HABER MERKEZİ – Rusya ve NATO arasındaki kutuplaşmanın perde arkasında ticari ortaklıkların olduğu görülüyor. Ukrayna halkı iki gücün ihtiraslarına kurban gidiyor.
Putin Rusya’sı NATO ve Nazilerle savaş argümanını kullanıp Ukrayna’da hâkimiyet kurmaya çalışıyor. Ancak NATO üyesi ülkelerin Rusya’daki ticari faaliyetleri ve Rus oligarkların Batı ülkelerindeki yatırımları başka bir hikâyeye işaret ediyor.
OLİGARKLAR SAVAŞI
Putin yönetimi, Ukrayna operasyonunda Rus kamuoyu ve uluslararası toplumun desteğini almak için özellikle “neo-Nazileri temizleme”, “NATO’ya karşı harekât” gibi mottoları kullandı. Nazilere karşı mücadele Rusya’da her daim karşılık bulabilecek bir propaganda. Kremlin, İkinci Dünya Savaşı’nda büyük acılar yaşayan bir toplumun Nazi sözcüğüne karşı barındırdığı nefreti “araçsallaştırmak” istiyor. Lakin Nazizm, liberalizme göbekten bağlıdır. Hitler’in soykırım politikasına ve savaş stratejisine en geniş destek dönemin sermayedar sınıfından (IBM, Coca-Cola, Hugo Boss, Porsche, Deutsche Bank vs.) geldi. Bugün Kremlin, neo-liberal düzenin bir parçası. Sovyet halkının değerli şirketlerini kendi tekelinde tutan oligarklar (Arkadiy Rottenberg, Aleksandr Lebedev, Roman Abramoviç, Alişer Usmanov, Gennadiy Timçenko vs.) yılın milyonerleri listesine sığmayacak sayıda. Bu oligarşik konfigürasyonunun bir benzeri de Ukrayna’da geçerli. Zelenskiy’den önceki cumhurbaşkanı Petro Poroşenko ve muarızı İgor Kolomoyskiy adı çok bilinen oligarklardır. Ukrayna Komünist Partisi lideri Petro Simonenko, şu anki Zelenskiy hükümetinin de oligarşik yapının temsilcisi olduğunu belirtiyor. Dolayısıyla Rusya-Ukrayna savaşı aslında büyük oligarşik balığın, küçük oligarşik balığı yutma esası üzerine kurulu. İkisi de Nazizm’den bazı motifler barındırıyor. Burada zararı tüm kamusal varlıkları elinden alınmış Rus ve Ukrayna halkı görüyor. Eğer Bolşevikler kadar örgütlü bir yapı olsaydı oligarklar arası bu alan savaşı bir devrime dönüştürülebilinirdi. Lakin şu an her iki ülkede faaliyet yürüten Komünist Partiler oligarşik kutuplaşma bataklığına saplanmış durumda.
