İSTANBUL - Asgari ücret ve bütçe görüşmelerine dair değerlendirmelerde bulanan sendika temsilcileri, insan onuruna yaraşır bir asgari ücretin belirlenmesi gerektiğini belirterek, bu ücretin 30 bin liranın üstünde olması gerektiğini kaydetti.
Meclis Genel Kurulu’nda başlayan 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi görüşmeleri 20 Aralık’ta sona erecek. Milyonlarca işçinin gözü de Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda olacak.10 Aralık’ta birinci toplantı gerçekleştirilirken, ikinci toplantı da 16 Aralık’ta yapılacak. Üçüncü toplantının tarihi ise henüz belirlenmedi.
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) İstanbul Bölge Temsilcisi Asalettin Arslanoğlu ile Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikaları (Eğitim Sen) İstanbul 3 No’lu Şube Başkanı Hüseyin Tosun, kamu kurumlarına ayrılan bütçeye dair değerlendirmelerde bulundu.
‘YOKSUL VE ZENGİNE AYNI VERGİ’
Türkiye’de bütçenin gelir kalemlerinin dağılımında, gelişmiş ülkelerin tersi olduğunu belirten Arslanoğlu, bütçe gelir kalemlerinin yüzde 65’inin dolaylı vergilerden, yüzde 35’inin de doğrudan vergilerden geldiğini hatırlattı. Arslanoğlu, “Dolaylı vergi, bütün çalışanların ve zenginlerin eşit şekilde ödediği vergilerdir. En zengin kesim bile suya aynı Katma Değer Vergisi’ni (KDV) ödüyor. Zengin lüks marka araba alırken de fakir normal bir araba alırken de aynı Özel Tüketim Vergisi’ni (ÖTV) ödüyor. Bir defa bunun ters yüz edilmesi lazım. Türkiye’de zenginlerden vergi alan bir sistemin olması gerekiyor. Yani doğrudan vergi kalemlerinin yüzde 65, dolaylı vergi kalemlerinin yüzde 30 ve altına indirildiği yeni bir vergi sisteminin getirilmesi gerekir. Böyle olsun ki yoksullar verginin altında ezilmesin” dedi.
EĞİTİME VE SAĞLIĞA AYRILAN BÜTÇE
Türkiye’de yoksul ve zengin kesimden eşit olarak alınan vergilerin Harcama Kalemlerinde bölüşüldüğünü kaydeden Arslanoğlu, “Yurttaşın beklentisi, ödedikleri verginin karşılığında ücretsiz ve nitelikli eğitim almalarıdır. Türkiye’de eğitime ayrılan bütçe, savunma ve din işlerini ayrılan bütçeden çok daha düşük. Halbuki yapılması gereken yurttaşlardan toplanan verginin ücretsiz nitelikli eğitime, ücretsiz nitelikli sağlığa ayrılmasıdır. Bizim arzumuz da budur. Ama şu an itibariyle bütün bunları söylediğimiz şekliyle değil, tam tersine kaynak ayırmış durumda” diye konuştu.
‘YOKSULLUK SINIRI 70 BİN TL’NİN ÜZERİNE ÇIKTI’
Arslanoğlu, DİSK’e bağlı sendikalar ile bağımsız akademisyenlerin yaptığı araştırmalara göre, Türkiye’de yoksulluk sınırının 70 bin liranın üzerine çıktığını söyleyerek, “Türkiye bir kişi için asgari ücret belirliyor. Bu terk edilmelidir. Çünkü işçi tek başına değildir. Ailesiyle birlikte yaşıyor. Uluslararası Çalışma Örgütü'nün ilgili 131 sayılı sözleşmesi, ‘işçi ailesiyle birlikte geçinebileceği, insan onuruna yaraşır bir hayat kuracağı bir ücret almalıdır’ diyor. DİSK ise ‘Türkiye tek kişi için ücret belirlemeyi bırakmalı. Dört kişilik bir ailenin ücretini belirlemeli diyor” şeklinde konuştu.
‘TEK BİR ASGARİ ÜCRET BELİRLENMELİ’
Arslanoğlu, Türkiye’de 4 tane asgari ücretin olduğunu söyleyerek, “Bu ülkede hem memurun hem işçinin hem özel sektörde çalışan emekçinin hem de kamu sektöründe çalışan işçinin asgari ücreti var. Bu derhal terk edilmelidir. Tek bir asgari ücret belirlenmelidir ve o da temel ücret olmalıdır. Bu ücret, çırak ücreti yani iş hayatına yeni giren kişilerin ücreti olmalıdır. Bir haneye girecek ücret, yoksulluk sınırının altında olmamalı diyoruz. Ama bunu talep ettiğimiz zaman iş hayatının allak bullak olacağının da farkındayız. Çünkü yoksulluk sınırı 70 bin liranın üzerindedir. DİSK, ‘bu durumda bir hanede iki kişinin çalıştığı varsayılarak, iki tane asgari ücretin, yoksulluk sınırının üzerinde olduğu bir ücret belirlenmelidir. Enflasyonun bu kadar yüksek seyrettiği koşullarda da her üç ayda bir asgari ücret yeniden belirlenmelidir’ diyor. DİSK, asgari ücreti belirleyen masanın, bütün sendikalara açık olmasını toplu pazarlık yapılmasını, uygun bir ücret belirlenmediği durumda topluma ve sendikalara grev çağrısı yapma hakkının tanınmasını talep ediyor” diye belirtti.
