WAN - Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik saldırılara tepkili gösteren Wan’daki siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcileri, saldırıların durmasını ve bölgenin statüsünün tanınması çağrısı yaptı.
Heyet Tehrir el-Şam’ın (HTŞ) 27 Kasım’da Suriye’nin Halep kentine başlattığı saldırılara paralel olarak Türkiye ve güdümündeki SMO da Kuzey ve Doğu Suriye kentlerini hedef aldı. Türkiye ve bağlı grupların 2-9 Aralık tarihleri arasında gerçekleştirdiği saldırılarda kadın ve çocukların da aralarında olduğu 41 kişi katledildi. Wan’da bulunan siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcileri, saldırılara tepki gösterdi.
‘SESSİZLİK KATLİAMLARIN ÖNÜ AÇACAKTIR’
Saldırılarla Kürtlerin kazanımlarının hedef alındığına dikkati çeken Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Wan İl Örgütü yöneticilerinden Mehmet Ali Sönmez, "Tüm dünya SMO ve İŞİD’in bir taşeron örgüt olduğunun farkındadır. Yapılan bu saldırı insanlık dışıdır. Ulus devletler tarafından Ortadoğu’da yürütülen tüm kirli oyunlar bugün Kürt kazanımlarını ortadan kaldırmaya dönüktür. Halkın tepkisi ile durdurulabilen katliamlar vardı. Halkımız 2014’teki saldırılara karşı sergilediği tutumunu yeniden sergilemeli ve yapılan bu katliama ‘dur’ demelidir. Bugün kamuoyu buna tepkisiz ve sessiz kalırsa büyük bir katliamın önü açılacaktır. Tüm insanların bu zulme karşı ses çıkarması gerekiyor” dedi.
'TOPYEKUN SAVUNMA' VURGUSU
İsrail-Filistin savaşının başlamasının ardından Ortadoğu’da yeni gerilimlerin ve savaşların yaşandığını belirten Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İl Örgütü yöneticililerinden Yakup Almaç, “Gelinen noktada orada yaşayan hiç kimsenin can güvenliği yok. Bu saldırılar Kürtlerin demokratik ve özgürlükçü fikriyatına karşı yapılıyor. Türkiye başta olmak üzere uluslararası tüm siyasetçi, akademisyen ve toplumun öncü kesimleri Rojava’ya başlatılan saldırılar karşısında ses çıkarmalıdır. Kendisine ‘insanım’ diyen herkesin katliamların önüne geçmesi gerekiyor. Saldırılar karşısında topyekûn bir tepki geliştirilmesi gerekiyor. Özellikle de halkın demokratik reflekslerini daha güçlü bir şekilde ortaya çıkarması gerekiyor” diye belirtti.
'TEPKİ GÖSTERİLMELİ'
Suriye’de yaşanan savaşta Türkiye’nin müdahil olmasının doğru olmadığını belirten İnsan Hakları Derneği (İHD) Wan Şubesi yöneticisi Ayten Kıran, “61 yıllık BAAS rejiminin yıkılmasıyla birlikte Suriye’de dengelerin değiştiği ve sınırların yeniden çizileceği bir noktadayız. HTŞ ile beraber bu sefer de IŞİD hücrelerinin yeniden hortlamaya başladığını ve bütün saldırılarını Kürtler üzerinde yoğunlaştırdığını görüyoruz. Özelikle de Minbic’e, Kuzey ve Doğu Suriye kentlerine yapılan saldırılarda da sivil halkın katledildiğini görebiliyoruz. Bu saldırıların bir an önce son bulması gerekiyor. Özelikle de yaşanan savaşta Türkiye’nin de buna destek vermemesi gerekiyor. Bunun artık insanlık suçu olduğunu herkes görmelidir. Bugün emperyalist güçlerin ve Türkiye’nin buna müdahil olmasını doğru bulmuyoruz. Özelikle orada Kürtlerin yoğun olduğu bölgelere yapılan saldırıda bütün Kürtlerin demokratik haklarını kullanarak buna tepki göstermelidir” diye konuştu.
'ROJAVA’NIN STATÜSÜ TANINSIN'
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) Wan Şube Eşbaşkanı Murat Atabay ise, "Türkiye, ‘bin yılık kardeşlik’ edebiyatını sürekli dile getiriyor. Eğer bunu edebiyat boyutundan çıkarıp Kürtlerle ortak yaşamı benimseyeceklerse ‘Rojava’daki Kürt kardeşlerimiz’ dedikleri halkın statü sahibi olması önünde engel olmamalıdır. Kürt düşmanlığı üzerinden yürütülen siyasetin en önemli ayaklarından biri de bütçenin savaşa harcanmasıdır. Savaşa harcanan bütçeyle Türkiye’deki birçok şeyin önü kapatılıyor. Örneğin; ‘eğitime neden bütçe aktarmıyorsunuz’ diye sorduğumuzda çok rahat bir şekilde savaş dilini oluşturabiliyorlar. Savaşın bitmesi Türkiye’de yaşayan halklar açısından da rahatlık olacaktır" şeklinde konuştu.