AMED - “Demokratik Çözüm ve Özgürlük Yürüyüşü”nün startında konuşan DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar, “Onurlu barış sağlanana ve Sayın Abdullah Öcalan özgürlüğüne kavuşana kadar yürüyüşümüz devam edecek” dedi.
Demokratik Kurumlar Platformu öncülüğünde, “Abdullah Öcalan’a özgürlük Kürt sorununa demokratik çözüm” kampanyası kapsamında Amed’den Ankara’ya gerçekleştirilen “Demokratik Çözüm ve Özgürlük Yürüyüşü"nün startı veriliyor. Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Amed İl Örgütü’nde kitle toplandı. Yürüyüşe DBP Eş Genel Başkanları Çiğdem Kılıçgün Uçar ile Keskin Bayındır, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Berdan Öztürk, Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) MYK üyesi Orhan Çelebi Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) il, ilçe örgütü, Barış Anneleri, Tevgera Jinen Azad (Özgür Kadın Hareketi-TJA) üyeleri, ilçe belediye eşbaşkanları, milletvekilleri ve çok sayıda sivil toplum örgütü temsilcisi katıldı.
Ankara’ya gidecek heyet üzerinde Kürtçe ve Türkçe "Demokratik Çözüm ve Özgürlük Yürüyüşü" yazılı önlük giydi. Kitle ellerinde “Demokratik çözüm, demokratik ülke”, “Çözümde ısrarcıyız, özgürlük kazanacak”, “Jin, jiyan, azadî” dövizleri taşıdı.
Kitle zılgıtlar ve "Direne direne kazanacağız", " Biji berxwedana gele Kurd" sloganlarıyla Şex Sêid (Dağkapı) Meydanı’na yürümek için bir araya geldi.
DBP il Örgütü binasının orada yolu bariyerlerle kapatan polis, kitlenin geçişine izin vermedi. Kitle polis barikatını "Barikatlar bizi yıldıramaz", " Biji serok Apo", "Bi can bi xwun em tere ne ey Serok", “Kurdistan, goristan, ji bo faşistan” sloganları ve alkışlarla protesto etti.
Polisin engeline karşı “Demokratik Çözüm ve Özgürlük” yürüyüşçüleri basın açıklaması ardından uğurlandı. Yapılan açıklamada DBP Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar konuştu.
‘GÖRMESENİZ DE KÜRT SORUNU VAR’
Polisin engellemesine rağmen Rojava’yı savunan Amed halkına teşekkür eden Çiğdem Kılıçgün Uçar, “O kadar acizlik içindeler ki, Suriye’de, Rojava’da çetelerle iş tutuyorlar, bizi tehdit ediyorlar. ‘Demokratik çözüm ve özgürlük’ için buradayız. Görmeseniz de, duymasanız da bu ülkede Kürtler var. Bu ülkede Kürt sorunu var, direnen Kürt halkı var. O yüzden buradayız o yüzden sesimizi yükseltiyoruz” dedi.
Suriye’de NATO’nun ve Türkiye’nin vekâletiyle yeni bir şeriat düzeni kurulmaya çalışıldığına dikkat çeken Çiğdem Kılıçgün Uçar, “HTŞ’si Kürtlerin mücadelesi karşısında en meşru olmayan güçtür.2011 yılından beri en meşru güç Rojava yönetimidir. Sizler yarın ne yapacağını bilmediğinizi çetelerle, savaşla Rojava’yı dizayn etmeye çalışırken, Sayın Öcalan’ın fikriyatıyla yeni bir şekillenme yaşandı. Bu şekillenme karşısında meşruluğunu kaybeden Türkiye’dir, HTŞ’dir, SMO’dur. Özgürlükten vazgeçmeyen bir irade var. Bu irade tecrit uyguladığınız Sayın Abdullah Öcalan özgür olmalıdır, diyor” ifadelerini kullandı.
