‘Çocuklar barışın öznesi olmalı’

 
İSTANBUL – İHD İstanbul Şubesi Çocuk Hakları Komisyonu’nun insan hakları haftası kapsamında düzenlediği “Barış Sürecinde Çocuklar” konferansında, çocukların barışın inşasında birer özne olarak yer alması gerektiğine dikkat çekildi.
 
İnsan Hakları Derneği(İHD) İstanbul Şubesi Çocuk Hakları Komisyonu, 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası kapsamında Şira Kitap Kafe’de “Barış Sürecinde Çocuklar” başlıklı konferans gerçekleştirdi. Konferansta, “Savaşın ve barışın çocuklara etkisi”, “Politik özne olarak çocuk” ve “Çocuklarla barışı konuşmak” konuları ele alındı. Konferansın açılış konuşmasını İHD İstanbul Şube Başkanı Jiyan Tosun ve İHD İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Bilal Yıldız yaptı. Jiyan Tosun, Kürdistan’da 40 yıl süren savaşta ölen çocukları unutmadıklarını belirterek “Dünyada giderek silahlanma artıyor. Bizler egemenlerin savaşına karşı gözlemci olarak kalmıyoruz. Savaşlarda en çok çocuklar cinsel istismara maruz kalıyor. Bütün dünyadaki savaşlarda en çok çocuklar ölüyor” dedi. 
 
Açılış konuşması ve sinevizyon gösteriminin ardından konferansın ilk oturumu, “Savaşın ve barışın çocuklara etkisi” başlığı altında yapıldı. Genç Bellek Ağı’ndan Yasemin Soydan ve Xemgin Görücü, “Kürt illerinde çocuk yaşam hakkı ihlalleri” konusunu ele aldı. 
 
‘KÜRDİSTAN’DA 385 ÇOCUK KATLEDİLDİ’
 
İlk olarak söz alan Genç Bellek’ten Xemgin Görücü Türkiye’de AKP iktidarının gelmesiyle 1990’larda yaşanan sürecin sanki 2000 yılı ile birlikte kesilmiş gibi düşünüldüğünü belirterek 2000’li yıllarla beraber Türkiye’nin AB uyum sürecinde gerçekleştirdiği yasal düzenlemelerin etkili olduğunu ifade etti. 2000’den günümüze 385 çocuğun savaşlarda hayatını kaybettiğini, 850 çocuğun yaralandığını da belirten Xemgin Görücü, mayınlar sonucu 80 çocuğun hayatını kaybettiğini, 60 çocuğun da yaralandığını dile getirdi.
 
‘KÜRDİSTAN’DA OHAL TAMAMEN KALDIRILMALI’
 
Yasemin Soydan, Xemgin Görücü ile ortak hazırladıkları raporu anlatarak “Resmi olarak ve fiili olarak ilan edilen OHAL’e baktığımızda resmiyette aslında günümüze kadar 45 yıllık bir OHAL sürecinden bahsediliyor” dedi. Yasemin Soydan, 1990’lı yıllarda Kürdistan’da OHAL sürecinin yasal zemininin oluşma sürecini anlatarak “Yavaş yavaş OHAL süreci sivil toplumun olduğu yere kaymış. 2000’den şimdiye kadar hem askeri hem özel hareket timleri dahil edilerek yapay bir OHAL süreci gerçekleşti. 2016 yılında ciddi bir yasak ilan edildi. 2017 ve sonrasında da sanki OHAL ortadan kalkmış gibi gösteriliyor ama aynı şekilde devam ediyor. Yasal zemin artırılarak kalıcı bir OHAL süreci oluşturulmuş oldu” diye konuştu. Yasemin Soydan, barış sürecinin gerçekleşebilmesi için Kürdistan’daki OHAL’in tamamen kaldırılması gerektiğinin altını çizdi.
 
‘ÇOCUKLAR BARIŞIN ÖZNESİ’
 
“Toplumsal olaylarda çocuk adalet sistemi” konusunu ele alan Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Amed Şubesi Avukatlarından Gazal Bayram Koluman, çocukların barışın öznesi olduğunu vurgulayarak 50 yıldır süren çatışmalı ortamda Türkiye ve Kürdistan’daki çocukların yaşadığı hak ihlallerine dikkat çekti. Gazal Bayram Koluman, 6-8 Ekim Kobanê eylemlerinde yaşanan göç ve hak ihlallerine de değinerek çocukların yaşadığı süreci anlattı. Gazal Bayram Koluman, 2016 yılında Amed'deki çocukların çatışmalı, ses bombardımanının altında yaşadıklarını söyleyerek “Yığınla hak ihlalleri yaşandı. Biz Diyarbakır’daki ÖHD, İHD, TİHV ve birçok sivil toplum örgütü olarak Sur’a yürümek istedik. Bunlar engellendi” dedi. Gazal Bayram Koluman, Sur’da çocukların 60 gün boyunca savaş ortamında yaşamak zorunda kaldıklarını belirterek “61’nci gün sivil tahliyesi ilk gerçekleştiğinde çocukların tahliyesini izledim. Açlıkla mücadele etmiş, vücutlarında şarapnel parçaları olan çocuklarla karşılaştım. Bu çocuklar 2-6 yaşları arasında çocuklar ve devlet bu çocukları terör örgütü üyesi olarak adliyeye sevk etti. Şimdi soruyorum: 6 aylık bir bebek nasıl örgüt üyesi olarak adlandırılabilir?” diye konuştu. 
 
