Tiryaki: Yerelde güçlü demokrasi olursa ülke güçlenir

 
MERSİN - Fikri Sönmez Yerel Yönetimler Araştırma ve Geliştirme Vakfı tarafından düzenlenen panelde konuşan DEM Parti’li Mehmet Rüştü Tiryaki, OHAL rejiminin yasalaşıp kalıcılaştığını belirterek, “Yerelde ne kadar güçlü bir demokrasi varsa o ülke o kadar güçlüdür” dedi.
 
Fikri Sönmez Yerel Yönetimler Araştırma ve Geliştirme Vakfı tarafından Mersin’de “Yerel Yönetim Politikaları ve Deneyimleri” başlıklı bir panel düzenlendi. Yenişehir Belediyesi Atatürk Kültür Merkezi (AKM) Özgürlük Salonu’nda yapılan panelin moderatörlüğünü Canan Yüce yaparken konuşmacılar Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Rüştü Tiryaki, Yeşil Sol Parti (YSP) Genel Eş Sözcüsü Ahmet Asena, Rize, Fındıklı Belediye Başkanı Ercüment Şahin Çervatoğlu ve DEM Parti Agirî Belediye Eşbaşkanı Hazal Aras ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Günaydın katıldı.
 
Fikri Sönmez Yerel Yönetimler Araştırma ve Geliştirme Vakfı kurucularından Naci Sönmez, “Bugün ciddi bir derin demokrasi krizi yaşandığı, belediyelere kayyım atandığı ve belediye başkanlarının tutuklandığı, adaletsizliğin hüküm sürdüğü böylesine bir dönemde bu vakfı kurmak istedik. Demokratik krizlere çözüm üretmek adına mücadele yürütmek amacındayız. Yeni bir yaşamı, radikal demokratik bir yaşamı kurmak istiyorsak yüzümüzü Fatsa’ya dönmek durumundayız” ifadelerini kullandı.
 
‘CHP HER KATKIYI SUNMAYA ÇALIŞIYOR’
 
Gökhan Günaydın, kayyım atamalarına değinerek, “Belediye başkanlığı şu anda ülkedeki en tehlikeli iş. Belediye başkanları terör isnadıyla görevden alınıyor, yetmiyor meclis üyelerine de seçim yaptırtmıyor ve kayyım atıyor” dedi. 
 
Günaydın, antidemokratik uygulamalar karşısında kültürel, siyasal, sosyolojik, iktisadi birlikteliğin güçlü kurulması gerektiğini belirterek, “Türkiye’ye barış getirmek için, yeni bir Türkiye kurmak için birlikteliğe ihtiyaç var. Bu sürece CHP elinden gelen her katkıyı sunmaya çalışıyor. Bizim o komisyona girmememiz için çok çaba gösterdiler ama biz o komisyonda kalmaya ve barışa ciddi katkılar sunmaya devam edeceğiz. Bunun en ciddi aşamasının yeni bir anayasal düzenleme olduğunu söylüyoruz. Bu ucube başkanlık sistemini tarihe gömmek için bir anayasal değişikliğe ihtiyaç var. Mevcut durumda demokrasi ve barış için her şeyi yapacağız ama AKP-MHP’nin ömrünün bir saat daha uzamasına vesile olabilecek herhangi bir işe imza atmayacağız” ifadelerini kullandı.
 
‘OHAL REJİMİ KALICILAŞTI’
 
