‘İstanbul Sözleşmesi uygulanırsa kadınlar yara almayacak’

  • kadın
  • 09:05 31 Temmuz 2020
  • |
img
ANKARA - Yıllar önce birlikte olduğu erkeğin şiddeti sonucu aldığı yaranın izini silmek için koluna çiçek dövmesi yaptıran Avukat Betül Çetin, “İstanbul Sözleşmesi ve 6284 uygulanırsa, kadınların hiçbiri yara almayacak” dedi.
 
Her geçen gün kadın cinayetlerinin, taciz ve tecavüzün arttığı Türkiye'de, iktidarın başlattığı İstanbul Sözleşmesi'nden geri çekilme tartışmaları sürüyor. Kadınlar için hayati önem taşıyan sözleşme, iktidar tarafından "aile içi huzuru bozma" ve "eşcinselliğe özendirme" gerekçeleriyle feshedilmek isteniyor.
 
Türkiye'nin ilk imzacısı olduğu ve 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul' da imzaya açılması nedeniyle "İstanbul Sözleşmesi" olarak bilinen “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”, kadına yönelik şiddet ve toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılık konularında yapılmış en kapsamlı sözleşme niteliğinde.  Sözleşme, ayrıca kadına karşı şiddeti bir insan hakkı ihlali ve ayrımcılık türü olarak tanımlıyor.
 
Bugüne kadar sözleşmenin etkin uygulanması için mücadelelerini sürdüren kadınlar, bu kez imzanın çekilmemesi için sokaklarda. Toplumsal Hukuk Kadın’dan Avukat Betül Çetin de 8 yıl önce uğradığı şiddettin ardından sözleşmenin uygulanması için mücadelesini sürdüren kadınlardan biri. “Kendimden biliyorum, eğer İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun tam olarak uygulanırsa, hiçbir kadın yara almayacak” diyen Çetin, sözleşmeden imzanın çekilmesine karşı mücadelede kararlı.
 
SÖZLEŞME HASTANEDEN BAŞLIYOR
 
Stajyer avukat olduğu dönem birlikte olduğu erkek tarafından fiziksel, psikolojik şiddete maruz bırakılan Çetin, o dönem yaşadıklarını şöyle anlattı: “ Şiddete uğradım, kolumu kesti. Ölümden döndüm ve bunu kimseye anlatamadım. Utandım. Şikayetçi olmaya çalıştım ama beni hastaneye fail götürdü. Hastane polisi fail yanımdayken bana ‘kolunuzu kendiniz mi kestiniz’ diye sordu. Fail yanımdaydı, bu nedenle ‘evet’ dedim. Polis gitti. Doktor hiçbir şekilde soru sormadı, sadece yaramı dikti.”
 
İstanbul Sözleşmesi’nin devlete kendi adına hareket eden kamu görevlilerine sözleşmenin gereklerini yerine getirmesini sağlama zorunluluğu yüklediğini hatırlatan Çetin, “Hastane polisi fail yanımda değilken ya da faili uzaklaştırdıktan sonra ‘Durumunuz ne, bir şiddet olayı var mı, güvende misiniz? Size koruma sağlayabiliriz, tedbir aldırabiliriz’ deseydi, belki o gün benim şiddet hikayem bitecekti. İstanbul Sözleşmesi hastaneden, karakoldan başlıyor ama uygulanmıyor. O zaman bir stajyer avukat olarak ben de uygulatamadım. Bununla ilgili şikayetçi olamadım” dedi.
 
4 YIL SÜREN DAVA
 
Kolundan aldığı yaradan sonra failden ayrılmak istediğinde de sürekli maruz kaldığı şiddetin devam ettiğini dile getiren Çetin, bunun üzerine fail erkek hakkında “Yaralama, konut dokunulmazlığını ihlal, hakaret ve tehdit” suçlamasıyla suç duyurusunda bulundu. Daha sonra açılan davanın dört yıl sürdüğünü ifade eden Çetin, şöyle devam etti: “Tutanaklar ve tanıklar olmasına rağmen, iki celsede bitecek dava, dört yıl sürdü. Çünkü kendisi avukat ve mahkeme bir şekilde avukat olduğu için yakalama kararı çıkarmadı. Ben de o süreçte davamı takip edebilecek bir durumda değildim. 4 yılın ardından tüm suçlardan ceza aldı ama mahkeme ‘Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması’ kararı verdi. Yani 5 yıl içerisinde bir suç işlemezse, bana yaptığı her şey yanına kar kalacak. İlk hastaneye kaldırıldığımda, polis görevini doğru yapmış olsaydı, ben de şikayetçi olabilecektim ve fail avukatlık mesleğini yapamayacaktı.”
 
