Kadınlar Bakırköy Cezaevi önünden seslendi

  • kadın
  • 15:43 2 Aralık 2019
  • |
img
İSTANBUL – Kaldığı Bakırköy Cezaevi’nde zorla DNA örneği alınmak istenen Esin Kavruk ve aynı koğuştaki diğer kadın tutukluların, polislerce darp edilmesi kadın örgütleri tarafından cezaevi önünde protesto edildi.
 
Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde kalan Esin Kavruk isimli tutukludan DNA örneği alınmak üzere Adli Tıp Kurumu’na götürmek için 28 Kasım günü kaldığı B/6 Koğuşu'na baskın yapan polislerin, Kavruk ve diğer kadın tutukluları darp etmesi, kadın örgütlerin tepkisine neden oldu. Sosyalist Kadın Meclisleri (SKM), Anarşist Kadınlar, Dersim Kadın Platformu ve HDP Kadın Meclisi’nin de aralarında bulunduğu kadın örgütleri konuya ilişkin cezaevi önünde basın açıklaması yaptı.
 
Açıklamaya Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Meral Danış Beştaş, HDP İstanbul İl Eşbaşkanı Elif Bulut  ile bazı tutuklu yakınları da katıldı. 
“Bu hapishanede cinsel işkence var” pankartı açıp, “Bakırköy’de cinsel işkence var” sloganı atan kadınlar adına yapılan açıklama öncesi HDP Milletvekili Meral Danış Beştaş konuştu.  
 
Cezaevi’nde yaşanan saldırılara ilişkin Adalet Bakanlığı’nca herhangi bir açıklama yapılmamasını eleştiren Beştaş, bu durumu asla kabul etmeyeceklerin ifade etti.
 
AKP-MHP iktidarını “kadın düşmanı” olarak tanımlayan Baştaş, bu yönlü talimat hakimin suç işlediğini, Adalet Bakanlığı’nın ise bu duruma sessiz kalmaya devam edip, gerekli işlemleri yapmaması halinde bu suça ortak olacağını iade etti. Beştaş, “Bizler işkenceye ortak olmayın diye buradan Ankara'ya sesleniyoruz. Haftaya Meclis’te bununla ilgili ziyaretlerimizi, görüşmelerimizi, başvurularımızı yapacağız. Kadınlar  yalnız değildir. Biz kadınlar, hep birlikte işkenceye ve kadına karşı şiddete, bu uygulamalara karşı sesimizi yükselteceğiz” diye konuştu.
 
‘Anti demokratik uygulamalar devam ediyor’
 
HDK Eş Sözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit ise, “Yine bir Bakırköy Cezaevi klasiği ile karşı karşıyayız” diyerek, açlık grevi eylemleri döneminde karşılaştıkları antidemokratik uygulamaların bugün hala devam ettiğini dile getirdi.
AKP eliyle ifade özgürlüğünün her alanda kısıtlandığını söyleyen Gülistan, “AKP aynı zamanda yaşam hakkını ihlal ediyor, hukuku ortadan kaldırarak kendini yasalarla sınırlandırılmış bir devlet olmaktan çıkarmaya çalışıyor” diye ifadelerini kullandı.
 
İşkence suçlarında “zaman aşımı” olmadığını anımsatan Gülistan, konuşmasına şöyle devam etti: “Türkiye’de yaşam hakkı devlet eliyle her an tehdit altında. Cezaevinde insanları koğuşta darp edip, DNA örneği alıyorsanız, bu bir işkencedir. Kadın mahpuslar yalnız değildir ve buna sebep olanlar yargılanacaktır. Durumun Meclis, ulusal ve uluslararası ayaklarında takipçisi olacağız. Söz konusu uygulamaları gerek ulusal, gerekse uluslararası ayağının takipçisi olacağımızı ifade etmek istiyorum. Herkesi bu tarz insanlık duşu işkence olaylarına karşı daha duyarlı olmaya davet ediyoruz. Yan yana durursak, beraber mücadele edersek bu devlet polis inşa etme sürecini engelleyebiliriz.”
Hazırlanan ortak açıklamayı ise kadınlar adına Nurten Karahancı okudu.
 
‘MÜDÜRLER VE İNFAZ KORUMA MEMURLARI İŞKENCENİN FAİLİDİR’
 
Cezaevinde kalan  Esin Kavruk’un hakkında yürütülen soruşturmayla hiçbir ilgisi olmadığı halde beden muayenesi ve vücuttan örnek alınmaya zorlandığını söyleyen Karahancı, şunları belirtti: 
 
“Kendisi de bir sağlıkçı olan Esin Kavruk, 11 Kasım 2019 tarihinde infaz koruma memurları tarafından saç ve tükürük örneği alınması amacıyla Adli Tıp Kurumu götürülmüş. Söz konusu incelemeyi yapmakla görevli hekime beden muayenesi ve vücuttan örnek alınmasını kabul etmediğini belirtmiş ve hekim tarafından bu durum tutanak altına alınmıştır.28 Kasım tarihinde Kavruk’tan rızası olmamasına rağmen DNA örneği alınması için B-6 koğuşuna çok sayıda robocop kıyafetli infaz koruma memurlarıyla baskın yapılmıştır. Esin Kavruk’tan zorla DNA örneği alınması uygulamasına itiraz eden diğer tüm tutsaklara işkence yapılmıştır. 16 kadın tutsak darp edilerek, koğuştan çıkarılmış ve hücrelere götürülmüştür. 
 
Bu sırada Esin Kavruk’tan işkenceyle polisler tarafından DNA alınmış, bu işkence adli tıp birimi tarafından da belgelenmiştir. Arama adı altında B-6 koğuşu talan edilmiş, tutsaklara ait dava dosyaları, kitaplar, mektuplar ve pek çok eşyaya da el konulmuştur. Avukatların tutsaklarla yaptığı görüşmelerde, vajinalarına ve bellerine tekme atıldığı için yürümekte zorluk çeken, parmakları kırılan ve pek çok uzvunu kullanmakta zorlanan tutsakların olduğu bilgisi edinilmiştir. Mevcut yasalara dahi aykırı bir şekilde DNA örneği alınması şeklindeki kararı veren hakim, bu kararı uygulama adına tutsaklara cinsel işkenceye bizzat eşlik eden hapishane müdürleri ve infaz koruma memurları bu işkence suçunun faili konumundadırlar.” 
 
Devletin politik kadınlara dönük gelenekselleşmiş cinsel işkence yöntemini teşhir etmeyi sürdüreceklerini vurgulayan Nurten, “Tüm kadınları hapishanelerde, gözaltında, sokakta yaşanan tüm cinsel saldırılara karşı duyarlı olmaya çağırıyoruz. Bizler  kadın örgütleri olarak politik kadınların bu haksız uygulamaya karşı direnişlerini sahipleniyor, Esin Kavruk’a ve B-6’da tutsak edilen tüm kadınlara dönük bu erkek egemen saldırının sorumlularının yargılanması için sürecin takipçisi olacağımızı bir kez daha ifade ediyoruz” diye belirtti.
 
Açıklama, atılan “B/6’da cinsel işkence var”, “Politik kadın tutsaklar yalnız değildir” sloganları eşliğinde son buldu.