İSTANBUL - Uluslararası komplo sürecinde İtalya'da PKK Lideri Abdullah Öcalan'la birlikte kalan Ahmet Yaman, "Başkan Öcalan'ın 66 günde bıraktığı izler, bugün hala devam ediyor. O dönemde genç olanlar, bugün her yerde Kürt halkı için mücadele ediyor" dedi.
Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'nde (NATO) yer alan emperyalist devletlerin başını çektiği güçlerin Ortadoğu'ya yönelik ilk müdahalesi olarak kabul edilen PKK Lideri Abdullah Öcalan'a yönelik 9 Ekim 1998 komplosu, 23'üncü yılını geride bırakıyor. Suriye’den çıkarılmasının ardından “Dağ” ve “Avrupa” seçenekleriyle karşı karşıya bırakılan Öcalan, savaşın daha derinleşmesini önlemek ve Kürt sorununun çözümü için Avrupa yolunu seçti. Öcalan, “kendimi feda etme" şeklinde tanımladığı kararı sonrası, ilk olarak Yunanistan'a geçti. Buradan Rusya'ya geçen Öcalan'ın bir sonraki durağı İtalya oldu. Dönemin Başbakanı Massimo D'Alema’nın çabalarıyla siyasi iltica talebi kabul edilen Öcalan, İtalya hükümetine yönelik siyasi-ekonomik baskıların artması üzerine ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.
Öcalan, 66 gün kaldığı İtalya'da büyük bir iz bıraktı. Öcalan'ın duruşu ve görüşleri buradaki siyasi çevreler ve sivil toplum örgütlerinin saygısını kazandı. Zamanla Napoli ve Palermo belediyelerinin de aralarında bulunduğu 40’a yakın belediye Öcalan’a fahri hemşerilik verdi. Yine Floransa'ya bağlı Rignano Belediyesi 24 Eylül 2021’de Öcalan'a "Onursal Vatandaşlık Ödülü" verdi.
İtalya sürecinde Öcalan ile beraber olan ve birçok toplantıya katılan Eniya Rizgariya Netewa Kurdistan (ERNK) Roma Temsilcisi Ahmet Yaman, komplo sürecinde yaşananları anlattı.
İLTİCA SÜRECİ
Öcalan’ın Rusya’da olduğu günlerde İtalya Parlamentosu'ndaki bazı siyasi parti başkanları, başkanvekilleri ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileriyle basın toplantısı yaptıklarını belirten Yaman, toplantıya katılanların Öcalan’ı İtalya’ya davet ettiğini aktardı. Sonrasında Öcalan’ın İtalya’ya gelme sürecinin başladığını anlatan Yaman, o dönemde Rusya'nın Öcalan’ın İtalya’ya gelmesini engellemek istediğini ve aynı günlerde Almanya’nın da tutuklama kararı çıkardığını kaydetti. İtalya'dan bir yetkili ile birlikte Rusya’ya giderek Öcalan’la görüştüklerini ve aynı gün bir havayolu şirketiyle geri döndüklerini belirten Yaman, "Roma Havaalanına indiğimizde Başkan (Öcalan), pasaportunu görevlilere verdi ve kendisinin PKK Genel Başkanı Abdullah Öcalan olduğunu, elindeki pasaportun kendisine ait olmadığını ve İtalya’dan iltica talep ettiğini belirtti. Anlaşmamıza göre, zaten Almanya’nın arama kararı nedeniyle bir tutuklama sürecinin olacağını biliyorduk. Tutukluluğun cezaevinde değil, bir hastanede olacağı kararlaştırılmıştı. Bu süreç böyle işledi. Böylece iltica talebi de yürürlüğe girmiş oldu” dedi.
Yaman, Roma İstinaf Mahkemesi kararıyla uygulanan tutukluluğun yaklaşık iki hafta sürdüğünü ve sonrasında Almanya’nın uluslararası tutuklama kararını kaldırarak, iade talebinde bulunmadığına belirtti. Almanya’nın Öcalan’ın tutuklu olarak gelişinden korktuğu için iade talebinde bulunmadığını ve uluslararası arama kararını kaldırdığını kaydeden Yaman, Almanya’nın Kürt nüfusunun yoğunluğundan çekindiğini ve paniklediğini söyledi.