Ardından söz alan Mehmet Rüştü Tiryaki, vakfın önemine değinerek, Fikri Sönmez anlayışının nostalji olarak kalmadığını, DEM Parti’nin olduğu her yerde bu anlayışın yürütüldüğünü dile getirdi. DEM Parti’nin 26 yıllık bir yerel yönetim tecrübesi olduğunu aktaran Tiryaki, “Bu deneyimin büyük bir bölümü kayyımlar eliyle kesintiye uğradı. Neden kayyım? 15 Temmuz’dan sonra Türkiye bir Olağanüstü Hal Rejimi (OHAL) rejimi olarak yürütülmeye başlandı. OHAL kalkmış görünse de devam ediyor. O Kanun Hükmünde Kararname’lerin (KHK) tamamı yasalaştı ve kalıcı OHAL rejimi devam ediyor, bu yolla kayyıma yasal bir kılıf uydurdular. Kürtlerin yaşadığı 2 temel sorun var: Partilerinin kapatılması ve kayyımlar eliyle belediyelerin gasp edilmesi. Bunların sebebi şu: siyasi iktidarlar Kürtlerin kendi kendilerini yönetebildiklerini herkesin görmesini istemiyorlar. Kürt halkının hafıza biriktirmesini istemiyorlar. Başka siyasi partilerle iş birliği yapıp belediye meclisine girmesine dahi karşı çıkıyor, kriminalize edip görevlerinden uzaklaştırıyorlar. Hala 10 tane belediyemiz kayyımlar eliyle yönetiliyor. Bizim demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü bir belediyecilik anlayışımız var. Hiçbir belediyemizde eşbaşkanlarımız tek başlarına belediyeyi yönetemezler. O kentin bütün bileşenleri ile kent yönetilir. Her düzeyde eşit temsiliyet ile belediyelerimizi yönetmeye çalışıyoruz” diye konuştu.
 
‘YERELDE DEMOKRASİ VARSA O ÜLKE GÜÇLÜDÜR’
 
DEM Parti’nin yerel yönetimlerde yaptığı ilk çalışmaların kadın çalışmaları olduğunu aktaran Tiryaki, şunları söyledi: “Farklı inançların, farklı dillerin olduğu bir mozaiktir Türkiye. Biz bu farklılıkları yaşatmaya çalışıyoruz. Çok dilli belediye hizmeti vermeye çalışıyoruz. Dinlere, inançlara sahip çıkan bir belediyecilik yapmaya çalışıyoruz. Amed ve Mardin’de yaptığımız ilk işlerden biri Hristiyan ve Süryani inançlarına pozitif ayrımcılığı geliştiren çalışmalar yapmak. Kayyımlar, on binlerce yetişmiş arkadaşımız işten çıkardı. Halkımızın geleceği de hapsedildi. Bazı belediyelerimiz 10 yıllık borçlandırılmış durumda. Bizim projelerimizin büyük bir bölümünü merkezi yönetim engelliyor. Türkiye’de yerel yönetim anlayışının kökten değişmesi gerekiyor. Bir sabah bir kararname ile ‘gazete, dergi alamazsınız, araç kiralayamazsınız, bina yapamazsınız’ deniyor. Bir kararname ile hizmet üretmenin bu kadar sınırlanması mümkün. Bu, demokrasi açısından büyük bir tehlikedir. Yerelde ne kadar güçlü bir demokrasi varsa o ülke o kadar güçlüdür. Temennimiz o ki Avrupa Birliği Yerel Yönetimler Özerklik Şartnamesi üzerindeki çekinceler kaldırılsın. Kürt sorununun kendisi AKP’nin ömründen daha önemli bir sorun. Kürt sorunu AKP’den önce de vardı, eğer çözmezsek AKP’den sonra da sürmeye devam edecek. Bu saatten sonra bu ülkeye demokrasi getireceklerine inanmıyoruz. Fakat çatışmalı ortam varlığını sürdürdüğü sürece bu ülkeye asla demokrasi gelmeyecek. Kürt sorunun çözülmesi belki bu ülkeye demokrasi getiremeyecek ama demokrasiye geçilmesi için kapı aralayabiliriz. Kürt sorunun çözülmesi demek, Türkiye’nin demokrasisine hizmete edecektir.”
 
‘YEREL YÖNETİMLER BARIŞIN EN ÖNEMİ UNSURLARINDAN’
 
Yeşil Sol Parti Genel Eşsözcüsü Ahmet Asena ise, toplumsal barış ayağında yerel yönetimlerin önemine vurgu yaparak, “Denklemi değiştirmek ve mümkün olduğunca yereli ön planda tutmak önemli. Yerel yönetimler toplumsal barışın da en önemli unsurlarındandır. Burada ciddi bir şekilde muhalefetin önünde tüm bunları dönüştürme yükümlülüğü duruyor. 30 yıldır MHP’de olan Toroslar Belediyesi’nin bu masa etrafında toplanmış yapı sebebiyle CHP’nin eline geçmesi bu duruma en iyi örneklerden biridir” diye konuştu.
 
