RIHA/İSTANBUL - İnsan Hakları Haftası dolayısıyla Riha’da "Kürt illerinde kayyım rejimi" konulu panel gerçekleştirilirken, İstanbul’da “Kadınlar barışı konuşuyor” etkinliği düzenlendi.
Riha Barosu, İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), 10 Aralık İnsan Hakları Haftası kapsamında "Kürt illerinde kayyım rejimi" konulu panel gerçekleştirdi. Baronun Tahir Elçi Konferans Salonu'nda gerçekleşen panele, yerlerine kayyım atanan Êlih Belediyesi Eşbaşkanı Gülistan Sönük ile Xelfetî Belediyesi Eşbaşkanı Mehmet Karayılan panelist olarak katıldı. Siyasi parti ve sivil toplum örgütü üyeleri ile yöneticilerinin de izleyici olarak yer aldığı panelin moderatörlüğünü yapan ÖHD Riha Şube Yöneticisi Ahmet Taş, Kürdistan'da kayyım atama sürecini anlattı.
Panelist Gülistan Sönük, yüzyıllardır Kürtlerin en temel haklarının yasaklandığını kaydederek, "En temel hakkımız olan kendi dilimizde konuşma hakkımız bile ihlal ediliyor. Bu nedenle Salonda Kürtçe anlamayanlar olabilir, ama ben konuşmamı buna tepki olarak Kürtçe devam ettireceğim" dedi.
Kürtlerin yönelik baskılara ilişkin birçok planın devreye sokulduğunu hatırlatan Gülistan Sönük, "Bunlardan biri de Şark Islahat Planı’ydı. Kürtlerin bütün hakları yasaklandı ve yaşam hakları ellerinden alındı. Bu hala devam ediyor. Kürtler bazen tek tek bazen toplu olarak hep katledildi. Kürtlerin en temel insan hakkı talebi bile katliamlar ile sonuçlandı. 12 parti açtık, kapatıldı. Bu düşmanlık tecrit ile sürdürülüyor. Kayyımdan bahsederken tecritten bahsetmemek olmaz. İmralı görüşmeleri sonlandırdıktan sonra savaş derinleştirildi, belediyelere kayyım atandı, siyasetçiler tutuklandı. Bir yerde tecrit varsa, hukuksuzluk varsa orada demokrasiden bahsedemeyiz. Kürdistan’da 3 defadır kayyımlar atanıyor. Bu normal bir şey değil. Hukuki kılıflar yaratmak istiyorlar, ama bu kılıflar gerekçelerinin üstünü örtmüyor. Kayyım gerekçesi yapılan soruşturma ve davalar ile apolitik bir toplum yaratmak istiyorlar. Çürümüş bir iktidar ile karşı karşıyayız" ifadelerini kullandı.
KAYYIMLAR VE ÖZEL SAVAŞ
Belediyelerin Kürt kültürü, kadın çalışmalarına yönelik katkılarına işaret eden Gülistan Sönük, atanan kayyımların ilk olarak bu çalışmaları hedef aldığını vurgulayarak, "Kayyımlar ile Kürtleri her alandan yok etme amaçlanmaktadır. Kürtleri, kültürel olarak yok etmek istiyorlar. Son 8 yılda Kürdistan’da uyuşturucu bağımlılığı her geçen gün artıyor. Kullanım yaşı küçük yaşlara düşmüş durumda. Çocukları siyasetten bu uygulamalar ile uzak tutmayı amaçlıyorlar" diye konuştu.
Kayyımların toplumsal olarak yarattığı tahribatlara işaret eden Gülistan Sönük, "Kayyımlardan bahsederken sadece bıraktıkları borçlardan bahsetmek olmaz. Bu en küçük sorun. Asıl büyük sorun toplumu değiştirmeleri. Tek bir renk –turkuaz- yaratmak istiyorlar. Bu Türk olmanın rengiymiş. Şuan her yerde, her kayyım projesinde bu renk yer alıyor. Hiçbir çalışmaları sıradan değil, bir amaca hizmet ediyor. Hepimizin kafasında bir karakol kurmak istiyorlar. Biz de 'seçimler işe yaramıyor' düşüncesi yaratmak istiyorlar" şeklinde konuştu.
'KOBANÊ VE PIRSÛS BİRDİR'
Kayyım atamalarına karşı halkın gösterdiği direnişe işaret eden Gülistan Sönük, 300 kişinin gözaltına alınmasına rağmen halkın geri adım atmadığını ifade etti. Asıl gündemlerinin Rojava'ya dönük saldırılar olduğunun altını çizen Gülistan Sönük, "Tecrit bizim en önemli gündemimiz. Suni gündemler ile bizi gündemlerimizden uzaklaştırmak istiyorlar. Kobanê ve Pirsûs birdir. Sınırlar bizi bir birinden ayıramaz. Nasıl 2014'te rolümüzü oynadıysak yeniden bu rolü oynayarak yapılmak istenen oyunları boşa çıkarmamız gerek. Kürt halkını mezardan çıkarak partimize ve onun direnişine güveniyoruz" diye belirtti.
