'BBC'nin sırrı': İngiliz tipi müdahale

img

ANKARA - BBC’nin “Rakka’nın kirli sırları” haberi ve beraberindeki gelişmeler, tam da ABD ve Rusya’nın “Suriye’de askeri yöntemlerin bitirilmesi ve siyasi çözüm bulunması” anlaşmasını deklere etmelerinin hemen sonrasına denk gelen İngiliz tipi bir müdahaleye işaret ediyor. Bu operasyon neyi hedefliyor?

İngiliz yayın kuruluşu BBC’nin “Rakka’nın kirli sırları” başlığıyla yayınladığı haber haliyle gereğinden fazla ilgi uyandırdı. Öncelikle yayınlanan görüntüler ve metin içeriği habercilik açısından anlaşılabilir. Böyle bir bilgi, hele de belgelendirilmişse dünyanın her yerinde haber değeri taşır. Ama aynı zamanda bu haberin “savaş gerçekliği” içinde, işlenmesi ve benzer örnekleriyle birlikte sunulması da “objektif habercilik” açısından beklenen bir durum. Bu açıdan haberin objektif olup olmadığına ilişkin söylenecek sözler başka bir tartışmanın konusudur.
 
GAZETECİYİ YÖNLENDİREN İSTİHBARAT BİLGİSİ
 
BBC bu haberi kimi kaynaklara ulaşarak işlemiş, haberin izini sürmüş olsa da, habere kaynaklık eden bilgi herhangi bir ülkenin istihbarat birimleri tarafından servis edilmiş. “Gazetecinin araştırma” ve “bilginin peşine düşme” dürtüsü de kaşınarak, ulaşılmak istenen amaca gazeteci üzerinden ulaşılmış ve habere imza atan muhabir, objektif olarak yönlendirilmiş. Bu açıdan da haber tartışmalıdır ve tezgahlanan kimi amaçlara hizmet etmektedir.  
 
SAVAŞMAK NORMAL, ÇEKİLMEK ANORMAL!
 
“IŞİD militanlarının anlaşmalı bir şekilde savaş alanından tahliye edildiği” haberi doğru kabul edilse bile, kimi DAİŞ’lilerin dünyanın dört bir tarafından silahlandırılarak bu coğrafyaya taşınmasının “normal”, bu güçlerin yenilerek savaş alanından çekiliyor olmasının “anormal, sıra dışı” kabul edilerek büyük bir haber başarısı olarak sunulması, sadece Ortadoğu gerçekliği ile izah edilemeyecek kadar büyük anlamlar ve alt metinler taşıyor. Yoksa bu kesimlerin aynı hassasiyetle, tanklarla, ağır silahlarla silahlandırılan yüzbinlerce DAİŞ’linin dünyanın her tarafından organize edilerek Kobanê üzerine salınmasını “anormal” karşılayarak, bunun kaynağını da bugünkü duyarlılıkları ve büyük haber başarılarıyla araştırmaları ve bunu ortaya çıkarmaları gerekiyordu. Oysa bu coğrafyanın insanına “ölüyor, öldürüyor olmak” bir kader ve sıradan bir olay olarak yakıştırıldı.
 
NEDEN ŞİMDİ?
 
Bunlarla birlikte haberin zamanlaması da son derece dikkat çekici. Bu haber tam da DAİŞ’in Kürt güçleri öncülüğündeki Demokratik Suriye Güçleri (QSD) tarafından yenildiğinin ilan edilmeye başlandığı bir dönemde servis edildi. Üstelik bu da, “Suriye savaşının sonuna gelinmesinin de en önemli gerekçesi” olarak kabul edilmişken. Suriye savaşına müdahil iki küresel güç olan ABD ve Rusya’nın “DAİŞ yenildi, o halde bu savaşı daha fazla uzatmanın anlamı yok, siyasi çözüm aramanın zamanı geldi” beyanında bulunmaları ve bu beyanın da aşağı-yukarı ortaya çıkan tablonun kabulüne tekabül ettiğini gören birilerini rahatsız etti. 
 
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Ne demek askeri yöntem çözüm değil, o zaman askerlerini çeksinler” diyerek sadece bunu açık bir şekilde beyan eden liderlerden biri oldu. Birde tersini söyleyip, bu durumdan rahatsız olan ve savaşın beklediği sonucu doğurmadığını düşünün kesimler var. Bu işin bölgesel aktörleri tatmin etmediği ortada, ancak bu durumdan tatmin olmayan uluslararası güçler mevcut. 
 
