'Bu yıl 8 Mart eylemleri bir kırılma noktası olacak'

img

ANKARA - Filistin Kadın Komiteleri Birliği Temsilcisi Abeer Abu Khdair, “Filistin’in kurtuluşu kadının kurtuluşuyla mümkün olur” derken, Tunus Demokratik Kadınlar Birliği Başkanı Yosra Frawes ise “Bu yıl 8 Mart eylemleri bir kırılma noktası olacak" dedi. 

Direnerek kendilerini var eden ve toplumsal yapıya her 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde olduğu gibi bu yıl da alanlara çıkarak cevap vermeye hazırlanan kadınlar, eşitlik ve özgürlük taleplerini bir kez daha haykıracak. Savaş ve şiddetin hakim olduğu Ortadoğu’da iktidar hegemonyasının yanı sıra dini örgütlerin baskılarına, işgal altında olan ülkelerde yaşadıkları göç, taciz ve tecavüzlere karşı mücadele veren kadınlar, bu yıl 8 Mart eylemlerinin bir kırılma noktası olacağını söyledi. 
 
Erkek egemen iktidarlara karşı alanlarda olan Ortadoğulu kadınlar, ülkelerindeki kadın sorunlarını ve vazgeçmedikleri mücadele yöntemlerini Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi.
 
‘SOKAĞA DÖKÜLDÜK’
 
Filistinli kadınların yaşadıklarını ve verdikleri mücadeleyi anlatan Filistin Kadın Komiteleri Birliği Temsilcisi Abeer Abu Khdair,  en büyük sorununun kendi içlerindeki bölünmüşlük olduğunu söyledi.  Khdair, “Kadınlar özelinde ise bütün Filistin kadın örgütlerinin tek çatı altında toplanması ve bu 21’inci yüzyılın Trump’ın ortaya koyduğu plana karşı bir duruş sergileme. Bu yönlü çabalarımız var. Filistin davasını boşa çıkartan bu girişime karşı kadınlar olarak sokağa döküldük, eylemler yaptık” dedi.
 
‘RADİKAL DİNCİLER ENGEL OLUYOR’
 
Filistin’de kadın hareketinin çalışmalarına karşı olan bir radikal dinci yapılanma olan Hizb-ut Tahrir olduğunu kaydeden Khdair, kadınların en büyük baskıyı gördüğü güce karşı en büyük mücadeleyi verdiğini belirtti. Khdair, “Kadın hareketinin çalışmalarını yapmalarına, sokağa dökülmelerine, söz konusu anlaşmaların iptal edilmesi için yürüttükleri faaliyetlere karşı Hizb-ut Tahrir ve radikal dincilerin yoğun bir kara propagandası söz konusudur. Filistinli kadın en büyük baskıyı ihtilalden alıyor ve en büyük mücadelesini doğal olarak ihtilale karşı veriyor. İhtilal tarafından öldürülüyor, şiddete maruz kalıyor, katlediliyor. Dolayısıyla Filistinli kadının öncelikli mücadelesi ihtilale karşı gelişiyor” diye konuştu. İşgal edilen topraklarda kadın hareketleri olarak bir ofis açmalarının mümkün olmadığını dile getiren Khdair, tüm çalışmalarını evlerde yürütmeye çalıştıklarını anlattı. Çalışmalarının takip edildiğini ve baskı altında olduklarını söyleyen Khdair, önemli sorunlarından birinin de kadınların kanuni bir temsiliyetinin olmaması olduğunu vurguladı.
 
KUDÜS’TE AŞİRETSEL BASKI
 
Filistin mahkemelerine kadınların gittiğini ve temsilin sağlandığını; ancak Kudüs'te böyle bir durumun olmadığını belirten Khdair, “Orada kadınların yaşadıkları sorunları aşiretsel yapılar çözüyor. Her halükarda kadın baskı altında. Geleneksel yapılar olan aşiretsel yapılar kadını baskı altına alıyor. Aynı şekilde ihtilal bölgesinde bu olumsuzluklar yaşandığı gibi Filistin otoritesinin olduğu bölgelerde de aynı sorunlar var. Kadın sorunları genellikle aşiretlere, geleneksel yapılara götürülüyor. Bizim Filistin Kadınlar Birliği olarak bütün çabalarımız kanuni düzenlemelerin yapılması. Özellikle kadına yönelik şiddete karşı gerekli kanuni düzenlemelerin yapılması yönünde çalışmalarımız var” diye konuştu.
 