'EŞBAŞKANLIK İKTİDARI TÖRPÜLEME SİSTEMİDİR'
 
DEM Parti Agirî Belediye Eşbaşkanı Hazal Aras, eşbaşkanlık sisteminin "tek adam" iktidarına karşı eşitlikçi bir hamle olduğunu belirterek, “Eşbaşkanlık sistemi kişinin kendi iktidar egosuyla savaşmasını, kendini terbiye etmesini gerektiren bir sistem tek adam yöneticiliğini bertaraf eden bir sistem. Kürt siyasal hareketinin ve Kürt kadın hareketinin ortaya çıkardığı çok önemli bir sistem. Eşbaşkanlık, birlikte yönetmeyi, birlikte karar almayı, birlikte zorlanmayı ve yargılanmayı gerektiren bir sistem. Hiç kimse iktidar egosundan azade değildir ama bu eş başkanlık sistemi o egoyu törpüleme sistemidir. DEM Parti yerel yönetimler politikalarından kadın politikalar müdürlüğü zorunluluktur. Belediyede yapılacak her çalışmada kadın perspektifini görünür kılma çabasıdır” dedi.
 
DEM Parti’nin eşbaşkanlık sistemini hayata geçirmesinin, sistemde tahammülsüzlük yarattığını vurgulayan Hazal Aras, kayyımların ilk olarak kadın alanında yapılan çalışmalara saldırdığına işaret etti. Hazal Aras, “Nasıl ki Mehdi Zana’ lara, Fikri Sönmez’ lere saldıran bir sistem varsa bugün de o sistem varlığını özellikle kayyımlarla sürdürüyor. Kayyımların ilk saldırısı eşbaşkanlık sistemine oluyor. Kürdü tebaa olarak gören bir anlayış, Kürdün kendi kendini çok iyi yönetmesine tahammül edemedi. Kayyımlar aslında ilk olarak bu tahammülsüzlükle bir kibir saldırısı olarak başladı. Yapılan ilk saldırı kadın kurumlarına, kadın çalışmalarınaydı. Çünkü bir yönetim deneyimi oluşturmamızı istemediler” diye konuştu.
 
'TEKÇİ ANLAYIŞIN PANZEHİRİ KOLEKTİF AKILDIR'
 
Son olarak söz alan Rize Fındıklı Belediye Başkanı Ercüment Şahin Çervatoğlu, konuşmasına kendi anadilinde Lazca olarak selamlama yaparak başladı. Halkçı belediyecilik, ekolojik, kadın dayanışmacı belediyecilik çerçevesinde farklılıkların zenginlik olarak kabul edilmesi gerektiğini ifade eden Çervatoğlu, toplumcu yerel yönetimler fikrinin inşa edilmesi gerektiğini vurguladı. Çervatoğlu, “Kapitalizmin bizi birbirimize düşman ettiği yerde kamucu anlayışla hareket etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Belediye sosyalizmine ihtiyaç vardır. Bu çerçevede Fındıklı’da imece kültürü ile bunu yapmaya çalışıyoruz. Fikri Sönmez’in üreterek yaşatmaya çalıştığı anlayışı biz dayanışma ile inşa edebilir miyiz diye düşündük. Sosyalizmi bize hep kötü anlatıldı. Bu kadar özelleştirmenin olduğu dünyada kamusal olanın kamuda kalması gerektiğini savunmamız lazım. Hizmetlerimizin kamusal bakış açısıyla halkımıza geri dönmesi çok önemli. Mevcut yasalarla belediyelerin içini boşaltacak bir yere getirdiler. Belediye ticarethane değildir, niye şirketleri var? Neden ihale ile iş yapıyor? Tekçi anlayışın panzehiri kolektif akıldır, farklılıklarımıza rağmen ortaklığı ortaya çıkarıp mücadeleyi ortaya çıkarmaktır. Antifaşist, antikapitalist bir çerçevede ortak mücadeleyi oluşturacağımıza inanıyorum” şeklinde konuştu.
 
Panel, soru cevap bölümü ile sona erdi.