Yazar Baran: Kürtlerin en fazla dili işgal altında

img
MARDİN / ŞIRNAK – Kızıltepe’de düzenlenen bir panelde konuşan Yazar Bahoz Baran, “Devletin asıl silahı dildir. Kürtlerin de en fazla dili işgal altında” diyerek, Kürt kurumlarının anadile dair bir plan ve programlarının olmaması eleştirisinde bulundu.
 
21 Şubat Dünya Anadil Günü dolayısıyla Şırnak’ın Cizre ile Mardin’in Kızıltepe ilçelerinde paneller yapıldı.
 
Kızıltepe’de Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) ile Mezopotamya Kültür ve Sanat Derneği tarafından organize edilen panelde konuşmacı olarak Yazar Bahoz Baran yer aldı. Dernek binasında gerçekleştirilen panele onlarca kişi katıldı. 
 
Konuşmasında asimilasyon politikaları üzerinde duran Baran, asimile olan insanları hastalığa yakalanmış bireylere benzeterek, “Bir insan hastalandığı zaman tedavisini olarak iyi olabiliyor. Hastalığını tespit etmeyene kadar da iyi olamıyor. Asimilasyona maruz kalmış olan insan da asimile olduğunu kabul etmediği sürece bunu üzerinden atamaz. Asimilasyon hastalığı büyümeyene kadar bunun farkına varmıyoruz. Gerek ki; yaşamımızın her yerine sirayet edecek ondan sonra farkına varabiliyoruz. Hastalığımızın ne kadar büyük olduğunu bilmiyoruz. Yavaş yavaş hastalığımız ilerliyor farkına varamıyoruz. Artık biz bunu söyleyebilmeliyiz. Biz hastayız. İnsan hastalığını kabul ettiği an tedavi olabilir. Kabul etmediği sürece tedavi olamaz. Sadece asimile olanlar değil, sen de ben de hastayız bu anlamda” ifadelerini kullandı. 
 
‘ANADİLE DAİR PLAN VE PROGRAMIMIZ YOK’
 
Sosyo-Politik Saha Araştırmaları Merkezi’nin anadilin kullanım alanları ve oranlarına dair yaptığı araştırmaya dikkat çeken Baran, araştırmada ortaya çıkan Kürtçeyi en fazla yoksullar ve köylülerin kullandığı tespiti üzerinden Kürt siyasetçiler ile Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) eleştirilerde bulundu.  
 
Baran, eleştirilerini şöyle dile getirdi: “Bizim eksiklerimiz nelerdir? Kürt partileri ki en başta en büyük olanı HDP, Kürt diline ilişkin bir politikası yok. 50 yıldır siyaset yapıyor. Bu halkın en önemli meselesi dil meselesidir. Halk da bahsini yapıyor. Sen de bahsediyorsun. Madem öyle neden senin dil üzerine bir planın, programın bulunmuyor. Belediyeler de benzer şekilde aynı eksikliği yaşıyordu. Belediyeler dil ile ilgili tüm yükü KURDİ-DER’in üzerine yıkmıştı. Belediyeye dil ile ilgili giden herkes KURDİ-DER’e gönderiliyordu, sorun da buydu. Dile sahip çıkmak sadece KURDİ-DER’in işi değildir. Belediyesi de siyaseti de halkı da buna sahip çıkmak zorundadır. Biz hatalarımızdan ders almıyoruz. En büyük sorunumuz budur. Mesele sadece gramer öğrenmek, dil bilgisi öğrenmek değildir. Dilimizi hayatımızın her alanında var edebilmeliyiz.” 
 
‘DİLİMİZ GİTTİKTEN SONRA KARAKOLUN OLUP OLMAMASI ÖNEMLİ DEĞİL’
 
Anadilin öneminin sadece 21 Şubat’larda gündemleştirilmemesi gerektiğini belirtip, oluşturulan Kürt Dil Ağı’nın önemini vurgulayan Baran, Kürtlerin kendi toplantılarını, programlarını Kürtçe yapmaya özen göstermesi gerektiğinin altını çizdi.
Baran, “Devletin asıl silahı dildir. Kürtlerin de en fazla dili işgal altındadır. Dilimiz olmadıktan sonra bu karakolların burada olması ya da olmaması çok önemli değildir. Biz sürekli ertelemeci yaklaşarak, dilin kullanımına özen göstermez isek, siyaseten ‘başarıya’ ulaşsak bile dilimiz gitmiş, Türkçe hayatımızın her yerine sirayet etmiş olacak. Halk ömrünü veriyor bu dil için. Bu nedenle mücadelemizi veriyorsak da anadilimizde vermeliyiz” dedi.
 
