDP olarak değerlendirdiğinizde, ne öneriyorsunuz? 
 
Bölge ağır bir savaş ve çatışma altında. Bu Ortadoğu’nun kaderi değil. Bölgenin barış politikasına ihtiyacı var. Bölgenin halklarının iradesinin yan yana gelmesine ihtiyaç var. En nihayetinde emperyalist güçlerin bölgedeki sözcülüğü ve jandarmalığını yapan rejimlerle bu işler çözülmez. Büyük bir değişim ve dönüşüme ihtiyaç var. HDP olarak Büyük Ortadoğu Barışı’ndan söz ediyoruz, bunun içinde bir çaba içerisindeyiz. Büyük Ortadoğu Barışı’nın gelmesi için bölgede yaşayan bütün halklar kendi dillerini, ibadetlerini özgürce yaşayabilmeli, varlıkları devletlerin anayasalarında bir statüye kavuşmalıdır. Kürtler dört ülkede yaşıyor ama doğru düzgün bir yasal statüleri yok. Irak’ta Federe Kürdistan Bölgesi var onu da KDP’nin izlediği yanlış ve teslimiyetçi politika ile kaybetmek üzereler, dolayısıyla Kürt sorunun barışçıl, demokratik yöntemlerle çözülmesi, İran, Irak, Suriye ve Türkiye’de Kürtlere statü tanınması ve Kürtlerin eşit yurttaşlık temelinde haklarının sağlandığı model gelişmeli. Emperyalist güçler bölgeyi enerji ve Pazar kaynağı olarak görüyor, bu bölgenin hiçbir şekilde sömürülmesine izin vermeyecek, halkların kendi yaşam alanlarını savunacak bir bilincinin gelişmesi önemlidir. Bölgede yaşayan Kürt’ü, Türk’ü, Arap’ı, Acem’i, Ermeni’sine çağrımız, ortak yaşam kültürünü, demokratik bir zeminde, barışçıl bir biçimde anayasal güvence altına alacak şekilde tesis edebiliriz. Bizleri birbirimize karşı kışkırtan, Kürt’ü Arap’a, Arap’ı Kürt’e, Kürt’ü Kürt’e karşı kışkırtan politikalara karşı ‘Emperyalist güçlerin oyuncağı olmayacağız, biz bu coğrafyada barışı tesis edebiliriz’, perspektifiyle mücadelemizi yürütmemiz gerekir.
 
MA / Berivan Altan

Diğer başlıklar

26/04/2024
23:55 Tutuklanan Aslan'dan mesaj: Yazmaya devam edeceğiz
23:28 3 gazeteci tutuklandı
23:23 CHP’li Tanal’den Enerji Bakanlığı önünde oturma eylemi
23:18 'Celadet Ali Bedir-Xan’a saygı' gecesine büyük ilgi
22:13 Katalonya Muzik Grubu ve Aryen Kom’dan konser
21:47 Hatay’da 27 mahalle karantinaya alındı
21:20 Gazetecilerin hakimlik ifadeleri başladı
20:56 ODTÜ'de ‘kayyım rektör'ün yasağına karşı nöbet eylemi
20:24 Doğan’dan Adalet Bakanı’na: Aba altından sopa göstermeyin, kayyım rejimi sandığa gömüldü
19:59 ‘İzmir'in Çernobil'inde nükleer tepkisi
19:24 Cizîr’de, Celadet Ali Bedirxan’ın doğum günü kutlandı
18:23 Emine Şenyaşar 87 gündür Adalet Bakanlığı önünde
18:16 Tecavüz failine ‘iyi hal’ indirimi
17:03 Serbest bırakılan gazeteciler: Hakikati gerçekle buluşturduğumuz sürece müthiş kazanacağız
16:20 Gümüşhane'de yaylada açılmak istenen maden ocağına onay
16:00 Başhekim SES üyelerini hastaneden çıkarttırdı!
15:45 Tutuklamaya sevk kararı avukatlara verilmedi
14:57 Hakları için eylem yapan işçiler gözaltına alındı
14:37 İşte Amed kayyımının devrettiği taşınmazlar
14:33 3 gazeteci hakkında tutuklama istemi
14:24 Agrobay işçilerinin davası ertelendi
14:13 Cizîr'de 19 kişi gözaltına alındı
13:35 'Kürt iş insanlarının infazının MGK kararıyla olduğu tescillendi'
13:32 Katledilen 9 yaşındaki Gina'nın davası görüldü
13:10 İstiklal Caddesi'ndeki bombalı saldırı davasında karar
12:43 Şakran Cezaevi'nde tutsaklara hücre cezası
12:32 TJA: 1 Mayıs’ta tecride karşı alanlarda olacağız
12:28 'MİT' yalanıyla okulda tecavüz davasında verilen cezalar onandı
11:49 Amed Büyükşehir Belediyesi'nin borcu belli oldu
11:33 Efrîn’de 2 yurttaş kaçırıldı
11:03 Ailelerden İmralı için görüşme başvurusu
10:54 Gazetecilere yaptıkları haberleri soruldu
10:47 Gözaltındaki gazeteciler adliyeye getirildi
10:14 Colemêrg'te madene karşı eylem 4'üncü gününde
09:24 Gever'de askeri operasyon
09:24 Riha’da ev baskınları
09:15 45 gündür yanıt arayan soru: Ali Veli nerede?
