Oluç’tan bekçilere ilişkin yasa teklifi açıklaması

img

ANKARA- HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, bekçilik yasa teklifinin “masum bir teklif” olmadığını belirterek, “Yardımcı kuvvetlere ihtiyaç duyulması, İçişleri Bakanlığı kapsamındaki emniyet güçlerinin kanunla tanımlı görevleri dışındaki amaçlarına da işaret ediyor” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Meclis Genel Kurulu’nda görüşmeleri başlayan ve bekçilerin yetkilerini genişletmeyi öngören yasa teklifine dair konuştu.

Oluç, bekçiler yasa teklifinin getirildiği sürece değinerek, “Otoriter yönetimlerde toplumlar sessizliğe zorlanır, muhalif seslerden hoşlanılmaz, eleştiriye tahammül gösterilmez. Yönetilenler, ezilmişler, dışlanmışlar otoriter rejimlerde konuşamazlar, konuşsalar bile seslerini duyuramazlar. Bu gibi toplumlarda terör her türlü baskının bahanesi niteliğindedir. İşte, bugün yaşadığımız da tam olarak budur, aslında tam bir iktidar terörü uygulanmaktadır” dedi.

‘TOPLUMDA BİR KORKU YARATMAYA DÖNÜK’

Türkiye’de devletin partileştiğini dile getiren Oluç, AKP döneminde Türkiye’nin ağır bir demokrasi krizi yaşandığına dikkat çekti. Oluç, sözlerine şöyle devam etti: “ Hukuk devleti değil, polis devleti örnekleri pandemi döneminde bile sürdü; tuhaf ötesi bir şey. Örneğin, bayram sürecinde sokağa çıkma kısıtlaması nedeniyle polisler ve bekçiler birçok yerde yurttaşlara yasağı gerekçe göstererek şiddet uyguladı. İçişleri Bakanlığı kimi olayda fail polisleri açığa aldığını belirten açıklamalar yaptı ama bunların göstermelik olduğunu biz çok iyi biliyoruz. Türkiye İnsan Hakları Vakfı, 11 Mart 11 Mayıs arasındaki yani bayram öncesi dönem için yaşanan hak ihlalleri raporunu açıkladı ve diyor ki : ‘Covid salgınıyla mücadele kapsamında alınan sokağa çıkma yasaklarına ve diğer tedbirlere uymadıkları gerekçesiyle 58'i polis, bekçi tarafından; 3'üde belediye zabıtaları tarafından olmak üzere 61 kişi şiddete, işkence ve kötü muameleye maruz kaldı. 2 kişi de maruz kaldığı şiddet sonucu hastaneye kaldırıldı. Nedir bunlar? Bunlar iktidarın yeni normalinin ipuçlarıdır. Bu uygulamalar toplumda bir korku ve tehdit yaratmaya dönüktür.

PARALEL KOLLUK

Şimdi, neden bekçiler bir kez daha gündeme geldi? 256 bin polis var, 190 bin jandarma var, yaklaşık rakamları söylüyorum. 21 bin bekçi oldu. Toplamda 467 bine yakın bir İçişleri Bakanlığı ordusu var. Yeni tahkimat hevesi neden? Soruyoruz ‘Ne oluyor?’ Bu soruyu sormayalım mı yani muhalefet olarak? İşte bu koşullarda bekçileri tartışıyoruz. Peki, yeni kanun teklifi ne öngörüyor? Yeni bir paralel kolluk, çok açık. Bekçiler zor ve silah kullanma yetkisine sahip olacak, kamu düzenini bozacak mahiyetteki gösteri, yürüyüş ve karışıklıkların önlenmesi amacıyla genel kolluk kuvvetleri gelinceye kadar önleyici tedbirleri alacak, makul -buna geleceğiz biraz sonra- bir gerekçeyle durdurma yetkisini kullanacak, kimlik veya diğer belgeleri isteyebilecek, kişinin şüphe uyandırması durumunda üst araması yapabilecek, araçlarının görünmeyen bölümlerinin açılmasını isteyecek. Kim yapacak bütün bunları? Eğitimsiz bekçiler yapacak.

Masum bir bekçi yasa teklifiyle karşı karşıya değiliz. Yardımcı kuvvetlere ihtiyaç duyulması, İçişleri Bakanlığı kapsamındaki emniyet güçlerinin kanunla tanımlı görevleri dışındaki amaçlarına da işaret ediyor. Elbette ki bu amaçlar iktidarın kendi siyasal ajandası üzerinden gerçekleştirilmek istenecektir. Yoksa zaten hâli hazırda bahsedilen kuvvetlere büyük bütçeler ayrılıyor, başka devletlerin ordudaki personel sayılarını aşacak büyüklükte kamu görevlisi zaten istihdam ediliyor. Yani büyük bir iç istibdat ordusu sizin iktidarınızın döneminde yaratılıyor. Bekçilerin buna eklenmesi, iktidarın baskı anlayışının tahkim edilmesinden başka hiçbir şey değildir.

SURİYE MİLLİ ORDUSU

Liyakat usullerinden uzak bir kadrolaşma olacağı çok açık. Hatta, toplumun içinde çok ciddi korkular var. Mesela iktidarın ‘Suriye Millî Ordusu’ adı altında örgütlediği grupların bir kısmına Türkiye vatandaşlığı verildiği biliniyor. Vatandaşlık alan bu kişilerin bekçi yapılıp sokaklarda iktidarın muhafızları olarak kullanılacaklarına dair ciddi şüpheler var. Bu şüpheleri gidermek gerekiyor, bu son derece ciddi bir sorundur.

TOPLUM AÇISINDAN BÜYÜK BİR SIKINTI

Nihayetinde karşı karşıya olduğumuz gerçeklik şudur: Bekçilik sisteminin kurumsallaşması ve yoğunlaşmasıyla birlikte toplum üzerindeki baskı artırılmak, iktidarın bekasını korumasının araçları oluşturulmak, Türkiye'de hukuk devleti daha fazla aşındırılmak, toplumsal taleplerin şiddetle bastırılması için zeminler yaratılmak istenmektedir. Dolayısıyla, Meclisin bugün asıl konuşması gereken, OHAL kalktıktan sonra dâhi ısrarla başvurulan antidemokratik uygulamalara son verilmesidir çünkü güvenlik bahanesi bu ülkede daha fazla güvenliği değil, daha fazla tahakkümü ve güvencesizliği getirmektedir. Bu kanun teklifinin bu hâliyle geçmesinin toplum açısından çok büyük bir sıkıntı yaratacağını bir kez daha vurgulamak istiyorum.”