SEMSÛR - Deprem bölgesinde sağlık hizmetinde ayrımcılık olduğunu belirten TTB Merkez Konsey Başkanı Şebnem Korur Fincancı, "Kamu otoritesi, siyaseten kendisine yakın olan birimlerde hastane ayakta olsa bile, sağlık hizmeti sunumunu yapabilecek bir takım çadırlar, sağlık birimleri oluşturmuş" dedi.
Depremin büyük yıkım yarattığı Semsûr’da incelemelerde bulunan Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konsey Başkanı ve Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, kentte yaptığı incelemeleri anlattı.
213 ASM’DEN 37’Sİ ÇALIŞIYOR
Fincancı, kentte ilk olarak Adıyaman Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ni ziyaret ettiğini belirtti. Semsûr’da hastanesinin faal olduğunu belirten Fincancı, “Adıyaman’da depremde Kadın Doğum Hastanesi zarar gördüğü için gebelere ilişkin tıbbı destek sorunu yaşanmış ve şimdi kısmı olarak giderilmiş. Fakat birinci basamak sağlık hizmetinde ciddi sorunlar var. Kente bulunan 213 Aile Sağlık Merkezi’nden (ASM) sadece 20 tanesi çalışıyor. Daha sonraki günlerde bu sayıyı 37’ye çıkardılar” dedi.
Fincancı, “ASM’ler özelleştirilmiş bir sağlık hizmetidir. Onun için kendileri de kendilerinin yarattığı yerlerde sağlık hizmeti sunmaya çalışıyor ama bunlarda güvenli yerler değilmiş. Deprem bunu bize gösterdi. Hepsi enkaz altında kaldı. Oysa sağlam ve güvenli binalarda bu hizmetin sunulması gerekiyordu. Sağlık hizmetleri açısından bu sağlık kurumlarının ayakta durması lazımdı” diye konuştu.
Sağlık sisteminin çökmesi nedeniyle tabip odalarının sorumluluk alarak bölgeye gelip sağlık hizmeti sunmaya çalıştığını anlatan Fincancı, Amed, Elîh, Riha ve Semsûr tabip odalarının bu süreçte dönüşümlü olarak yoğun bir şekilde çalıştığını kaydetti.
'DEPREMZEDE SAĞLIKÇILAR ZORLA ÇALIŞTIRILIYOR'
Depremzede sağlık emekçilerinin çalıştırılmaması gerektiğini tekrar eden Fincancı, bu konuda Sağlık Bakanlığı’nı bilgilendirdiklerini ve gerekli uyarılarda bulunduklarını ifade etti.
Bu uyarılarına çok geç cevap verildiğini ve olumlu yanıt aldıklarını dile getiren Fincancı, “Ancak Adıyaman’ın kendine özgü başka bir sorunu var. Buraya diğer illerden atanan valiler ve buranın üst düzey kamu yönetimi, depremzede hekimleri ve sağlık çalışanlarını çalışmaya zorluyor. Biz defalarca uyarılarda bulunduk, fakat hala bu zorlama devam ediyor. Hatta 160 saate varan nöbetler yaptırılıyor. Böyle inanılmaz nöbet saatine zorlama var. İnsanların kendi evleri yok. Barınacak alanları yok. Yakınlarını kaybetmiş durumdalar. Bunları düzene sokma olanakları yok. Yitirmedikleri yakınlarını güvenli bir yerde konaklatma olanakları yok. Ama buna rağmen çalıştırılmaya zorlanıyorlar” ifadelerini kullandı.
UMKE NEDEN YOKTU?
Depreme karşı devletin hazırlıklı olmadığının altını çizen Fincancı, “3 gün boyunca hiç arama kurtarma yapılmadığı belirtildi. Teorik olarak Ulusal Medikal Kurtarma Ekibi (UMKE) diye bir birim var. UMKE ortada yoktu. Neden yoktu? Zaten insanlar dişleriyle, tırnaklarıyla kendi yakınlarını kazıp çıkarmaya çalıştılar. Ama bir sağlık görevlisi olmadığı için insanlar sağ çıktığında bile onun ne tür bir sağlık sorunu olduğu tespit edebilme olanağı olmadı. Alanlarda dile getirilen en büyük yakınmalardan biri buydu” şeklinde konuştu.
'SAĞLIKTA AYRIMCILIK UYGULANIYOR'
Depremin yaşandığı bölgelerde en dikkat çeken bir diğer hususun ise sağlık hizmetinde yaşanan ayrımcılık olduğuna dikkat çeken Fincancı, konuşmasına şöyle devam etti: “Bu arada deprem bölgelerinde bir ayrımcılık olduğunu gözlemledik. Kamu otoritesi, siyaseten kendisine yakın olan birimlerde hastane ayakta olsa bile sağlık hizmeti sunumunu yapabilecek bir takım çadırlar, sağlık birimleri oluşturmuş. Hatay ilçelerinin bir kısmı, İskenderun, Samandağ, Antakya gibi çok dilli ve kültürlü olan alanlarda böyle bir hizmet sunumunun olmadığını gördük. Ancak buralarda kolluk görevlilerinin yeterli olduğunu gördük.”
MA / Ömer Akın