Bu açıdan Suriye savaşı boyunca sahada çok fazla etkin bir pozisyonda olmayan ve hatta DAİŞ karşıtı koalisyonda vasat bir rolde gözüken İngiltere’nin pozisyonu ve rolünün önemsenmesi gerekiyor. Zira İngiltere, geçtiğimiz yüzyılın başında, Ortadoğu ve Kürt coğrafyasında bugün yaşanan acıların mimarı bir ülke. Bunca çelişki, karmaşa ve kaosun birinci dereceden sorumlusu. Bu bölge halkları için böyle, ama İngiltere için durum farklı, her zaman kendisini bu toprakların ve bölgenin sahibi, esas karar verici gücü olarak görüyor. 
 
Bugünkü sınırlar asker kökenli İngiliz diplomat Mark Sykes ve Fransız diplomat Francois George-Picot’un adıyla anılan Sykes-Picot anlaşmasının sonucu olarak belirlendi. Şimdi bu statü anlamsızlaşırken, bu güçlerin bir tarafa çekilip gelişmeleri izlemeleri beklenemez. Zaten İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Richard Moore, Nisan 2016 tarihinde CNN Türk’e verdiği röportajda, "Türkiye'nin PKK konusunda en güçlü ortağı İngiltere'dir. PYD'ye bakacak olursak; bu konuda naif değiliz. PKK ile PYD'nin bağlantısı var. PYD ofisine giderseniz orada Öcalan posterini görürsünüz ki; bu bağlantıyı net bir şekilde ortaya koyar. Eğer Suriye'ye bakacak olursak, PYD örgütü bir gerçektir. Maalesef bu karmakarışık durumda bu gerçek ile karşılaşıyoruz” diyerek aslında bazı gelişmelerin işaretini vermişti.
 
BU OPERASYON NEDEN ÇEKİLİYOR?
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Kürtlerin İngilizler tarafından bölgede “Kürt kapanı” olarak kullanıldıkları yönündeki tespiti ve bölgede yaşananların “İngiliz oyunu” olarak ifade edilmesi ve haberin BBC eliyle yayılması kimi anlamları da ortaya koyuyor. BBC haberinden sonra ABD ve İngiltere’den, “Savaşanlar QSD, kararı verenlerde onlar” diyerek haberin yarattığı sorumluluğu tümüyle Kürtlere yıkmaları da düşündüren bir nokta. 
 
Rakka operasyonu sonrasında Rojava ve Kürtlere çekilen operasyonun bir kaç nedeni var. Birincisi, DAİŞ’i yenilgiye uğratmasıyla QSD ve YPG dünya ölçeğinde “savaş kapasitesini” gösterdi ve rüştünü ispatladı. Şimdi iş çözüm masasına gelecekse hiçbir güç, güçlü bir partnerle hareket etmek istemiyor. Aksine daha çok kendisine bağımlı, kendi sözünden çıkmayacak bir güçle birlikte hareket etmek istiyor. Yapılan operasyonun nedenlerinden biri bu. İkinci önemli sebebi, bu operasyonla “Eğer bölgesel düzeyde yeni bir şekillenme olacaksa buna da biz karar veririz, aksine başka türlü bir gelişme mümkün olmaz” mesajı veriliyor. Ayrıca, “Bunlar olmazsa savaşı bölgesel düzeydeki aktörleri de dahil ederek daha fazla uzatırız” deniliyor. 
 
TELAL SİLO OLAYINDA İNGİLİZ PARMAĞI VAR MI?
 
Burada umut bağlanan ülke de elbette Türkiye. Çünkü bu operasyon çekilirken sunulan argümanların en hazır müşterisinin Türkiye olacağı hesaplandı; ki bu konuda haksız da sayılmaz operasyonun planlayıcıları. Çünkü bir günde tek kurşun sıkmadan “Cerablusu” DAİŞ’ten almış Türkiye’nin, Suriye özelinde yürüttüğü QSD karşıtı politika nedeniyle Rakka’da 650’den fazla kayıp vermiş QSD güçlerini “DAİŞ ile anlaştılar” tartışmasının üzerine atlayacağını hesaplamak zor değildi. Yine Türkiye’ye, “Gerektiğinde bu konuda farklı bir planlamanın ve hesabın içerisine girebilir, ittifaklarımızı değiştirebilir, seni yeniden yanımıza alabiliriz” mesajı da verildi. QSD Sözcüsü Telal Silo’nun da şayet kaçırılmışsa, dış istihbarat örgütlerinin desteği olmadan gerçekleşmesi de mümkün görünmüyor ve bu olay doğrudan BBC haberiyle bağlantılı görünüyor. Bu açıdan gelişen bu İngiliz müdahalesine odaklanmak ve detaylarını görmek “Rakka’nın sırlarını görmek” açısından önemli. 
 
MA / Kenan Kırkaya