‘ÇOCUKLARI KONUŞMAK ZORUNDAYIZ’
 
Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Merkezi’nden Yüksel Genç de “Barış süreçlerinin çocuklara etkisi” hakkında konuştu.  Yüksel Genç, çocuk ve savaşı konuşmanın her zaman zor olduğunu belirterek “Çocuk ve savaşı konuşurken mağduriyetler üzerinden konuşuyoruz. Ama savaşın içindeki çocuk büyümek zorunda kalıyor. Köylerdeki birçok çocuk savaşmak istiyordu” dedi. Yüksel Genç, çocukların, barış süreçlerinde de görülmediklerini belirterek “Çocuklar büyüyen şiddetin en büyük hedefi halindeler. 1993’te tek yanlı ateşkes bozulduktan sonra göç, köy yakmalar başladı. O yılların çocukları çok hızlı bir şekilde politikleşiyordu. 90’ların çocukları politikti” diye konuştu. Çocukların barışı soyutlayarak anlattığına dikkat çeken Yüksel Genç, şöyle devam etti: “Bizim şuan ki çocuklarımız üretim açısından anlamsız kılınmış, uyuşturucuya bağımlı olmuş çocuklardır. Bu çocuklar birey olmaksızın hayatın en önemli hedefleri haline getirildiler. Bağlar’ın yüzde 80’i uyuşturucuya ulaşıyorsa, barışı konuşurken bu çocukları konuşmak zorundayız.”
 
‘POLİTİK ÖZNE OLARAK ÇOCUKLAR’
 
Konferansın ikinci oturumunda ilk sözü alan Cizre Belediyesi Eşbaşkanı Abdurrahim Durmuş, “Kürdistan’da politik bir özne olarak çocuklar” konusunu ele aldı. Devlet ve siyaset açısından çocukların hiçbir zaman özne olarak görülmediğini dile getiren Durmuş, Kürdistan’da devletin çocuklara yönelik özel savaş politikaları geliştirdiğini ve çocukların kendi hafıza ve kimliğini oluşturduğunu ifade etti. Metropollere taşınan Kürt ailelerin çocuklarının yaşadıklarının da politik olduğunu kaydeden Durmuş devletin çocuklar üzerinde arttırdığı ceza politikalarının onun çocuğun politik haklarını yok sayma konusunda panik içinde oluşunu yansıttığını belirtti.
 
‘ÇOCUKLAR SİYASAL SERMAYEYE DÖNÜŞTÜ’
 
Princeton University’den Hazal Hürman, “Türkiye’de çocukluğun kültürel politikası” konusunu ele aldı. Hazal Hürman, çocuklar üzerine yaptığı akademik çalışmalardan bahsederek barış sürecine giderken çocukların siyasal aktivizminin tartışılması gerektiğini söyledi. Çocukların Türkiye’de siyasal sermayeye dönüştüklerini söyleyen Hazal Hürman, “Çocuklar tarih üstü var olan bir kategori gibi ele alınsa da aslında böyle olmadığını çocukluk çalışması yapanlar gösterdi. Buna rağmen hukukun öznesi tek bir çocuk ekseninde gelişiyor. Çocukluğun icat olduğunu çalışma yapanlar söylediler” dedi. Hazal Hürman, devamında şunları konuştu: “Türkiye’de Batı merkezli oluşmuş çocukluk algısı, korunmaya ihtiyaç duyan olarak görülüyor. Kürt illerindeki çocuklara uygulanan politikalara baktığımızda ‘masum çocuk’ kavramının bir yana bırakıldığını görüyoruz. Bir grup çocuğun masumiyet algısı dışına itildiğini görüyoruz. Minyatür yetişkine geri döndüğümüzü tartışan bir yazın var.” Çocuk cezaevi yaşının düşürülmesinin gündeme geldiğini belirten Hazal Hürman, “Ahmet Minguzzi davasında özellikle Roman ve Kürt çocuklarına yüklenildi. 2015-2016 sonrasında çocukların çok fazla TMK kapsamında yargılandığı ve tutuklandıklarını gördük. Mahallelerini en çok da uyuşturucu çetelerinden korumaya çalışan çocuklar bir anda kendilerini uyuşturucu ağına girdiklerini gördüler” diye konuştu. 
 
‘ÇOCUKLARIN BARIŞA KATILMASI BİR YÜKÜMLÜLÜK’
 
Konferansın son oturumunda ise FİSA Çocuk Hakları Merkezi’nden Ezgi Koman, “Barışın inşasında çocukların katılımı mümkün mü? Barışın özneleri: Çocuklar” konusunu ele aldı. Ezgi Koman, barışın yalnızca çatışmasızlık olmadığını söyleyerek silahların bırakılmasının önemli olduğuna dikkat çekti. Ezgi Koman, inkar politikalarının gelecekteki kuşakların hafızasını etkilediğini söyleyerek, “Cizre’de 13 yaşındaki bir çocuk ‘Ölmeden önce barışı görmek istiyorum’ demişti bu cümle bana çok çarpıcı gelmişti. Barış meselesi, bir talep değil yaşama tutunma meselesidir” dedi. 
 
Barışın inşasına çocukların katılmasının bir yükümlülük olduğunu vurgulayan Ezgi Koman, “Barışın inşasına çocuklar katılmazsa barış eksik kalır” şeklinde konuştu. Ezgi Koman, çocukların ve gençlerin barış sürecine katılımının kalıcı barışı sağlayacağını dile getirdi. Ezgi Koman, barış inşasında çocukların yer alabilmeleri için yapılması gerekenleri sıralayarak barışın toplumsallaşmasının çocuk odaklı yaklaşımla olacağını sözlerine ekledi.