HDP'li Gülüm: Tecrit Türkiye toplumunun tamamının sorunudur

img

DİYARBAKIR – HDP İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm, tecride karşı açlık grevinde olan Leyla Güven ve diğer tutuklulara Türkiye'nin batısından yeterince sahip çıkılmadığı eleştirisinde bulundu. Gülüm, oysa ki tecridin Türkiye toplumumun tamamının sorunu olduğunu vurguladı.

Kürt sorununun çözümünde tartışmasız kilit bir rolü bulunan PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecridin sonlandırılması talebiyle başlatılan açlık grevleri her geçen gün yeni katılımlarla sürüyor. Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in tutuklu bulunduğu cezaevinde başlatıp, dışarıda sürdürdüğü eylemi 91'inci gününe girdi. Aralarında DBP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, eski milletvekili Selma Irmak, gazeteci Kibriye Evren’in de bulunduğu farklı cezaevlerindeki 291 tutuklu da aynı taleple açlık grevinde. 
 
Türkiye’nin yanı sıra pek çok farklı ülkede kimi siyasiler açlık grevine girmiş durumda. 
 
Her gün yeni katılımlarla büyüyüp, yayılan açlık grevlerini ve bunun nedeni olan PKK lideri Öcalan’a dönük tecridi HDP İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm değerlendirdi.
 
‘ENGEL TEŞKİL EDECEK BİR YASA YOK’
 
Tecridin hukuksal olarak tüm yasalara aykırı olduğunu ve uygulanmasına gerekçe olarak gösterilecek herhangi bir yasa olmadığını belirten Gülüm, Türkiye'nin şu an kendi yasalarını çiğnediğini ifade etti. Cezaevine giren bir tutuklu ve hükümlünün aldığı cezaya bakılmaksızın ailesi ve avukatıyla görüştürülmemesinin yasalara göre mümkün olmadığını vurgulayan Gülüm, aynı şekilde Öcalan ile ailesi ve avukatlarının yasal olarak görüşmesine engel teşkil edecek herhangi bir yasa olmadığını kaydetti.
 
HDP’li Gülüm, buna rağmen yetkililerin yasal olarak engelleyemeyecekleri görüşmeyi "koster bozuk" ve "hava muhalefeti" gibi gerekçeler öne sürerek sürekli engellendiğine işaret etti.
 
'UYGULANAN HUKUK YASA  DIŞI’
 
Son zamanlarda ise görüşmelerin engellenmesi için verilen disiplin cezalarının gerekçe olarak gösterilmeye başlandığına dikkat çeken Gülüm, "Oysa disiplin cezası asla avukatıyla görüşünün önüne engel olarak konulabilecek bir gerekçe değildir. Böyle bir yasal düzenleme yoktur. Avukatıyla her koşulda görüşme hakkına sahiptir. Kaldı ki Sayın Abdullah Öcalan'ın Avrupa'da süren davaları var. Dolayısıyla avukatlarıyla düzenli olarak görüşmesi gerekiyor" dedi. 
 
Gülüm, Öcalan’ın avukatlarıyla görüştürülmemesine yönelik uygulanan hukukun bu nedenle "yasa dışı" olarak tanımladı.
 
'TÜRKİYE'YE BASKI UYGULAMALIDIR'
 
Yasalar kadar insan haklarına da aykırı olan Öcalan’a dönük bu tecrit politikasının 20 yıldır sürdüğünü söyleyen Gülüm, Öcalan ile birlikte İmralı'da kalan diğer hükümlülerin de tecrit edildiğini hatırlattı. Gülüm, tüm cezaevlerinde tecrit uygulamaları olduğunu, ancak İmralı Adası'ndaki uygulamanın çok daha yoğunlaştırılmış bir tecrit olduğunu vurguladı.
 
'TECRİDİN AMACI...'
 
AİHM gibi uluslararası mahkemelerin, Avrupa Konseyi gibi kurumların tecride tepki göstererek Türkiye'ye baskı uygulaması gerekirken,sessiz kalarak bu tecridi onayladığını dile getiren Gülüm, şunları söyledi: "Bu kurumların son raporu dışında tecride hiçbir şekilde değinmediler. Avrupa Sözleşmesi'ndeki hukuksal zorunlulukları yerine getirmemiş oldular. Son zamanlarda Avrupa'da bir takım siyasi partilerin ve kurumların tepkileri oluşmaya başladı. O anlamıyla yeni süreçte bir ses çıkıyor. Ama bu sesin hukuksal anlamda daha güçlü bir ses olması gerekiyor." 
 
Gülüm, çözüm sürecini sonlandıran hükümetin Kürt sorununu demokratik yollarla çözmek yerine yeniden savaş politikalarına döndüğünü de ifade etti. 
 
'SADECE KÜRT HALKININ SORUNU DEĞİL’
 
Gülüm’ün üzerinde durduğu bir diğer önemli nokta, tecridin sadece Kürt halkının sorunu olmaması. "Tecrit, aslında Türkiye toplumumun tamamının sorunudur” diyen Gülüm, şöyle devam etti: “Çünkü ülkede barış yoksa, hiçbir halkın önünün açılması mümkün olmuyor. Demokrasinin, özgürlüklerin kanallarının önünün açılması mümkün olmuyor." 
 
Ülkede süren ekonomik krizinin bir sebebinin de yine Öcalan'a uygulanan tecrit ve yürütülen savaş politikalarına ayrılan bütçe olduğunu vurgulayan Gülüm, Türkiye'de savaş sürdükçe hiçbir sorunun çözümünün de mümkün olmadığının altını çizdi. Gülüm, bu nedenle ancak tecridin kaldırılmasıyla barış kanallarının önünün açılmasına mümkün olduğunu kaydetti. Gülküm, "Türkiye'de barış kanallarının önü açılmadığı sürece her şeyin üstü, bu meseleyle örtülmeye çalışıyor" dedi.
 
'BARIŞI TOPLUMSALLAŞTIRMALIYIZ'
 
Yine Türkiye'nin batısında süren açlık grevlerine dair yeterli bir sahiplenilme olmadığını eleştirisinde bulunan Gülüm, "Türkiye'de Kürt sorunun demokratik yollarla çözümü olmadan diğer halklar açısından çözüm seçeneklerinin önünün açılmasının mümkün olmadığı meselesini, sanırım daha fazla anlatmamız gerekiyor. Belki de barış dediğimiz de en önce yapılması gereken barışın toplumsallaştırılmasını sağlamak olmalı" dedi. 
 
"Bu mesele hepimizin meselesi, hepimizin geleceği için çok önemli" diyen Gülüm, bu nedenle açlık grevindekilrin sesine ses olmak gerektiğini kaydetti.
 
MA / Özgür Paksoy – Mehmet Şah Oruç