'MASUMİYET KARİNESİ İHLAL EDİLİYOR'
Xelfetî Belediye Eşbaşkanı Mehmet Karayılan, kayyımlar ile masumiyet karinesinin ihlal edildiğini belirterek, şöyle devam etti: "Bu bir darbe hukukudur. Siyasi çalışmalarımız kayyıma gerekçe yapılıyor. 2020 yılında benimle ilgili açılan dava 2019’da yaptığımız bütün seçim çalışmalarımız yer alıyor. Neden il ve ilçe binamıza girip-çıktığımız sorgulanıyor. Bu yargı süreci devam ederken bizi bir handikabın içine sokmak istiyorlar. Anayasal haklarımız kağıt üzerinde var ama siyaset yapmamız filli olarak yasaklanıyor. Faşist zihniyette kayyımların bir yasal dayanağının olmadığını biliyor. Korku iklimini yaymak istiyorlar. Ahmet Türk, 80 yaşını geçmiş, Kürt siyasetinin önemli temel taşlarından. Sembol bir kişilik olan Ahmet Türk’e 3 defadır kayyım atanıyor olması; bütün eşbaşkanlara bir tehdittir. Buna karşı güçlü örgütlemeyi esas alıyoruz."
'KAYYIMLAR BİR TALANDIR'
Êlih, Mêrdîn ve Xelfetî’ye aynı zamanda kayyım atanmasının tesadüf olmadığına dikkati çeken Karayılan, "Xelfetî’de Kürt ve Türkmenler bir arada yaşıyor. Eşbaşkanlardan biri Kürt diğeri Türkmen. Sayın Abdullah Öcalan, buna değer biçtiğini, yeğeni Ömer Öcalan’a söylemişti. Bu devletin buna karşı bir cevabı olarak yorumladık. Kayyımlar halkın malına çökme, bir talandır" dedi.
Seçimden sonra bir enkaz devir aldıklarını belirten Karayılan, önceki kayyım ve AKP'li belediye başkanı Şeref Albayrak dönemlerinde yaşanan usulsüzlükleri anlatarak, "Kıt kanat olanaklar ile halka hizmet götürdük. Halkın olanı halka verdik. 8 yıldır hizmet gitmeyen köylere hizmet götürdük. Kayyım bir halkın siyaset yapma hakkını elinden gasp ettiği gibi elindeki ekmeği de gasp etmesidir. Bu anlayışa karşı mücadele etmeye devam edeceğiz" diye belirtti.
İSTANBUL
İstanbul’da, İnsan Hakları Derneği (İHD) ile Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), “Kadınlar barışı konuşuyor” etkinliği düzenledi. İHD İstanbul Şubesi Emil Galip Sandalcı Toplantı Salonu’nda gerçekleşen etkinliğe, Barış Anneleri Meclisi, Kadınların Kurtuluşu ve Göç İzleme Derneği (GÖÇİZDER) üyelerinin yanı sıra çok sayıda kadın katılım sağladı. Etkinliğin gerçekleştirildiği salona, “Kadınlar barışı konuşuyor” pankartı asıldı.
Etkinlikte konuşan İHD İstanbul Şubesi Sekreteri Oya Ersoy, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Kürt sorununa dair başlattığı tartışmalara değinerek, “Türkiye’de yıllardır insan hakları savunucuları başta olmak üzere Kürt halkının bedel ödeyerek kullandığı barış sözünü ‘Kürt sorununda çözüm’ diyerek bir süreç başladığını iddia ettiler. Arkasından Suriye'de yaşanan gelişmeler, Ortadoğu'da barışın değil, halkların aleyhine bir savaşın her yere yayıldığını görüyoruz. Biz kadınlar savaşta en fazla zarar gören kesimiz. Hak savunucu kadınlar olarak ‘kadınlar barışı konuşuyor’ diyerek sözümüzü söylemek istedik” dedi.
‘BARIŞ İNSAN HAKLARI SORUNUDUR’
Ardından konuşan TİHV İstanbul Temsilcisi Ümit Efe, şunları belirtti: “Barış bir insan hakları sorunudur. Savaş sadece silah ve çatışma değil, aynı zamanda kuraklık, derin yoksulluk, yoksunluk, ötekileştirmedir. Kürt sorununda yıllardır hak ve özgürlüklerin nasıl kısıtlandığını biliyoruz. Dünyada yaşanan savaşlardan, dünya halklarının nasıl etkilendiğini, milyonlarca göçmenin sınırlar arasında nasıl telef edildiğini, buna karşı geliştirilen ırkçılık ve ayrımcılık ve nefret dilinin ne kadar hakim olduğunu biliyoruz. Şimdi biz kadınlar diyoruz ki hayatımızın tam orta yerine düşen bu ihlalleri ortadan kaldırabilmek için, yaşadığımız gerçekliği barış ortamına dönüştürebilmek için beyaz başörtülerimiz ve umutlarımızla barış hakkını hep savunduk.”
Konuşmaların ardından etkinlik, basına kapalı devam etti.