HABER MERKEZİ - Suriye savaşının dış aktörleri son adımlarını atarak statülerini sağlama almaya çalışırken, Kuzey Suriye ve Şam yönetimlerinin eli hem sahada hem de masada güçlü. ABD ve Rusya arasında git gel yapan Türkiye ise denklem dışında kalma yolunda ilerliyor.
Suriye'de Beşar Esad yönetimine itirazla başlayan, dış güçlerin müdahalesiyle yüzbinlerce insanın yaşamını yitirmesine ve milyonlarcasının yurdunu terk etmesine yol açan iç savaşta gelinen evrede bölge ve uluslararası güçler kartları yeniden karılıyor. ABD ülkenin doğusunda, Rusya batısında egemenlik kurmaya çalışırken, Türkiye, İran, Çin, Suudi Arabistan ve Katar pay kapma arayışını sürdürüyor.
ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Başkanı Vilademir Putin'in görüşmesinden sonra, Rusya saha gerçeklerine göre hareket ederek, ABD'nin doğudaki etkisini azaltmaya çalışıyor. ABD, Trump yönetimiyle Suriye'de muğlak ve belirsiz bir politika üretmeyi sürdürüyor. ABD bu belirsizlik haliyle diğer aktörleri dizayn etmek isterken, bu belirsizlik hali aynı zamanda Rusya ve İran'ın hareket kabiliyetini artırıyor.
ABD’DE ‘BELİRSİZLİK’ HALİ
Washington merkezli Araştırma ve Geliştirme Merkezi, internet sitesinden ABD’nin “belirsizlik haline” şu vurgularla dikkat çekiyor: “Amerika’nın özellikle Suriye'nin doğusundaki bölgede etki kaynağını belirlemesi gerek, hedefini ifade etmesi gerek, bu hedeflerinde de bir istikrarı yakalaması ve bu bölgedeki kaldıracağı yükü kendisine yakın uluslararası ve bölgesel güçlerle paylaşması gerek. Eğer bunda başarılı olamazsa doğu bölgesi istikrarsızlıkta motorize olmuş ve ülkedeki şiddet eğiliminde kendini ispat etmiş Esad rejiminin eline geçer ve bu da ABD’nin buradaki etkisini hepten kaybetmesine neden olur.”
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ve Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’ın Ortadoğu Güvenlik Kurumları'nın sorumlularıyla geçtiğimiz haftalarda düzenledikleri toplantıda; başta Suriye olmak üzere bölgedeki DAİŞ ve El-Kaide bağlantılı grupların devam eden kan kaybetmeleri, Irak’ta süren karışıklığın diğer bölgelere yayılması, mültecilerin Suriye’ye geri dönüşleri, İran’ın Suriye’deki hakimiyetinin azaltılması, Rusya’nın radikal gruplardan kaynaklı bölgede yaşanan sıkıntıların çözümü adı altında birçok bölgeye müdahale hazırlıkları, Rusya ve Türkiye ilişkileri ile birlikte Türkiye’yi ABD’den uzaklaştırma çabaları gibi konu başlıkları altında tartışmaların yürütüldüğü belirtiliyor.
ŞAM İDLİB’E ODAKLANDI
Şam yönetim, Rusya ve İran’ın desteğiyle ABD öncülüğündeki koalisyon ve Suudi Arabistan’ın varlığı ve hakimiyeti nedeniyle Suriye'nin doğusunda fazla olmazsa da batı bölgesinde kontrolünü giderek genişletiyor. En son Lazkiye, Hama, Doğu Guta ve çevresindeki radikal selefi grupları ve destekçilerini çıkartıp İdlib’e yönelik operasyon hazırlıklarını son aşamaya getiren rejim, İdlib operasyonunu 1 Eylül’de resmen başlatmayı planlıyor. Suriye ordusu, İdlib’deki silahlı gruplara destek verdiği için Türkiye’yi operasyona dahil etmeyi düşünmüyor. Demokratik Suriye Güçleri'nin (QSD) ise katılıp katılmayacağı tartışmaları ise sürüyor.
