İSTANBUL - Dev Yapı-İş Genel Başkanı Özgür Karabulut, Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik saldırılara işaret ederek, "İşçiye ayrılması gereken bütçe savaşa ve çetelere aktarılıyor. Sokağa çıkarak iktidara geri adım attırabiliriz” dedi.
Türkiye ve güdümündeki SMO’nun Kuzey ve Doğu Suriye kentlerinde dönük saldırıları sürerken, Meclis’te de bütçe görüşmeleri devam ediyor. Türkiye 2024 yılı bütçesinden 40 milyar dolardan fazla bir miktarı “savunma” harcamalarına ayırdı. AKP-MHP iktidarının savaş politikalarına ayırdığı bütçenin yeni yılda artacağı belirtilirken, bu harcamaların işçi ve emekçiler üzerindeki yoksulluğu daha da arttıracak. Devrimci Yapı, İnşaat ve Yol İşçileri Sendikası (Dev Yapı-İş) Genel Başkanı Özgür Karabulut, Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırıları ve iktidarın savaşa ayırdığı bütçe hakkında değerlendirmelerde bulundu.
'TÜRKİYE KENDİNİ KÜRT DÜŞMANLIĞINA ADAMIŞ'
AKP iktidarının halka ayırması gereken bütçeyi savaşa aktardığını ifade eden Karabulut, “Türkiye’ye dönük tehditler yok ama Neo-Osmanlıcılık politikalarla kendisini Kürt düşmanlığına adamıştır. Türkiye, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimini yok etmeye çalışıyor. İktidar, bölgede Kürt kazanımlarını boğmaya dönük ciddi bir askeri harcama yapıyor. Yakın zamanda Suriye'deki gelişmelerin de canlı tanığı olduk. İşçiler bir lokma ekmeğe muhtaçken, asgari ücretle çalışmaya mecbur bırakılmışken iktidar Suriye'de çeteleri beslemiş, eğitmiş, donatmış ve maaş vermiş. İktidarın Suriye'de yaşanan durumda aktör olduğu ortaya çıkıyor” dedi.
‘BÜTÇE SURİYE’DEKİ ÇETELERE GİDİYOR’
Karabulut, Türkiye’nin savaşa ayırdığı bütçeyi, toplumun ekonomik sorunlara ayırması durumunda işçilerin ve emekçilerin sorunlarının çözüleceğine işaret ederek, “İktidar, 2015’ten sonra çatışmalı süreci devreye soktu. Bütçe, her türlü özel savaş yöntemini geliştirmesine ve çetelerin organize edilmesine gidiyor. Türkiye neredeyse 14 ülkede operasyonlar yürütülüyor. İşçilere, emekçilere harcanması gereken para bu güçlere gidiyor. Dolayısıyla da derin yoksullukla karşı karşıya kalıyoruz. 2025 bütçesini oluştururken muhalefeti de milliyetçilikle, vatan-millet-Sakarya edebiyatıyla susturmaya çalışıyor. Kurumlara harcaması gereken bütçeyi, buralardan keserek savunma sanayisine, savaşa ve bunu besleyen ideolojik kurumlarına aktarıyor” diye belirtti.
İKTİDARIN DERDİ
İktidarın toplumun taleplerine kör, sağır ve dilsiz olduğunun altını çizen Karabulut, “Tek dertleri kendi varlıklarını ve çıkarlarını korumaktır. Yani iktidarın savaş olmadan bu toplumu yönetmesi çok zor. Asgari ücret ülkedeki temel ücret haline geldi. İktidar, toplumu asgari ücret kapsamında yoksullukta eşitlemeye çalışıyor. Bu ülkede kaynak var. Milyonlarca emekçi vergi ödüyor. Devlet içtiğimiz sudan, aldığımız havadan vergi alıyor. Ama bu da savaş ekonomisindeki açığı kapatamıyor. Sadece Türkiye'nin kendi savunma harcamaları değil, dışarıdaki çeteleri de besledikleri ortada. Buralara kaynak aktarılmazsa asgari ücret daha yüksek olacaktır. Yurttaş, aldığı kâğıttan, kaleme kadar savaş ekonomisinin getirdiği yükü omuzlamak zorunda bırakılıyor. Yandaş medya da bu konuda ciddi manipülatif yayınlar yapıyor. Yıllardır Suriyeli göçmenler üzerinden kışkırtılan bir yayın yapıyorlardı. Yoksulluğumuzun sebebi göçmenler gibi bir algı yaratılıyordu. Savaşa akan milyonlarca lirayı da milliyetçi duygularla, göçmen karşıtlığı üzerinden perdelemeye çalışıyordu. Yoksulluğu böyle gizlemeye çalışıyorlardı. Bugün ise Suriye'ye geri dönüşler başlamış gibi bir algı yaratıyor. Açlığa, yoksulluğa, artan zamlara isyan eden yoksul emekçileri bu algılarla susturmaya çalışıyorlar” diye konuştu.
MÜCADELE VURGUSU
Karabulut, Türkiye destekli paramiliter grupların Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük saldırılara karşı mücadele çağrısında bulunarak, “İşçiye emekçiye ayrılması gereken bütçe savaşa ve çetelere aktarılıyor. Buna tüm toplumsal dinamiklerin itiraz etmesi ve sesini yükseltmesi gerekiyor. Gücümüz oranında sesimizi yükseltip taleplerimizi dile getiriyoruz. Öte yandan süren saldırılara karşı topyekûn ve birleşik mücadeleyi örmek gerekir. Bu noktada hala eksiklikler ve yetmezlikler var. Sokağa çıkarak ve iktidarın politikalarına karşı durarak geri adım attırabiliriz. İktidarın bu kadar pervasızca uyguladığı politikaları bir nebze yavaşlatabilir ve durdurabiliriz. Daha fazla mücadelede etmek gerekir. Sadece ekonomik sebeplerle değil, toplumsal meselelerde de söz söyleyen, aktif rol alan, diğer emek ve demokrasi güçleriyle ortak hareket eden bir mücadeleyi inşa etme göreviyle karşı karşıyayız. Bunun için uğraşıyoruz” dedi.