YARALARINDAN ÇİÇEK AÇTIRDI
 
Kadın mücadelesiyle tanışmanın hayatında dönüm noktası olduğunu söyleyen Çetin, kolundan aldığı yaranın üzerine çiçek dövmesi yaptırdı. Çetin, kadın mücadelesinin yaşamında yarattığı değişimi ise şöyle anlattı: “Kadın dayanışması ve feminizm gerçekten yolumu açtı, güçlenmemi sağladı. Mücadeleye ancak bu şekilde devam edebiliyorum. Yaralarımdan çiçekler açtırdım. Kolum üstündeki kesiğin üzerine sevdiğim çiçekleri yaptırdım. Yolumun kesiştiği tüm kadınlara da bu hikayemi onlar için de dayanışma ve umut olsun diye anlatıyorum. Bu mücadele ile yaralarımızdan çiçekler açtırmaya devam edeceğiz. İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkacağız ve eğer İstanbul Sözleşmesi varsa biz de yara almayacağız.”
 
SÖZLEŞME ŞART
 
İstanbul Sözleşmesi’ni hedef alan batı dayatması iddialarının aksine, kadın mücadelesi ile elde edilen bir kazanım olduğuna işaret eden Çetin, “Sözleşmenin yazımında Türkiye'de bizzat katılıyor. İstanbul Sözleşmesi, devletlere tüm kurumları ve STK'lerle işbirliği içerisinde olma ve toplumsal şiddete dayalı kadına karşı şiddetin artmasını önleme ve koruma yükümlülüğü veriyor. Biz yıllardır kadınların erkekler ile eşit haklara sahip olduğunu söylüyoruz. Eşit ve özgür bir yaşam sunmak için İstanbul Sözleşmesi şart" ifadelerini kullandı.
 
6284 SAYILI KANUN
 
İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanunun uygulanmasında yaşanan aksaklıklara karşı kadın avukatlar olarak mücadele ettiklerini belirten Çetin, “Biz İstanbul Sözleşmesi’ni ve 6284'ü uygulayın derken, birdenbire ‘imza çekeceğiz’ tehditleri ile karşılaşıyoruz. İstanbul Sözleşmesi'nden imza çekmek, ‘yükümlülükleri uygulamıyorum’ demektir. 6284 sayılı kanunda da İstanbul Sözleşmesi hükümleri uygulanmayacak hale gelecektir ve 6284 sayılı kanunun kaldırılmasının yolu açılacak. Çünkü sözleşmeden imza çekmek demek, 6284 sayılı kanundaki kurulu güvencelerimizi kaybetmemiz anlamına gelecek. 13 yaşındaki kız çocuklarının tecavüzcüleri ile evlenmesinin önünü açmaya çalışan bir devletin, kadının karakola gidip bir tedbir kararını almasını engellemesi de çok muhtemel görünüyor” diye konuştu.
 
‘UMUTSUZ DEĞİL İSYANDAYIZ’
 
Bir kadın ve avukat olarak yaşamının her alanında mücadelenin olduğunu vurgulayan Çetin, “Ama artık yaptığımız itirazlar ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yaptığımız başvurular tek başına yeterli değil. Kadınların daha fazla ses çıkarması gerekiyor. Kadınlar sokakta olmalı ve haklarını korumalı. Çünkü eril devletin karşısında kadın mücadelesinin çok daha fazla büyümesi gerekiyor. Erkekler bu durumdan kendilerini azade görüyor olabilirler. Kadınlar, tüm toplumdaki insanların eşit bir şekilde hukuk devleti içerisinde yaşamasının güvencesi. Eril düzen yıkılana kadar mücadelemiz sürecek. Çünkü umutsuz değil isyandayız” diye belirtti.  
 
MA / Zemo Ağgöz - Eylem Akdağ