NATO’YA HAYIR AMA FİRMALARINA EVET
Kremlin’in sıklıkla başvurduğu propagandalardan biri de “NATO ile savaş”. Neo-liberal paylaşım düzeninin iki şövalyesi olarak hem Rusya hem de ABD rollerini çok iyi oynuyorlar. ABD tıpkı bir “picador” gibi, yani elinde kargı ile boğayı kışkırtan bir atlı rolünde. Putin ise bu durumu istismar edip “Zaloğlu Rüstem” olmanın peşinde. NATO ile savaş mottosu, aslında içi boş bir midye kabuğu. Nasıl mı? Forbes’in yayımladığı bir listeye göre 2021 yılında Rusya’da en fazla kazanç elde eden firmalara bir bakalım. 50’ye yakın yabancı şirket Rusya piyasasında 7 trilyon ruble kazanmış. Yani NATO üyesi olan veya NATO’ya gönülden bağlı olan ülkelerin firmaları. İlk sırada ABD merkezli tütün şirketi “Philip Morris International” geliyor. Rusya’da 88 kentte şubesi bulunan bu firma, 2021’de 400 milyar ruble kazanç elde etmiş. Sonra Fransa merkezli Renault öne çıkıyor. Bir yıl içinde 130 bin otomobil satışı gerçekleştiren Renault, 310 miyar ruble gelir sağladı. Listedeki şirketlerden biri de Güney Kore merkezli Samsung. NATO’nun üyesi olmasa da askeri desteğini esirgemeyen Güney Kore, Uzak Doğu’da adeta bir üs konumunda. Samsung’un Rusya’da Kaluga’da bir de fabrikası bulunuyor. Burada ucuz işgücünü kullanarak daha fazla “kâr” elde ediyor. Yetmiyor ürettiği ürünleri ihraç ediyor. Buna müsaade eden Moskova yönetimi, sınıfsal sömürüye çanak tutuyor. Şirket 2021’de Rusya piyasasında 250 milyar ruble kazanç sağladı. Rusya piyasasındaki panorama bununla sınırlı değil. Bazı Alman firmalarının ticari faaliyetlerini de akılda tutmak gerek. Mesela Metro’nun Rusya’da 100’e yakın mağazası var. Yine Volkswagen, Rusya’da günümüzde yılık ortalama 200 bin otomobil satışı yapıyor. Otomobil piyasasının nerdeyse yüzde 12’si onun elinde. Diğer Alman markası Mercedes-Benz’in de aktif olduğu aşikâr. 2019 yılında Moskova yakınlarında Esipovo’da yıllık 25 bin araç üreten bir fabrikası açıldı. Bu fabrikanın açılışına bizzat Putin de katıldı. Mercedes-Benz, Rusya piyasasında yıllık yaklaşık 50 bin otomobil satıyor. Almanların yanı sıra İngiliz şirketlerinin de Rus firmalarıyla ticari ortaklıklar kurduğu biliniyor. Örneğin yaptırımların yaşandığı şu süreçte BP, Rus devlet şirketi Rosneft’teki yüzde 20’lik hissesini devrediyor. Yine İngiliz-Hollanda ortaklığına dayalı enerji şirketi Shell, Gazprom’la ortaklığına son vereceğini açıkladı. Bu hamle özellikle Kuzey Akım 2’yi hedef alıyor. Rus oligarşisi ve Batı sermayesi arasındaki bu ticari “ahbaplık” Moskova’nın ne kadar “şekilci” hareket ettiğini yeterince gösteriyor. Bir taraftan NATO’nun askerinden daha tehlikeli çok uluslu şirketlere Rusya piyasasını açan Moskova, diğer taraftan NATO'nun genişlemesine karşı mücadele ediyorum argümanını dillendiren Moskova. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusudur diye sorarlar.
BATI VE OLİGARKLAR
NATO üyesi ülkelerin de Rusya karşıtlığı bir illüzyon izlenimi veriyor. Oligarkların İngiltere, ABD başta olmak üzere Batı’da yaptığı yatırımlar ve bankalardaki varlıkları ürkütücü. Batı, bu vahşice zenginleşmeye Ukrayna-Rusya savaşına kadar göz yumdu. Örneğin İngiltere’de İgor Rottenberg, Boris Rottenberg, Gennadiy Timçenko, Alişer Usmanov, Oleg Deripaska, Mihail Fridman, Aleksandr Lebedev, Roman Abramoviç gibi isimlerin milyarlarca dolarlık büyük servetleri olduğu, Muhafazakâr ve Birlikçi Parti ile bazı ilişkiler geliştirdikleri malum. Bir taraftan oligarkların servetlerinden istifade eden Batı, diğer taraftan Ukrayna savaşına karar veren oligarklara “yaptırım” uygulayan Batı. Nerden baksan tutarsızlık. Her yanı pragmatizm, menfaat ve çıkar kokan bir beden.
MA / İsmet Konak