ANKARA - Abdullah Öcalan ile görüşme talebinde bulunan 350 avukattan biri olan Almanyalı hukukçu Lukas Theune, Türkiye'nin kendi kendine “şu kişiyi umut hakkından muaf tuttuk” demek gibi bir hakkı olmadığını belirterek, “Bu durum yasadışıdır. Türkiye, yine suç işliyor” dedi.
Avrupa’da 22 ülkeden 350 avukat, İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ağır tecrit koşullarında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile görüşme talebiyle 13 Eylül’de Adalet Bakanlığı’na başvurdu. İmralı’da 18 aydır sürdürülen haber alınamama haliyle derinleştirilen tecrit halinin işkencenin önlenmesi konusunda uluslararası ihlal teşkil ettiğini belirten avukatlar, aynı başvuruyu Avrupa Barolar Birliği, Türkiye Barolar Birliği ve uluslararası insan hakları örgütlerine de yaptı. Avukatlar yaptıkları başvuruya dair 14 Eylül'de, Belçika’nın başkenti Brüksel Avrupa Basın Kulübü’nde bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıya, çok sayıda hukuk ve insan hakları örgütü temsilcisi ile PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın avukatı Mahmut Şakar katıldı.
İmzacı avukatlardan Almanyalı hukukçu Lukas Theune, Mezopotamya Ajansı'na (MA) yaptıkları başvuruyu değerlendirdi.
Avukat Lukas Theune
‘İMRALI'DAKİ TECRİT BENZERSİZ’
İmralı'daki tecrit durumunun bir benzeri olmadığının altını çizen Theune, "Bazı benzer koşullar Guantanamo'da da var denebilir. Bunun dışında ABD'nin geçmişte Küba'da tutukluları avukatlarıyla görüştürmeden tuttuğu bilinen bir gerçek. Fakat İmralı'da süren bu durum şu an için benzersiz diyebiliriz. Burada Öcalan 2019'dan, diğer 3 tutuklular ise 2015'ten beri avukatlarına erişim olmaksızın tutuluyor. Bu durum bütün dünyada var olan tüm yasaları ihlal ediyor” dedi.
Uluslararası anlaşmalara göre, her tutuklunun, her zaman avukatıyla görüşme hakkı olduğunun altını çizen Theune, “Bu her ülkenin hem kendi yasalarında hem uluslararası anlaşmalarda açık ve net bir şekilde yazılmıştır. Türkiye'nin İmralı'da yaptığı ise dediğim gibi benzersiz bir durum ve bunu temize çıkarmak, haklı göstermek için söyleyebilecekleri hiçbir şey yok" diye belirtti.
'TÜRKİYE ORTAYA ÇIKABİLECEK TEPKİDEN KORKTU'
Öcalan'ın 25 Mart 2021'de aniden daha önce kendisine kullandırılmamış olan telefon hakkından faydalandırıldığını, bu durumun çok kritik bir zamana denk geldiğini ve AKP hükümetinin bu durumu siyasi anlamda bir avantaja çevirmeye çalıştığını ifade eden Theune, şöyle devam etti: “AKP rejimi, dünyada ve Türkiye'de Kürt illerinde Öcalan'ın sağlık durumuyla ilgili pek çok insanın endişelenmekte olduğunu biliyordu. Bu endişenin büyümesi durumunda ortaya çıkacak tepkiden korkuyordu. Bunu da politik bir hamleyle avantajlarına çevirmeye çalıştılar. O dönemde oluşturulan bu politik baskının tekrar oluşturulması gerektiğini düşünüyorum ki, meslektaşlarımız müvekkilleriyle görüşebilsin ve her insanın hakkı olduğu gibi müvekkillerini savunabilsin."
'YAPTIRIM UYGULANMAMASI POLİTİK BİR KARAR'
İmralı’da avukat görüşünün engellenmesinin uluslararası insan hakları ihlalinin yanı sıra Birleşmiş Milletler (BM) Sözleşmesi’nin de ihlali anlamına geldiğini söyleyen Theune, bu anlamda Türkiye'ye yaptırım uygulanabileceğini, uygulanmamasının ise politik bir karar olduğunu vurguladı. Theune, "Avrupalı devletlerin süregelen tecride yönelik yaptırım uygulama hakkı var. Yeter ki Türkiye ile işbirliklerini durdursunlar. İmralı'da olan biten Türkiye'nin gerçekleştirdiği tek hak ihlali değil, ama en önemlilerinden bir tanesi. Elbette ki buna karşı yaptırım uygulanması mümkün ve bu yaptırımları uygulama hakkı ve yetkisi olan merciler var. Ancak bu politik bir karar. Yani ben bir avukat olarak bunun neden olduğunu hukuki olarak açıklayamam. Zira açıklaması hukuki değil” ifadelerini kullandı.
