Öcalan: Komplo NATO’nun çekirdek kanadının işidir

img

HABER MERKEZİ - Uluslararası komployla “Apo’suz PKK, PKK’siz Kürt" yaratmanın hedeflendiğini belirten PKK Lideri Abdullah Öcalan, NATO’nun çekirdek kanadının bu planını, sorumluluk alarak boşa çıkardığını söyledi.

Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) koordinatörlüğünde 1985 yılında NATO Gladiosu ve Almanya tarafından PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik başlayan komplo, 1990’larda İngiltere, 1996’dan itibaren İsrail ve Yunanistan, 1998’lerde Suudi Arabistan, Mısır, İran, Suriye, Avrupa Parlamentosu, Avrupa Konseyi, Fransa, İtalya, Hollanda, Rusya ve son olarak 1999’da İsviçre ve Kenya’nın ortaklığında Türkiye’ye getirilmesiyle devam etti. Küresel güçlerin ortaklaştığı “imha” planı gerçekleşmeyince, Öcalan idam cezasıyla arandığı Türkiye’ye getirilmesi konusunda ABD ile anlaşmaya varıldı. Nitekim bu anlaşma, daha sonra ABD istihbarat örgütü Merkezi Haberalma Teşkilatı’nın (CIA) komploya dair “Terörizme karşı bir operasyon başarısı” açıklamasıyla doğrulandı.
 
KOMPLONUN MAHKUMU
 
Türkiye’ye teslim edildiği 15 Şubat 1999’dan bugüne İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde “Ben Türkiye’nin değil, uluslararası komplonun mahkumuyum” tespitinde bulunan Öcalan, avukatlarıyla yaptığı görüşmelerdeki değerlendirmelerde komplonun uluslararası boyutunu açığa çıkarmaya çalıştı. İmralı Adası’na getirilmesinin ardından avukatlarıyla 17 Mart 1999’da yaptığı görüşmede, Yunanistan’ın komplodaki rolüne değinen Öcalan, “Simitis Hükümeti, istihbarat güçleri, özellikle Stavrakakis (İstihbarat Şefi) ve Kenya hükümetinin bu komplodaki rolleri net anlaşılmalı. Yunan istihbaratından Savas’ın ve Nairobi'deki Yunan Büyükelçiliğinin tavırları ve rolleri araştırılmalı. Sonra uluslararası hukuk açısından işledikleri suçlar açığa çıkarılarak, hesap sorulmalı” dedi. 
 
NATO KARARI 
 
Teslim alınmasının NATO kararı olduğunu ve Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) de bu karara öncülük ettiğini belirten PKK Lideri Öcalan, 10 Mayıs 1999 tarihli avukat görüşünde şunları söyledi: “Dikkat edin, o gün tüm Avrupa ülkelerine inişimiz yasaklandı. Pirimakov da yasakladı o gün. Bu tespit edilmeli. Benim hakkımda NATO seviyesinde de karar var. Bu kararın ne içerdiğini bilemiyorum. Bildiğim kadarıyla silah bırakma karşılığında demokratik çözüm var. Benim hakkımda karar, ‘96 yılında alınmıştı. NATO kararı direnirsem vurulmam, esir alınırsam da çözümdü.”
 
ULUSLARARASI HUKUK 
 
Uluslararası komployu “ihanet” olarak değerlendiren Öcalan, 28 Haziran 1999’da gerçekleştirilen görüşmede, “Uluslararası hukuk rolünü oynamalıdır. Kendi hukukları neyi gerektiriyorsa, onu yapmak zorundalar. Aksi halde tarih kendilerini affetmez. Şimdi gerçekler sanki yeni yeni açığa çıkıyor gibi. Yunanistan’ın beni teslim etmesi, acaba Kıbrıs’la mı bağlantılıdır diye düşünüyorum” diye konuştu. 
 