Filistinli kadınlar olarak, evlilik, miras ve boşanma gibi meselelerde 1967 yılları öncesi düzenlenmiş Ürdün kanunlarına, yani Ahval-i Şahsiye dedikleri düzenlemelere göre yapılmasına karşı da mücadele verdiklerini dile getiren Khdair, kadınlar olarak yeni kanuni düzenlemeler yapılmasını talep ettiklerini belirtti.
 
HEDEF İKTİDARIN DÖNÜŞTÜRÜLMESİ
 
Türkiye’deki kadına bakışın Arap ülkeleri ile aynı olduğunu söyleyen Khdair, “Yani kadın yok hükmündedir bu coğrafyada. Bizim mücadelemiz de kadınların tüm haklarını alması içindir” dedi. Türkiye’nin de diğer İslam ülkeleri ile aynı olduğuna dikkat çeken Khdair, “En temel taleplerimiz sol kadının bilinç olarak düzeyinin yükselmesi, siyasi kararlarda pay sahibi olması, eşit temsiliyetin sağlanması” diye sıraladı. Filistin’deki kadınlar olarak öncelikli hedeflerinin iktidarların dönüştürülmesi, gerekli düzenlemelerin yapılması, kadın temsiliyetinin oluşması olduğunu kaydeden Khdair, “Etrafımızdaki coğrafyaya baktığımızda erkek egemen anlayış söz konusu olduğu için kadın yok hükmündedir. Buna karşı bir mücadelenin yürütülmesi çok önemlidir. Kadının bilinç düzeyine ulaşması bizim hedefimiz. Bunu da birlikler, gruplar ve sivil toplum örgütleri ile genişletmeliyiz” ifadesinde bulundu.
 
FİLİSTİN’İN KURTULUŞU 
 
Khadir, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'ne ilişkin mesajını ise şöyle verdi: “Bizde işgal söz konusudur. Biz de  8 Mart eylemi etkinlikleri ihtilale, İsrail işgaline karşı bir konum almaktadır. Bizim bütün çabamız kadın haklarını da ihlal eden, ortadan kaldıran bu işgale karşı. Filistin’in kurtuluşu; ancak kadının kurtuluşuyla mümkün olur. Kadının geleneklerden, göreneklerden, erkek egemen anlayışından kurtulması lazım ki Filistin’in kurtuluşu da gerekli konumu alabilsin.”
 
'KADIN BİLİNCİ ÖZGÜRLÜĞE İLERLİYOR’
 
Tunus Demokratik Kadınlar Birliği (ATFD) Başkanı Yosra Frawes de 2019 yılında dünyada bir kadın hareketi ve kadın devriminin öne çıktığına dikkat çekti. Dünyadaki kadın eylemlerini 3 önemli noktadan ele almak gerektiğini dile getiren Frawes, bunlardan ilkini kadının kendi bedenine sahip olma hakkı olduğunu söyledi. Frawes, kadın hareketinin bütün ülkelerde gerçekleşen şiddet olayları, eylemler, savaşlar, "terörle mücadele" adı altında yürütülen şiddet, militarist şiddete karşı gelişen bir hareket olduğunu ve kadın bilincinin, kendi bedenine sahip olma bilincinin ciddi bir özgürlük alanına doğru ilerlediğini kaydetti.
 
