RIHA - Türkiye'nin yeni kurulacak Şam hükümeti üzerinde etkili olmak için elinden geleni yaptığını belirten gazeteci Doğan Cihan, "Bakûr Kürdistan’dan yükselecek bir ses, saldırıların bertaraf edilmesinde büyük rol oynayacaktır” dedi.
Suriye'de Heyet Tehrir el-Şam’ın (HTŞ) 8 Aralık’ta Şam’ı almasıyla 61 yıllık Baas rejimine son verildi. HTŞ’nin Şam’ı almasına paralel olarak, Türkiye ve güdümündeki SMO’nun da Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük saldırıları sürüyor. Saldırılara karşı Suriye Demokratik Güçleri’nin de (QSD) direnişi devam ediyor. Bölgedeki çatışmaları ve siyasi atmosferi yakından takip eden gazeteci Doğan Cihan, son gelişmeleri değerlendirdi.
Suriye’deki diktatöryal rejimin değişmesi sürecinin ise bir anda yaşanmadığını ifade eden Cihan, Colani’nin bu yılın Nisan ayında “Bayramı Halep’te kutlayacağız” açıklamalarıyla başlatacağı sürecin sinyallerini verdiğini belirtti. Yine HTŞ’nin Ekim ayında Halep’e dönük saldırı girişiminin Türkiye tarafından bekletildiğini kaydeden Cihan, “Sahadaki kaynaklar da NATO’nun özellikle Türkiye üzerinden Ukrayna’dan askeri danışmanlar getirerek, hava saldırıları için HTŞ’ye drone eğitimleri verdiğini öğrendik. Günümüz koşullarında özelde Suriye, genelde ise Ortadoğu dünyadaki güç dengeleri açısından önemli konumda bulunuyor” diye konuştu.
SURİYE PASTASI
Suriye’nin özellikle egemen güçlerin sahası haline geldiğini belirten Cihan, “Öncelikle İsrail, kendi sınırları çevresinde kendisine tehdit oluşturabilecek ne varsa imha ve tasfiye etmek istiyor. Filistin Lübnan’dan sonra sıra Suriye’de. HTŞ ve SMO, Türkiye öncülüğünde NATO’nun ve onun esas güçlerinin yönlendirmesi ile Suriye’de hareket ediyor. Türkiye’nin desteklediği HTŞ ve SMO’ya Suriye’de bir yol temizliği yapılıyor. Bu temizlik mevcut İsrail’in sınırlarının sonsuza dek korunması anlamına geliyor. Bu yapılırken HTŞ ve SMO ile bölge dizayn edilmek isteniyor. Bu dizaynın temel hedefi de öncelikle bu grupları meşru bir zemine kavuşturmak oluyor” diye konuştu. Hem HTŞ’nin hem de SMO’nun farklı gruplardan oluştuğunu ifade eden Cihan, bu grupların özellikle DAİŞ’li unsurlar barındırdığının altını çizdi.
YENİ HÜKÜMET VE KÜRTLER
HTŞ’nin ilerleyen süreçte atacağı adımlarla neler olacağının belirleyici olacağına işaret eden Cihan, Özerk Yönetim’in HTŞ’yle arasında şimdiye kadar bir gerginlik yaşanmadığını belirtti. Cihan, “Bildiğiniz üzere QSD bir özsavunma gücüdür. Kendisine saldırılmadığı sürece kimseye saldırmaz. Şu ana kadar kendi bölgelerini koruyor ve HTŞ ile bir gerginlik yaşanmış değil. Şam’da kurulacak Hükümetin pratiklerini görmek ve anlamak istiyorlar. HTŞ ve QSD’nin şöyle bir teması oldu. Dêrazor’da QSD’ye bağlı Dêrazor Askeri Meclisi, Baas rejiminden doğan boşlukta DAİŞ güçlenmesini engellemek amacıyla Fırat’ın Batısına Dêrazor kent merkezi ve Ebu Kemal'deki Irak-Suriye sınır kapısına geçmişti. Bu bir gereklilikti. Bölgede kalıcı olmak amacıyla değildi. Şam’da hükümet ilan edildi. HTŞ bölgeye geldikten sonra Dêrazor Askeri Meclisi güçlerinin 27 Kasım öncesi sınırlarına çekilerek, bölgeyi HTŞ’ye bırakmış oldu. Bu da belki bildiğimiz ilk temastı. Colani’nin açıklamaları oldu. Hem Özerk Yönetim hem de QSD Komutanlığının sürece olumlu bakmak istediğini söyleyebiliriz” dedi.