Diğer yandan başta Dêra Zor olmak üzere Suriye’nin doğu bölgelerinde hızla ilerleyen Suriye ordusu, ABD, koalisyon güçleri ve karadan da QSD’nin ilerleyişinden kaynaklı yavaşladı. Şam yönetimi, ülke topraklarının yüzde 35-38 arasını kontrol eden Demokratik Suriye Meclisi (MSD) ve askeri kanadı QSD ile diyalog süreci başlatmak zorunda kaldı.
RUSYA ‘DENGE’ KURUYOR
İdlib başta olmak üzere Suriye’nin batı bölgesinde Türkiye ile ortaklaşa topladıkları radikal selefi gruplardan kurtulmak isteyen Rusya, Türkiye'yi NATO güçlerinden uzaklaştırmak için ikna etme arayışında. ABD'ye karşı Türkiye ve İran’ın bölgedeki etkilerini dengede tutmak isteyen Rusya, diğer yandan Suriye geleceği konusunda en güçlü taraf olmak istiyor.
İRAN ‘BEKLE GÖR’DE TUTULUYOR
İsrail ve ABD’nin baskı/ambargosuna karşı Rusya ve dost olarak gördüğü bazı yerel güçlerin desteğini kaybetmek istemeyen İran, doğu ve batıdaki bazı güçlerini azaltıp kontrolü Rusya’ya bırakmak istiyor. “Bekle gör” politikasına mecbur bırakılan İran, Rusların işgal altındaki Golan Tepeleri için İsrail’e verdikleri söz gereği, güçlerini 50 mil uzağa taşıyor. İran'dan boşalan tepelerin güney hattında Rus birlikleri devriye geziyor.
TÜRKİYE ‘İKİLİ OYNAMADA’ ZARARLI
Türkiye, “Fırat Kalkanı” bölgesindeki gruplardan kaynaklı Rusya ile aynı durumu yaşıyor. “Paradan başka gözleri görmeyen grupları” doyurmak ve kullanmak için Türkiye’nin savaşa ayırdığı bütçenin yüzde 38’inin bölgeye aktarıldığı iddia edilirken, ekonomik krizi Suriye politikasına bağlayanlar da az değil. Rusya ve İran’ın desteği ile son günlerde Katar’ın ABD’nin üzerindeki yaptırımına rağmen gizli ve elden Türkiye’ye 15 milyar dolar verdiği ileri sürülüyor. Türkiye'nin, “ikili oynama”dan kaynaklı “Suriye’de en zararlı çıkacak ülke” olacağı ön görülüyor. NATO üyesi Türkiye'nin Rus yapımı S-400 füze sistemi alıyor olması, ABD’nin müttefik olarak gördüğü QSD’ye desteğini kabullenmeyi reddetmesi, selefi gruplara sınırdan çok sayıda silah, havan topu ve füze akması Türkiye’nin önünde çözüm bekleyen dosyalardan birkaçı.
FRANSA’DA ‘HEYECAN’ KALMADI
ABD’nin çağrısı üzerine rejim ve Türkiye tehditlerine karşı koalisyon içindeki deneyimli güçlerden biri olarak Minbic’e konuşlanan Fransa, bölgedeki halkların beklentilerini karşılayacak konumda olmadığı görülüyor. Suriye meselesinde en heyecanlı ülke olan Fransa şu sıralar çok sessiz! Bu durum, “ABD’nin hem Suriye rejimi hem de Türkiye’ye yönelik politikasına” bağlanıyor.
SUUDİ ARABİSTAN TARAFINI BELİRLEDİ
Suudi Arabistan, ABD’nin yaptırım hışmından kurtulmak için Suriye’de oluşturulmak istenen “tampon” ve “güvenlik” bölgelerin istihdamı görevinden memnun gözüküyor. Bunun için de Katar’ın el altında Türkiye’ye verdiği 15 milyar dolara misilleme olarak Suudi Arabistan’ın QSD güçlerine hem maddi hem de silah yardımı yaptı. Böylelikle Türkiye ve Katar’a mesaj veren Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman, “Türkiye'nin İran ve İslamcı militanlarla birlikte şeytan üçgeninin bir parçası olduğu” söylemiyle tarafını deklere etti.