HUKUK DIŞI 40 NOKTA
 
Öcalan, komplonun açığa çıkarılması gerektiğinin altını çizdiği 12 Temmuz 1999 tarihli avukat görüşünde, “Burada hukuk dışı kırk nokta var. Derinliğine araştırılması lazım. Rusya’da oyun var, Yunanistan’da da. Onlara verdiğim dilekçem var. Onlar, Yunan Büyükelçisi benim yanımda sığınmayı kabul etti. Sonra ne yaptılar peki? Büyük oyun var. İtalya’dan da bilgi isteyebilirsiniz. Gerçekler önemli oranda ortaya çıkmalıdır. D’Allema’nın da içyüzü ortaya çıktı. Kaçırılmışız İtalya’dan. Şimdi telaş içinde. Mahkemenin, AİHM’in görevi de bu büyük oyunu ortaya çıkarmak olmalı. O uçağı sorsunlar. Kaçak bir uçak” diye belirtti. 
 
TARİHİ BİR OYUN 
 
İngiltere ve ABD’nin Yunanistan’ı taşeron olarak kullandığına işaret eden Öcalan, 5 Ağustos 1999 tarihli avukat görüşünde, “Komplodaki rolleri çok açık. Çok tarihi bir oyun oynandı. Birçok yönü henüz belli değil. Yeterince kestiremediğim nokta, Türkiye’de kiminle anlaştıklarıdır. Komisyonda da söyledim, bana ilişkin karar Türkiye’de yapılmış dedim. Karanlıkta kalan noktalar var. Geçmişte Çiller-Thatcher birlikte bize karşı tam bir savaş yürüttüler. İngiltere, Kürdistan’ı kasıp kavurdu. Bu Kürtlerle ilgili kararlarda İngiltere’nin rolü büyüktür” diye konuştu. 
 
ŞAM’DAN ATİNA’YA GELİŞ
 
Öcalan, Türkiye’ye teslim edilmesinde Yunanistan’ın rolünün her zaman sorgulanacağını ifade ederek, 26 Ağustos 1999 tarihinde gerçekleşen avukat görüşünde şu değerlendirmelerde bulundu: “Yakalanmamda İngiltere’nin rolü çok aktif, beni kaçıranlar İngilizlerdir. İngilizlerin parmağı Şam’dan Atina’ya gelişle başlıyor. Ancak Yunanlılar yardım etmeseydi, İngilizler başarılı olamazdı. Benim imha kararımı ‘93’ten sonra verdiler. İngilizlerin bu kadar tehlikeli uğraşmaları önemli. Kenya’ya gittiğim gün, Kenya’da olduğum biliniyordu. Yunanlılar gizli yaptık diyorlar. Başka yere de gitseydim, aynı şeyler olurdu. Üzerinde araştırma yapılabilir.
 
AVRUPA’NIN UZLAŞMASI
 
Baduvas’ın üzerinde önemle durulmalı. Komploda onun sorumluluğu var. En çok aydınlatılması gereken kişilik. Şam’dan Atina’ya geçmemde sorumluluğu büyük. Almanya da dahil, siyasi çıkarlarıyla Kürt meselesi hakkındaki yaklaşımları nedeniyle benim etkisizleştirilmemde Avrupa’nın hepsi uzlaşmıştır. Yaşayıp yaşamayacağımın bile önemi yoktur. Kontrol bende değildi, onlardaydı. İstedikleri gibi hareket edebilirlerdi. Yunanistan’ın gorilleri meselesi şuydu: Yunanistan’ın bu süreçten temiz çıkmasını sağlamak için, beni zorla dışarı çıkarıp, Türkiye’ye vurdurmak istiyorlardı. Sadece amaçları bir Kürt-Türk çatışmasını geliştirmek, bu olmazsa beni pazarlamak istiyorlar. Bununla Türkiye’yi de komplo içine çekmek istiyorlar. Bu komployu bozmak için çalıştım. Baduvas’tan başlayıp diğerlerini araştırmak gerekir. Kalenderidis Türkiye’de 6 yıl kalmış. Norveç’te bir Kürt arkadaşı da var, sanırım işbirlikçi Kürtlerden. Onun da soruşturulması gerekir. 
 