GULAN: DİLİ ORTAKLAŞTIRMAK GEREK
 
Şırnak’ın Cizre ilçesinde faaliyet yürüten Bırca Belek Dil ve Kültür Derneği tarafından düzenlenen “Kültür ve Dil” başlıklı panelin moderatörlüğünü Roza Metîna yaparken, konuşmacıları Yazar Veysî Ulgen ve Şair Zozan Gulan oldu
Panelde ilk sözü alan Zozan Gulan, dil ve kültürün savunulması gereken en önemli alanlar olduğunu ifade eti. Gulan, “Bütün sokaklarda anadilin konuşulmasını savunuyoruz. Fakat biraz kendimize dönmemiz gerekiyor. Kendi dilimizdeki ağızları anlamıyoruz. Dil kurumları ve dil bilimcilerimizin dili ortaklaştıracak bir dil yaratması gerekiyor” dedi. 
 
ULGEN: DİL TARİH, KÜLTÜR VE DOĞADA YAŞAR
 
Dilin var olma sürecine değinen Veysî Ulgen ise, “Devlet yok ise; dil, tarih, kültür ve doğada yaşar” dedi.  Dilin özellikle kültür ile yaşadığını kaydeden Ulgen, “Kürt dili, devlet olmadığı halde bugüne nasıl geldi? Çünkü Kürtçe, doğaya bağlı bir dildir. Birçok sözcük doğadan dilimize geçmiş. Bakıldığı zaman doğanın Kürt dili üzerinde etkisi görülecektir. Dilin korunmasındaki bir diğer etmen de kültür ve tarihtir. Tarihe baktığımız zaman Kürtler köklü bir tarihe sahiptir. Bunun için devletsiz olarak bu güne kadar gelmiş. Bugün doğa, tarih ve kültür üzerindeki saldırının temeli Kürt dilidir. Çünkü biliyorlar Kürt dili doğadan kültürden koparılırsa yok olacaktır. Tarihimize sahip çıkarsak dilimize de sahip çıkmış olacağız” diye konuştu.
 
Konuşmasının devamın da dil ve siyasetin birbirine bağlı olduğunu vurgulayan Ulgen, Kürt dili 100 yıldır siyasi olarak yasaklansa da, Kürtlerin dillerini savunduğunu ama başka diller ile konuşarak işlerini yine başka diller ile yürüttüklerini dile getirdi.
 
Yine 90’larda yaşanan köy boşaltmalarının ardından metropollere gidin Kürt ailelerin yeni doğan çocuklarının çoğunun Kürtçe bilmediğine dikkat çeken Ulgen, bunun sebebini de o çocukların doğa ile bağlarının koparılması olarak açıkladı.
 
METÎNA: TOPLUMSAL HAFIZAYI YOK ETMEK İSTİYORLAR
 
Dilin, “yaşamın ana damarı” olduğunu belirten Moderatör Roza Metîna ise, dilin yaygınlaştırılması gerektiğini kaydetti.
 
Bunun için de herkesin önce kendi anadilini öğrenmesi gerektiğini söyleyen Metîna, yapılan araştırmalarda Kürt dilinin zenginlik açısından dünyada 31’inci sırada yer aldığına işaret etti. Asimilasyon politikalarına rağmen Kürtçenin bu kadar zengin olmasından dolayı devletin bilinçli olarak dil kurumlarına saldırdığını söyleyen Metîna, “Bir yandan TV açarken bir yandan da bizim kanallarımız kapatılıyor. Kürtçe eğitim veren kurumlarımız kapatılıyor. Kayyum gelir gelmez Mehmet Uzun, Ahmedê Xani, Uğur Kaymaz gibi isimlerinin verildiği yerlerin adını değiştirdi. Toplumsal hafızayı yok etmeye çalışıyorlar.  Bizler birlik ruhuyla hareket etmez ve bütün yaşantımızda Kürtçe konuşmazsak bu saldırılar devam edecek. Kürtçe’yi eğitim dili yapmamız gerekiyor. Çocuklarımızın Kürtçe konuşması gerekiyor. Çocukların konuşmadığı dil yok olacaktır. Kürt dili için eğer bir statü yaratmazsak Kürt dili de yok olacaktır” dedi.
 
Yapılan konuşmaların ardından soru-cevap bölümüne geçilen panel, Kürtçe eğitim alan 1'inci kur mezunlarına sertifikalarının verilmesiyle sone erdi.