HABER MERKEZİ - Ukrayna savaşı ile egemenlerin sofrasında Kuzey ve Doğu Suriye'ye kısıtlı saldırı fırsatı yakalayan AKP-MHP iktidarı, kazanmanın ötesinde iktidarını daim kılmaya çalışıyor.
"Arap Baharı" adıyla başlayan ve 2011 yılında Suriye’ye sıçrayan Ortadoğu halklarının özgürlük, adalet, eşitlik arayışı, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırması ile egemen devletlerin savaş ve çıkar arayışına evrildi. NATO'nun taraf olmasıyla Ukrayna karşısında istediği sonucu alamayan Rusya, Suriye üzerindeki hesaplarında dünyaya açılma kapısı olarak gördüğü Türkiye'ye tavizler vermeye başladı. Başını ABD'nin çektiği NATO ise, gerek Norveç ve Finlandiya ile genişleme arayışı, gerekse de tahıl ve enerji konusunda Rusya'ya bağımlı olan Avrupa'yı rahatlatmak için, Türkiye'nin isteklerine sesiz kaldı. Hegemonik güçler olan bu devletlerin çıkar çatışmasının kurbanı ise, Ortadoğu'nun özgürlük, eşitlik ve demokrasi konusundaki en direngen halkı olan Kürtler oldu.
ÖNCESİ
Türkiye ise, AKP-MHP iktidarı ile yaşadığı Cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik, siyasal, toplumsal krizini aşmanın yolunu, Kürtlere saldırmakta buluyor. AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için, Kürtlere saldırı iktidar da kalmanın yegane yolu olarak görülüyor. Nisan ayında "PKK'yi bitirme", Kandil'e bayrak dikme" nidaları ile çıkılan seferde sonuç alınamadığı ve ağır bir yenilginin yaşandığı artık tartışma götürmeyen bir gerçeğe dönüştü. Hesaplar yapılmış, Kürtlerinden içindeki en sağlam müttefikleri olan KDP ayarlanmış, önce Kandil'e bayrak dikilecek, sonra sıra Şengal ve Rojava'ya gelecekti. Ancak hesapları NATO'nun tüm silahlarına karşı ellerindeki kalaşnikof tüfeklerle direnen PKK'lilere çarpmıştı. Kullanılan kimyasal silahlar, taktik nükleer silahlar da çözüm olamamış, artık sürekli ısıtılan Rojava seferi başlatılmalıydı.
UKRAYNA DENKLEMİ BOZDU
Bu konuda da uluslararası siyaset Ukrayna savaşı ile kıvama gelmişti. Rusya, askeri noktada battığı Ukrayna savaşından çıkabilmek için Türkiye'ye kendisine batıya açılan kapı yapmış, bunun karşısında Kürtlerin özgür yaşam arayışını görmezden gelmişti. Önceleri kesinlikle Türkiye'nin Kuzey ve Doğu Suriye'ye müdahalesine izin vermeyeceğini belirten Rusya, Türkiye'nin taleplerini karşılamasına karşılık havadan bir bombardımanı yok saymıştı. Yine her şekilde saldırıyı istemeyen ABD, NATO'nun genişleme arayışı ve Avrupa'nın doğalgaz sıkıntısı nedeni ile Kürtleri kurban olarak Türkiye savaş uçaklarının önüne atmıştı. Yine aylardır kadınların özgürlük arayışının rejimi yıkma arayışına evrildiği İran da, "kesinlikle" karşı olduğu saldırılara karşı durabilecek güçten çok uzaktı.
SALDIRDILAR
Hegemonik güçlerin bu sofrasında ise, korkulan tek şey Kuzey ve Doğu Suriye halkların vereceği cevap ve askeri güçlerinin tutumuydu. Bu sebeple Türkiye'ye, dünya halklarının tamamında oluşturduğu yönetim modeli ile hayranlık uyandıran Kuzey ve Doğu Suriye halklarına saldırıya meşruiyet yaratma görevi verildi. Suriye iç savaşının başladığı yıllarda direk Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) başkanının sarf ettiği "Gerekirse Suriye'ye dört adam gönderirim. Türkiye'ye 8 füze attırıp savaş gerekçesi üretirim" söylemi, hayata geçirilebilecek en iyi senaryoydu. Bu kapsamda kimse tarafından tartışma götürmeyen bir gerçeğe dönüşen PKK ve Rojava güçleri ile alakasız Suriyeli bir kadın figüran bulundu ve Türkiye'nin en güvenlikli alanında bir bomba patlatıldı. 6 sivil yurttaşın katledildiği patlamanın henüz ilk dakikalarında ise hedef açıklandı ve Kuzey ve Doğu Suriye'ye seferin vakti gelmişti. Tüm kamuoyu farklı anlatsa da sazlar aynı telden çaldı ve Cumartesi'yi Pazar'a bağlayan gece kalkan savaş uçakları Kuzey ve Doğu Suriye topraklarını bombalamaya başladı.
HALKLAR KENETLENDİ
Egemenler, belli ki Türkiye'ye sadece bir noktaya kadar ve süreli izin vermişti. AKP ve MHP iktidarı için ise, amaç kazanacakları savaş değil, iktidarlarını devam ettirmek için kullanacakları zafer naralarıydı. Bunu da ellerine geçirdikleri medya ile, zafer olarak sundular, sunuyorlar. Öldürülen Kürt olunca da hizaya duran muhalefet te sesiz kalarak bu "zafer" söylemlerine alkış çalmaktan öte duramadı. Ancak Kuzey ve Doğu Suriye halklarının ABD ve Rusya nezdinde de meşru savunma gücü olan Demokratik Suriye Güçleri'nin (QSD) açıkladığı savaş verileri, sonucun hiçte zafer olmadığını, aksine Rojava halklarını daha da kenetlediğini ortaya koydu.
HALKLAR ÖZERK YAŞAMI BIRAKMAZ
AKP-MHP iktidarının bu saldırıları Haziran 2023'e kadar kullanacağı ve muhalefetin de hizada duracağı anlaşılıyor. Ancak iktidarın tüm bu hesaplarını, Ortadoğu'nun en dinamik güçleri olan Kürtler ve birlikte yaşadığı halklara çarpacağı açık. Çünkü Kuzey ve Doğu Suriye'de yaşayan halklar, "Demokratik ulus" çeperinde özerk yaşamanın tadını aldı. Bu sebeple de Türkiye savaş uçakları tepelerinde gezerken, alanlardan uzak durmadı ve durmayacak. Halkların meşru savunma gücü olan QSD'de, halkları koruma sözü verirken, her tür saldırıya karşı duracağı iradesini açıkladı. Kobanê'de 2014 yılında bitirilmek istenen halkların özgürlük arayışı, nasıl ki DAİŞ'in sonu olduysa, Kuzey ve Doğu Suriye üzerindeki hesapların da hangi sonu yaşayacağı merak konusu.
MA / Müjdat Can