‘MİLYONLAR SAYIN ÖCALAN’IN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ İSTİYOR’
Abdullah Öcalan’ın Türkiye’nin iç hukuku gereği de özgür kalması gerektiğinin altını çizen Çiğdem Kılıçgün Uçar, şunları söyledi: “Sayın Öcalan arkasında durduğu milyonların gereği özgür olmalıdır. Her yerde büyütülen savaşa karşı, barışı, demokratik çözümü savunduğu için özgür olmalıdır. Meşruluğa takmışsınız ya, Kürt halkının değerlerine ‘terör’ diyorsunuz ya, öyle değil. Milyonlar bu iradeden vazgeçmedi. Milyonlar 26 yıldır tecride karşı ses çıkarmaya, mücadele etmeye devam etti. Bunu görmezden gelemezsiniz. Türkiye çeteler eliyle orada oluşan dinamikleri yok etmeye çalışıyor. Bir ülke düşünün, kendi ülkesi dışında işgal edercesine saldırıyor. Rojava’daki Kürt ile Türkiye’deki Kürdü ayırt edemezsiniz. O yüzden buradayız. Rojava demeye, savunmaya devam edeceğiz.
KÜRT HALKININ STATÜ HAKKI MEŞRUDUR
Ortadoğu yıllardır katliamlar, savaşlar, nemrutlar, diktatörler gördü. Bugün direnenlerden bahsediliyor ama. Bu ülkede yaşanan krizi birileri lüks şatolarda süt banyosu yaparken, halk süt alamıyor. Rojava’da Türkiye’de demokrasi adına yükselen sese gözünüzü kapatamazsınız. Demokratik bütün dinamikler ayakta. Kürt halkının statü hakkı en meşru hakkıdır. Kürt halkının direniş hakkı en meşru hakkıdır. O yüzden buradayız.
İstanbul’da aydınlar bir çağrı yaptı. ‘Kürt sorununun demokratik çözümü mümkündür’ dedi. ‘Devlete bırakılmayacak kadar tarihi bir meseledir’ dedi. Türkiye’de bütün halklara, dinamiklere sesleniyoruz. Gün bekleme günü değildir, gün tarihimizi çetelere bırakma günü değildir. Rojava halkının direnişini sahiplenme günüdür. Onurlu bir barışın sesini yükseltmesi gerekiyor. Bugün Amed’de yarın Riha’da, Antep’te, Adana’da, Mersin’de Ankara’da bu sözlerimizi söylemeye devam edeceğiz.
YENİYİ İNŞA ETMEK İÇİN MÜCADELE ÇAĞRISI
Bu yürüyüş Sayın Öcalan’ın yürüttüğü barışı tesis etme yürüyüşüdür. DAİŞ çetesi ve onun ardıllarına karşı direnen kadınların sözünün mücadelesidir. Katledilen Kürtlerin, Êzîdilerin, Ermenilerin sesidir. Yüz yıldır inkarın, asimilasyonun yok saymanın, kırımın, soykırımın muhasebesini biz yapıyoruz, devlet de yapmak zorunda. Ulus devlet çare değil, yeniyi inşa etmek için herkesi bu mücadele ortak olmaya çağırıyoruz. Yolun sonuna geldiniz. SMO’ya, oradaki çetelere bel bağlayanlar, yüzünüzü Kürt halkının mücadelesine dönün. Orada bütün halklar için özel bir irade var. Sayın Öcalan mücadelesini yürütürken, Ortadoğu'da Kürt halkı adına boşluklar vardı. Biz bu boşlukları doldurmak adına yola çıktı. İşte o boşluk Rojava’da dolduruldu. Bizler demokratik bir çözümün mümkün olduğuna, Sayın Öcalan’ın özgür olmasının, demokratik çözümün en önemli adımı olduğuna, onurlu bir barışın tesis edilmesine dair hiç vazgeçmediğimiz bir mücadeleye sahibiz. Bu mücadele her yerde ayakta olacak. Biz kadınlara, ömrünü Kürt mücadelesine ömrünü verenlere, çocuklarını kaybedenlere söz verdik. Bu ülkede hak edilen şey onurlu barıştır. Barış sağlanana kadar Sayın Öcalan özgür olana kadar yürümeye devam edeceğiz.”
Yapılan oturma ardından Ankara’ya gidecek heyet alkış ve zılgıtlarla uğurlandı.