Temelli’den uluslararası kamuoyuna çağrı: Erdoğan’ın savaş politikalarına dur deyin

img

ANKARA - HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye olası operasyonuna ilişkin iç ve dış kamuoyuna çağrıda bulunarak, “AB ve BM başta olmak üzere çağrı yapıyoruz; Erdoğan’ın savaş politikalarına dur deyin. Öyle kısa açıklamalarla değil. Dur deyin. Evet, dur deyin” dedi.

 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, partisinin grup toplantısında konuştu. HDP’nin grubuna çeşitli kentlerden gelen Barış Anneleri, Cumartesi Anneleri ile açlık grevinde olan Grup Yorum üyelerinin yakınları yer aldı. Diyarbakır ve Urfa’dan grup toplantısına katılmak üzere gelmek isteyen Barış Anneleri ile Rosboskili aileler, Adana’da durdurularak Ankara’ya gelişleri engellendi.
 
Temelli, HDP grubuna gelen konukları selamlayarak, “Hep birlikte savaşa hayır” diye seslendi. HDP grubunda Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük olası operasyonu protesto edildi. HDP grubundaki ziyaretçiler masalara vurarak, “ Savaşa hayır” sloganı attı.
 
Temelli, savaşa karşı yan yana gelinmesi gerektiğinin önemine işaret ederek, “17 yıl önce savaştan beslenenlere nasıl hayır dediysek, bugün de bu savaşı istemiyoruz. Evet, bu savaşı istemiyoruz. Bu savaş isteyenlere karşı barış iradesini güçlü bir şekilde ortaya koyamazsak yıkımı çok fazla olur. Bu felaketin bedelini çocuklarımız, evlatlarımız gelecek kuşaklar ödeyecek” dedi.
 
‘BU SAVAŞI İSTEMİYORUZ’
 
Temelli, Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik operasyonu “İşgal” olarak değerlendirerek, bunun durdurulmasını istedi. Hükümet yetkililerinin “Nihayet savaş başlıyor” şeklindeki açıklamalarına tepki gösteren Temelli, “Sanki müjde veriyorlarmış gibi. Biz bu savaşın başlamasını istemiyoruz. Bu savaşın hiçbir haklı gerekçesi yok. Savaşı başlatmak için türlü türlü bahaneler üretiyorlar. Yok mülteci sorununu çözeceklermiş. Kürt koridoruna izin vermeyeceklermiş. Yok öyleymiş, yok böyleymiş. Bu savaşın tek nedeni var; iktidarlarının ömrünü uzatmak. Kendi bekaları için Türkiye halklarının bekasını yok etmek iktidarlarını ömrünü uzatmak” diye konuştu.
 
‘SİZİN NİYETİNİZİ AFRİN’DEN BİLİYORUZ’
 
Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik operasyon gündemine ilişkin konuşmasını sürdüren Temelli’nin açıklamaları şöyle: “1 Temmuz 2019’da Trump bir twit atıyor. ‘Erdoğan Kürtleri haritadan silmek istedi yapma dedik’. Buna bir yanıt vermedi. Demek ki bunu söylemiş. Söylemese der ki ‘ben Kürt düşmanı değilim’ dersiniz. Ama bu iktidar Kürt düşmanı olduğu için sürekli Kürt düşmanlığından beslendiler. Bunun üzerine kendi iktidarlarını inşa etmeye çalıştılar. İşgal niyetimiz yok diyorlar. İşgal niyetiniz yoksa eğer ki biz sizin niyetinizi çok iyi biliyoruz; bu hazırlıklar nedir? Sizin niyetinizi Afrin’den biliyoruz. İşgal niyetiniz yok, Afrin’e kaymakam atıyorsunuz, okul açıyorsunuz, fakülte açıyorsunuz. Peki, nasıl bir niyettir bu. Şimdi de aynı şeyi Fırat’ın Doğusu için Kuzey Doğu Suriye ve Doğusu için tasarlıyorlar.
 
