DİYARBAKIR - Rosa Kadın Derneği'nden avukat Elif Tirenç İpek Ulaş, "üniformalı şiddete" dair çok sayıda başvuru aldıklarını belirterek, “Sadece cinsiyet temelli değil, Kürtlere devletin ırkçı şiddeti söz konusu" dedi.
Bölge kentlerinde devrede olan özel savaş uygulamalarından en çok etkilenenlerin başında kadınlar geliyor. Kadınlar, bir yandan uyuşturucu, fuhuş ve ajanlaştırmayla hedef alınırken, diğer yandan şiddet, taciz ve tecavüze maruz kalıyor. Özellikle 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan askeri kalkışma sonrası ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile kadın dernek ve örgütlerinin kapatılması, söz konusu olaylarda artışa neden oldu. Belediyelere atanan kayyımların, kadın müdürlükleri ve belediyeye bağlı kurumların kapısına kilit vurması da bu tabloyu ağırlaştırdı.
ÜNİFORMALI ŞİDDET
Kadınların mahkum edilmek istendiği bu özel savaş uygulamalarının altında ise, birçok kez asker, polis ve korucular çıktı. Batman'da Uzman Çavuş Musa Orhan'ın İpek Er'e tecavüz ederek, intihara sürüklemesi; Hakkari'de kent merkezi ile ilçe ve köylerinde 1 kadının katledildiği, bir kadının da intihara sürüklendiği, devlet destekli bir çetenin kadınları fuhuşa sürüklemesi bu olayların son örnekleri oldu. Söz konusu durum, bu uygulamalara karşı çalışma yürüten kadın dernek ve örgütlerine yapılan başvurulara da yansıdı.
Kadına yönelik toplumsal, siyasal, sosyal, kültürel, ekonomik, cinsel ve psikolojik şiddetle mücadele etmek amacıyla 3 Aralık 2018 tarihinde Diyarbakır’da kurulan Rosa Kadın Derneği’ne sadece Ekim 2020-Kasım 2021 arasında 100 başvuru yapıldı. Bu başvuruların çoğunu cinsel şiddet başvuruları oluşturdu. Yapılan başvurularda, faillerin birçoğunun devletin üniformalılarının olması dikkati çekti.
Kadına yönelik her türlü şiddetle mücadele ederken, polis baskını, gözaltı ve tutuklamalarla karşı karşıya kalan derneğin yönetiminde yer alan avukat Elif Tirenç İpek Ulaş'la, son bir yıllık tabloyu ve altında yatan nedenleri konuştuk.
'ADLİ VAKA' YAKLAŞIMI
Şiddeti önleme ve koruma tedbirlerinin yeterince uygulanmadığını belirten Ulaş, bunun nedenini "Türkiye’de şiddeti önlemeye dair kamusal isteksizlik” olarak açıkladı. Şiddete karşı özel önlemlerin alınması görüşünü paylaşan Ulaş, "Yargı, kolluk ve sosyal politikalar ayağıyla bu eksikliklerin tamamlanmamış olması, buna dair isteğin ve motivasyonun eksik olması, şiddetin hem artmasına hem de kırım boyutuna varmasına sebep oluyor" dedi. Sistemin, kadına yönelik şiddete "adli olay" olarak baktığını söyleyen Ulaş, kadınların katledilmeden önce yargıda yaşam mücadelesi verdiğini kaydetti. Ulaş, kadınların koruma talep etmesi, savcılığa gitmesi ve adliyelerin kapısını aşındırmasına rağmen bürokrasinin içerisinde sıkışıp kaldıklarına işaret ederek, "Kadın, burada korunmayan bir pozisyona düşüyor” diye belirtti.
Kadına yönelik şiddetin politik olduğunu vurgulayan Ulaş, "Yani cinayetlere götüren sebepler de politiktir. Sistem yönüyle bakılması lazım. Çünkü münferit bir vakadan ibaret değiller. Şiddetin önüne geçilmek isteniyorsa şiddetle mücadelenin daha ciddiye alınması ve sistemli bir şekilde yürütülmesi gerekir” ifadelerini kullandı.
DEVLET ŞİDDETİ
Son bir yıl içerisinde kendilerine yapılan başvurulara değinen Ulaş, şu bilgileri paylaştı: "Bu başvuruların içerisinde tek başına fiziksel şiddet yer almıyor. Birçok şiddet türüne aynı anda maruz kalmış kadınlarla karşı karşıya kalıyoruz. Bununla mücadelede sadece bedensel bütünlüğünü koruyan önlemlerle değildir. Psikolojik, hukuksal, ekonomik ve sosyal destek ayağını da dayanışmayla örmeye çalışıyoruz. Hem kadın aktivistlerin hem sahada yer alan kadınların hem de bize başvuran kadınların, sadece erkek şiddetinden değil biraz daha devlet şiddetinden kaynaklı başvurular yaptığını görüyoruz."