PARLAMENTODA ÖCALAN TARTIŞMASI
Öcalan’ın İtalya’ya gelişinin Avrupa’da şok etkisi yarattığını ifade eden Yaman, “Bu kimsenin aklına gelmeyen bir durumdu. İtalya kamuoyunun, siyasi partilerin ve sivil toplum örgütlerin pozitif yaklaştıkları bir süreç yaşandı. Abdullah Öcalan’ın İtalya’ya gelmesinden dolayı kamuoyunda çok büyük bir sevinç vardı. Bu parlamentoya da yansıdı. D’Alemo, Öcalan’ın İtalya’ya geldiğini açıkladı. D’Alemo, Öcalan’ın Kürt halkının bir lideri olduğunu, Kürt sorununun siyasi çözümünün noktasında kararlı olduğunu, ilticanın Kürt sorununun uluslararası bir konferansla çözümü doğrultusunda atılmış bir adım olduğu açıklaması yaptı. Diğer sol parti sözcüleri de yüzde yüz destek veren açıklamalar yaptılar. D’Alemo, ‘Öcalan’ın ilticasını kabul etmeliyiz’ dedi. Buna cevaben birçok sağ parti grup sözcüleri de olumlu tutum sergiledi” diye konuştu.
İtalya dışındaki Avrupa ülkelerinin olumsuz bir tavır içerisinde olduğunu kaydeden Yaman, “Mesela Almanya acele bir şekilde uluslararası tutuklama kararını geri çekti ama ülke içerisinde tutuklamayı kaldırmadı. İsviçre başkanının kaldığı evden, ‘Ülkemize gelmeyi düşünme, seni kabul etmeyiz’ diye bir telgraf geldi. Fransız bir savcı, Öcalan’ın İtalya’da ikamet ettiği eve arama kararı çıkardı. Ev arandı. İtalyan hukuk sistemi bunu kabul etmek zorundaydı ve bu da oldu" diye belirtti.
ROMA'DA KÜRDİSTAN MEYDANI
Öcalan’ın İtalya’ya gelmesi sonrası Avrupa’daki Kürtlerin akın akın Roma’ya geldiğini belirten Yaman, hükümetin bu durum karşısında şaşırdığını ifade etti. Bu durum karşısında sınırın kapatıldığını ancak insanların sınırları terk etmediğini dile getiren Yaman, "Yaptığımız görüşmeler sonucunda sınır yeniden açıldı. Yarım milyona yakın insan Roma Meydanı’nda toplandı. Eskiden Çelya Meydanı olarak bilinen meydan şimdi Kürdistan Meydanı olarak biliniyor. Kürt halkının Öcalan’ı sahiplenmesi ve Roma'ya akın etmesi dünya basının da buraya gelmesini sağladı. Dünya basını, hem Kürt sorununu hem de Abdullah Öcalan tanımış oldu. Roma süreci, aslında Kürt sorununun uluslararası alanda tanınmasının en önemli süreçlerinden biri olarak tarihe geçti” şeklinde konuştu.
D’ALEMO ÇÖZÜM ARAYIŞINDA
D’Alemo’nun Kürt sorununun çözümü için bazı ülkelere ziyaretler gerçekleştirdiğini söyleyen Yaman, Öcalan'ın da o dönemde sorunun sadece İtalya tarafından çözülemeyeceğini düşündüğünü paylaştı. Yaman, "D’Alemo hükümetine her taraftan darbe vurulmaya başlandı. Diğer Avrupa ülkeleri, Amerika, uluslararası kurumların yaklaşımı tabi ki D’Alemo'yu düşündürdü. D’Alemo, çözüm için bir program hazırladı. Bunu bize de anlattı. Bu kapsamda Almanya, Fransa, İngiltere ve Amerika ziyaretlerinde bulundu. Öcalan'ın kendi ülkelerine geldiğini ama bu sorunun sadece kendilerini ilgilendirmediğini, sorunun uluslararası boyutu olduğunu, dolayısıyla çözüm için herkesin elini taşın altına koyması gerektiği anlatıldı. Temel amaç bu ülkeleri çözüm noktasında ikna etmekti” diye kaydetti.