HAKSIZ SAVAŞA BİRLİKTE DUR DİYECEĞİZ
 
Bu girişim bu savaş Ortadoğu’nun yüzyıllık geleceğini yok eder. Evet, yok eder. 100 yıl önce yaşadıklarımızı bir kez daha yaşarız. Tarih tekerrür etmez ama tekerrür etmesinin nedeni işte bu aptallıklardır. Bu savaşın peşinde koşanlar nedeniyle bu coğrafya bu acıları yaşamaya devam ediyor. Bu haksız savaşa hep birlikte dur diyeceğiz. Dur demeliyiz. Bütün haklarımızı da yüz yüzyıllık geleceğimizi de yok etmek isteyen ipotek koymak isteyen bu anlayışa gelin hep birlikte yok diyelim.
 
AB VE BM’YE ÇAĞRI: ERDOĞAN’ A DUR DEYİN
 
Ayrıca AB ve BM aşta olmak üzere tüm uluslararası topluma çağrı yapıyoruz. Erdoğan’ın savaş politikalarına dur deyin. Öyle kısa açıklamalarla kınamalarla değil. Dur deyin yoksa bu savaşa sadece Ortadoğu, Suriye’nin kuzeyini yakmakla kalmayacak bütün dünyayı bu ateşin içine çekmeye devam edecek. Öyle bir Kuzey Suriye tablosu çiziyorlar ki sanırsınız ki oradaki tüm insanlar terörist. Biz bu bölgeyi temizleyeceğiz 3 milyon Suriyelileri oraya taşıyacağız diyorlar.  Oraya taşıyarak kendi bekalarını kurtarma peşindeler. Hem orada bir Selefi kemeri yaratacaklar hem de batmış olan müteahhitlerine iş yaratarak, inşaat yaptırarak aslında oradan bir rant devşirecekler. 
 
SURİYE’DE SİYASİ BİR ÇÖZÜM ARAMALIYIZ
 
Suriye’de bugün bir sorun varsa bu sorunun çözümü ancak ve ancak siyasi yolla mümkün olabilir. Demokratik ve siyasi bir çözüm aramalıyız. Savaş politikaları ile değil. Suriye’de demokratik bir çözüm için mücadele etmeli, siyasi bir çözüm aramalıyız.  Ağzını açan herkes ama herkes Türkiye’ de dünyada da Suriye’nin toprak bütünlüğü ile başlıyorlar konuşmaya. HDP dışında Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı gösteren kimse yok.  Muhalefet partileri bile neredeyse askerlerle birlikte Suriye’ye giriyorlar. Ama Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunuyorlarmış. Suriye’nin toprak bütünlüğü bu operasyonlarla olmaz. Suriye’nin toprak bütünlüğü Suriye anayasasından geçer. Ancak ve ancak Suriye’deki bütün hakların o masanın etrafına oturmasıyla mümkündür. Yoksa Suriye‘de Kürtleri yok sayarak Suriye’deki özgür halkları yok sayarak, Süryanileri, Ermenileri yok sayarak, demokratik çözüm üretmeniz mümkün değil.
 
BU TEZKERELER SAMİMİYET TESTİDİR
 
Bugün Suriye‘nin Kuzeyinde demokratik çözüm için atılmış bir adım vardır. Onu yok sayarak demokratik çözümü var edemezsiniz. Şimdi teskere geliyor Melis’e. Bu tezkere bir samimiyet testidir. Demokrasiden yana mısınız, savaştan yana mısınız, barıştan yana mısınız felaketten yana mısınız? Bu tezkereler bunu gösteriyor. 20 yıldır meclise tezkereler geliyor. 20 yılsonunda barışı konuşamaz hale gelmiş bir Türkiye var. Bir kez daha bu tezkerelere evet derseniz, bir kez daha bu suça ortak olacaksınız. Öyle vatan, millet, Sakarya edebiyatı ile ülke yönetilemez.  
 
YOZ SÖYLEMLERLE ÜLKE PARÇALANIYOR
 
Ama bugün her seferinde önümüze çıkartılan yoz milliyetçi söylemlerle bu ülke parçalanıyor. Bir ülkeyi parçalamanın yolu toplumu parçalamaktan geçer bir ülkeyi parçalananın yolu savaştan geçer. Bir tane örnek yeter. İşte Nazi Almanyası. Almanya’ya parçalayan anlayış Nazi anlayışıdır. Bugün tezkere gelecek. Bu tezkereyi değerlendirirken 5 yıl önceye bakmak gerekir. 6-8 Ekim’e bakmak gerekir, Kobanî'ye bakmak gerekir. Bugün IŞİD sorunu vardır. DAİŞ sorunu vardır. Bu soruna karşı Kobanî’de direnenler sadece Suriye için değil dünya için büyüyebilecek bir tehlikeyi önlemişlerdir.
 