İSRAİL
Cihan, öte yandan denklemde baskın olmak isteyen İsrail’in Suriye topraklarında alan genişletmesi ve sürekli olarak eski rejimden kalma silahlara dönük saldırılar gerçekleştirdiğini hatırlattı. İsrail’in sünni gruplarla ilişki içerisine girmekten kaçındığını belirten Cihan, İsrail’in kendi özgün ajandası olduğunu ve her ne kadar ikircikli bir tavır takınsa da ABD’nin bu ajandaya uyacağına işaret etti.
TÜRKİYE
Cihan, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın “Suriye savaşı, İran ve Türkiye savaşıdır” sözlerini hatırlatarak, Türkiye’nin Suriye’deki temel stratejisinin Misak-ı Milli sınırları olduğunu ifade etti. Cihan, “Türkiye açığa çıkan mevcut boşlukta nereyi işgal edebilirse etmek ve Şam’da ne kadar söz hakkına sahip olabilirse olmak istiyor. En önemli ve asıl hedefi ise, Özerk Yönetimi tasfiye etmek. Bölgenin demografik değişimini önüne koymuş durumda. Bu soykırım planıdır. Türkiye, Şam’da ve bir bütünen Suriye’de kendi elinin altında istediğini yapacak bir hükümet istiyor. Erdoğan, Şam’da kendine paralel bir hükümet ve devlet yapısı kurmak istiyor ve buna göre hareket ediyor” diye konuştu.
ÖZERK YÖNETİMİN KADERİ NE OLACAK?
Denklemin en kritik parçası olan QSD güçlerinin ve Özerk Yönetim’in durumunu ve tutumunu değerlendiren Cihan, şunları kaydetti: “Öncelikle öz savunma güçleri hep moralli. Türkiye havadan saldırırken, karadan ise çeteler saldırıyor. Direnenlerin tamamı topraklarını koruyacaklarını ifade ediyor. Minbic’in güneydoğusunda bulunan cephede günlerdir saldırı var, savaşçılar savunma hattı pozisyonunda bir çete dahi geçebilmiş değil. Türkiye hava saldırıları düzenliyor. O da bir sonuç verebilmiş değil. Özerk Yönetim, can ve mal güvenliğinin korunması amacıyla siyasi, askeri ve diplomatik çalışmalarını olağanüstü bir düzeyde yürütüyor. Gelişen bütün saldırılara cevap vereceğini, kendi sınırlarına saldırmayana da saldırmayacaklarını deklere etti. Suriye’de ortaya çıkan siyasi iradede de siyasi bir taraf olacağının sinyallerini veriyor. Kuzey Kürdistan’ın pozisyonunun bu gelişen süreç açısından bir kez daha belirleyici olacağını belirtebilirim. Kuzey, Kürdistan’ın en büyük parçası ve siyasi iradenin en güçlü olduğu parçadır. Türkiye’nin saldırılarına içeriden yükselecek küçük bir ses bile buradaki cephenin durumunu çok önemli oranda etkileyecektir. Bunun geçmiş süreçlerde onlarca örneğini de biliyoruz. Türkiye, Rojava saldırılarına Kuzey’in vereceği tepki ile paralel yürütecektir. Küçük bir ses, saldırıların bertaraf edilmesinde büyük rol oynayacaktır. Kuzey’deki halkımızın bunun bilincinde olduğunu da biliyoruz. Pratikleşmesi gerekiyor. Zaman geç olabilir. Türkiye büyük bir saldırı ve soykırım yapma hazırlığındadır.”
MA / Ceylan Şahinli