"Üniformalı şiddete" işaret eden Ulaş, devletin özel politikalarından kaynaklı şiddete maruz kalan kadınlar olduğuna dikkati çekti. Derneğin çalışma yürüttüğü bölgelerde özellikle üniformalı kişilerin “aşk” adı altında genç kadınlarla ilişki kurduğunu aktaran Ulaş, bu sürecin şiddet ve öldürmeyle sonuçlanmasına dair birçok başvuru aldıklarını, birçoğunun kamuoyuna yansımadığını söyledi. 2020 yılının Mart ayında ilişkilendiği astsubay tarafından silahla vurularak katledilen Dilek Kaya’yı hatırlatan Ulaş, "Duruşmasına dernek olarak biz de katıldık. Bölgede, kadın olmaktan kaynaklı sadece cinsiyet temelli değil bir de Kürt olmaktan kaynaklı ırkçı temelde devletin yaklaşımı ve şiddeti söz konusu" dedi.
SÖMÜRGE ANLAYIŞI
Birçok kadının üniformalı kişilerin cinsel şiddet ve tecavüzüne maruz kaldığına dair ihbarlar aldıklarını söyleyen Ulaş, "Tabi dijital, fiziksel, psikolojik hatta ekonomik şiddet de var. Bütün bunların yer aldığı karma şiddet durumları da söz konusu. Çünkü bir sömürge mantığı var. Kadınlar, hem beden hem de bütün varlığıyla bir sömürge alanı olarak görülüyor. Mesaj dökümleri, dosyalar, ifadeler var. Okuyoruz ve kadınları dinliyoruz. Neler yaşadıklarını bütün ayrıntılarıyla anlatıyorlar ve tümüyle aslında bir sömürge mantığıyla yaklaşıldığı çok net açığa çıkıyor" diye belirtti.
CEZASIZLIK POLİTİKASI
Failin kamu görevlisi, asker ya da polis olduğu olaylara devlet kurumlarının farklı bir yaklaşım sergilediğini belirten Ulaş, "Aynı yerde görev yapmış polisi şikayet etmek için aynı karakola gidebiliyorlar. Mesai arkadaşına şikayet etmiş olabiliyorlar ya da savcılar dosyalarda takipsizlik kararı veriyor. Deliller geç toplanıyor, yeterince değerlendirilmiyor. Üstüne kadının suçlandığı ve yargılandığı pratikleri dinliyoruz" sözleriyle cezasızlık politikasına değindi.
SOKAKLARI TERK ETMEYENLER
Şiddete maruz kalanların yanı sıra şiddete karşı mücadele verenlerin de benzer durumlarla karşı karşıya olduğuna dikkati çeken Ulaş, derneklerine dönük baskıları buna örnek vererek, şunları söyledi: "Mevcut siyasi iktidar tarafından bütün muhalif kesimlere karşı savaş açılmış durumda. Ya onlardansın ya da onların belirttiği gibi çok basit bir iki soruşturmayla teröristsin. Kadınlar da şuanda ciddi muhalif kesimlerden biri ve sokakları da mücadeleyi de terk etmiyor. Bundan kaynaklı da devletin özel yönelimine maruz kalıyor."
POLİTİK MÜCADELE
Devletten gelen şiddetin sistemli ve politik olduğunu söyleyen Ulaş, bu duruma karşı da sistemli ve politik bir mücadele verilmesi gerektiğinin altını çizdi. Ulaş, "Bunun başlangıç noktası da bilinçle oluyor. Genç kadınlar ne kadar çok bilinçlenirse, ırksal temelde maruz kaldıkları o yönelimin ne kadar farkında olurlarsa, o şiddetten arınma, uzaklaşma ya da onun önüne geçme imkanını o kadar bulmuş olurlar. Bundan kaynaklı farkındalık ve bilinç yükseltme çalışmaları yapıyoruz. Aslında üniformalılar tarafından gelen şiddet fark etmiyor, çünkü fail erkek-devlettir. Hepsi belli bir zihniyetin ürünüdür" değerlendirmesinde bulundu.
SÖZ VE PRATİK VURGUSU
Ulaş, yaklaşan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde de mücadelelerini pratik bir şekilde bir kez daha ortaya koyacaklarını vurguladı. Yapılacak etkinliklere katılım çağrısı yapan Ulaş, şöyle devam etti: "Bütün dünya kadınları, bir hafta ile 10 gün süreye bu günü çeşitli etkinliklerle kutluyor. Bu sene Diyarbakır’dan bütün dünya kadınlarıyla birlikte o güne dair sözümüzü ve eylemimizi ortaya koyacağız. Biz de sokakta, iş yerinde, evde, 8 Mart’a dair pratiğimizi ortaya koyacağız."
MA / Eylem Akdağ