10 BİN DAİŞLİ’DEN BAHSEDİLİYOR
 
O gün Kobanî konusunda duyarlılık çağrısı yapanlar bugün suçlanıyorlar. Şimdi 10 bin DAİŞ’li tutsaktan bahsediyorlar. Cumhurbaşkanı diyor ki rakamı abartmayalım. Peki, 9 bin 900 diyelim. Neyi abartmayacağız. Sınırdaki çekilen fotoğrafları mı elek haline getirilen sınırı mı, IŞİD’lilerin cirit atmasını mı? 10 bin DAİŞ’li var, aileleriyle birlikte cezaevlerinde kamplardalar. Kimse istemiyor. ABD diyor ki dünyanın en ciddiyetsiz başkanı diyor ki ‘bu işi halledin’. Bu IŞİD meselesinin nasıl çözüleceğine dair kimsenin fikri yok ama ortada bir gerçeklik var. 
 
GENEL KURULDA TEŞHİR EDECEĞİZ
 
Bugün Meclis’e 6-8 Ekim araştırma önergesini indireceğiz. Daha önce de indirdik. Göreceksiniz, adım gibi eminim. AKP-MHP milletvekillerinin oylarıyla reddedilecek. Bir kez daha bu suçun ortaklarını bu genel kurulda teşhir edeceğiz. Çünkü 6-8 Ekim’de Kobanî'de, eğer DAİŞ'in ilerlemesi durdurulmasaydı belki de dünya bugün çok daha büyük bir felaketi yaşayacaktı. Ama biz payımıza düşen felaketleri yaşadık. Biliyoruz. 5 Haziran Diyarbakır mitinginde yaşadık. 5 yoldaşımızı yitirdik. 400 civarı yaralanma oldu. Suruç, 10 Ekim katliamını yaşadık.
 
EĞER KUZEY SURİYE’YE GİRERSENİZ…
 
Eğer bir akılsızlık daha yapar Kuzey Suriye’ye girerseniz inanın çok daha büyük sorunlarla karşı karşıya geleceğiz. Aslında çözüm çok basit. Çözüm barıştır. Önce birbirimizle barışacağız. Nefret söyleminden vazgeçeceğiz. Kürtlerle barışacağız. Tüm halklarla barışacağız. Kimsenin toprağında kimsenin gözü yok. Toprak bütünlüğü tamam ama bu yeterli değil. O sınırların içinde nasıl yaşadığınız önemli. Bunu formülünü çıkarmak önemli. Savaş, işgal operasyonlarını yapanlar güzel ülkemizi büyük bir riske atıyorlar.
 
SAVAŞ POLİTİKALARI YIKIM GETİRİYOR
 
Savaş politikaları yıkım getirmeye devam ediyor. Yaşamın her alanında yıkım tüm şiddetiyle devam ediyor. Ekonomide de öyle cumhurbaşkanı hükümet sistemi bir zam sistemidir. Çünkü sürekli zam yaparak savaşın ve sarayın finansı peşinde. Vergi adaleti diye bir kalmamış. Ekonomiyi ayakta tutmanın yegane yolu dolaylı vergiler. Yani ekonominin yükünü savaşın ve sarayın finansmanın halkın emekçilerin omuzlarına yüklemeye devam ediyor. 
 
TÜRKİYE’NİN BORÇLARI BİR GECEDE ARTTI
 
Hani soruyor ya biliyor musunuz mermi kaç lira diye. İşte o merminin parasını köprüden geçerken ödetiyor, ekmeğe verdiğimiz parayla ödetiyor. Enflasyonu burada yüzde 10 olan var mı? Sokakta herhangi bir vatandaş ancak ve ancak yüzde 10 etkilendi diyebilir mi? Enflasyon rakamları da yalan, savaşa dair söyledikleri de yalan.  Bakın dün operasyon haberlerinden sonra dolar yükseldi. Sadece bir gecedeki yükselmenin bedeli 58 milyar lira. Bir gecede Türkiye borçlarını maliyeti 58 milyon arttı. Türkiye’nin borçları artarken hala yoz milliyetçilikle hamasetle insanları aldatmaya devam ediyorlar.
 
