ANKARA - ABD’nin “Kudüs İsrail’in başkentti” çıkışıyla Ortadoğu’daki tansiyon yeniden yükseldi. İçte ve dışta sıkışan Erdoğan, fırsatı kaçırmayarak, durumu “Allah’ın yeni bir lütfuna” dönüştürdü. Selahaddin Eyyubi’nin torunlarıyla kavgalı olan Erdoğan “öncü” olabilir mi?
Kudüs, Ortadoğu’daki gerilimin, çatışmanın ve anlaşmazlığın sinerjisi gibi. Bir yandan insanın ruhunu yücelten, buram buram bir maneviyatın kulesi, öte yandan herkesin kendi inancını hakim kılmak için fanatizmle birbirinin boğazına sarıldığı çatışmanın tılsımı. Bu sinerjinin merkezinde yer alan ve geçmişten beri kavgalara, savaşlara kaynaklık etmiş olan Kudüs, bir kez daha dünyadaki fay hatlarını harekete geçirdi.
GERİLİMİN FİTİLİNİ TRUMP ATEŞLEDİ
Gerilimin fitilini, yeni ABD yönetimi ve ABD Başkanı Donald Trump ateşledi. Trump dün yaptığı açıklamayla Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdığını ve bu kararın zamanının geldiğini söyledi. Ayrıca Trump bu adım kapsamında ABD’nin İsrail Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma talimatı verdiğini de ilan etti. Yüzyıllardır çatışma ve gerilimin merkezinde yer aldığı gibi İsrail’in kurulduğu 1950’lerden beri de statüsü sürekli tartışma ve çatışma konusu olan Kudüs’e ilişkin alınan bu karar anında karşılık buldu.
ÖFKE GÜNÜ İLAN EDİLDİ
Yarından itibaren öfke ve direniş günü ilan eden Filistinliler, Kudüs için sonuna kadar savaşma kararını açıkladı. Hamas “Öfke Cuması’nda Müslümanları protestoya ve sokaklara çıkmaya” çağırdı. Filistin davasına sempati duyan halklar da bu karara tepki gösterirken, bunun Ortadoğu’da yeni çatışmaları tetikleyeceğini belirtiyor.
HERKES TEPKİ GÖSTERDİ AMA
Arap Birliği Başkanı Ahmed Ebul Geyt, Ürdün Kralı Abdullah ve İran’dan birbiri ardına tepki açıklamaları geldi. En sert açıklama ise AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan geldi. Erdoğan salı günü yaptığı grup toplantısını ağırlıklı olarak bu konuya ayırdı ve Kudüs’ü Müslüman dünyası için “kırmızı çizgi” olarak nitelendirdi. İsrail’le diplomatik ilişkileri kesebileceklerini ve İslam İşbirliği Teşkilatını toplantıya çağıracağını açıkladı. Yine Erdoğan dün Ürdün Kralı Abdullah’la yaptığı açıklamada, konuya yönelik tepkisini sürdürdü.
TÜRKİYE’NİN İSRAİL İLE İLİŞKİLERİ VE KUDÜS TEPKİSİ
Daha önce de İsrail’le gerilimi tırmandıran ve özellikle Gazze ablukasını delmek için İstanbul’dan Gazze’ye hareket eden Mavi Marmara Gemisi’ne yönelik yapılan ve 9 kişinin hayatını kaybettiği İsrail baskını sonrasında “İsrail’le neredeyse savaşın” eşiğine geldiği görüntüsünü veren AKP’nin sonraki pratikleri bu konuda söylediklerini ve samimiyetini sorgulatıyor. Hatta sırf bu yüzden AKP’nin eski milletvekili ve Mavi Marmara mağdurlarından Ahmet Faruk Ünsal, “İsrail’in bu katliamını aklamış bir AKP’yi samimi” bulmadığını belirtiyor. Üstelik Ünsal, AKP hükümetinin Mavi Marmara anlaşmasını İsrail ile 28 Haziran 2016 yılında Telaviv yerine statüsü tartışmalı olan Kudüs’te imzalamış olmasını, “Zaten adımla Kudüs’ü fiilen İsrail’in başkenti olarak ilan etmiş oldu” değerlendirmesinde bulunuyor.