‘DERHAL YAPTIRIM UYGULAMALI’
“Rusya ve Ukrayna çatışması da sürerken, Avrupa ülkeleri Türkiye'nin çok kritik bir pozisyonu olduğunun farkında ve Türkiye'ye ses çıkarmaya cesaret edemiyorlar” diyen Theune, “İstiyorlar ama yapamıyorlar. En azından görünen bu şekilde. Çünkü herkes Türkiye'nin işlediği savaş suçlarının ve insan hakları ihlallerinin farkında. Ama hukuki anlamda ele alacak olursak, evet, yaptırım uygulanması hukuki anlamda mümkün ve derhal de uygulanmalı" diye belirtti.
'TECRİDE DÜNYA HALKLARI DA SES ÇIKARMALI'
Tecride ilişkin zaman içinde pek çok kampanya başlatıldığını sözlerine ekleyen Theune, "Yalnızca Türkiye'de, son dönemde 800'e yakın avukat Abdullah Öcalan'la görüşme başvurusu yaptı. Şimdi bizler, 350 Avrupalı avukat olarak bir başvuru daha yaptık. Dünyanın çeşitli yerlerinden 750 avukat daha bugün bir başvuru daha yaptı. Ama İmralı'da gerçekleşen bu korkunç duruma sadece avukatların odaklanması yeterli değil. Tüm dünya halklarının İmralı'da gerçekleşen bu eşi benzeri olmayan hak ihlaline ses çıkarması gerekiyor. Baskı oluşturmamız gerekiyor. Sesimizi daha gür ve daha güçlü çıkarmamız gerekiyor. Bütün bunları yapabilirsek, bu Erdoğan'ın altından kalkamayacağı bir siyasi bedele denk gelecek. Öcalan ve diğer 3 tutukluyu avukatlarıyla görüştürmek zorunda kalacak" ifadelerini kullandı.
‘EKONOMİK YAPTIRIM UYGULANMALI’
İmralı'daki tecritle aslında avukatların müvekkilleriyle görüşme hakkının da ihlal edildiğini belirten Theune, avukatların müvekkilleriyle görüşme hakkına dair maddelerin AB ülkeleri yasalarında da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde (AİHS) de açık bir şekilde ifade edildiğini belirtti. Asrın Hukuk Bürosu'nun da pek çok kez AİHM'e başvuruda bulunduğunu belirten Theune, şunları söyledi: "AİHM'de daha önce Öcalan'ın yargılanmasının adil olmadığı hükmünü vermişti. Burada asıl sorun Türkiye'deki rejimin kontrolden çıkmış, hiç bir mahkeme kararını dikkate almayan bir pozisyon almış olmasıdır. Türkiye’de amiyane tabirle şu an hiçbir hukuki kararı, hiçbir mahkeme kararını takmıyor. Örneğin daha yeni AİHM, Kavala'nın serbest bırakılması gerektiği hükmünü verdi. Türkiye ne yaptı? ‘Bırakmıyorum’ dedi. Hukuki olarak Türkiye'nin bu kararı takmamak gibi bir hakkı yok. Bu çok zor bir durum. Bu durumda en mantıklı şey, zaten ekonomisi çok kırılgan durumda olan Türkiye'ye ekonomik yaptırımlar uygulamak olur, zaten Türkiye bunun dışında herhangi bir yaptırım türünü de umursamıyor. Tek düşündüğü, daha fazla oy kaybetmemek için ekonomiyi belli bir çizgide tutmak. AİHM de bu anlamda daha net beyanlarda bulunmalı ve avukat hakkının engellenemeyeceğini Türkiye'ye net bir şekilde ifade etmeli diye düşünüyorum, ama sonunda Türkiye bunu dinlemeyeceği için, en mantıklı ve çözüme yönelik yol, ekonomik yaptırım.”
'TÜRKİYE KİMSEYİ UMUT HAKKINDAN MUAF TUTAMAZ'
Türkiye'nin yakın zamanda Öcalan'ın “umut hakkı”ndan muaf tutulduğunu açıkladığını ifade eden Theune, "Türkiye'nin kendi kendine ‘şu kişiyi umut hakkından muaf tuttuk’ demek gibi bir hakkı yok. Bu hukuki değil. Hiçbir ülkenin, hiç kimsenin kendi kendine yasaların üstünde kararlar verme hakkı yok. Bu durum da yasadışıdır. Türkiye, yine suç işliyor. Peki bu önlenebilir mi? Bu da politik bir sorun. Çünkü İmralı hapishanesi Türkiye kontrolü altında. Gidip ‘siz yasaları çiğniyorsunuz’ deyip oradaki tutukluları alıp çıkamaz hiç kimse. Bunu engelleyecek mekanizma yok mu? Var. Hukukun ta kendisi. Ancak dediğimiz gibi, Türkiye bir haydut devlet haline gelmiş durumda ve hiçbir yasayı veya mahkeme kararını umursamıyor" ifadelerini kullandı.
'ÖCALAN TEMEL İNSAN HAKLARINDAN YARARLANMALIDIR'
Avukatla görüşme hakkına dikkat çeken Theune, sözlerini şöyle noktaladı: " Ne olursa olsun her insanın, her tutuklunun ailesi ve avukatları ile görüşme hakkı, temel insan hakkıdır. Abdullah Öcalan temel insan haklarından yararlanmalıdır. Mesele bu kadar basit."
MA / Gözde Çağrı Özköse