SÖMÜRÜYE KARŞI MÜCADELE 
 
İkinci olarak kadınların ekonomik ve sosyal haklarına ilişkin itirazlarını yükselttiğini dile getiren Frawes, “İnsani olmayan muamelelere, eksik ücretlerin ödenmesi ve kadınların eve hapsedilmesine karşı verilen bir mücadele. Bütün dünyada kadın ve erkekler arasındaki geleneksel paylaşıma karşı bir hareket olarak görüyoruz. Bununla birlikte bütün dünyada ekolojiye olumsuz etkileri kadın hareketine olumsuz etkileri olan anlayışlara karşı bir mücadeledir 8 Mart. Hem kapitalizme karşı hem de emperyalizme karşı verilen bir mücadele. Kadının sömürülmesine karşı verilen bir mücadele ile bütünlük arz etmektedir” diye konuştu.
 
Üçüncü olarak kadınların siyaseten pozisyon almasını ele almak gerektiğine dikkat çeken Frawes, “Bütün dünyada kadın hareketi ilerliyor ve kadınların karar mekanizmalarında hak ettikleri konumlarına erişmeleri önünde bir mücadeledir. Aynı zamanda erkek egemenliği ve sağ siyasetlerin tırmanışa geçmesine karşı da bu mücadele yürütülüyor” dedi. 
 
Tunus’ta kadınların siyasal alandaki temsiliyetine değinen Frawes, ülkelerinde yasal düzenlemenin 2014 yılında yapıldığını, o zamanlarda yüzde 35 olan temsiliyetin bugün yüzde 25’lere gerilediğini söyledi. Frawes, bunun nedeni ise siyasette kadınlara yönelik şiddet eylemlerinin artması ve cezasızlık durumundan kaynaklandığını söyledi. Bu gerilemenin temelinde yatan 3 etken olduğuna dikkat çeken Frawes, “Birincisi, kadınların güvenli bir alan olarak burayı görmemesi, ikincisi siyasetin kirli ekonomik sermayelerle yürütülmesi, üçüncüsü İslamcıların ve gericilerin siyasette ciddi oranda etkinlik göstermelerinden dolayı kadınların geri adım atması. Hatta siyasi söylemde dahi eril söylem kadını daha öteleyen, dışlayan bir siyasi söylem giderek gelişiyor olması da etkiliyor” diye belirtti. 
 
SİYASETTE YER ALABİLMEK 
 
Tunuslu kadınlar olarak, İslamcıların iktidarla birleşmesi ve siyasetteki kirli sermayeye karşı bir teşhir mücadelesi yürüttüklerine dikkat çeken Frawes, “Kadının yeterli potansiyele sahip olmadığını siyasi mecralarda çok işlediler. Ama biz kendi çalışmalarımızla bu söylemi çürütmek için Tunus’ta siyasi faaliyet yürütecek, hükümette sorumluluk alabilecek bin kişilik bir kadın listesi hazırlayıp sunduk. Bu kadın hareketinin dünyadaki diğer kadın hareketleri ile partilerle, sol hareketlerle bütünleşmesi, onlarla iş birliği içinde olması ile birlikte içeride de kadının bütün partilerde, bütün mecralarda kendi pozisyonunu alabilmesi için çalışmalar yürütüyoruz. Bin kişilik listeyi Kasım-Aralık 2019 aylarında hükümet kurulması aşamasında bu çalışmayı sunduk” diye anlattı.
 
ORTAK MÜCADELE 
 
Türkiyeli ve Tunuslu kadın hareketlerinin ilişkilerinin de tarihsel bir süreç izlediğini söyleyen Frawes, özellikle AKP iktidarı sonrasında Türkiye kadın hareketi ile ilişkilendiklerini söyledi. Son dönemlerde Erdoğan’ın sık sık Tunus’u ziyaret ettiğini hatırlatan Frawes, “AKP’nin, Erdoğan’ın İslamcılarla irtibatları, yürütülen savaşlar, gazetecilerin cezaevlerine doldurulması, demokratik faaliyetlerin engellenmesi bunların deşifre edilmesi, Tunus’taki kamuoyuna duyurulması yönünde birçok çalışmamız oldu” dedi. Kürt kadın hareketiyle de son dönemlerde temaslarda olduklarını paylaşan Frawes, HDP kongresine gelmelerinin de bu sebepten kaynaklı olduğunu vurguladı. Frawes, halklara karşı yürütülen baskıcı politikalara karşı ortak mücadelenin önemine dikkat çekerek, “Bu dayanışmanın nasıl yürüdüğü konusunda, örneğin bizim buraya gelmemiz, buradaki deneyimlerden yararlanmamıza neden oluyor. Karşılıklı bu deneyimlerden yararlanmak çok önemli” dedi.
 