09:14 İnşaat işçileri 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı’nda olacak
09:01 81 yaşındaki hasta tutsak ATK’ye kelepçeli sevk edildi
09:01 Gazeteci Altan: Tazelenme ve demokratikleşme için mutabakat lazım
09:00 Tutsaklar ‘özgürlük’ eyleminde
09:00 KDP’nin alıkoyduğu gazeteciden 185 gündür haber yok
09:00 Mali müşavirler ekonomik krizle boğuşuyor
09:00 Çernobil 38'inci yılında: Sıra Sinop’ta!
09:00 YNK’li Herkî: Türkiye ile işbirliği Irak'a zarar verir
09:00 2 ilde bölgesel 1 Mayıs kutlamaları yapılacak
09:00 ATK raporları: Tecrit koşullarına 'tıbbi meşruluk' kazandırıyor
09:00 26 NİSAN 2024 GÜNDEMİ
25/04/2024
23:08 Qoser'de gözaltına alınan 30 kişi serbest
22:17 CPT Başkanı bu sefer topu AİHM’e attı
21:24 Amed Tiyatro Festivali 8’inci gününde
20:47 Mêrdîn'de su şebekesi yine patladı
20:35 Belçika temsilciliğinde Özgür Basına yönelik baskınlara ilişkin görüşme
19:59 Özgür Basına yönelik saldırılar Ege'de protesto edildi
19:07 Colemêrg’te 4 genç tahliye edildi
18:45 Ankara’da bir fabrikada yangın
18:40 İstanbul’da bir kadın katledildi
18:24 DEM Parti Êlih İl Eşbaşkanı serbest bırakıldı
17:39 ODTÜ’lüler ‘Devrim Yürüyüşü’nde ısrarcı: Direnişi büyüteceğiz
17:18 Sarıyer’de öğretmene şiddet
17:01 DEM Parti’den Şenyaşar'a destek: Bu talep hepimizin vicdanına sesleniyor
16:54 Gazetecilerin emniyet ifadeleri tamamlandı: Basın toplantısına neden katıldın?
16:29 DEM Parti Êlih İl Eşbaşkanı gözaltına alındı
16:15 Savcı Emine Şenyaşar hakkında açılan davanın reddini talep etti
16:04 IFFCO işçileri için açıklama
15:46 İnşaat işçileri hakları için eylem başlattı
15:31 Tanık gazeteciler polis şiddetini anlattı
15:30 Polis tutanağına göre Kışanak'ın kitabı yasak!
15:25 Gazeteci Kartal’a ceza talebi
15:21 Qoser’de gözaltı sayısı 30’a yükseldi
15:19 Amed’de iş cinayeti
15:15 Mêrdîn'de 4 kişiye ‘üyelikten’ ceza
14:52 Merkez Bankası politika faizini açıkladı
14:34 Bradost bölgesi bombalandı
14:33 10 gazeteci hakkında ceza talebi
14:25 Gazetecilerin emniyet ifadelerine başlandı
14:18 Asrın Hukuk Bürosu’nun X hesabı erişime engellendi
14:05 Özgür Basın'a saldırılar Avrupa’da protesto edilecek
13:39 DEM Parti’den 1 Mayıs çağrısı
13:38 Kendini yerlere atan AKP'li 'beni dövüyorlar' diye bağırdı
13:31 DEM’den Bakan Tunç’a yanıt: Yargıya talimat vermekten vazgeçin
13:29 ÖHD ve Dev Yapı-İş: 29 işçinin ölümünden işveren ve yerel yönetim sorumlu
13:19 1 Mayıs'a çağrı: Jin Jiyan Azadî ile Taksim’e
12:44 64 isimden Taksim’deki 1 Mayıs yasağına dair açıklama
12:38 Gözaltılara tepki: Kadrajımız hakikati çekmeye devam edecek
12:27 Amed Baro Başkanı Eren'e dönük tehditleri ‘eleştiri’ diye savundu
12:19 'KCK Basın Davası' ertelendi
12:05 CPT'den İmralı sorusuna yanıt: Türkiye ile diyaloğumuz var
11:39 Abdullah Öcalan’ın avukatlarından görüşme başvurusu
11:23 Çorlu tren kazasında kararlar açıklandı
11:12 AYM, Can Memiş başvurusunda ihlal kararı verdi
11:10 İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı istifa etti
10:49 AKP’nin ‘borçsuz’ dediği Mûş’ta 890 milyon borç!