AYDINLAR OLAYI ARAŞTIRMALI
 
Kürt aydınları bu olayı araştırsın. Türk aydınları da araştırmalı. PKK, bu süreçte olgun davrandı. İhanet kol geziyor. Kürdistan’a dönmem hem Moskova hem Atina tarafından engellendi. İhanet olduğu için ne istiyorlar ne de bırakıyorlar. Basiret bağlandığı gibi, gölün ortasında ne yapabilirsin? Ancak boğulmamak için çırpınma taktiği olabilir. İhanet, manipülasyon, sahtekarlık, güç, her şey vardı. Bir halk benim şahsımda yok edilmek isteniyordu. Batı neden böyle vahşi davrandı? Kader ağlarını çoktan örmüştü derken, bunu anlatıyorum. Bilimsel bir araştırma yapılmalı. İyi yorumların yapılması gerekiyor. Rollerini yerine getiremeyenler var. KGB fırsat verir mi? Ne gücümüz var ki önlem alalım? Roma’da nefes aldırmamaya ve kaçırtmaya yönelik girişimleri vardı, zırh gibi.”
 
KOMPLONUN UZANTILARI 
 
Komplonun başka uzantılarının olduğuna dikkat çeken Öcalan, 7 Ekim 1999’da gerçekleştirilen görüşmede şunları söyledi: “Benim teslimimden sonra bu defa Yunanlılar, benden birebir ölümüne direnme tavrını beklediler. Şimdi de Yunanlılar bu tarihi ihanetten en az zararla çıkmak için Türkiye ile yakınlaşıyorlar. Bu komplo sayesinde bizimle Türkiye arasında bir kör çatışma yaratacaktı. Benim infazımdan sonra da Avrupa’ya dayalı bir Kürtçülük geliştirilmek istenecekti. Kılıf da hazırdı zaten. Kana bulaşmamış bir Kürt lider bulunacaktı. Bu, K.B. olabilirdi. Bu, kan üzerinden politika yapmaktır. Hem beni imha edeceklerdi hem de şiddet yanlısı olmayan bir Kürt ile iş yapacaklardı. İhanetin püf noktası burasıdır. Bunu iyi anlayın. Türkiye’nin de bunu iyi anlaması için elimden geleni yaptım. Fakat yeterince anlaşılmadı. 
 
ÖCALAN’IN TUTUMU 
 
Şimdi burada benim tutumum iyi anlaşılmalıdır. Benim tutumumla bütün bunların çıkarları bozuluyor. Ben üniter devlet ve Kuvâ-yi Milliye’yi bunun için ifade ettim. Bunun iyi anlaşılması gerekir. Türkiye oyuna getirildiğini anlasa, bu çok önemlidir. Öyle bir aydınlanma var. Ama yenidir. Savunmalarımda da bunu yapmaya çalıştım. Oyun ancak böyle bozulur. Bu çevrelerin aslında Kürtlük ile alakaları yok. Şöyle bir ilişki kurabiliriz: Nasıl ki Türkiye’deki Türk sağcılığı demokrasi adına alanı işgal etmişse, bunlar da sahte Kürtçülükle Kürt alanını işgal etmişlerdir. Ben bunu biraz aştım.”
 
NATO’NUN ÇEKİRDEK KANADI
 
PKK Lideri, 13 Aralık 1999 tarihli avukat görüşmesinde, “Komplo Türkiye’ye yapılmıştır” tespitinde bulunarak, “Tarihle kimse oynayamaz. Çok karanlık bir durum gördüm. Benim yakalanmam NATO’nun çekirdek kanadının işidir. Yunanistan’ın NATO’daki subayları Amerika emriyle Türkiye’ye hizmet olsun diye mi, yoksa birlikte Türkiye’nin başını belaya sokmak için mi yaptılar? Bu oyunun en büyüğü Türkiye’ye karşı oynanmıştır. Araştıralım diyorum. NATO nezdinde, istihbarat nezdinde subaylarının örgütlenmesi var. Kostulas’ın yirmi yıl boyunca NATO’da çalışması var. Ben kesin, yüzde yüz böyle demiyorum. Acaba beni imha için mi, yoksa TC’yi sevdikleri için mi teslim ettiler?” diyerek, bu konunun araştırılması gerektiğinin altını çizdi. 
 
