İSTANBUL - Tecridin hala devam ettiğini belirten ÖHD İstanbul Eşbaşkanı İshak Demirel, bir süreç yürütülecekse bunun eşitler arasında olması gerektiğini belirterek, “Abdullah Öcalan’ın 'umut hakkı'nın sağlanması samimiyetin ilk adımı olacaktır” dedi.
İmralı Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit sürüyor. Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması için birçok merkezde başlatılan eylem ve etkinlikler ikinci yılında da sürüyor. Abdullah Öcalan hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından verilen “umut hakkı” kararının uygulanması için çağrılar da sürüyor.
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) İstanbul Şubesi Eşbaşkanı İshak Demirel, “umut hakkı”na ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘TECRİT HALA DEVAM EDİYOR’
İmralı’da bir görüşmenin gerçekleştiğini ancak tecridin hala devam ettiğine işaret eden Demirel, Kürt sorununda çözümünün aktörlerinden birinin Abdullah Öcalan olduğunun altını çizdi. Bu süreçte Abdullah Öcalan’ın avukatları ile görüştürülmesinin önemine değinen Demirel, “Uzun bir süredir avukat görüşü yaptırılmıyor. Çeşitli gerekçeler gösterilerek avukat görüşünün önüne geçiliyor. Bu süreç elbette siyasi bir süreç ve siyasiler üzerinden yürütülür ama samimiyetin ve haklarını da kullanılabilmesi için avukat görüş hakkının sağlanması gerekiyor” dedi.
'MECLİS'TE DÜZENLEME YAPILMALI'
Ortadoğu’daki gelişmeler ışığında Kürt sorunun çözümünün Türkiye açısından artık vazgeçilmez bir süreç olduğunu kaydeden Demirel, “Sayın Abdullah Öcalan, Türk ve Kürt kardeşliği vurgusu yaptı. Sayın Öcalan’ın da bahsettiği üzere vazgeçilmez bir dönemdeyiz. Yoksa Türkiye'nin de sonu Suriye veya Irak'taki süreçlere gidebilecek durumda. Devletin de şu anda muhatap olarak gördüğü Sayın Abdullah Öcalan'dır. Yeni bir ‘süreç’ 2015'teki süreçten daha güvenli bir ortamda yürütülmeli. Umut hakkı düzenlemesi bunun için önemli. 'Umut hakkı' burada samimiyetin ilk adımı olarak görülebilir. Ortada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararı ve uluslararası sözleşmeler varken, Türkiye'nin kolay bir iç hukuk düzenlemesiyle, Meclis’te geçireceği birkaç kanun metniyle yapabileceği bir düzenlemedir. Çünkü Sayın Abdullah Öcalan’ın fiziki koşullarının sağlandığı koşullarda sürecin daha sağlıklı ve etkili yürüyeceğini düşünüyorum” diye belirtti.
"Umut hakkı"na dair dünyada öernek kararların olduğunu belirten Demirel, AİHM'in 2014 yılında verdiği kararı hatırlatarak Türkiye’nin zaten bu kararı yerine getirmekle sorumlu olduğunu söyledi. Demirel, “AİHM, bu konuda Türkiye’ye şunu diyor; ‘Sizin iç düzenlemelerinizde umut hakkına ilişkin bir düzenlemenin olması gerekiyor. Belli bir süreden sonra periyodik aralıklarla hükümlünün dışarıya çıkıp çıkmayacağına ilişkin değerlendirmeler yapmanız lazım.’ Orada da bir 25 yıl kavramı geçiyor. Aslında bu 25 yıl ‘Winter Birleşik Krallık’ kararında da geçiyor. Yine Roma statüsünde de bu 25 yıl kavramı geçiyor. Sayın Öcalan’ın da 25 yılı doldu. 'Umut hakkı' bağlamında tahliye imkanı kendisine sağlandı. Ama 2014'ten beri Türkiye ne yazık ki hiçbir düzenleme getirmedi” diye konuştu.
‘SÜREÇ EŞİTLER ARASINDA OLMALI’
"Umut hakkı"nın uygulanmasının önemine dikkat çeken Demirel, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yeni bir süreç tartışmaları başladı. Burada umut hakkının uygulanması neden önemli? Bir çözüm süreci yeniden ülkenin gündemine getirildi. İlk çözüm sürecinden bizim belli bazı deneyimlerimiz var. Bir çözüm süreci ya da müzakere süreci yürütülecekse, bunların eşitler arasında olması gerektiğini düşünüyoruz. Eşitler arasında olması gerekiyorsa ve muhatap da devletin de muhatap olarak gördüğü kişi Sayın Abdullah Öcalan ise sürecin cezaevinde yürütülmesi çok sağlıklı olmayacaktır. Diğer ülkelerdeki müzakere süreçleri ve diyalog ile çözüm süreçlerine baktığımızda da cezaevinde değil de daha çok dışarıda yürütülmüştür. Sayın Abdullah Öcalan İmralı'da Ada Hapishanesindeyken sağlıklı bir çözüm sürecinden bahsedemeyiz. Eşitler arası bir diyalog yürütülmesi gerekiyor. İşte tam burada da bahsettiğimiz umut hakkı kavramı gündeme geliyor. Zaten Sayın Öcalan ile ilgili verilmiş uluslararası kararlar var. Tahliyesinin de hukuki olarak önü açılmış. 25 yıllık süreçten sonra tahliye edilebilirse çözüm sürecinin de yürütülmesi daha sağlıklı olur.”
MA / Ömer İbrahimoğlu