10:42 Gazeteciler 3 gündür gözaltında
09:41 Qoser’de 2 kişi gözaltına alındı
09:40 Cûdî ve Gabar yeniden yasaklandı
09:14 Makbule Özer’in oğlu: Konu Kürt olunca hukuk ortadan kalkıyor
09:11 Eylemdeki tutsak: Dünyaya yayılmış bir direnişin halkasıyız
09:09 KDP’nin alıkoyduğu gazeteciden 184 gündür haber yok
09:07 Tutsaklar 5 aydır ‘özgürlük’ eyleminde
09:06 32 yıllık tutsağın tahliyesi 6'ncı kez uzatıldı
09:02 Tutsak yakınları: Tecrit kaldırılmalı
09:00 AKP döneminde en az 33 bin işçi yaşamını yitirdi
09:00 İmralı'da mutlak tecrit 38’inci ayında
09:00 Hekimler göç ediyor, randevu krizi büyüyor
09:00 25 NİSAN 2024 GÜNDEMİ
24/04/2024
22:51 İran’da Kürt sanatçıya idam cezası
21:46 Kadınlardan 'İstismar failini mahallede istemiyoruz' çağrısı
21:10 Mêrdîn’de kaza: Bir çiftçi ve çocuk hayatını kaybetti
21:04 CHP'li Tanrıkulu: Bu bir suç duyurusudur, kayyımlar araç motorlarını bile sökmüşler
20:35 DEM Parti'ye polis baskını protesto edildi
20:26 Madde bağımlılığı raporu: Polisler temin ediyor
19:58 Örkmez ve Uğur'un özgürlüğü için eylem
19:50 Polis baskınında katledilen kadınların fotoğrafları yere atıldı
19:42 ‘Kürt basınını susturma çabası Türkiye’ye kaybettirecek’
19:00 KHK eyleminde 1 Mayıs'a davet
18:38 Adana Emek ve Demokrasi Güçleri’nden 1 Mayıs'a çağrı
17:51 İstismar faili serbest, tepki gösteren muhtara gözaltı
17:40 ÖHD ve İHD'den gazetecilere dayanışma ziyareti
17:28 Cenevre eylemi: Saldırılara karşı topyekun mücadeleyi sürdüreceğiz
17:08 Danıştay Eğitim-Sen’e randevu vermedi
17:03 Polis barikatlarıyla çevrilen Şenyaşar: Bu zulmün altında kalın
16:56 Gazeteci Güleş'e 'haber' soruşturması
16:46 Avukatlar gazetecilerle görüştü: Başka evde yapılan aramada deliller gazeteciye yazıldı
16:02 Avukat ve ailelerden savcı mütalaasına tepki
16:00 Madımak Katliamı'nda çocuklarını kaybeden Sivri yaşamını yitirdi
15:33 Sendikalar Taksim’de: Valiliğin kararını tanımıyoruz
15:17 Danıştay başkanı değişmedi
15:14 İzmir'de cinsel saldırı faili öğretmen açığa alındı
15:11 Êlih'te DEM Parti binasına polis baskını
15:08 Bombacıları getiren kişinin telefonu dinleniyormuş
15:00 Ermeni Soykırımı 109’uncu yılında: Soykırımı tanıyın ve af dileyin
14:59 Televizyon stüdyolarına baskında Fransa detayı
14:49 Soylu’nun hedef gösterdiği 2 kişi hakkında müebbet hapis istemi
14:10 Kanser hastası sağlıkçıya riskli görevlendirme!
14:06 Makbule Özer’in tutuklanması protesto edildi
13:57 Aile Hekimliği çalışanları vergide adalet istiyor
13:56 Sağlık meslek örgütlerinden şiddete tepki
13:32 Gar Katliamı Davası: Mütalaada ‘insanlığa karşı suç’ yok sayıldı
13:19 Mali müşavirlerden 15 talep
13:07 Türkoğlu: Özgürlüğümüz için kadın dayanışmasını büyüteceğiz
13:03 Yargıtay'da seçim 23'üncü tura kaldı
12:57 ‘Gazeteciliklerine tanığız, meslektaşlarımızı serbest bırakın’
12:36 DİSK Genel Başkanı: Valiliğin görevi yer göstermek değil güvenliği sağlamaktır
12:28 Gazetecilere 'Kürt Gazeteciler Günü' suçlaması
12:28 MESEM'lerde 336 çocuk kaza geçirdi
12:13 Birçok kentte protesto: Gazeteciliğin engellenmesi suçtur
12:04 Colemêrg'te madenlere karşı 4 talepli eylem
12:02 Deştin'de imar planı davasına red
11:58 İskenderun'da poliklinik olarak kullanılan 3 konteynerde yangın