KUDÜS MESELESİ SAMİMİYET MESELESİ DEĞİL
Fakat yine de konunun hassasiyeti nedeniyle oluşacak olan kamplaşma da, kimin samimi olup olmadığına bakılmaksızın, kimin hangi tarafta göründüğü ve nasıl bir tutum sergilediğine değer biçilecek. Bu durumun farkında olan ve siyasi hayatının bütün kritik dönemlerinde Filistin davasını, İsrail karşıtlığını söz düzeyinde kullanan Türkiye’deki siyasi İslam ve AKP çizgisi için Kudüs meselesi özellikle de zamanlama açısından bulunmaz nimet oldu.
‘ALLAH’IN YENİ BİR LÜTFU’
AKP’nin içeride ve dışarıda bu kadar sıkıştığı bir ortam ve zamanda ABD’nin Kudüs kararı, AKP ve Erdoğan için 15 Temmuz’dan sonra “Allah’ın yeni bir lütfu”na döndü. Erdoğan fırsatı kaçırmayarak meseleye böylesine sert bir şekilde müdahil olmasının, hata deyim yerindeyse “meselenin üzerine atlamasının” nedeni de bu. Öncelikle Erdoğan, Müslüman dünyasında oluşacak olan Kudüs öfkesine öncülük etmek ve epey süredir değişik vesilelerle anlaşmazlık içinde olduğu Arap devletlerini yanında yer almaya, peşine takmaya mecbur bırakmak istiyor.
ZARRAB MESELESİ DAHA RAHAT İTİBARSIZLAŞTIRILACAK
Yine Kudüs meselesi içeride de Reza Zarrab davasını itibarsızlaştırmanın önemli araçlarından birine dönüştürülecek ve bir süredir “Bu dava ülkemize karşı kurulmuş bir komplodur” retoriği bundan sonra adeta “yasa” haline getirilerek, buna karşı çıkan herkes de resmi düzeyde “hain” ilan edilecek. Toplumda da bunun, “kutsalları için savaşan ve mücadele veren bir iktidara yönelik eleştiriler varsa bile ötelenmenin ve ertelenmenin” gerekçesi haline gelmesi hesaplanıyor.
ÜNSAL: ERDOĞAN İSTESE DE SELAHADDİN EYYUBİ OLAMAZ
Özellikle Kudüs fırsatını kaçırmayan Erdoğan’ın, Kudüs meselesinde doğması hesaplanan Müslüman öfkesine öncülük etmeye çalıştığı görülüyor. Türkiye başta olmak bütün Ortadoğu coğrafyasında Selahaddin Eyyubi’nin torunlarıyla kavgalı olan Erdoğan’ın bu rolü oynaması zor. Ahmet Faruk Ünsal da bu tespiti paylaşıyor ve şunları söylüyor: “Selahattin Eyyubi olmak için öncelikle Kürtlerle anlaşması lazım. Eyyubi’nin ordusu bütün İslam ümmetini buluşturmuştu. Eyyubi adil bir komutandı. Suriye ve Irak’ta başta olmak üzere Türkiye’de de Erdoğan’ın tavrı Kürt hareketine yönelik tutumu bunun tersini gösteriyor. Bu açıdan Erdoğan istese de Selahaddin Eyyubi olamaz.”
ÖCALAN’DAN ‘ÇAĞDAŞ SELAHADDİNİ HAREKET’ VURGUSU
Tarihte de önemli hesaplaşmaların, savaşların merkezi haline gelmiş olan Kudüs Müslümanlar açısından en son Kürt komutan Selahaddin Eyyubi tarafından fethedildi. PKK Lideri Abdullah Öcalan, 24 Haziran 2014 tarihinde Demokratik İslam Kongresi’ne gönderdiği mesajda, Kürt hareketini, “Çağdaş Selahaddini hareket” olarak tanımlamış ve “Çağdaş bir Hüseyni, çağdaş bir Selahaddini hareketin sentezi olmak en önemli mutluluk, dolayısıyla iman kaynağımdır. Hepinizi paylaşmaya, iradeleşmeye, eyleme çağırıyorum” demişti.
MA / Kenan Kırkaya