TARAFSIZ MAHKEME
Öcalan’ın Roma sürecinde Kürt sorununun çözümünde 7 maddelik bir yol haritası sunduğunu anımsatan Yaman, D’Alemo’un da talepleri uluslararası kamuoyunun gündemine taşıdığını belirtti. Yaman, D'Alemo'nun yaptığı ziyaretlere değinerek, “İlk ziyareti Almanya’ya yaptı. Almanya'ya şöyle bir öneride bulundu; 'Madem Öcalan terörist, o zaman gelin Avrupa Birliği bünyesinde tarafsız bir mahkeme oluşturalım, Öcalan’ı Roma’da yargılayalım.' Almanya, 'Öcalan Roma’da yargılanmayı kabul ediyorsa yargılayalım' diye yanıt verdi. İngiltere, 'Mahkemeye destek vermeyiz ama karşı da değiliz' dedi. Fransa, mahkemenin kurulmasını destekledi. Amerika da karşı olmadığını ifade etti. D’Alemo bu karar ile İtalya’ya döndü. Başkan da hiç bir tereddüt etmeden böyle bir mahkemede yargılanmayı kabul ettiğini ama Türkiye'nin de bu mahkemede yer almasını ve kabul ettiği şartları Türkiye’nin de kabul etmesi gerektiğini ifade etti. İtalyan ve Alman uluslararası hukukçular tarafından bir komisyon kuruldu. Bu komisyon tüzük oluşturmak üzere Roma’da ilk toplantısını yaptı. Ancak, Türkiye'yle işbirliğindeki uluslararası güçler, Türkiye’nin dayatması sonucunda geri adım attı. Almanya ısrar etseydi uluslararası tarafsız mahkeme süreci gelişebilirdi. Almanya Kürt sorunun çözülmesini istemiyor" dedi.
İTALYA’DAN ÇIKIŞ
Türkiye'den bazı ekiplerin Öcalan'ı teslim almak için İtalya'ya geldiğini ve bazı mafya örgütlenmelerinin de bu süreç içerisinde harekete geçtiğini sözlerine ekleyen Yaman, şöyle devam etti: “İtalya'nın Türkiye'nin derin devleti tarafından defalarca tehdit edildiği, bombaların patlatılacaklarına dair tehditler geldi. Başkan, D’Alemo’nun girişimlerinin boşa çıkarıldığını gördü. D’Alemo zor durumda kalsın istemedi. İtalya, Öcalan’a 'ülkemiz terk et' gibi söylemlerde bulunmadı. Hatta 'biz bunun sonuçlarını görebiliriz ve belki hükümetten de düşebiliriz' dediler. D’Alemo her taraftan kuşatılmıştı. Hükümetin düşme durumu vardı. İtalya, süreç içerinde büyük bir ekonomik kayıp yaşadı. Komplocuların girişimiyle D’Alemo’nun izlediği politikalar boşa çıkarıldı. Başkan'ın İtalya’yı terk etmesinin sebebi buydu. İtalya’yı terk etmek büyük riskler taşıyordu.”
SIĞINMA DEĞİL ÇÖZÜM
Öcalan’ın 66 gün boyunca Avrupa’daki pek çok Kürt dostu, Türkiye’deki sol örgüt yöneticileri, uluslararası alanda tanınan isimlerle görüşmeler gerçekleştirdiğini belirten Yaman, bu görüşmelerin Kürt sorununun çözümü üzerine yapıldığını dile getirdi. Yaman, “Başkan Apo, Kürt sorununun savaşla değil barışçıl yollarla çözülmesi gerektiğini söylüyordu. Dünya basını geldi, hatta Türkiye’den gazeteciler geldi. Başkan, Avrupa’ya kesinlikle bir sığınma için değil sorunun barışçıl çözümü için geldiğini aktarıyordu. Katılan ziyaretçiler tamamen ikna olmuş ve sevinçli ayrılıyorlardı. İtalyan faşizmine karşı savaşmış en büyük gerilla komutanlardan birçok kesim Başkan Öcalan’a ziyarete bulundu" şeklinde konuştu.