‘MÜCADELE ETMELİYİZ’
Gelir adaletsizliği, vergi eşitsizliğine karşı mücadele edilmesi gerektiğini vurgulayan Arslanoğlu “Üniversite öğrencisinden emeklisine, memurundan, işçisine kadar kamu, özel sektör ayırmadan, tüm toplumsal kesimleri duyarlı olmaya çağırıyorum. Ürettiğimiz, yarattığımız değerlerden payımızı daha yüksek sesle istemeye hakkımız vardır. Ücretsiz nitelikli eğitim ve sağlık hakkı, vergi adaleti gibi talepler için alanlara çıkmaya, barışçı gösteriler yapmaya ve politikacıları bu gelir adaletsizliğini düzeltmeye davet ediyorum” dedi.
‘EĞİTİME AYRILAN PAY YÜZDE 9'LARA DÜŞMÜŞ’
Hüseyin Tosun, kamu harcamalarına önceki dönemlere oranla daha düşük bütçe ayırıldığını belirterek, “Bütçeden eğitime ayrılan pay 2002’de yüzde 13, 14 civarındayken; bugün bu oran yüzde 9'lara düşmüş. Bu pay da büyük oranda personel ihtiyaçlarıyla sınırlıdır. Bunun dışında altyapı tadilatları içeren bir bütçe hedeflenmektedir. Bu eğitim ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir bütçe değildir. Okulların temizliği, öğrencilerin beslenmesi, dersliklerle ilgili birçok sorun var. Bu sorunların birçoğu Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından ailelere havale edilmiştir. Dolayısıyla bütçeden bu harcamalara yer verilmiyor. Bu oranın artan nüfusa göre daha da artması gerekirken daha çok düşürülerek yetersiz hale getirildiğini ifade edebiliriz” diye belirtti.
‘2025 YILINDA DAHA ÇOK YOKSULLAŞACAĞIZ’
Ocak ayında açıklanacak olan maaş artışlarının yüzde 12-13 olacağının hedeflendiğini anımsatan Tosun, enflasyona oranla bu artışın yetersiz olduğunu söyledi. Tosun, “Yoksulluk sınırının 70 bin lira olduğu bir yerde ortalama kamu çalışanının maaşı 40-45 bin düzeyindedir. Yani bir kamu çalışanı aldığı maaşla yoksul bile sayılmamaktadır. 2025 bütçesinde hedeflenen rakamların da orta vadeli planla birlikte kemer sıkma politikalarının da uygulanacağı dikkate alındığında bu yoksulluğu daha da arttıracağı görülüyor. Açıklanan vergi oranlarına baktığımızda, değerleme oranları çok yüksekken ne yazık ki maaş artışlarının çok düşük kalacağı görünüyor. Bu da kamu emekçilerinin 2025 yılında daha da yoksullaşacağı anlamına geliyor” şeklinde konuştu.
‘SAVAŞ’A AYRILAN BÜTÇE ORTADAN KALDIRILMALIDIR’
Tosun, savaşa ayrılan bütçenin ortadan kaldırılması gerektiğini belirterek, “Talebimiz, en düşük memur maaşının yoksulluk sınırı üzerinde olması gerektiği yönündedir. Bir kamu çalışanı aldığı bir maaşla fizyolojik ihtiyaçlarını, barınma ihtiyacını karşılayabilmelidir. Dört kişilik bir ailenin bu tarz ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir düzeyde olmalıdır. Bu da yapılan ölçümlere göre ortalama 70-75 bin düzeyinde bir maaştır. Bizim beklentimiz, mücadelemiz bu yöndedir. Biz buradaki tercihin siyasal iktidarın emekçilerinden yana değil, sermayeden yana koymalarından dolayı emekçilerin, çalışanların daha da yoksullaştığını düşünüyoruz. Sermayedarlara yapılan vergi muafiyetleri, teşvikler, haksız kazançlar ortadan kaldırılmalıdır. Saray’ın silah ve savunma sektörüne ayrılmış olan şişkin bütçelerin ortadan kaldırılması gerekiyor. Tartışılan bir başka konu da asgari ücretlerdir. Var olan asgari ücretin yüzde 20-25 düzeyinde artırılacağı ifade ediliyor. Açlık sınırının 22-23 bin lira olduğu bir yerde, asgari ücretin bu rakamın altında olması ekonomik koşulların bir dayatması değildir. Asgari ücret en az 30 bin TL ve üzerinde olmalıdır” dedi.