KATAR ‘İNŞA’ ADI ALTINDA…
Selefi gruplar ve Türkiye ile Suriye sahasında rol almaya devam eden Katar, “yeniden inşa etme” adı altında Rusya ve Şam yönetimine yakınlaşıyor. Suriye’yi yeniden inşa etmek ve bununla birlikte kendisi açısından hayati önem taşıyan Levant topraklarından Akdeniz’e açılmayı hesaplayan Katar’a bölgedeki güç dengelerinden izin çıkmazı zor. Katar, Türkiye’ye daha fazla para akıtarak Doha-Ankara arasındaki stratejik dengeyi yeniden kurma hevesinde. Erdoğan ile Esad arasındaki aile dostluğunu yeniden pekiştirmek için çabalayacak olan Katar’a, ne ABD ve koalisyon güçleri ne de bölge güçleri onay verir.
ÇİN SAHAYA İNDİ
7 yıllı aşkın Suriye’de yaşanan savaş sürecinde var olmayan -olsa da ismi geçmeyen- en ilginç ve en dikkat çeken ülke Çin. Rejimin Rusya desteğiyle İdlib’e operasyon yapma söylemi ve hazırlığı sürecinde, aniden Moskova’daki Çin Başkonsolosluğu'ndan açıklama yapılarak, İdlib operasyonuna katılma talebi iletildi. Çin’in sahaya çıkmasının bölgede sıkışmış Rusya’nın imdadına yetiştiği değerlendirmesi yapılıyor olsa da, asıl amacın dünya kara ticaretine hakim olma arayışı olduğu belirtiliyor.
Dünya kara ticaretinde “Bir Kuşak Bir Yol” projesini hayata geçirmek isteyen Çin, 2014 yılından bu yana yol güzergahlarının bulunduğu ülkelerle görüşmeler yapıyor. Bu projenin Ortadoğu’ya geçmesi için en stratejik ve öneme sahip iki hattan biri, deniz ve kara birleşimi olan Lazkiye ve İdlib hattı. Diğer önemli hat ise, Bağdat’tan Duhok’un Zaxo ilçesi ile Türkiye, Irak ve İran sınır hattı olan Xakurkê, Hakkari, Van ve Ağrı üzerinden İstanbul’a varan hat. Çin'in asıl amacının bu hatlarda egemenlik kurmak olduğu kaydediliyor.
KUZEY SURİYE ‘ÇÖZÜM’E ZORLUYOR
Suriye savaşı sürecinde hegemonik güçler, başta taşeron örgütler eliyle sonrasında da sahaya inerek halkların demokrasi ve özgürlük arayışını baltaladı. Fırat’ın doğusunda ABD ve koalisyon güçleri, batısında ise İran, Rusya ve Türkiye ortaklığıyla Cenevre, Astana, Riyad ve Soçi'de “çözüm” getirmeyen toplantılar yaptılar. Buna karşı halkların kendi kendini yönetme perspektifi ve demokratik ulus projesi Kuzey Suriye'de ortaya çıktı.
Projenin siyasi ayağı Demokratik Suriye Meclisi (MSD) ve askeri kanadı Demokratik Suriye Güçleri (QSD), insanlığı tehdit eden DAİŞ'i yenilgiye uğratarak, demokratik toplum projesini tüm alanlarda hayata geçirdi. Bu perspektifle giderek büyüyen Kuzey Suriye halklarının temsilciliğini yapan MSD ve QSD, Ortadoğu'da halklara “birlikte yaşam modeli” önerirken, sık sık Türkiye orijinli Rusya, rejim, El Kaide ve selefi grupların saldırısına uğradı. Tüm saldırılara karşı ayakta kalan Kuzey Suriyeli güçler, saha aktörleriyle ilişkilerine Şam yönetimini de ekledi.
İdlip operasyonuna katılması tartışılan QSD, aynı anda TSK destekli selefi grupların denetimine geçen Efrîn'e "Zeytinin Gazabı" adıyla özgürleştirme hamlesi yapıyor. Şam ile açıktan görüşüp deklere eden MSD'nin askeri gücü QSD'nin, rejimin Cerablus, Bab ve Ezaz dahil Kuzey Suriye'ye düzenleyeceği operasyonlara katılmaya hazır olduğu kaydediliyor. Şam ile görüşmelerde, QSD'nin Suriye ordusunun parçası olarak kendisini lağvetmesinin de tartışıldığı ifade ediliyor.
MA / Erdoğan Altan