ÖCALAN UYARMIŞTI
 
Çözüm demokratik siyasette, tecridin sonlandırılmasında. 9 Ekim Sayın Öcalan’a yönelik bir komplo. 21 yıl olmuş neredeyse 22 yıl boyunca biz bu komplo senaryosunun içinde sıkıştık kaldık. 21 yıldır bir tecrit var. Yaklaşık 5 yılı mutlak tecrit olarak geçti. Bu tecrit olmasıydı, avukatlar, aile düzenli görüşebilseydi bugün belki de sürüklendiğimiz bu yerden çok daha farklı bir yerde olabilirdik. Çünkü en son mesajında diyor ki Sayın Öcalan, Kürt Türk savaşı tuzağına düşülmemelidir. İktidar adeta Türk Kürt savaşı çıkartma peşinde. Oysa bir arada yaşama iradesini var etmek, barış içinde yaşamak istiyorsanız, bu tuzağa düşmemelisiniz. Bu tuzağa düşmemenin yolu bir arada yaşama iradesini var etmektir. Bu da ancak ve ancak siyasetle mümkündür.
 
ÖCALAN'A SES VERMEYE DEVAM EDECEĞİZ
 
Sayın Öcalan buna vurgu yapıyor. Biz bunu söyleyince bu suç oluyor. Neden çünkü bu sesin duyulması çözümün duyulması isteniyor. Ama biz onlar ne kadar savaş çığırtkanlığı yaparlarsa yapsınlar Öcalan’ın sesine ses katmaya devam edeceğiz. Çünkü barış istiyor. Kürtler Türksüz, Türkler Kürtsüz yaşayamaz diyor çözümün yolunu gösteriyor
 
İÇİ ÇÜRÜMÜŞ BİR SİSTEM
 
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, kayyum rejimidir, OHAL rejimidir. 50+1 den geçen hafta düşmüşlerdi. Gittikçe saldırganlaşmalarının nedeni budur. Şimdi tükendikçe daha fazla savaş diyecekler daha fazla şiddetten bahsedecekler. Asla pabuç bırakmayın. Barış mücadelesini yükseltmekten vazgeçmeyin. Uzaya çıkacaklardı, röntgen cihazına girdiler. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin sürekli röntgenini çekiyorlar. Demek ki içi öyle bir şey ki bir türlü anlamıyorlar. Bence içi çürümüş bir sistem.
 
KAYYUMA HAYIR DEMEK SAVAŞA HAYIR DEMEKTİR
 
Kayyım sistemi aslında bir suç mekanizması. Sistem öyle bir hale gelmiş ki kayyım kendisini her yere kayyım atar hale gelmiş. Bu kara lekeden kurtulmalıyız. Arkadaşlarımız hemen görevlerine iade edilmelidir. Bu kayyım rejimine son vermeliyiz. Kayyım rejimine son vermek savaşa hayır demektir. Savaşa hayır demek demokrasi mücadelesidir. Demokrasi ayrı bir şey savaş ayrı bir şey kayım ayrı bir şey değildir. 
 
DEMOKARSİ İTTİFAKINDA BULUŞALIM
 
Tüm bunlara karşı HDP çatısını büyütelim. Yan yana olalım. Demokrasi ittifakında buluşalım. Demokrasi ittifakında buluşarak Türkiye’nin, Türkiye halklarının, emekçilerinin, kadınlarının eşit yurttaşlar olacağı bir demokratik anayasayı hep birlikte yapalım. Demokrasi ittifakı ve demokratik bir anayasa için bir mutabakat hazırlamalıyız. Yana yana gelmeliyiz, konuşmalıyız. Bir manifesto ortaya koymalıyız. Çünkü bu faşist ittifak gidiyor. Yerine demokrasi ittifakı geliyor. O yüzden gelin birlikte bu demokrasi ittifakını örelim. 
 
Şimdi HDP'de kenetlenme zamanı. Bu çağrımızı tüm HDP dostlarına tüm yoldaşlarımıza arkadaşlarımıza yapıyoruz. Gelin HDP'ye üye olun. HDP'de kenetlenelim. Yana yana gelelim. Şimdi HDP'yi büyütme zamanı. Üye kampanyamız sadece kağıt üzerinde üye olma değildir. Barış ve demokrasi mücadelesinin büyütülmesidir. O yüzden hepinizi HDP'ye bekliyoruz.”