HABER MERKEZİ - Banderacılığa göz yuman Batılı ülkeler, Rusya Devlet Başkanı Putin’in Ukrayna’daki saldırısına meşruiyet sağladı.
Ukrayna hükümetlerine 2014 yılından itibaren aktif destek veren ve Banderacı eğilimleri görmezden gelen Batılı ülkeler, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin yönetimine saldırı zemini hazırladı. Ukrayna oligarşisi ile Rusya oligarşisini karşı karşıya getirme politikasının bedelini Ukrayna halkı ödüyor.
SAVAŞ LABİRENTİ
Rusya ve Ukrayna arasında hem savaş hem “müzakere” süreci devam ediyor. Özellikle Mariopol ve Harkov’da yansıyan panorama ürkütücü ve kahredici. Metruk binaların önünde ahşaptan haçlarla donatılmış onlarca mezar, savaşı özetliyor gibi. Diktatörler, oligarklar, düzenbazlar, Banderacılar, Putoganlar, tiranlar, Batılı medeniyet tacirlerinin eseridir o mezarlar. Artı-değer için yer küreyi acıyla ve kederle süsleme fantezilerinin sonucudur. Slav toprağını savaş labirentine mecbur kılan hacıyatmaz baronlar, milyonlarca kişinin yurdunu terk etmesine sebep oldu. Enkaz altında kalan kedilerin, köpeklerin çaresizce bakan gözleri onların uykularına girecektir elbet. Savaş efendilerinin işlediği günahlar, artık defter-i amele sığmıyor. Gezegeni “kadavraya” çevirdiler. İstedikleri an üzerine bastıkları bir solucan muamelesi yapıyorlar. SİHA’lar, uçaksavarlar, tanksavarlar, füzeler, bombalar, nükleer silahlardan başka bir çözüm sunamıyorlar. Onların kutusu tam bir pandora kutusudur. Kötülük ve mutsuzluk yaymaktan başka bir işlevi yok. Bireyi mutsuzlaştırıp, mülksüzleştirip, çulsuzlaştırıp yönetilebilir veya emir verilebilir hale getirmektir tek şiarları.
UKRAYNA TUTKUSU
Ukrayna-Rusya savaşının faillerinden biri Batı bloğu. Ukrayna’ya Batı’nın “yayılmacı” ilgisi yeni değil. Henüz 1917 Ekim Devrimi gerçekleşirken Ukrayna, Almanya’nın “nişangâhı” haline geldi. Nitekim 1918 yılında “soylu” aileden gelen Pavlo Skoropadskiy, Almanya’nın desteğiyle “Ukrayna hetmanı” olarak tayin edildi. Birkaç aylık bu hetmanlık döneminde Ukrayna adeta “hortumlandı”. Devrimden sonra da Batı’nın özellikle Almanya’nın “Ukrayna” ilgisi hiç bitmedi. İkinci Paylaşım Savaşı esnasında Hitler yönetimi, Ukrayna’ya özel bir tutkuyla yaklaşıyor, orayı “müstakbel” tarım deposu olarak görüyordu. Lakin bu hüsnükuruntu gerçekleşmedi. Batı bloğu için Ukrayna dâhil bütün bakir Sovyet toprağı uzun yıllar cezbediciydi. Neo-liberal düzene geçişle birlikte iştahı daha da kabaran uluslararası sermayenin küresel amaçlarından biri “balta girmemiş” bu ormanı kuşatmaktı. 1991’den itibaren muradına erdi. Bugün Rusya piyasasından çekilen McDonald’s, Mercedes, BP, Samsung, Metro, IKEA, Apple benzeri. Batı kökenli sermayenin Sovyet piyasasına girişi ideolojikti. Şimdi Rusya piyasasından çekilişi de ideolojiktir. Post-Sovyet sahayı kendi menfaatlerine göre şekillendirme refleksi taşıyorlar. Bu politikayı, 30 yıldır Rus oligarşisiyle uzlaşarak tatbik etmeye çalıştılar. Gelinen noktada uzlaşma, yerini zorunlu ve geçici bir “antagonizmaya” bıraktı. Ukrayna oligarşisiyle Rus oligarşisini karşı karşıya getirme hevesi savaşla sonuçlandı.
BANDERACILIĞA GÖZ YUMDU
Özellikle 2014 yılından itibaren Batı bloğunun Ukrayna’daki varlığı veya Kiev hükümetiyle kurduğu “zifaf” oldukça tartışmalıdır. Önce Poroşenko, sonra Zelenskiy hükümetinin oligarşik eğilimlerine sessiz kaldı. Her şeyden önemlisi Stepan Bandera gibi Hitler’le işbirliği yapmış bir figürün “kültleşmesine” göz yumdu. Ukraynalı oligarkların bu figürü ve Banderacı hareketi bir “yapay sis” olarak kullanmasını görmezden geldi. Bandera için yapılan büstler, heykeller; doğum günü olan 1 Ocak tarihinin resmi tatil ilan edilmesi, Lenin’in heykellerine saldırılar Batı bloğunun el atından tasvip ettiği amellerdi. Bir bakıma desovyetizasyon süreci ile NATO’ya yakınlaşma birbirine orantılı olarak gelişti. Ukrayna’yı zaten egemen bir devlet olarak görmeyen Moskova hükümetine “saldırı meşruiyeti” sağladı.
ROMAN ABRAMOVİÇ
Batılı ülkeler bir taraftan Banderacılığı palazlarken, diğer taraftan Rus oligarşisini kendi etekleri altına almayı da göz ardı etmedi. Basit bir numune Roman Abramoviç. Putin’in “müzahiri” olduğunu bilmelerine rağmen yaklaşık 20 yıldır İngiltere, Fransa ve ABD’deki yatırımlarına çanak tutuyorlar. Moskova’da plastik oyuncak satan birinin “rüşvet” vererek Sinneft gibi kıymetli bir devlet şirketini 250 milyon dolara satın aldığını ve 10 yıl sonra aynı şirketi devlete 13 milyar dolara sattığını sağır sultan bile biliyordu. Sovyet halkının değerlerini ayaklar altına alan Abramoviç’i adeta “taltif” eden Batı bloğu, şimdilerde yaptırım uygulamayı hatırladı. Abramoviç’ın ayaklarının altına kırmız halı sermek de şimdiki yaptırımlar da demokrasiden uzak tamamen çıkara dayalı “aferist” reaksiyonlar. Batı bloğunun dış politikasını enerji, silah, otomotiv, teknoloji, ilaç şirketleri belirledikçe mutlak demokrasiyi beklemek hayalcilik olur. Putin, Erdoğan, Lukaşenko, Aliyev gibi otokratlar Batı’nın “aşil topuğunu” iyi biliyorlar.
MA / İsmet Konak