Ölümü aydınlatılmayan Pakize'nin annesi: Eşi sorumlu

  • kadın
  • 09:01 16 Eylül 2020
  • |
img
AĞRI - Tutak’ta evli olduğu kişiyle yaşadığı tartışmanın ardından şüpheli bir şekilde yaşamını yitiren Pakize Öztaş'ın annesi Jiyan Başboğa, olaydan kızına sürekli şiddet uygulayan eşini sorumlu tuttu. Anne, şikayetlerinden vazgeçmeleri için kendilerine para teklif edildiğini de söyledi. 
 
Ağrı'nın Tutak ilçesine bağlı Aşağı Kara Halit (Qerexalita Jêrê) köyünde yaşayan 2 çocuk annesi Pakize Öztaş (23), 19 Mayıs’ta evli olduğu A. Öztaş ile yaşadığı tartışmanın ardından şüpheli bir şekilde hayatını kaybetmişti. Olaydan sonra Öztaş’ın evli olduğu kişi gözaltına alınmış, ancak 2 gün sonra tanık ifadeleri üzerine serbest bırakılmıştı. Üzerinden 4 aya yakın bir süre geçen olaya ilişkin başlatılan soruşturmada şimdiye kadar herhangi bir gelişme yaşanmazken, Öztaş’ın ailesi adalet bekleyişi içerisinde.  
 
'ŞİDDET KIZIMI ÖLÜME GÖTÜRDÜ'
 
Anne Jiyan Başboğa, kızının eşi tarafından öldürüldüğünü ve olaya intihar süsü verildiğini iddia etti. Anne Başboğa, kızının kendi isteğiyle evlendiğini, ancak evlilikten bir süre sonra eşinin kendisini aldatmaya başladığını kaydetti. Sonrasında kızının sürekli yalnız bırakıldığını söyleyen Başboğa, “Kızım onu arayıp eve gelmesini istediğinde ise kendisine hakaret ediyordu. 6 ay içerisinde kızıma karşı yaptığı hakaretler, zulümler çoğalmaya başladı. Tüm bu nedenler kızımı ölüme götürdü" diye konuştu. 
 
Kızının maruz bırakıldığı şiddeti kendisine de anlattığını aktaran anne Başboğa, “Bu kadar hakaret ve şiddet olmasaydı kızım çocuklarını bırakıp nasıl böyle bir şey yapar? Kızım intihar ettiyse de eşi A. Öztaş’ın yüzünden etmiştir. A. Öztaş, yine bir seferinde kızıma şiddet uygularken 'Seni boğacağım. Allah seni öldürmezse ben seni öldüreceğim' diyor" diye paylaştı. 
 
7 YAŞINDAKİ TANIK  
 
Anne Başboğa, kızının intihar ettiği iddia edilen günde de şiddete maruz kaldığına işaret ederek, “Pakize, kendisine şiddet uygulandıktan sonra ağlayarak eve gitmiş. A. Öztaş artık evde kızıma ne yaptıysa kısa bir süre sonra kızım hayatını kaybetmiş. Kızımı arabayla hastaneye götürdükleri sırada bile A. Öztaş ona eşlik etmemiş ve yaylaya gitmiş. Kızım hastaneye götürüldüğünde zaten ölmüştü” dedi. 
 
A. Öztaş'ın ailesinin olaydan haberi olmayan 7 yaşındaki bir kızı korkutarak, tanık yapmaya çalıştığını belirten anne Başboğa, şunları aktardı: “Küçük kıza, olayın yaşandığı sırada A. Öztaş'ın evde olmadığını savcıya söylemesini istiyorlar. Daha sonra savcı A. Öztaş’ı ifadeye çağırıyor. Ona severek mi, görücü usulü mü evlendiklerini soruyor. O da severek evlendiğini söylüyor. Savcı da, 'Madem severek evlenmişsin eşin 4 saat Tutak’ta 4 saat ise otopsi için Ağrı’ya bekletildi. Ama sen eşinin cenazesine bile gelmedin' diyor." 
 
DEVLETİN ADALETİ OLSAYDI...
 
Köy sakinlerinin de yaşanan şiddetten haberdar olduğuna dikkati çeken Başboğa, “Bir insan işkence ve şiddet görmezse, nasıl çocuklarını bırakıp intihar eder? Hakaret görmese bir insan intihar eder mi” diye sordu. Kızın ölümünden eşini sorumlu tuttuğunu yineleyen Başboğa, “Kızımın hala otopsi raporu çıkmadı. Savcının yanına kaç kez gitmemize rağmen koronavirüs salgını yüzünden mesailerin geç başladığını, daha bir sonucun çıkmadığını söyledi. Eğer devletin adaleti olsaydı kızıma sebep olanlara ceza verirdi. Ben ömrümün sonuna kadar şikayetçiyim. Benim de ciğerim yanıyor. Bir yandan kızım bir yandan geride bıraktığı iki çocuğunun acısı içimi yakıyor. Kızım ve diğer kadınların hakları için mücadele edin” diye seslendi.  
 
‘KİMSE BU ZULMÜ KABUL ETMESİN’
 
A. Öztaş’ın ailesinin şikayetlerinden vazgeçmeleri için kendilerine para teklifinde bulunduğunu ileri süren Başboğa, şöyle devam etti: “Araya aracılar koyup para ile barışmamızı söylediler. Biz para değil kızımın hakkını istiyoruz. Sadece kızıma aldığımız eşyaların o evde kalmasını istemiyoruz. Kızımın eşyalarını bir yurda ya da ihtiyacı olan birine verilmesini söyledik. Eğer hak ve hukuk varsa bu zulmü kabul etmesinler. Başka hiç kimse bu zulmü bu hakaretleri yaşamasın. Hiçbir kadının canının yanmasını istemiyorum.” 
 
MA / Özlem Yayan