MEDYAYA MÜDAHALE
Öcalan’ın basındaki her söyleşisinin İtalya ve Avrupa'da büyük bir etki yarattığına dikkati çeken Yaman, buna karşı da komplocu güçler tarafından kimi girişimlerin olduğunu söyledi. Yaman, şunları ifade etti: "İtalyan basınına çok yüksek paralar karşılığında, 'bebek katili' gibi reklamlar verdiler. Ama bu ahlaksız girişimlere İtalya Başbakanı D’Alemo sert bir tavır gösterdi. İtalya basınına Türkiye tarafından para karşılığı böylesi reklamların yayınlanmasının ahlaksız bir tutum olduğunu söylemesiyle bu süreç son buldu. Başkan Apo'nun samimiyeti, dürüst yaklaşımı, siyasi çözüme olan inancı ön plana çıktı."
KOMPLOCULARIN SORUMLULUĞU
Yaman, Öcalan’ın tüm gücünü Kürt sorununun demokratik çözümünden yana kullandığına işaret ederek, “Tüm görüşmelerinde bu savaşı durdurmak istiyordu. Dolayısıyla barışçı çözüme sonuna kadar inanıyordu. İmralı sürecinde de bu tutumunu devam ettirdi. Başkan Apo, Roma'da gerçekleştiremediklerini İmralı’da gerçekleştirmeye çalıştı. Bu açık ve net. Dolayısıyla yani nesil bunu görmeli" dedi. Yaman, bugüne kadar yaşanan çatışmaların ve kayıpların sorumlusunun uluslararası komplocu güçler olduğunu kaydetti.
ÖCALAN’IN BIRAKTIĞI İZ
Öcalan’ın İtalya’dan ayrılma sürecini de anlatan Yaman, şunları kaydetti: "Başkan Öcalan’ın İtalya’dan ayrılışı çok dramatik oldu. Her gün yüzlerce insan Başkan'ın kaldığı eve gelip, zile basıp mikrofondan üzüntülerini dile getiriyordu. İtalyan kamuoyu çok üzüldü. İmralı süreci ve Başkan Apo'nun İtalya’da kaldığı 66 günde bıraktığı izler bugün hala devam ediyor. O dönemde genç olanlar, çocuk olanlar bugün İtalya'nın her yerinde Kürt halkı için mücadele ediyor. Bu etki şehir belediyelerinde, siyasi partilerde, hükümette, İtalya kamuoyunda devam ediyor. İtalya’daki sağ ve sol partilerin tümü Başkan'a büyük bir saygı duyuyor. 23 yıldır süren bu destek sürecek."
ÖCALAN'IN ÖZGÜRLÜĞÜ
Yaman, Öcalan ve Kürtlerin yıllardır barış ve özgürlük için mücadelelerini sürdürdüğünü ve buna rağmen komplonun halen sürdüğünü belirtti. 2013-2015 yılları arasında sürdürülen "çözüm" adlı sürecin de bu komplo planları kapsamında bozulduğuna dikkati çeken Yaman, şöyle devam etti: “Umarım Başkan Apo’nun en büyük tutkusu olan barış, özgürlük, eşitlik ve Demokratik Konfederalizm paradigması yaşam bulur. Rojava süreci örneğinde de ortaya çıktığı gibi Kürt halkı sadece kendisi için değil, Ortadoğu ve dünya halkları için mücadele ediyor. Demokratik kesimlerin de buna inancı tamdır. Ortadoğu’da barışın teminatı Başkan Öcalan’dır. Komplocu güçlerin planlarının katliamlardan başka bir şey getirmeyeceğini herkes görmelidir. Önümüzdeki süreçte Öcalan’ın özgürlüğünün, Kürt sorununun çözümünün sağlanmasını umuyorum."
MA / İdris Sayılgan