EFRİN - Türkiye’nin Efrin’e yönelik saldırısı öncesi, çok yönlü ve taraflı askeri ve siyasi diplomasi trafiği yaşandı. Rusya, kenti rejime devretmeyi dayatırken, ABD de çıkarları doğrultusunda denge politikasını sürdürme çabasında. Kürtlerin verdiği mesaj ise açık. O da Ortadoğu'da artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı.
Türkiye’nin Efrin’e yönelik başlattığı ve “Zeytin Dalı Harekatı” adını verdiği operasyon, 4’üncü gününde. Ağırlıklı olarak savaş uçakları ile gerçekleştirilen saldırıların yanı sıra kimi bölgelerde Türkiye’nin kendisine bağlı ÖSO grupları eliyle araziden sürdürmeye çalıştığı operasyon, karşılık verilmesi nedeniyle şiddetli çatışmalara sahne oluyor. Başbakan Binali Yıldırım’ın medya ile yaptığı toplantıdan sonra gazetelerin tamamı “zafer” manşetleriyle, televizyonlar da “başarılı operasyon” analizleriyle süslenirken, sahadan ulaşan bilgiler ise karadan bir ilerleme sağlanamadığı yönünde.
Patlayan bombaların gürültüsü ve dumanı altında, Türkiye ve Suriye rejiminin dışında bölgeye dair hesabı olan başta ABD ve Rusya gibi uluslararası güçler ve bölgesel aktörlerin operasyona dair kullandıkları argümanlar ve birbirlerine yönelttikleri karşılıklı suçlamaların tümü, aslında kimi gerçekleri örtmeye yönelik.
OPERASYON ÖNCESİ YOĞUN TRAFİK
Efrin’e dönük nasıl sonuçlanacağı henüz kestirilemeyen operasyonun başlatılması sonrası söz konusu aktörlerden ardı ardına farklı açıklamalar gelmeye devam ediyor. Ancak edinilen bilgilere göre, başlatılan saldırısı öncesi Rusya, ABD, Suriye rejimi, Türkiye, BM ve Kürtler arasında yoğun bir askeri ve siyasi diplomasi trafiği yaşandı.
'NE TÜRKİYE'YE NE DE REJİME BIRAKMAYIZ'
Türkiye’nin operasyonuna ilişkin bilgi veren Efrin'deki kimi yetkililer, saldırının başlaması öncesinde Rusya’nın, kentin kontrolünün rejime teslim edilmesi şartıyla koruma teklifinde bulunduğunu paylaştı.
Yapılan bu teklife ise karşılık, "Efrîn'i ne Türkiye'ye ne de rejime bırakmayız, sonuna kadar koruruz. Hava saldırısı olursa da Rusya ile ABD'den biliriz" yanıtı verildi.
EL NUSRA İLE REJİM ANLAŞTI
Verilen bu mesajın ardından MİT ve Genelkurmay Başkanları'nın ziyareti ile Rusya, Efrin’e yönelik hava saldırısı için onay verdi. Rusya’nın bu izni ise, İdlib'i alma karşılığında verdiği güvenilir kaynaklarca da doğrulandı. Yapılan anlaşma gereği, El Kaide uzantılı El Nusra, çatışmayı durdurup Ebu Zuhur askeri havaalanını Suriye rejimine teslim etti. Bu adım üzerine Türkiye'ye operasyon izni verildi.
Tüm bu süreçte ABD ise, Rusya'nın kurguladığı oyunda denge siyaseti yürütmeyi çıkarlarına uygun buldu ve böylece Türkiye’nin Efrin'e dönük saldırısının önü açılmış oldu.
Türkiye'ye ve rejime teslim olmayı reddeden Kürtler ise, bir kez daha direnişe sarıldı. Kürtlerin bu tavrı sonrası TSK'nin hava bombardımanı başladı. Bombardıman ve çatışmalar hali hazırda devam ederken, Kürt yetkililere göre; Suriye ve Ortadoğu'da artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
KENT SÜREKLİ SALDIRI ALTINDAYDI
Kentin 2012 Rojava Devrimi'nden bu yana aralıksız saldırı ve ambargo altında olduğunu hatırlatan Efrinli yetkililer, Türkiye, İran ve Rusya koordinatörlüğünde yapılan ve ikincisinde "Çatışmasızlık bölgeleri" ile devam eden Astana toplantıları sonrası Türkiye'nin, Efrin ve Şehba kantonlarını alma hesabına giriştiğini ifade etti. Türkiye bir yandan Kürt kazanımlarını yok etmek isterken, esasında Kuzey Suriye'de şekillenen demokratik federalizmi hedef alarak masada elini güçlü tutmak istiyor.
NEDEN EFRİN?
Efrin'in hedef seçilmesinin nedenlerinden birisi de, halkların Ortadoğu karanlığında ortak, eşit ve özgür yaşamının örneğini oluşturmasından kaynaklı. On binlerce mülteciye ev sahipliliği yapan ve DAİŞ ile El Nusra'ya bu zamana kadar geçit vermeyen kent, aynı zamanda başta zeytin yetiştiriciliği olmak üzere tarım ile kendi öz ekonomisini oluşturarak ayakta durmayı başarabilmiş olmasından dolayı hedefte.
Araplar, Êzidîler ve Hristiyanların birlikte yaşadığı yaklaşık 500 bin nüfuslu kentin yüzde 92'si Kürtlerden oluşuyor. Kent, iç savaş boyunca rejim ve ÖSO grupları arasında yaşanan çatışmalarda sürekli göç aldı. 5 bini Şêrawa ilçesindeki Robar ve Kiştearê köyü yakınlarında, Şehba Kampı’nda ise 3 bini göçmen yaşıyor.
EŞİNE AZ RASTLANIR BİR ÖRNEK
Efrîn Kantonu Özerk Yönetimi ise, tüm siyasi oluşumların yanı sıra her kimlik ve her inançtan temsilcilerin katılımı ile kurulmuş. Yine kurulan meclis ve komünlerde de tüm farklılıklar temsil ediliyor. Efrin bu görüntüsü ile çok renkli ve çok sesli bir yönetime sahip. Hem güvenli olması hem de göçmenlerin hukukunu korumakla adını duyuran kent, aynı zamanda kadınların yaşama katılımlarıyla da eşine az rastlanır bir yönetim biçimine sahip.
Kantonda eğitimin dili, Kürtçe ve Arapça olarak sürdürülüyor. İlköğretimin 3'üncü sınıfından sonra İngilizce, 7'nci sınıftan sonra da Fransızca öğretiliyor. Her halk kendi anadilinde eğitim görme imkanına sahip. Kentte bulunan Efrin Üniversitesi de Rojava'da açılan ilk üniversite unvanına sahip. Üniversitede Kürt, Arap ve İngiliz Dil ve Edebiyatları, Ziraat, Kimya ve İletişim fakültelerinin bölümleri mevcut.
MA / Erdoğan Altan