1993’TE DÜĞMEYE BASILDI
 
Komplonun 1993’te planlandığını ve aynı yıl düğmeye basıldığını belirterek, “Londra 93’ten beri plan üzerine çalışmıştır. Tezim budur. Olay çok derinliklidir. 1996 bombası (Suriye’de Öcalan’ın kaldığı evin yakınlarına bombalı saldırı) bizim işimiz değil dediler soruşturmada. Onun içinde Talabani de var. İlk haberi Londra’da verdi; ‘Apo infilak etti’ dedi. Türkiye’de de bir kanat vardı, Çiller de içindeydi. Mesut Yılmaz bu işin içinde değil. Hatırlıyorsunuz; Çiller utanmadan Mesut Yılmaz Apo’ya haber verdi dedi. Dikkat ederseniz aralarındaki çelişkiler o günden itibaren derinleşti. O olayda şuna dikkat edin. Çatlı, Viranşehir Belediye Başkanı Keleş Abdioğlu ile görüşmüş. Bombayı götüren kişi bu Sino ailesinden, belediye başkanın akrabasıdır. 50 milyon dolar verilmiş. 10 milyon dolar da Suriye muhaberatı kaptı. Çiller; Apo asılmalı derken, çok iyi biliyor ki, o olay açığa çıkarılacak, sorgu ifadelerinde de vardı. Yayınlanmadı herhalde. İddia ediyorum, bu komplonun aydınlatılması demek, faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması demektir” dedi. 
 
ABD FİLMLERE TAŞ ÇIKARTTI 
 
PKK Lideri, ABD’nin komplodaki rolüne değindiği 6 Ocak 2000 tarihli avukat görüşmesinde, “ABD’yi tartışmaya bile gerek yok. Filmlere taş çıkartır bir biçimde beni yakalattı. Yunanlılarla beraber yaptı. Beni Türkiye’ye getirdiler. Türkiye’yi de oyunun içinin içine çektiler. Genelkurmay görevlisi oyunu gördüğünü söyledi. Ben de iyi işte oyunu anlamışsınız birlikte bozalım ve sorunu çözelim dedim. Yunanistan şiddet yapmamızı bekliyordu. Ama barış ve kardeşlik denince onlar da barışçı kesildiler. Deprem sahtekarlığı yaptılar. Yunanistan’da ilk hafta öldüğümün haberi yayıldı. Bunun üzerine İstanbul’da birçok patlama olayı oldu. Olay böyle gelişti” diye anlattı. 
 
NEDEN VE SONUÇ 
 
Teslim alınmasının neden, İmralı’ya getirilmesinin sonuç olduğu tespitinde bulunan PKK Lideri, 9 Mayıs 2001 tarihli avukat görüşmesinde, “Senaryoyu Batı yazdı, temel aktör Batıdır. Türkiye’ye gardiyanlık ve infaz rolünü verdi. İngiltere uçağı İsviçre’den gizlice alıyor. Yunanistan korkunç. Kenya da CIA ve İsrail ajanlarının elinde. Moskova ayarlanmış. İtalya’ya karşı psikolojik savaş biliniyor. Almanya’nın beni kabul etmeyişi var. Yunanistan ‘Apo yarı yolda ölecek’ diyor; tabancayı Elçi bana verecekti. Tüm bunlar belgelidir. Beylik bir tabancayla direneceğim, Kürtler direnecek, on binler ölecek, böylece Türkiye teslim alınacak. Bu tutmayınca, karşılıklı aşk gösterileri başladı; işte artistler aracılığıyla yalan bir biçimde sergileniyor ve gerçeği örtbas ediyorlar” dedi.
 
‘PKK’SİZ KÜRT YARATMAK’ 
 
Komployla “Apo’suz PKK, PKK’siz Kürt yaratmak” hedeflendiğine işaret eden Öcalan, 11 Haziran 2006 tarihli avukat görüşmesinde, şunları söyledi: “Ben sorumluluk alarak, oyunları boşa çıkarmak için, PKK’yi sınır dışına çektim ve bildiğiniz dönüşüm sürecini başlattım. Beni buraya getirirken, benden intiharvari bir tavır bekliyorlardı. Ama ben intiharvari bir tavra girmedim, barıştan yana tavır koydum. Onlara, demokratik çizginin benim için taktik değil, stratejik bir hedef olduğunu, üzerinde ciddi çalışacağımı söyledim. Ben halkların çatışmasını, kan dökmesini istemedim. Bu benim tarih bilincimin, politik duruşumun, felsefi-ideolojik çizgimin gereğidir.”
 
MA / Özgür Paksoy