EŞBAŞKANLIK SİSTEMİ 
 
Kürt siyasetinde kadınların kazanımı olan eşbaşkanlık sistemiyle geleceğe bir adım atıldığı düşüncesinde olan Frawes, bu sistemin tüm dünyada karşılık bulduğu kanısında. Frawes, “Özellikle İskandinav ülkelerinde Kürt kadın hareketinin bütün dünyadaki yeni yaklaşımlarda etkili olduğuna inanıyoruz. Önemli bir tecrübe ortaya koydu Kürt hareketi. Siyaseten olsun, belediyelerde olsun önemliydi” değerlendirmesini yaptı. 
 
ÖZGÜN DURUŞ 
 
Las Tesis eylemlerinin kadın hareketinin marşı durumuna geldiğini belirten Frawes, “Erkek egemen şiddetine, emperyal devlet şiddetinin organize edilmesine karşı, kadına yönelik şiddete karşı bir duruştu. Buradaki en güzel şey eylemin gerçekleştiği her yerde oradaki özgün bir duruş sergilemesi. Örneğin bunu Lübnan’da yaptığında mevcut  müesses nizama karşı Lübnan’a özgü bir hal olarak gelişti. Bütün dünyada bu bir şekilde oldu” dedi. Frawes, bu yılın kadın direniş yılı olacağına dikkat çekerek, sözlerini şöyle noktaladı: “Bu yıl 8 Mart eylemleri bir kırılma noktası olacak ve geçmiş yıllara karşı çok daha güçlü bir kadın hareketi olacağına inanıyoruz.”
 
Dünya Kadınlar Yürüyüşü’nün (World Women March) Orta Doğu ve Kuzey Afrika Sorumlusu Ruba Odeh ise Kadınlar Yürüyüşü’nün Ortadoğu’da, özellikle Filistin’de kadınların direnişini göstermek, özgürlüğe ulaşmak ve hem politik hem de sosyal haklarını kazanmak için olduğunu belirtti.
 
‘SON KADIN ÖZGÜRLEŞENE KADAR’ 
 
Kadınların İsrail sömürgeciliğine karşı etkin bir mücadele yürüttüğünü anlatan Odeh, “Kadınlar, özgür olmak için topraklarında özgür yaşamak istiyor. Bu nedenle Filistin’in özgürlük mücadelesi bizim mücadelemizden ayrı değil. Biz hem kendi haklarımızı hem de topraklarımızın tamamını geri alana kadar mücadelemizi sürdürmekte kararlıyız” dedi. Odeh, Filistinli kadınların kendilerini dünyanın her yerinde direnen kadınlardan ayrı görmediğini, özellikle sömürgeciliğe karşı direnen tüm kadınlarla bir koalisyon oluşturmak için mücadele verdiğini belirtti.
 
'MÜCADELEMİZİ BİR ARADA SÜRDÜRECEĞİZ'
 
Odeh, 8 Mart’a ilişkin de şöyle konuştu: “Hepimiz tek yumruk olmalıyız. Sadece 8 Mart’ta değil, her zaman mücadelemiz bir arada olmalı. Mücadelemizi, Güney’den Kuzey’e, Batı’dan Doğu’ya tüm kadınların büyük bir koalisyonu olarak bir arada sürdürmeliyiz. Biz Filistinli kadınlar olarak tüm kadınların kendi ülkelerinde özgürlüklerini hissetmeleri ve insan haklarını kazanmalarını umut ediyoruz.”
 
MA / Zemo Ağgöz - Diren Yurtsever